EKSEN

'NATO Karadeniz'de yeni bir cepheyi deniyor; bu Türkiye için tuzak, izin verilmemeli'

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e göre Vilnius sonrası NATO denizden yeni bir cephe deniyor. Tahıl koridoru üzerinden Karadeniz’in ısıtıldığı ikazında bulunan Gürdeniz, Zelenskiy ve Stavridis’in çağrılarına atıf yaptı. Gürdeniz, Ankara’nın NATO zirvesinde 180 derece dönmesi ve mali kırılganlığının Avrupa-Atlantik yapıyı ‘cesaretlendirdiği’ görüşünde.
Sitede oku
Karadeniz Tahıl Koridoru anlaşmasının BM’nin Rusya ile imza attığı kısmının uygulanmasını baltalayarak yenilenmemesine yol açan Batı bloku, NATO zirvesinin ardından Karadeniz’in sularını ısıtıyor. Tahıl anlaşması 18 Temmuz’da sona ermeden bir gün önce gelen Kiev’in Kırım köprüsü saldırısı üzerine Rusya Federasyonu, Karadeniz’in batısındaki deniz alanında donanma blokajı başlatıp Odesa bölgesine misillemede bulundu. Ukrayna lideri Zelenskiy ise Üçüncü Dünya Savaşı’nı çıkarma riski taşıyacak şekilde NATO’yu Karadeniz’e sokma hamlesine girişti.
Zelenskiy, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’den 11-12 Temmuz’da Vilnius’ta oluşturulan NATO-Ukrayna Konseyi’nin acilen toplanmasını talep etti. Çarşamba günü büyükelçiler düzeyinde yapılacak toplantıda Ukrayna tahılının sevkiyatı ve müttefiklerden ‘eskortluk’ desteğinin gündeme taşınması bekleniyor. Zelenskiy’nin, Donanma komutanının dahil olduğu komuta kademesiyle tahıl koridoru ile ilgili eylem planı talep ettiği haberleri yansıdı. Bunlar arasında sualtı ve derin deniz İHA'larını kullanarak Novorossiysk limanına saldırı düzenlemenin de bulunduğu iddia ediliyor.
Eski NATO Müttefik Kuvvetler Komutanı (SACEUR) James Stavridis de, NATO ülkelerine ait gemilerin Karadeniz'de tahıl taşıyan ticari gemilere eşlik etmesi ve ‘saldırı halinde karşılık vermesi’ çağrısında bulundu. Böylece Montrö Sözleşmesi’ni uygulayan Türkiye üzerinde ‘Karadeniz baskısı’ kurulurken, tehlikeli bir gidişat dikkat çekiyor. Üstelik bu gelişmeler Türkiye’nin Lozan ve Montrö anlaşmalarının 100. ve 87. yıldönümünü kutladığı bir döneme denk geldi.
Gelişmeleri emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile konuştuk.

‘Stoltenberg 1 milyarı koruyoruz diyor, 7 milyar umurunda değil’

Tümamiral Cem Gürdeniz, 100’üncü yıldönümü kutlanan Lozan Anlaşması ve 87’inci yıldönümü kutlanan Montrö Anlaşmasının Türkiye Cumhuriyeti için önemini vurguladı. Gürdeniz, bu anlaşmaların Avrupa-Atlantik yapının Karadeniz’i ısıtacak hamlelerine denk gelmesinin ‘burukluğunu’ ifade etti:
“Öncelikle bugün Lozan’ın 100’üncü yıldönümü, onu kutluyorum. Böyle önemli bir günde Cumhuriyetimizin kuruluş belgesinin, tapusunun garantilendiği bir günde böylesine Türkiye’nin en hassas olduğu bölgelerden birisinin, Karadeniz’in kaderiyle ilgili konuşmak esasında üzücü. O kadar kötü olaylar bu haftaya bindi ki Montrö’nün 87’inci yıldönümü, hem Kıbrıs Harekatı, hem de Lozan... Ama biz Zelenskiy’in bir açıklaması üzerine başlayan süreci tartışıyoruz. Baştan şunu söyleyelim; Aslında Ukrayna savaşı değil bu, Rusya ile ABD, NATO veya AB, Avrupa-Atlantik yapı arasındaki mücadele. Stoltenberg’in ifadesiyle ‘1 milyarlık dünya’. Öyle diyor ya… ‘NATO olarak biz 1 milyarı koruyoruz’ diyor, 7 milyar umurunda değil. İşin özü bu. Böyle bir mücadele.”

