Sırbistan’ın en büyük üçüncü şehri olan Niş, NATO Hava Kuvvetleri’nin ana hedeflerinden biriydi. Şehre yapılan hava saldırılarında 26 sivil, 22 asker ve 9 polis hayatını kaybetti. Ordu ve polis yapılarının yanı sıra, okullar ve diğer eğitim kurumlarının binaları, hastaneler, sanayi tesisleri, sosyal toplum merkezleri ve konutlar hasar gördü.
Sputnik’e konuşan Suzana İliyeva, “İngilizce öğretmeni olduğum için internette İngilizce dergiler okurdum. Bombalanacağımızı oradan öğrendim. Okuldaki meslektaşlar ve müdür, Avrupa’da böyle bir suçun, böyle bir vahşetin, eşi benzeri görülmemiş bir şeyin olabileceğine inanmıyorlardı” dedi.
İliyeva, “Bu olay yaşandığında ben okuldaydım, çalışıyordum. İlk sireni hatırlıyorum. Çarşambaydı. Sirenler çaldığında çocuklar, 40 öğrenci, yüzleri bembeyaz öyle oturuyorlardı. Korkunçtu. Ne onların gitmelerine izin verebilirdim, ne de onları bırakabilirdim” diye anlattı.
Günlerden birinde, Niş’e iki kilometre mesafedeki bir yere büyük bomba atıldı. Yerel sakinler onu ‘dişi domuz’ olarak adlandırdı.
Görgü tanığı, “Pencerenin önünde duruyordum. Geceydi. Birden gökyüzü açık yeşile boyandı. Bizi gerçekten tanrı kurtardı. Evin bomba parçalarından etkilenmeyen tek kısmı, Meryem Ana'nın ikonasının bulunduğu doğu kısmıydı. Şimdi orada Aziz Ostroglu Basil ikonu duruyor” ifadesini kullandı.
NATO sonra grafit bombalarıyla saldırılar düzenledi.
Grafit bombası, elektrik şebekelerini devre dışı bırakmak için kullanılan ölümcül olmayan bir silah olarak tasarlanırken, bomba, transformatörler ve elektrik hatları gibi hava yalıtımlı yüksek gerilim tesisatlarının üzerine son derece ince, kimyasal olarak işlenmiş karbon filamentlerinden oluşan yoğun bir bulut yayarak kısa devrelere ve ardından bir bölgede ve hatta küçük bir ülkenin tamamında elektrik arzının kesilmesine neden olabiliyor.
İliyeva, “Evime iki kilometre mesafedeydi. Niş’in hidropati merkezinin bulunduğu yöndeydi. Büyük trafo merkezleri ve birçok elektrik ünitesi vardı vardı. Grafit bombaları onlar üzerinde test ettiler” dedi.
“Niş’te çok bombalama oldu” diyen Sırp kadın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öyle şeyler oldu ki, insan anlam veremiyor. Hastaneyi bombaladılar. Gündüz vakti. Tüm işaretlerin olduğu bir hastaneydi. Şehrin merkezini bombaladılar. Şumatovaçka Caddesi ve çarşı. Sonra Aziz Ostroglu Basil Günü’nün kutlandığı 12 Mayıs’ta mahallemizi, sonra bulvarı ve buradan Nişava Nehrine kadarki tüm bölgeyi bombaladılar.
Bahsettiği yerler arasında askeri hedeflerin bulunmadığını kaydeden İliyeva, “Sanayi tesisleri bombalandı. Tütün fabrikası korkunç bir şekilde bombalandı. Sonra Amerikalılar gelip onu aldı. Sırbistan Petrol Endüstrisi şirketine ait bir tesisi bombaladılar. Bu saldırılar şehir için sadece tuğla yığını değil, aynı zamanda hava kirliliği ve benzeri sonuçlar doğurdu. Sonra şehrin çevresini bombaladılar. Aslına ne bombalamak istediklerini bilmiyorum, kimse bilmiyor. Son bize dediler ki, üzerimize attıklarını bilmiyorlarmış, sadece bombaları test ediyorlarmış” diye ekledi.
1999’da, Kosova Kurtuluş Ordusu’ndan Arnavut ayrılıkçılar ve Sırbistan güvenlik güçleri arasındaki silahlı karşı durma, NATO güçlerinin Yugoslavya’yı bombalamasına yol açmıştı.
Askeri operasyon, BM Güvenlik Konseyi’nin onayı alınmadan, Yugoslavya yönetiminin Kosova’da etnik temizlik yaptığı ve bölgede insani felakete yol açtığı iddiası temelinde gerçekleştirilmişti.
24 Mart 1999’da başlatılan ve yaklaşık üç ay süren NATO’nun hava saldırılarında 87’si çocuk 2 bin 500’den fazla sivil hayatını kaybetmiş, 100 milyar dolarlık zarar verilmişti.