EKSEN

‘NATO’nun başını çektiği ülkelerde demokrasi, oligarşi yaratan bir sistem olarak kullanıldı’

Sedat Aral’a göre, 4 Temmuz seçiminde İngiltere halkı Rishi Sunak’ı eritecek ama muhalefetteki İşçi Partisi de ‘yağmurdan kaçarken doluya tutulmak’ anlamına geliyor. Sunak’ın Rusya’ya ithamlarının kimseyi ikna etmediğini belirten Aral, seçimleri mortgage faizleri ve ısınma-barınma giderlerinin belirleyeceği görüşünde.
Sitede oku
Britanya’da kısa süre önce yerel seçim yenilgisi yaşayan Muhafazakar Partili Başbakan Rishi Sunak, halkın geniş kesimlerini etkileyen ekonomik kriz eşliğinde sonunda erken seçim kararı duyurdu.
Britanya eski sömürgesi ABD’nin ‘bağımsızlık bayramına’ denk gelen manidar bir tarihte, 4 Temmuz’da sandık başına gidiyor. Devasa serveti ve Hint asıllı olmasıyla anılan ülkenin seçilmemiş başbakanı, içinde bulundukları ekonomik durumdan Rusya’yı sorumlu tutuyor. Sunak’ın ilk seçim sınavından ‘sağ çıkmasına’ pek olasılık verilmiyor.
Diğer yandan ana muhalefetteki İşçi Partisi ve lideri Keir Starmer’ın siyasi çizgisi yoğun eleştirilere konu oluyor. İşçi Partisi’nin Starmer liderliğinde seçimleri kazanmasına daha yüksek ihtimal verilse de ülkede siyasi ve ekonomik değişiklik yaratmasına dair umutlar fazla görünmüyor.
Seçimlere giden Britanya’daki siyasi ve ekonomik tabloyu bu ülkede yaşayan gazeteci ve belgeselci Sedat Aral ile konuştuk.

‘Batı kamuoyları patladı patlayacak kıvama geldi’

Sedat Aral’a göre, Britanya’da ekonomik koşullar ve yönetim sorunlalrı nedeniyle siyasi sıkışmışlık had safhada, Muhafazakar Parti’nin ise 4 Temmuz’da seçimleri kazanma olasılığı son derece düşük. Son seçilmiş başbakanın Boris Johnson olduğunu anımsatan Aral, artık İşçi Partisi’nin de sol çizgide olmaktan çok uzak olduğunu dile getirdi:

“Çok enteresan bir şey oluyor bütün dünyada. İktidarlar, iktidarlıklarından kurtulmak istiyor. Pandemiden beri gerileyen ekonomi, Avrupa’daki mortgage fiyatlarının faizlerinin beş kat artması gibi olaylar yaşandı. Bunlar insanları en çok zorlayan temel olaylardı. Barınma ve ısınma giderleri, insanların bütçelerine inanılmaz pay yüklemeye başladı. Ben Rishi Sunak ve Muhafazakar Parti’nin, hükümetten kurtulmak istediğini düşünüyorum. Saatli bomba gibi olmaya başladı dünyadaki kamuoyları. Batı kamuoyları patladı patlayacak kıvama geldi. Alternatif partilerin yükselişi var. Mesela güneyde, asla İşçi Partisi veya Muhafazakar Parti’den oy alınamayacak yerlerde Yeşil Parti öne çıkmaya başladı. İngiltere’nin orta bölgelerinde, daha ekstrem adaylar, partilerin içindeki adaylar olmasına rağmen daha aşırıcı adaylar kazanmaya başladı.

İngiltere halkı bir şekilde Rishi Sunak’ı eritecek. En son seçilen başbakan aslında Boris Johnson’dı. Ondan önce, 3-4 başbakan oldu. Atanmıştı. Cameron’dan devir almışlardı. Sırasıyla bir diğeri geldi. Rishi Sunak da sonuçta atanmış olarak geldi. Seçilmiş bir lider değil. Ben Muhafazakarların tekrardan kazanma ihtimali olduğunu düşünmüyorum. Keir Starmer, çok enteresan ama Muhafazakarlardan daha berbat politikası olan bir İşçi Partisi lideri olarak çıktı karşımıza. Tony Blair’dan ‘liberal’ diye şikayet ederdik. Karşımıza Sir Starmer çıktı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. İşçi Partisi, sol olmaktan vazgeçmeye başladı.”