‘Türkiye bir anda volte face yaparak İsveç’e saatler içinde onay verdi’

Gürdeniz, Türkiye’nin NATO zirvesinde İsveç konusunda diretmesi beklenirken, 180 derece dönüşle AB vizyonunu gündeme taşıdığını anımsattı. Bu yolla mali krizindeki zafiyetlerin sergilendiğini belirten Gürdeniz’e göre Avrupa-Atlantik yapı için Karadeniz’de yeni bir oyun perdesinin açıldığını söyledi:
NATO zirvesinde bir Karadeniz vurgusu yapıldı. Türkiye’nin büyük ayak süreceği, İsveç’i tam üye yapmayacağı beklenirken Türkiye bir anda bir ‘volte face’ yaparak, 180 derece rota değişikliği yaparak, olmayacağını herkes bildiği halde AB üyeliği vizyonunu tekrar gündeme taşıyarak, finansal ekonomik krizin bir nevi yansıması olarak baskılara dayanamayıp herkesten çok Avrupacı, herkesten çok Avrupalı olduğunu ispat etmek amacıyla İsveç’i saatler içerisinde aldı. Şimdi bunu bir kenara koyalım. Şimdi bu neyi gösterdi? Demek ki, Türkiye’deki yönetim baskılara direnemiyor. Bunu gören Avrupa Atlantik yapı, Karadeniz’de yepyeni bir oyunun perdesini açtı.”

‘Türkiye’nin yumuşak karnını gördüler; demek ki bunlar direnemiyor dediler’

Diğer ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’e sokulmasının bu alanı ‘uluslararasılaştıracağı’ uyarısında bulunan Gürdeniz, böylelikle barış koruyan bir deniz güvenlik rejimi tesis etmiş Montrö engelinin kaldırılmak istendiğine işaret etti. Gürdeniz, Türkiye’nin NATO’da İsveç’in üyeliğine dair şartlarında diretmemesinin ‘yumuşak karnını göstermesi’ anlamına geldiğini belirtirken, Kırım köprüsü saldırısının NATO zirvesiyle tetiklenen gelişmeleri izlemesine işaret etti:
"Bu oyun neydi? Bu oyun esasında Karadeniz’i uluslararasılaştırmak. Eğer bir deniz alanına diğer ülkelerin savaş gemilerini sokarsanız, o alan uluslararasılaşır. Montrö, 1936’dan bu yana ne yapıyordu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Soğuk Savaş da dahil? O bölgeyi sadece kıyıdaşların hükmüyle bir yaşam alanı olarak sunuyordu. Bir nevi deniz güvenlik rejimi uyguluyordu, silah kontrol rejimi. Şimdi bu engeli kaldırmak için gördüğümüz kadarıyla senaryolar üretiliyor. En kolay senaryo nedir? Siz İsveç’i aldınız, neyi gördünüz? Türkiye’nin direnmediğini gördünüz. Halbuki Kuran-ı Kerim yakılmıştı, neler neler söylendi İsveç’le ilgili. Bir baktık bir gecede Finlandiya’nın üyeliğinin meclisten tartışmasız geçmesi gibi. Halbuki altı ay tuttunuz Finlandiya’nın üyeliğini. Ne oldu da bir gece de geçti? Şimdi Türkiye’nin bu yumuşak karnını gördüler; ‘demek ki bunlar direnemiyor’ dediler. Arkasından bir baktık, 12 Temmuz NATO Zirvesi sonucu açıklandı. Beş gün sonra, çok önemli bir olay oldu. Kerç Boğazı’nda Kırım Köprüsü’ne su altından bir taarruz yapıldı. Bu saldırı esasında NATO Zirvesi’nden sonra, İsveç’in üyeliği de onaylandıktan sonra bana göre sıra Karadeniz’e geldi. ‘Biz Türkiye’nin İsveç’teki tutumunu daha da yumuşatacağız, daha da ileriye götüreceğiz ve biz Karadeniz’e NATO gemilerini sokacağız’.”

