EKSEN

'Karadeniz'de NATO'nun Türkiye liderliğinde görev gücü kurma riski var, Türkiye bu oyuna gelmemeli'

Emekli Amiral Türker Ertürk, NATO Karadeniz’de Türkiye liderliğinde bir görev gücü oluşturma riskine dikkat çekip, “Türkiye bu oyuna gelmemeli” vurgusu yaptı. İktidarın Lozan ve Montrö anlaşmalarının önemini vurgulamaktan kaçındığını söyleyen Ertürk, özellikle ekonomik şartların Ankara’yı ‘sürükleme’ potansiyeline dikkat çekti.
Sitede oku
Tahıl koridoru anlaşmasının BM’nin Rusya ile imzaladığı kısmının uygulanmamasıyla sona ermesi, Karadeniz’de gerilimi artırıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in çağrısı üzerine son Vilnius zirvesinde oluşturulan NATO-Ukrayna Konseyi toplanırken, ittifak üyesi ülkeler üzerinden Karadeniz’e girme tartışmaları yürütülüyor. Konsey’in açıklamasında Rusya, tahıl anlaşmasını yenilemediği için kınanırken, Karadeniz bölgesinde keşif ve istihbarat faaliyetlerinin artırılacağı vurgulandı. Bulgaristan’ın ekonomik bölgesinin özel olarak anılması dikkat çekti.
Tüm bu gelişmeler olurken olası ‘eskortluğun’ reddedildiği sadece isimsiz kaynaklar üzerinden Batı medyasına yansıyan Türkiye’nin takınacağı tutum merak ediliyor. Türkiye’nin Lozan ve Montrö anlaşmalarının 100’üncü ve 87’inci yıldönümünü kutladığı bir döneme denk gelen gelişmeleri emekli Amiral Türker Ertürk ile konuştuk.

‘Hiç iktidardan duydunuz mu Lozan ve Montrö çok önemlidir diye…’

Emekli Amiral Türker Ertürk’e göre, 100’üncü ve 87’inci yıldönümlerinde Lozan ve Montrö anlaşmalarının öneminin vurgulanmaması dikkat çekici:
“Montrö yürürlükte olduğu müddetçe NATO’nun Karadeniz’e geçmesi mümkün değil. Bu ay içinde hem Lozan’ın 100. yılını idrak ettik hem de Montrö’nün 87. yılını... Hiç iktidardan duydunuz mu, Lozan ve Montrö, Türkiye için çok önemlidir. Hatta Lozan, Türkiye’nin tapusudur. Montrö, egemenliğimiz ve güvenliğimiz için vazgeçilemez de demediler.”

‘Tahıl anlaşması adeta provoke edildi’

Tahıl anlaşmasının Ukrayna lehine işlediği, Rusya ile ilgili kısmının uygulanmadığını belirten Ertürk, buna rağmen Kiev’in provokasyonlarını sürdürdüğünü söyledi. Ertürk’e göre Ankara’nın Neonazi Azak komutanlarını bırakma kararı da aslında bu provokasyonun parçası oldu:
“Tahıl koridoru normalde Ukrayna’nın çok işine yarıyordu, hatta tek taraflı çalışıyordu. Ekonomik ambargolar nedeniyle Londra sigorta borsası nedeniyle Rusya lehine, özellikle Rusya’nın tahıl ve gübre ihtiyacının fiili olarak gerçekleştirilmesinin önüne geçiyordu. Sadece Ukrayna’nın lehine çalışıyordu. Bir de dünya gıda fiyatları açısından gerçekten çok önemliydi. Bu bölgeden dünyaya bir ihracatın sekteye uğraması durumunda fiyatların nasıl yükseldiğini görüyoruz. Ama adeta bu tahıl koridoru anlaşması provoke edildi. Zelenskiy olarak düşünüyorum. Bizim lehimize çalışıyor ama sen provoke ediyorsun. Amerika’nın verdiği misket bombalarını kullanman, Donbass saldırısı, Kırım Köprüsü’nün vurulması, provokasyona bir şekilde Türkiye de dahil. Azak komutanlarının iadesi Rusya açısından kabul edilemezdi. Ama bunların hepsini yaptılar ve en sonunda Rusya bu işten çekildi. Ben bunun arkasında biraz daha iyi olmayan niyetler seziyorum. Bunun arkasında ne çıkabilir? Çünkü Rusya, Ukrayna limanlarından kalkan gemiler için düşman gözüyle göreceğini belirtti.”

‘Türkiye bu oyuna gelmemeli’

Ertürk, Karadeniz’de NATO güçlerinin Türkiye liderliğinde bir görev kuvveti oluşturma riskine dikkat çekip, Ankara’nın bu oyuna gelmemesi gerektiğini belirtti:
“Montrö mü diyorsun, peki o zaman Karadeniz’de bulunan NATO güçleri Türkiye liderliğinde bir görev kuvveti oluştururlar. Ukrayna limanlarından güneye doğru intikal edilen ‘Bu kargo gemilerini korusun’ diye bir karar çıkabilir. Bu aldatıcı ve Türkiye’yi savaşın içine çeken, Rusya ile cepheleştirebilecek potansiyel taşıyor. Türkiye bu oyuna gelmemeli. Bundan bir kademe daha ilerisi ne olabilir?”

