‘Biden yönetimi, dış politikada ABD’nin en beceriksiz yönetimlerinden birisi oldu’
Dr. Barış Adıbelli’ye göre Biden-Şi zirvesinde inisiyatif Çin’in elindeydi. Zirveden askeri diyalog kanallarının açılmasının ötesinde ABD-Çin ilişkilerinde Tayvan dahil bir dizi meselede sonuç çıkmadığını söyleyen Adıbelli, bunda Biden’ın Trump’tan sonra Çin’i engelleme politikasından vazgeçmemesinin etkili olduğu görüşünde.
Sitede okuDünya kamuoyu haftalardır Ortadoğu’daki İsrail-Filistin çatışmasına odaklanmışken, ABD’nin San Francisco kenti ABD ve Çin liderleri arasında görüşmeye de vesile olan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesine ev sahipliği yaptı.
Son dönemde ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmekten kaçtığı izlenimi yaratan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, APEC zirvesi marjında Biden ile bir araya geldi. Bu görüşme Çin liderinin, ilişkilerin Tayvan’dan Çin’in teknolojik ilerlemesinin engellenmesi hamlelerine uzanan kapsamlı başlıklarda adeta Biden’a ‘ders vermesine’ vesile oldu. Görüşme sayesinde ABD ile Çin arasında eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ‘korsan Tayvan’ ziyaretinden bu yana Pekin’in askıya aldığı iki ülke orduları arasında diyalog yeniden tesis edilirken, iklim ve yapay zeka gibi alanlarda da iletişim kanalı açıldı.
Biden, Şi ile görüşmesinden kısa süre sonra bir soru üzerine Çin lideri hakkındaki ‘diktatör’ görüşünden vazgeçmediği yanıtını vererek herkesi şaşırtırken, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in bu sözleri işittiğindeki yüz ifadesi ilgi çekti.
Ancak asıl ilgi çekici olan Amerikan iş dünyasının önde gelenlerinin Çin Komünist Partisi’nin en tepesindeki isme yönelik yoğun ilgisiydi. Yemekli buluşmada Şi’nin ayakta alkışlandığı medyaya yansıdı.
APEC zirvesi vesilesiyle gerçekleşen Biden-Şi zirvesini, Çin-ABD ilişkilerini ve Çin liderinin Amerikan iş alemiyle ilgi çeken buluşmasını Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.
‘İnisiyatif Çin’in elinde, gündemi Çin belirliyor’
Dr. Barış Adıbelli’ye göre, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi resmi devlet daveti şeklinde gerçekleşmemesi dikkat çekici. İki liderinin ABD’nin San Francisco kentindeki APEC zirvesi marjında bir araya geldiklerini belirten Adıbelli’ye göre, Şi’nin daha önce Hindistan’daki G-20 zirvesine katılmaktan kaçındığı düşünüldüğünde görüşmeye dair inisiyatif Çin’in elinde oldu:
“Bali’deki zirveden bugüne, arada bir de Hindistan’da yapılan yeni G-20 zirvesi olmuştu. Son dakikada Şi Cinping, Hindistan’a gitmekten vazgeçti. Tabii Biden hayal kırıklığına uğradı çünkü esas zirveyi orada bekliyorlardı. Bu defa APEC zirvesi ile San Francisco’ya kaydı, görüşmeyi orada yapmayı düşündüler. Şunu hatırlatmak istiyorum: Çin Devlet Başkanı Şi, resmi bir davet ile resmi ziyarette bulunmadı. Şi, orada APEC zirvesine katıldı. Koşulları Çin belirledi.
Hevesli bir Amerika var, Biden var. Ama göreve geldi geleli, Şi Cinping’i Beyaz Saray’da ağırlamadı. Bakın hem hevesli hem ağırlamıyor. Bir parantez daha açalım; o zaman ABD’de Çin politikasını Beyaz Saray mı yönetiyor, başka bir ekip mi? Bu çok önemli. Bir tarafta isteyeceksiniz, öteki tarafta resmen ağırlamayacaksınız. Hal böyle olunca, inisiyatif Çin’in elinde. Gündemi Çin belirliyor. Şi Cinping masaya oturana kadar, hala soru işareti koymuştum. Şi oraya gitti, tokalaştı, yetmez. BRICS zirvesine de geldi, orada da Hindistan Başbakanı ile yan yana durmadı.