‘Ekonomiyi baskılayan ve dengesizleştiren bir Amerika var’

Aral’a göre ABD’nin dünya genelinde uyguladığı yaptırımlar ve müttefiklerini de bu yaptırımlara uymaya zorlaması, İngiltere dahil birçok Avrupa devletini darboğaza sokuyor:

“Türkiye’de yaşanılan kaosun çok benzeri, aslında dünyada da yaşanıyor. İktidarlar, bizim gazetecilik tabiriyle ‘sıcak patates’ dediğimiz şeye döndü. Herkes elinden çıkarmaya çalışıyor. Çünkü ekonomiyi baskılayan ve dengesizleştiren bir Amerika var. Dünyanın 90 ülkesine yaptırım/ambargo uygulayan bir ABD var. İş yapılan herhangi bir ülke kalmadı. Avrupa’yı da zorlamaya başladılar. İngiltere’yi de zorlamaya başladılar. Çok akıl almaz bir yere geldi. Geçen gün İngiltere Avusturya’ya karşı çok enteresan bir işe girişmiş. Buna göre İngiltere ve Avusturya, dışarıda kalmış, bağlantısız bankalar veya off-shore’ların, Rusya’daki ilişkilerini kesmesini istiyor. Değilse onlara da ambargo uygulayacaklarını söylüyorlar.

Dünya ekonomisini direkt olarak yok eden bir Amerika var. Kendi ekonomisi ne durumda bilmiyoruz. Orada da fakirliğin çok arttığı biliniyor. Özellikle bazı eyaletlerde ciddi açlık yardımları yapılmaya başlanmış. Bu İngilter’de de oluyor. Marketlerde sepetlere yemek bırakılıyor başkaları gelip alsın diye. Ciddi bir açlık da var bazı bölgelerde.”

‘İngiltere’deki seçimleri mortgage faizleri ve ısınma-barınma giderleri belirleyecek’

İngiltere’de erken seçimlerin akıbetini mortgage faizleri ve barınma-ısınma giderleri başlıklarının belirleyeceği görüşünü aktaran Sedat Aral, Rishi Sunak’ın durumu toparlayamayacağını fark ettikten sonra iktidarı adeta elinden çıkarmak istediğini belirtti:
“Bence İngiltere’deki seçimleri iki etmen etkileyecek. Birincisi mortgage faizleri, İşçi Partisi bunu indireceğini söylüyor. Diğer etmen de barınma ve ısınma giderleri. Bunlar çok etkileyen kalemler. Bu kalemler arttığında kimse alışveriş yapmamaya başlıyor sistem içerisinde. Bu da büyük sorun. O giderler arttığında yani ısınma ve barınma gideri arttığında bu defa insanlar alışverişi kesiyor. İki gündür İstanbul’dayım. İstanbul’da benzer bir şey var şu anda. Aynı şey Londra’da devam ediyor. İnsanlar hiçbir şey tüketmemeye başlayacak yakın zamanda. Avrupa’daki, İngiltere’deki insan tipi sabah kalkar, hesabını yapar, ona göre para harcar. Gitgide büyük süpermarketler ürün satamamaya başladı. Bu da ithalatı kısmaya başladı. Acayip bir para azalması var piyasada. Bir şekilde paranın değerini yükseltiyor bu ama alım gücünü de çok kötü etkiliyor. İnsanlar klasik, pandemi öncesi ekonomiye geçmeye çalışıyor şu anda. Düşünün; mortgage faizleri 1,9 orandan, yüzde 6 oranına çıktı. Bu, hiçbir Avrupalı için mümkün değil. Sürdüremezler. Rishi Sunak sanırım bunu gördü. ‘Ben bozdum, başkası düzeltsin’ hesabına gidiyorlar gibi geliyor.”