‘Şartlar ve konjonktür, Türkiye’yi sürükleyebilir gibi geliyor bana’

Türkiye’nin derin ekonomik kriz nedeniyle her yerden sıcak para aradığını anımsatan Ertürk, Ankara’nın Rusya ile iletişimde yaşadığı zorluklara da dikkat çekti. Ertürk’e göre, Türkiye’nin durumu çıkarları ve güvenliğini bağımsız biçimde koruyacak bir durumda olmaktan çıkıyor:
“Türkiye bağımsız bir ülke değil ki ekonomisi iflas etmiş bir ülke. Kapı kapı sıcak para için dolaşıldığını görüyorsunuz. Özellikle 3 Arap ülkesi, Suudi, Katar, BAE’den beklenti çok yüksekti. Sanırım bir miktar para bulundu ama beklentisinin çok altında. İktidar aynı zamanda Rusya’yı da kullanmak istiyor. Erdoğan, Putin ile de görüşmek istiyor. Ama Putin bir şekilde mazeretler çıkararak bunu engelliyor. Aynı zamanda Hakan Fidan, Lavrov ile görüşmek istiyor ve bu da gerçekleşmiyor. Çünkü ekonomik olarak da Türkiye’nin Rusya’ya ihtiyacı var. Parayı bulamayınca zamlar yapacak, vergileri arttıracak. Bir de enerji bağımlılığımız Rusya’ya çok fazla, ödemeleri ötelemesi lazım. Ama Rusya’dan bu sıcak yaklaşımı görmüyor. Türkiye şu anda ekonomik iflas nedeniyle çıkarlarını ve güvenliğini bağımsız şekilde koruyacak durumu yok. Şartlar ve konjonktür, Türkiye’yi sürükleyebilir gibi geliyor bana. Böyle bir risk var. Belki bu durumu daha kısıtlı olarak planlayabilirler Batı’dan.”

‘Batı’nın Türkiye’den beklentileri var’

Türker Ertürk, Batı’nın NATO zirvesinde Rusya’ya karşı vekalet savaşını devam ettirme kararı aldığını, rejim değişikliği görmek istediğini ve Afganistan’daki gibi koşullar yaratmaya çalıştığını söyledi. Ertürk, Batı’nın Türkiye’den beklentilerinin yüksek olduğunu belirtirken, son NATO zirvesinde iktidarın ilkesel tutum sergilemeden İsveç’le ilgili veto kartını kaldırmasının dikkat çekici olduğunu vurguladı.
“Bu bir vekalet savaşı. Yani Rusya’yı yıpratmaya çalışıyorlar. Aynen Afganistan savaşındaki gibi. 9 yıl sürdü. Tabii silahlanma yarışı, ekonomik kaynakların boşa tüketilmesi de vardı. 15 bin ölü bıraktılar. Şu andaki savaşa bakıyorum, tablo Afganistan’dan ağır. ABD ne yapmak istiyor, Rusya’da rejim değişikliği istiyor. Onun için bu savaşı tırmandırmak istemiyor. Bu savaş 6 yıl daha sürebilir. Vilnius Zirvesi’nden daha fazla savaş kararı çıktı. Rusya ve Ukrayna’ya bir kuşatma çıktı. Batı’nın Türkiye’den beklentileri var. İsveç için veto kartımız ilkesel değildi. ‘NATO’nun doğuya doğru genişlemesi, İsveç ve Finlandiya’nın girmesi bölge ve Türkiye’nin çıkarları için problem teşkil eder, bölgenin güvenliğini bir şekilde yok eder’ diyebilir, itiraz edebilirsiniz. Ama konuyu seçim için de kullanmaya çalışıldı. ‘Arkasında bize karşı ilan edilmemiş ambargo var’ denildi, ‘terör’ teması izlenmeye çalışıldı. Ama Cumhurbaşkanı daha Vilnius’a gitmeden İsveç’in girebileceğini söyleyip bir anda gerekçeyi değiştirdi. Konuyla alakalı olmayan bir şekilde AB konusunu söyledi. Reuters’ın cumhurbaşkanının oğlu konusunda haber yapmıştı. Onu görür görmez, Türkiye İsveç’in vetosunu kaldıracak demiştim. Gerçekten de öyle olmuştu. Türkiye ekonomisi çok kötü durumda. Bu sürdürülebilir değil, sıcak paraya ihtiyacı var, hala bulamıyor. Özellikle Araplardan bu işi halledemedi. Rusya’dan da yeşil ışık yakılmış değildi. Yanı başında böyle gelişmeler oluyor. Türkiye’nin direnci güçlü olamaz diye düşünüyorum.”
Yorum yaz