Bengi Düşgör, Didem Madak’tan Ahmet Erhan’a, Bejan Matur’dan Ahmed Arif’e, Arkadaş Zekâi Özger’den Kaan İnce’yekadar pek çok şairi ele aldığı’Şair Divanı’ adlı kitapta, şiir ve psikanaliz arasında bağlantılar kuruyor, sözcüklerin şairde ve analistte ortaklaşan noktalarına değiniyor; şiirin derinlik ve zenginliğini psikanaliz ile birleştiriyor.
Kitabında ele aldığı şairler hakkında konuşan Dr. Bengi Düşgör, şu ifadeleri kullandı:
“Didem Madak’ta beni en çok etkileyen şey, çocukluğunun erken bitmiş olması. Madak‘ta hem çocukluğa özlem, hem de ergenliğe bir isyan olduğunu hep düşündüm. Annessel bir yaklaşım da Madak’ın şiirinde hep görülür. Gıda ve yemek de Madak‘ın şiirinde çok hüzünlü bir yerden ortaya çıkıyor.”
Şiirin bilinç dışına giden yolu anlamanın sanatsal bir aracı olduğunu kaydeden Düşgör, şunları söyledi:
“Kelimelerin düz anlamlarının yanı sıra, sembolik karşılıklarının farklılaştığı bir yazı türü olarak şiir, bir tür düş çalışmasına benzer. Şiirdeki yoğunluk, yer değiştirmenin farklı biçimleri, derinlik, eğlenceli ancak bazen de karmaşıklaşan çağrışımsal oyunlar ve kelimelerdeki armoni, onu diğer yazım biçimlerinden ayrı bir yere koymama yol açmıştır. Freud‘un dediği gibi, bilinçdışının varlığı ondan çok önce şairler, sanatçılar ve felsefeciler tarafından zaten keşfedilmiştir. Şiirler, bu anlamda bilinç dışına giden yolu anlamanın bir başka aracı olarak sanatsal bir zenginlikle bunu yaparlar. Çağrışımların izini sürmek analitik bir seansta da bir şiiri okurken de aynı heyecanı ve gizemi barındırır.”
Psikanalizin Freud’suz eksik kalacağını dile getiren Düşgör, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Freud’dan başlamadan psikanalitik düşünce eksik kalır. 100 yıl içinde psikanaliz de değişiyor fakat Freud’un temelinde devam ediyor.”