‘Avrupa’da faşizan akımın tekrar başlamasından korkuyorum’

İngiliz toplumunun huzursuzluğunu, tedirgin edici bir sessizlik ile dışavurduğu görüşündeki Sedat Aral, Yeşiller gibi siyasi oluşumlar yükselişe geçse de halkın Almanya’daki örneklere bakarak ‘ya CIA tarafından satın alınmışlarsa’ diye şüphe içinde olduğunu vurguladı. Aral’a göre Batı toplumları mevcut sistemden rahatsız fakat 100 sene önce olduğu gibi sisteme alternatif olarak faşizme yönelmeleri de ihtimal dahilinde:

“Toplumdaki bu huzursuzluk, sessizlikten çıkıyor. Bu sessizlik çok hayra alamet değil. Bölgesel olarak grevler, ambargolar, büyük gösteriler oluyor. Birtakım elektrik ve enerji şirketlerine insanlar fatura ödemeyerek batırmaya başladı. Çünkü ombudsmanlık sistemine girdiği anda elektrik şirketleri, araştırma için para ödemek zorunda. Birçok küçük şirket bu şekilde batmaya başladı. Batanları devlet almak zorunda kalıyor. O sessizlik halkta kümülatif bir akıl yaratmaya başladı politikacılara karşı. Bu politikacılardan, bu politik yapıdan halk kurtulmak istiyor.

Özellikle Ukrayna savaşıyla birlikte bunların satın alınmış ideolojiler olduğu ortaya çıktı. Alman Yeşiller, haki üniformalarla poz verdi. Yeşil bu adamlar. Savaş karşıtı olmak zorunda. Yeşiller İngiltere’de güney ve güneybatıda kazandı. Hala bir soru işareti var: Ya bunlar da Alman yeşiller gibi CIA tarafından satın alınmış adamlarsa ne yapacağız sorusu var.

Halk, ABD’nin inisiyatifi ile yürüyen ve oligarşi yaratan demokrasiyi istemiyor. Gerçek demokrasiyi yaşamak istiyor. Bunun için de insanlar ilginç bir şekilde kendi planını yapıyor. Benim bulunduğum kasaba Brighton’a çok yakın. Hiçbir zaman İşçi Partisi dışında bir parti kazanmamış. Birden İşçi Partisi geriledi ve Yeşiller kazandı. Normalde böyle oy alması mümkün değildi. Bu tepkiler gitgide sistemin dışına taşıyor. Asıl olay orada. Sistemin reddettiği, kabul etmediği yapılara doğru yöneliyor. Benim en çok endişe ettiğim, Avrupa’da bu yönde faşizan akımın tekrar başlaması. Bundan çok korkuyorum.”

‘Rishi Sunak istediği kadar Rusya’yı suçlasın, herkes aritmetiğin nerede kırıldığını artık biliyor’

İngiltere’nin son dönemlerde Avrupa Birliği, Türkler ve Ruslar gibi çeşitli düşmanlar yaratmaya çalıştığını belirten Aral, ancak halkın artık ana akım medyanın anlatılarına kulak asmadığının altını çizdi. Aral’a göre İngiltere’de alım gücü daralan halk, temel ihtiyaçları hariç alışveriş yapamaz duruma geldi ve tepkiler giderek büyüyor:
“Medyada belli işaretler var erken seçimin 4 Temmuz’da yapılmasıyla ilgili. ABD ile ortak tavır alınıp alınmayacağına dair dedikodulara dayalı haberler var. Rishi Sunak da bunu düşünerek seçmiş olabilir o tarihi. Muhakkak düşünmüştür. ABD’ye iyi bir mesaj vermek için. Fakat asıl hikaye şu: Politikacılar bir şekilde halkı kandırdığını düşünüyor ama halk yemiyor. Rishi Sunak istediği kadar Rusya’yı suçlasın ama herkes aritmetiğin nerede kırıldığını artık biliyor. Sen gereksiz yere AB’den çıkarsan, Türkler gelecek diye propaganda yaparsan böyle olur. Şimdi de yeni düşmanları Putin. Kimse yemiyor bunları. Kafelere gidip sorarsanız insanlar gülüyor bunlara. Ana akım medyanın tirajlarına bakarsanız, halk bunları izlemiyor artık. Sokaktaki politikayı izliyorlar. Basının onlara sunduğunu yemiyorlar. O sofra dağılalı çok oldu. Politikacıların Rusya’yı suçluyor olması, seçimlerin yapısını değiştirmiyor. O ilintiyi kuramayacaklar. Bence 4 Temmuz seçimlerinde İşçi Partisi de çok zedelenecek.”

