Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Taha Can Tuman, obezitenin altında yatan psikolojik nedenlere dikkat çekti.
Doç. Dr. Tuman, obezitenin ülkemizde en hızlı büyüyen sağlık sorunlarının başında geldiğini belirterek, şu açıklamalarda bulundu:
"Son yıllarda obezite oranlarında çok ciddi artış yaşanmaktadır. Obezite hipertansiyona, tip 2 diyabete, felç riskinde artışa ve uyku apnesi, safra kesesi hastalıklarına, kolesterol yüksekliğine neden olarak beden sağlığını da olumsuz etkiler. Obezite bedensel hastalıklara neden olmasının dışında depresyona ve başta sosyal anksiyete bozukluğu olmak üzere anksiyete bozukluklarına neden olur. Obezite hem ek bedensel hastalıklar hem de ek psikiyatrik sorunlar nedeniyle ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Beden kitle indeksi 25-30 arası aşırı kilolu, 30’un üstü ise obez olarak nitelendirilir. Obezite gelişiminde genetik, hormonal, sosyokültürel, psikolojik ve çevresel faktörlerin rolü bulunur."
Uyuşturucu madde gibi ödül merkezini uyarıyor
Obeziteye neden olan psikolojik faktörleri sıralayan Doç. Dr. Tuman, şöyle devam etti:
“Tıkınırcasına yeme, yemek yeme üzerinde denetim kaybı, stres, üzüntü, iç sıkıntısı, kaygı, endişe, mutsuzluk gibi duygusal sıkıntı dönemlerinde aşırı yeme ve gece yeme gibi faktörlerin olduğunu görüyoruz. Bunun dışında dürtüsellik, hazzı ve doyumu erteleme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, atipik depresyon, anksiyete bozuklukları ve bipolar bozukluk obezite gelişimi ile ilişkilidir. Olumsuz duygularla baş edememe, stres, iç sıkıntısı, keyifsizlik, mutsuzluk gibi olumsuz duygularla baş etmek için aşırı yemeyi bir başa çıkma stratejisi olarak kullanma, yemek yiyince kendini daha iyi hissetme duygusal yemeye neden olarak obezite gelişimine neden olur. Stresli yaşam olayları, algılanan stres düzeyinin yüksek olması, duygu düzenleme güçlükleri olanlarda yani olumsuz duygularla baş etme güçlükleri olanlarda yemek yeme bir rahatlama aracı ve ödül olarak işlev görmekte. Yemek yemek, aynı bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi beyinde dopamini ve endojen opioidleri arttırarak ödül merkezini uyarır ve kişinin haz almasını sağlar. Yemek yemenin verdiği haz pozitif pekiştireç, yemek yiyerek stres, sıkıntı, kaygı ve mutsuzluk gibi olumsuz duygulardan kurtulmak ise negatif pekiştireç olarak aşırı yeme davranışının artarak sürmesine neden olur.”
'Tıkınırcasına yeme bozukluğu 2 saatten az bir sürede çoğu kişinin yiyebileceğinden daha çok miktarda gıda tüketilmesi'
Doç. Dr. Taha Can Tuman, obezite hastalarında en sık görülen yeme bozukluğunun tıkınırcasına yemek olduğuna işaret ederek şu bilgileri verdi:
“Tıkınırcasına yeme bozukluğu 2 saatten az bir sürede çoğu kişinin yiyebileceğinden daha çok miktarda gıda tüketilmesi ve bu sırada kişinin yemek yeme üzerinde kontrolü kaybetmesidir. Tıkınırcasına yeme dönemlerinde çok daha hızlı yeme, rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene kadar yeme, bedensel açlık duymuyorken aşırı miktarda yeme, çok yediğinden utandığı için tek başına yeme, yemek sonrası tiksinti hissetme ya da suçluluk duyma gibi belirtiler görülür. Bunun dışında obezitesi olanlarda bir diğer yeme bozukluğu olan gece yeme sendromu da sık görülür. Psikolojik faktörler obeziteye neden olduğu gibi obezite de psikolojik sorunlara yol açar. Obezite, beden imajından memnuniyetsizliğe, daha mutsuz olmaya, özgüvende ve özsaygıda azalmaya, yaşam kalitesinde düşmeye neden olur. Bu nedenle obeziteye sıklıkla depresyon eşlik eder. İkinci derece obeziteye sahip kişilerin normal kilolulara göre son bir yılda majör depresyon atağı geçirme riski 5 kat fazladır. Obezite depresyon ilişkisi kadınlarda daha güçlü görünür. Bu durum kadınlarda dış görünümün erkeklere göre benlik saygısını daha fazla etkilemesidir. Bir çalışmada kadınlarda obezitenin depresyonda yüzde 37’lik bir artışla ilişkili olduğu gösterildi. Obezite dış görünümü etkilediği ve bedeninden memnuniyetsizliğe neden olduğu için bu kişilerde sosyal anksiyete bozukluğu da sık görülür.”
'Obezite cerrahisi tek başına yeterli olamayabilir'
Psikolojik kaynaklı obezitede cerrahinin tek başına yeterli olmadığına değinen Doç. Dr. Tuman, “Psikolojik faktörlerin yani tıkınırcasına yeme, dürtüsel yeme, yeme üzerinde kontrol kaybı, gece yeme, duygusal yeme gibi problemli davranışların olduğu hastalarda obezite cerrahisi sonrası kişinin tekrar kilo aldığı veya eski kilosuna döndüğü görülür. Psikolojik kaynaklı obezitede cerrahi girişimler de tek başına etkili bir çözüm değildir. Obezite tedavisinde bilişsel davranışçı terapi etkilidir. Terapide sağlıksız beslenme alışkanlıklarının değişmesi hedeflenir. Yemek sıklığı ve porsiyon büyüklüğünü azaltma, sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinme ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri hedeflenir. Bununla birlikte obezite, nedenleri ve neden olduğu bedensel ve psikiyatrik hastalıklar ile ilgili bilgilendirme, uyaran kontrolü, hedef belirleme, kendini izleme, yapılan davranışın ödüllendirilmesi gibi davranışçı yöntemler kullanılır. Kilo vermeyi engelleyecek işlevsiz düşüncelerin bilişsel olarak yeniden yapılandırılması, duygusal yemeleri azaltmak için kişinin duygu düzenleme, stres yönetimi ve sorun çözme becerilerinin arttırılması gibi yöntemler kullanılır” dedi.