Davos'ta düzenlenen basın toplantısında konuşan Cassis’in açıklamaları, Dünya Ekonomik Forumu'nun resmi internet sitesinde de çevrimiçi olarak yayınlanırken, İsviçre Dışişleri Bakanı, “Öyle ya da böyle Rusya'yı sürece dahil etmenin bir yolunu bulmalıyız. Rusya'nın söz hakkı olmadan barış olmayacak" itirafında bulundu.
Cassis, İsviçre ve Ukrayna'nın girişimiyle 14 Ocak'ta Davos'ta toplanan ‘Ukrayna’da barış formülü’ konulu ulusal güvenlik danışmanları düzeyindeki toplantıya 83 ülkeden temsilcilerin katıldığını eklerken, BRICS ülkelerinin (Brezilya, Hindistan, Suudi Arabistan ve Güney Afrika) mevcut tartışmalara katılımının, ‘Rusya üzerinde etki yaratabileceği’ göz önüne alındığında, çok önemli olduğunu vurguladı.
Çin'in toplantıya katılmamasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan İsviçre Dışişleri Bakanı, buna rağmen Pekin'in ‘tüm bu süreçte kritik bir rol oynayabileceği’ göz önüne alındığında, barış müzakerelerinde herhangi bir ilerleme sağlamak için Çin ile çalışmanın daha iyi yollarını bulmanın gerekli olduğunu ifade etti.
Cassis, açıklamalarının devamında, “Diyalog olmadan başarılı bir sonuca ulaşamayız" derken, Ukrayna'da barışçıl çözüm görevinin kolay olmadığını ifade ederek, sürecin uzun süreceğini ancak bu yolu izlemekten başka seçeneğin olmadığını belirtti.
‘Rusya sözünü söylemezse barış olmaz’
Cassis, görüşmelere Moskova'nın da dahil edilmesi için hazırlıkların sürdüğünü belirtirken, bu konuda büyük olasılıkla diğer devletlerin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulacağını da ekledi.
İsviçre Dışişleri Bakanı, ‘Rusya olmadan’ herhangi bir barış konferansı düzenlemenin mümkün olmadığına değindiği konuşmasında, “Öyle ya da böyle Rusya'yı bu sürece dahil etmenin bir yolunu bulmalıyız. Rusya sözünü söylemezse barış olmaz” ifadesini kullandı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in önerdiği barış formülü formatında 2023 yılında üç toplantı gerçekleştirilirken, bunlardan sonuncusu 28-29 Ekim 2023 tarihlerinde Malta'da yapılmıştı.
Zelenskiy'in barış formülü
Zelenskiy, Kasım 2022 ortasında G20 Zirvesi katılımcılarına video konferans bağlantısı aracılığıyla yaptığı konuşmada, Moskova'nın pozisyonunu dikkate almayan sözde 10 maddelik bir barış planı ortaya koymuş, Rus Silahlı Kuvvetlerinin Kırım dahil olmak üzere 1991 sınırlarından tamamen çekilmesini ileri sürmüştü.
Zelenskiy, önerisinde, radyasyon ve nükleer güvenliği, gıda güvenliği, enerji güvenliği, tüm mahkumların ve sürgün edilenlerin serbest bırakılması, BM Şartı'nın uygulanması, toprak bütünlüğü ve dünya düzeninin sağlanması, Rus birliklerinin geri çekilmesi ve çatışmaların sona erdirilmesi, adaletin iadesi, ekolojik sorunların önlenmesi, gerginliğin engellenmesi ve tarafların savaşın sona erdiğini teyit eden bir belge imzalaması gibi başlıklar kullandı.
Zelenskiy’in önerdiği plana göre referandum sonrası Rusya’ya ait olan Donetsk, Lugansk, Zaporojye, Herson ve Kırım’ın Ukrayna topraklarına yeniden geri kazandırılması teklif ediliyor.
Zelenskiy, aynı zamanda ülkesinin NATO’ya üyeliği hedeflediğinin altını çiziyor.
Zirvede bulunan liderlere seslenen Zelenskiy, G20'yi birkaç kez ‘G19’ olarak adlandırdı ve Rusya'nın bundan "dışlanması gerektiğini" ima etti.
Barış formülüne göre Rusya’nın Karadeniz ve Azak Denizi'ndeki münhasır ekonomik bölgenin kontrolünün Ukrayna'ya iade edilmesi de istenirken, Zelenskiy’in planını değerlendiren Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Kiev'in barışçıl çözüme ilişkin açıklamalarının mevcut gerçekler dikkate alınmadan yapıldığının altını çizmişti.
Lavrov, Zelenskiy’nin barış formülünün neden tehlikeli olduğunu açıklamıştı
Geçtiğimiz ağustos ayında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, diplomatik temalı “Uluslararası Hayat” dergisine verdiği röportajda, Batı’nın kabul etmesi için herkese baskı uyguladığı ‘Zelenskiy (Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir) formülünün’ Kiev’in yok etmeyi vaat ettiği milyonlarca Rus’un kaderini tehlike altına atacağını söylemişti.
Zelenskiy formülünü zorlamak için Batı tarafından kur yapılan herkesin, Kiev rejiminin Ukrayna’nın doğusunda açıkça yok etmeyi vaat ettiği halkın kaderinin tehlikede olduğunun farkında olması gerektiğini vurgulayan Lavrov, Anglo-Saksonlar ve müttefiklerinin insan haklarını ve ulusal azınlıkların haklarını ihlal eden, terör eylemlerini de haklı çıkaran Kiev’deki Nazileri savunduğunun altını çizdi.
Lavrov, “Dünyadaki son on yılda oluşan gerçeklerin evriminin kabulüne dayalı ciddi bir konuşma yerine, tek amacı olabildiğince çok ülkeyi en azından bir tür çatışmaya ve cepheleşmeye çekmek amacıyla forumlar düzenliyorlar” derken, kolektif Batı’nın düzenledikleri bu etkinliklerde Rusya’nın tamamen teslim olmasından daha azını gerektirmeyen, güvenlik ihlalini görmezden gelen ve ataları yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan, milyonlarca Rus’u kaderin insafına bırakan ‘Zelenskiy formülü’nü kabul ettirmeye çalıştıklarını sözlerine ekledi.
Lavrov, Ukrayna’daki çatışmayı çözmek için çeşitli barışçıl girişimler olduğunu, ancak girişimler listesinde mevcut Kiev rejiminin önerisinde Rusça konuşan ve kendisini Rusya’ya yakın hissedenlerin durumunu nasıl gördüğüne dair herhangi bir ‘formül’ olmadığını vurguladı.
Ukrayna’dan gelen neo-Nazi tehditleri konusunun da herkes tarafından sessizce geçiştirildiğine dikkat çeken Rus bakan, “Bu formülde Rusça konuşanlara karşı baskılar tüm hızıyla sürdürülmek isteniyor” dedi.