‘Çin, ABD’yi kendi silahıyla vuruyor’
Adıbelli’ye göre Çin, Batı’nın diplomasi oyunlarına uyum sağladı. Görüşmelerde Tayvan üzerinden ince mesajlar verildiğini belirten Adıbelli, yeniden askeri diyaloğun başlatılmasının ötesinde somut bir adım atılamadığına dikkat çekti:
“O Çin, bildiğimiz eski Çin değil. Şi Cinping yönetiminde Çin, değişiyor ve dönüşüyor. Çin, tabiri caizse diplomasiyi Batılılar gibi oynuyor. ABD, böyle bir Çin ile karşı karşıya. Amerika’nın aklının karışmasının, adım atamamasının sebebi bu. Çin, ABD’yi kendi silahıyla vuruyor. Evet San Francisco’da önemli kazanımlar oldu; iki ordu arasında iletişim kanalı açıldı, iki lider arasında iletişim hattı kuruldu. Tayvan ile ilgili tekrar teyit aldı. ABD yine ‘Tek Çin Politikası’ dedi. Çinliler de sordu, ‘Hangi Çin?’ Çünkü biliyorsunuz Amerikalılar Tayvan’ı, ‘Çin Cumhuriyeti’ olarak adlandırılıyor. Ve biliyorsunuz tüm bu semboller, mesajlar, bazı üstü kapalı şeyler, müzakerelerde önemlidir. Çok anlam içerir. Arabaların yarıştırılması mesela. Tabii bunu ben iki ülke için bir başlangıç adımı olarak görüyorum. Belki de o iki ülke arasında Berlin Duvarı’nı yıkmak için belki ilk adım. Ama o duvar yıkıldı mı? Hayır yıkılmadı. Bence Tayvan’da istenen elde edilmedi. Yeni silah yardımı kapıda.”
‘Tayvan, ben bildim bileli, her dönem ABD’nin milyarlarca dolar silah sattığı bir yer’
Adıbelli, Tayvan’ın ABD için önemli bir silah pazarı olduğunu ve Biden-Şi görüşmesine karşın ABD’nin bu vizyondan vazgeçme niyetinde olmadığını ifade etti:
“Tayvan, bir gelir kapısı ABD için. Tayvan meselesini, sadece askeri güvenlik ve Çin’in kuşatılması olarak görmemek lazım. Tayvan, ben bildim bileli, her dönem ABD’nin milyarlarca dolar silah sattığı bir yer. Onun için Amerika bu gelir kapısını kapatmak istemeyecek. Sadece Tayvan değil. Çin’in çevresindeki tüm Pasifik ülkelerine yeniden silah satma, silahlandırma, ticaret arayışı içindeler. Amerika inanılmaz bir ticaret yürütüyor ve Çin de bunun farkında. Tayvan meselesinde bir çözüm bulundu mu? Hayır. Güney Çin Denizi’nden ABD, elini eteğini çekeceğini, Vietnam-Filipinler’i Çin’e karşı düşmanlaştırmayacağını söyledi mi? Hayır, söylemedi. Yuvarlak şeyler söylendi. Bali zirvesindeki taahhütler teyit edildi. Şi Cinping, yeni vizyonunu sundu. Amerikalıların söyledikleri bilindik. Dostlar alışverişte görünsün ayarında bir zirve oldu.”
‘Çin lideri bir arada var olma meselesini her fırsatta söylüyor’
San Francisco’da Çin lideri Şi’nin iki ülke arasındaki ticarete ve potansiyel ortaklığa dikkat çektiğini kaydeden Adıbelli, geçmişte de Çin’in ABD ile çatışmadan, ‘aynı anda var olma’ vurgusu yaptığını hatırlattı:
“Şi Cinping, herkesin gözü burada olduğu için, iki yol olduğunu söyledi. Her fırsatta söylüyor zaten ama ABD’ye dinletemiyor. Acaba Biden, Şi ile görüşürken, Şi’yi 2024 seçimleri için bir malzeme olarak mı kullanmaya çalışıyor? Şi, bir takım sözler söyledi ama bu Amerikan kamuoyuna ne kadar etki etti, bilemeyiz. Şi toplantıya gülerek başladı; ‘Bana, ikimizin de başkan yardımcısı iken yaptığımız görüşmeyi hatırlattı’ dedi. Yani diyor ki, aynı şeyleri o gün de konuştuk. İkisi de başkan oldu ve hala aynı şeyleri konuşuyorlar. Halbuki aralarındaki ticaret hacmi, 700 milyar doları geçti. Birbirine en bağımlı ülkeler… Şi onu da söyledi. Birbirlerinin ayağına basmamayı, birlikte çalışmayı vurguladı. Dünyanın iki ülke için de büyük olduğunu, barış içinde yaşayabileceklerini söyledi. Bunu 1954’te söylediler. 1960’larda da söylediler. Sonra SSCB de bunu benimsedi Kruşçev ile. 1972’den sonra Çin-ABD ilişkilerinde bu söylem belirleyici oldu. Çin, ‘Çatışmaya gerek yok. Ben ABD’yi yerinden etme arayışı içinde değilim’ diyor, bu çok önemli. Burada da bir kafa karışıklığı, bir soru işareti var.”
