Türkiye'de yerel seçimlerin yapılmasını memnuniyetle karşılayan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ankara'ya AB ile daha fazla yakınlaşmaya yönelik reformlar yapma çağrısı yaptı.
Borrell'in açıklamasını Sputnik’e değerlendiren St. Petersburg Devlet Üniversitesi Avrupa Araştırmaları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tatyana Romanova, Borrell'in çağrısının gerçekte hiçbir anlam taşımadığını ve Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'yi kabul etmeye hazır olduğu anlamına gelmediğini belirtti.
Romanova, “Belediye yönetimlerindeki değişiklik ve son seçimlerin sonuçları muhtemelen Brüksel'i, talep ettiği reformların uygulanacağını düşünmeye sevk etti. Ancak bana göre bu sözler, Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilgili öncelikleri doğrultusunda sadece ritüel, rutin bir ifadedir” dedi.
AB'de birçok konuda görüş birliği olmamasına rağmen Türkiye'yi kendi saflarında görmeye hazır olmama konusunda bir fikir birliği olduğuna vurgu yapan Rus uzman, şu değerlendirmeyi yaptı:
“AB'nin tek bir yapı olmadığını ve buna bağlı olarak birçok farklı çıkar ve önceliğin olduğunu anlamak gerekiyor. Bir diğer husus ise Türkiye'nin neredeyse bu yapıların tamamı tarafından ‘idealden’ uzak görülmesidir. Bugün Türkiye'nin gerçekte olanla Brüksel'in istedikleri arasındaki uçurumu birkaç yılda kapatamayacağı açık. Yani Brüksel, Türkiye'nin şu anda Birliğe katılmaya hazır olmadığına ve ‘engelleri’ ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapmadığına inanıyor. AB'deki herkes Türkiye'nin dış politika liderliğinin artık bu katılım için çaba göstermediğini anlıyor.”
AB liderliğinin çifte standart uyguladığını, Türkiye için katı ve tavizsiz bir şekilde belirlenen katılım koşullarının diğer ülkelere karşı çok daha yumuşak olduğunun altını çizen Romanova, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin Ukrayna konusunda Brüksel, siyasi çıkar ilkesine göre hareket edilmesi gerektiğini ve özellikle Ukrayna ve Moldova için AB'ye katılım koşullarının değiştirilmesinin veya hafifletilmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Veya Ukrayna için kademeli katılım seçeneği öneriyor. Brüksel nedense Türkiye'ye bu tür seçenekler sunmuyor.”