‘NATO denizde yeni bir cepheyi deniyor’

Gürdeniz, Kırım Köprüsü’ne son saldırının Rusya’nın tahıl taşıyan gemilerle bağlantısını değerlendirerek güvenlik önlemlerini çekmesine yol açtığını belirtti. Gelişmelerin krizin deniz ortamına taşındığına işaret ettiğini vurgulayan Gürdeniz, NATO’nun denizde yeni bir cepheyi denediği değerlendirmesinde bulundu:
“Haklı olarak Rusya buna ne yaptı? Buraya gelen patlayıcının tahıl gemileriyle taşındığına dair iddialar var, ‘buradan kontrolsüz bir şekilde geçti’ diye. Tabii zaman içerisinde bütün gerçekler ortaya çıkacak. Ama Rus hükümeti buna karşılık olarak ne yaptı? ‘Ben denizden bu saldırı geldiği için, Tahıl koridorundaki benim sağladığım bütün güvenlik önlemlerini geri çekiyorum’ dedi. Ne zaman dedi? 18 Temmuz gece yarısında söyledi. Bakın bu çok önemli. Ben bunu gördüğüm anda, bir tweet attım, dedim ki ‘Bu çok tehlikeli bir gelişme. Rusya’nın bu şekilde bir deklarasyonda bulunması, İsveç’in NATO üyeliği, Kırım Köprüsü’ne saldırı sonrasında böyle bir şeyin olması krizin artık yavaş yavaş deniz ortamına taşındığını gösteriyor. Çünkü karada sıkışıldı. Karada bir empasa girildi. NATO şimdi denizde yeni bir cepheyi deniyor.”

‘Bu bir intihardır, bir tuzaktır, 1914 Yavuz-Midilli’den farkı olmaz’

Denizden cephe açarak Türkiye’yi de fakto bu işe koşmak istedikleri görüşünü dile getiren Gürdeniz, böyle bir olasılığın Göben ve Breslau’ya Türk bayrağı çekip Yavuz ve Midilli’ye dönüştürmekten farkı olmayacağını vurguladı.
"Denizde cephe açmanın avantajı Türkiye’yi de facto işin içine sokmak. Hemen tweet’imde ne dedim ben? Bu bir intihardır, bir tuzaktır, Türkiye dikkat etsin, bunun Göben ve Breslau’yu Yavuz ile Midilli yapıp, Türk bayrağı çekip 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombardıman yapmasından farkı yok. Türkiye’nin NATO anlaşmasını kullanarak Montrö’nün 19. Maddesini ortadan kaldırıp ‘Efendim biz NATO müttefikiyiz, Ukrayna’ya gidecek tahıl gemilerine destek olacağız’... Nitekim 24 saat önce Ukrayna Dışişleri Bakanı, Rusya’nın güvenlik garantilerini kaldırmasına rağmen BM’de ‘Biz tahıl koridoruna devam edeceğiz’ dedi. Arkasından Rusya, ‘Bundan sonra Ukrayna’ya gidecek, sadece Odesa değil, bütün sivil deniz ulaştırmasını meşru askeri hedef olarak görüyorum’ dedi. Bunun üzerine Ukrayna da ‘işgal altında kabul edilen Kırım topraklarına giden bütün gemileri askeri hedef olarak görüyoruz’ dedi.”