‘Çin’in Tayvan’da, Tayvan’ın Çin’de yatırımları var’
Biden yönetiminin tüm engelleme çabalarına rağmen Çin ‘süper çip’ üretimine başlayarak büyük sürpriz yapmışken, Dr. Adıbelli, Çin ile Tayvan’ın karşılıklı yatırımlarının gözden kaçtığına dikkat çekti. Yine Çin’in teknoloji transferindeki İsrail alternatifine atıf yapan Adıbelli, şu anda bu alanda Gazze belirsizliği bulunduğunu dile getirdi:
“Şimdi Çin’in Tayvan’da yüksek teknolojik sektörlerde yatırımları var. Benzer şekilde Tayvanlılar’ın da Çin’de yatırımları var. Bunlar bilinip de görünmeyen şeyler. Dolayısıyla bu çip meselesinde Tayvan’dan ne kadar teknoloji transferi yapıldı, ne kadar ar-ge yapıldı bilinmiyor. Çin başından beri bu sektörde ar-ge yapan, çalışan bir ülkeydi. Bunu nihayete erdirir. 10 yıl önce ihtiyaç duyduğu birçok teknolojiyi artık kendisi üretebiliyor. Ama şu bir gerçek, ABD’nin o teknolojik üstünlüğü hala devam ediyor. Çin’in bir kaynağı İsrail’di. Çin, ABD’den doğrudan alamadığı teknolojiyi, İsrail vasıtasıyla, muadilleri başta olmak üzere alabiliyordu. Bu son Gazze meselesi yüzünden ilişkiler gerginleşti. Bundan sonra nasıl bir hal olur bilemiyoruz. Şu gelinen noktada Çin, çip meselesini aşmaya başladı. Çin, ‘Bu meseleyi aşalım, tedarik zincirlerini yeniden oluşturalım, pandemi öncesindeki hıza ulaşalım’ diyor.
‘ABD dünyanın neresinde bir şeyi ele aldıysa onu batırdılar’
Çin-ABD geriliminin asıl mimarının Donald Trump olduğunu anımsatan Adıbelli, Biden yönetiminin de tüm beklentilere rağmen durumu iyileştirmediğini belirtti. Adıbelli, Biden yönetiminin ABD tarihindeki en beceriksiz dış politikayı yürüttüğü görüşünü dile getirdi:
“Çin-Amerikan ilişkilerindeki gerginliğin asıl mimarı Trump. Bunu unutmamak lazım. Aslında Biden bunu kucağında buldu ve maalesef devam ettirmeye çalıştı. Tabii Trump devam etseydi, nasıl bir Asya-Pasifik, nasıl bir Çin göreceğimizi hayal edemiyorum. Çünkü Kuzey Kore ile oynayan bir başkandan bahsediyoruz. Trump, Kuzey Kore’yi düz alana çekti, bu çok önemli bir şeydi. Devam etseydi çok şeyler olurdu. Biden meselesine gelince. Biden’ın Çin mevzusunu yumuşatacağına dair bir beklenti vardı. Biden, kontrollü bir gerginliği savundu. Avrupa’ya önem verme noktası var. Fakat sanki olay ya kontrolden çıktı. Biden dirayetli bir başkan olsaydı, kendi partisinden Pelosi’nin Tayvan’a gitmesini engellerdi. Biden bir irade gösteremedi. Diğer meselelerde de öyle.
Aslında bakarsanız, ne yapacağına karar veremeyen bir yönetim var. Anlık yaşayan, Japonya’yı silahlandırmaya veya silahlandırmamaya karar veremeyen, her adımından geri dönen bir yönetim var. Bugün gelinen noktada ben bunun kontrollü bir politika olduğunu düşünmüyorum. Biden’ın kontrolsüz bir Hint-Pasifik politikası olduğunu düşünüyorum. Burada Hindistan kendi başına gitti. Ukrayna krizini yönetemediler. Tayvan’da savaşın eşiğine gelindi. Nancy Pelosi oraya gidiyor, Biden ‘Bu bizim politikamız değil’ diyor. Yani böyle çelişkilerle dolu, açıkçası bir beceriksizlik var. Biden yönetimi, dış politikada ABD’nin en beceriksiz yönetimlerinden birisi oldu. Dünyanın neresinde bir şeyi ele aldılarsa onu batırdılar. İsrail’e verilen açık çek ile o imajı toparlamaya çalışıyorlar. Siz değil miydiniz ‘uluslararası kurallara dayanan düzene meydan okuyor’ diye Rusya ve Çin’i suçlayan? Sizdiniz. Ukrayna’da Rusya’yı suçladınız. İsrail de kendi toprakları dışında bir askeri operasyon yapıyor fakat hiçbir şey yapamıyorsunuz. Bu, dolayısıyla Çin’e de yansıdı.”