‘NATO’nun başını çektiği ülkelerde demokrasi, oligarşi yaratan bir sistem olarak kullanıldı ve sonuna geldi’

İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı’nda bile yüzde 9’luk enflasyon yaşamadığını, mortgage faizlerinin inanılmaz boyutlar aldığını vurgulayan Aral, oligarşik sistemin halkın büyük bir kesimini güçlükle geçinen hale getirdiğinin altını çizdi:
“Muhafazakar Parti büyük oranda kaybedecek. O parlamento gücü de gider ellerinden muhtemelen. Çünkü yaşattıkları krizin savaşta yeri yok. Yüzde 6-7 seviyesine çıkmış mortgage faizi. Yüzde 9’luk enflasyonu İngiltere, 2. Dünya Savaşı’nda yaşamadı. Putin’i suçluyorlar. İyi de Putin bilmem kaç kilometre uzakta. Nasıl yapacak bu işi? NATO’nun başını çektiği ülkelerin hepsinde demokrasi, oligarşi yaratan bir sistem olarak kullanıldı ve maalesef sonuna geldi. Bunun yönetilebilir bir tarafı yok. Londra’da yaşayabilme ihtimali olan bir doktor yok artık. Kirayı ödeyemez çünkü. Çok ciddi artışlar oldu. İnsanların maaşları tükendi. Batı dünyası, Doğu gibi değildir. Yastık altında birikimleri yoktur insanların. Aylık maaşları ile yaşarlar. Belki bir ev alırlar. Tüm birikim o evdir. Şimdi o ev de çöp oldu. Fiyatlar çok yükseldi. Mortgage yükseldi. Evini nakde çeviremiyor. Öyle bir duruma getirdiler ki İngiltere’yi, şu anda yaprak kımıldamıyor alışverişlerde. Hiçbir şey yok. İnsanlar ısınmaya, kiraya, temel ihtiyaçlara harcama yapabiliyor. Vergi kırılması da oldu. Vergi ödemeyen çok insan oldu bu yıl. Önceliği kendine vermeye başladı insanlar. Yaşamsal bulduğu yere para aktarmaya başladı insanlar. Çok ciddi sorunlar var. İngiltere’nin sorunlarının kolay bir çözümü yok. Tekrardan üretim ekonomisine dönmek zorunda. Türkiye gibi aslında.”

‘Asker olarak kullanacaklarsa durumumuz felaket’

İngiltere’de Rishi Sunak ve Muhafazakar Parti kanadının gündeme taşıdığı gençlere zorunlu hizmet planlarının hedefinin devlet yardımı alan ve hiç çalışmayan gençler olduğunu söyleyen Aral ancak bu yolla asker sayısının artırılmasına şüpheyle yaklaştı:

“Geçenlerde gençler için zorunlu hizmet konuşması yapıldı. Bu projeyi hazırlayanlardan biri, eski The Sun gazetecisi. Ufaktan o ve çevresindeki insanlar ile bir sohbetimiz oldu. Enteresan bir çıkış. Şunun önüne geçmek istiyorlar: Sosyal güvenlik sisteminden para alan gençlere, askerliği iş olarak yaptırmak istiyorlar. Güzel Türkiyem bunu 70 yıldır uyguluyordu. Ortadan kaldırmaya çalıştıkları askeri vesayeti, İngiltere tekrardan getirmek istiyor. Çünkü 18 yaşından itibaren devletin verdiği yardım ile yaşayan insanların yaşı şu anda 50’lere geldi. Hayatı boyunca hiç çalışmamış kitleler var İngiltere’de. Bunu canlandıracaklar. Fakat bunun için bir bütçe olması gerekiyor ve o endüstrilerin tekrardan kurulması lazım. Bunun için ne yapmaları gerekiyor? Asker olarak yetiştirmek istiyorsan savaşa ve savaş endüstrisine ihtiyacın var. Üretim için kullanacaksan kaynak lazım. O kaynak şu anda İngiltere’de var mı bilmiyorum. Proje olarak yapılabilir. Toplum da kaldırabilir bunu belki. Çünkü gerçekten 47-48 yaşına kadar gelmiş ve devlet yardımı dışında hiçbir şekilde çalışmamış insanlar tanıyorum. Yoğun bir genç nüfus bu durumda. Bunları sistemin içine katmak isteyebilirler.

Ama bu gençleri nerede kullanacaklar? Dünya savaşı çıkarıp orada mı kullanacaklar? Ya da üretime mi geçirecekler? 1920-1930’larda Türkiye’nin yani Atatürk’ün yaptığı gibi kırdan kente yeniden bir üretim ekonomisine mi geçecekler? Onu bilemiyorum. Ama asker olarak kullanacaklarsa durumumuz felaket.”

Yorum yaz