‘O masada yer alabilmeniz için 40 bin dolara bilet almanız lazım’
Biden’la görüşmenin aksine San Francisco’da ABD’nin önde gelen şirket CEO’larının adeta Şi ile görüşmek için sıraya girmesine de dikkat çeken Adıbelli, Biden’ın bu yemek öncesinde görüşmeden çıkar çıkmaz Çinli mevkidaşına “diktatör” demesini ise yeni bir gaf olarak yorumladı:
“Vallahi 40 bin dolarım olsa, ben de iş dünyasının ve elitlerin katıldığı o yemekte yer almak isterdim. Masayı gördünüz. Upuzun bir masa. O masada yer alabilmeniz için 40 bin dolara bilet almanız lazım. Yalnız bilet kamuya açık satılmıyor. Davet ediyorlar. Listedeyseniz, ister alıyorsunuz istemezseniz almıyorsunuz. Bu da kapitalizmin buram buram yaşandığı bir yer. Konuşmacı da Çin Halk Cumhuriyeti’nin lideri ve Çin Komünist Partisi’nin Genel Sekreteri. İlginç bir tezat oluştu.
Şu çok ilginç: İnanılmaz bir rağbet vardı. Amerika’nın amiral gemisi sayılabilecek şirketlerin bütün CEO’ları, o masada yer alabilmek için herhalde birbiriyle yarışmış. Apple’dan tutun da tüm önemli firmalar, Çin ile iş yapan-yapmayan herkes oradaydı. Halbuki Şi o yemeğe gelirken, Biden ne dedi? Bir gazetecinin tuzak sorusuydu bence o. ‘Siz hala Şi’yi diktatör olarak mı görüyorsunuz?’ dedi gazeteci. Biden ‘Evet’ dedi. Bence Biden’ın cevabı bir gaftı. Yine bir gafa imza attı. Biliyorsunuz Dışişleri Bakanı Blinken’ın surat ifadesi çıktı videolarda. Biden yaş itibariyle tam idrak edememiş olabilir. Fakat biraz önce uğurladığı liderin arkasından ilk dakikada bunu demek, sanırım kafasındaki ilk plan değildi. Tam bu sırada bu yemeğin yenmesi de önemli.”
‘Amerikalı işadamları ilişkileri normalleştirecek gibi gözüküyor’
Dr. Adıbelli, işadamlarının ve yatırımcıların Çin ile ortaklık konusunda istekli olduğunu ve bu durumun ABD dış politikasını etkileme imkanı sunduğu görüşünde:
“Trump’a atıfta bulunma sebebim buydu. Trump, Amerikan yatırımcılarına Çin’deki üretim tesislerini kapatma baskısı yapmıştı. O baskılardan bugüne geliyoruz. Şi’nin masası dolup taşıyor. Bu da bir mesaj bence. ABD yönetimi artık işadamları ve yatırımcılarının, Çin'le iş yapma talebini geri çeviremez. Çin’i ekonomik olarak yavaşlatmanın, aynı zamanda Amerikan ekonomisine de zararı oldu. Asya-Pasifik en önemli ekonomik alanken, orayı çatışma bölgesine çevirmek için çaba sarf ettiler. Biden gelince hafifler sandık ama o daha da kötü yaptı. Belki ekonomi düzeltir. Clinton’ın ünlü ‘demokratik barış teorisi’ lafı var. Çin’in bu yatırımlar, liberal ekonomik kurumlar ve şirketler ile kendi içinde demokratikleşecek diye fantastik sözler söylemişti Clinton. Şimdi o anlamda olmasa bile yatırımcılar, Amerikalı iş adamları ilişkileri normalleştirecek gibi gözüküyor. Ben öyle yorumladım yemeği.
Şi Cinping gayet de keyifliydi. Sanki Biden ile görüşme değil de, esas bu yemekteki görüşme ve konuşma hedeflenmiş gibiydi. Tabii şunu da söyleyeyim, Biden, Japonya Başbakanı ile de bir araya geldi. APEC zirvesi bağlamında liderlerle bir araya geliyor. En önemli görüşmelerden birisi de Japonya Başbakanı ile olan görüşmeydi. Son dönemde Japonya-Güney Kore-ABD, Çin’e karşı ittifak zemini kurmuşlardı.”