‘Emrin olur! Sanki bu savaşı Türkiye başlattı, sanki diğer sahildarlar başlattı’

NATO’nun genişleme ihtiyacını Ukrayna üzerinden gerçekleştirmek isteyen Avrupa-Atlantik yapının ise başlattığı savaşı yaymak istediğinin altını çizen Gürdeniz, endişesinin bu olduğunu söyledi. Gürdeniz, Karadeniz’in bir istikrar denizi olması gerektiğini vurguladı:
“Veryansın’daki makalemde de yazdım, ‘bu bana 1981-88 arasındaki İran-Irak savaşındaki tankerler savaşını hatırlattı’ dedim. 500’e yakın tanker ve ticaret gemisi o zaman hücuma uğramıştı. Ve bunların bazıları çok ağır hasarla orada bırakılmış, batmıştı. Umarım bu aşamaya gelmez. Karadeniz çünkü bir istikrar denizi olmalı. Çünkü burada ne sadece Ukrayna ne Rusya var. Moldova’yı da katarsak, beş tane daha sahildar var. Dolayısıyla Türkiye’nin yapması gerekenler var. Zelenskiy’in ‘NATO buraya gelerek gemilerimizi korusun’ talebi geldi. Emrin olur! Sanki bu savaşı Türkiye başlatmış, sanki diğer sahildarlar başlatmış gibi… NATO’nun genişleme ihtiyacını Ukrayna üzerinden gerçekleştirmek isteyen Avrupa Atlantik yapı, Ukrayna’yı kullanarak bir savaşı başlattı ve şimdi daha da yaymak istiyorlar. Endişem bu.”

‘Türkiye 1.5 yıldır hiçbir NATO gemisinin kuzeye çıkmasına izin vermedi. Şimdi niye baskı? Oraya gemi çıkarmak için…’

Ankara’nın işin başında tavrını koyup NATO’yu savaşan taraf olarak tanımladığını belirten Gürdeniz, Polonya ve Romanya’nın aynı sıra Yunanistan’ın da Kiev’e ağır silah ‘boca ettiğini’ anımsattı. Gürdeniz Ankara’nın ise İHA’lar haricinde öne çıkmayarak doğru yaptığını söylerken, Türkiye’nin Montrö Anlaşması’nın sahibi olarak Karadeniz’de dengeleri koruma sorumluluğu bulunduğunu vurguladı:
“Türkiye bu işin başında tavrını koydu. Bakın NATO açıkça savaşan taraftır. Polonya ve Romanya’nın yaptığı ortada. Hepsi yaptırımlara kalkıyor ve hepsi ağır silahlı yardımını ana arterleri durumunda. Gerek Romanya gerek Polonya. Rıhtım ve limanları itibarıyla söylüyorum. Bir de tabii ki Yunanistan, Dedeağaç üzerinden. Oradan doğrudan Romanya üzerinden Kiev’e büyük bir ulaştırma hattı kuruldu. Dolayısıyla Türkiye sadece TB2 dediğimiz Bayraktar’ın sattığı İHA’lar haricinde doğrudan diğer devletler gibi büyük çağlı bir askeri yardımı yok. Türkiye doğru olanı yaptı. Ki ben TB2’yi de eleştirenlerdenim, onu da söyleyeyim. Çünkü Montrö’nün sahibiyiz ve Karadeniz’deki dengenin sembolüyüz. Karadeniz’de denge nedir? İki tarafa da eşit durmaktır. Nasıl biz 19. Maddeyi anında uygulayarak savaşan ülke olmadığımız halde, ‘Türkiye savaşanlara kapar’ dedik ve kapadı. Ama Türkiye, diğer gemilere de kapadı, NATO’ya da kapadı. Neden? Çünkü onları da savaşan olarak görüyor. Çünkü NATO doğrudan yardım ediyor. Dikkat edin, 1.5 yıldır hiçbir NATO gemisinin kuzeye çıkmasına izin verilmedi. Türkiye inisiyatifini kullandı ‘vermiyorum’ dedi. Şimdi baskı niye? Oraya gemi çıkarmak için, oraya bir İngiliz, bir Amerikan gemisi…”

‘Rusya ile barış içinde birlikte yaşamak varken…’

Türkiye’deki ‘Ukrayna krizinde mazlumun yanında olma’ söylemlerine atıfta bulunan Gürdeniz, 2004’ten beri gelişmeleri yakından takip ettiğini belirterek, “Onlar ABD ve AB’nin jeopolitiği için kendi halkını feda ettiler. İşin özü budur” vurgusu yaptı. Gürdeniz Türkiye’nin giderek vahimleşen ekonomik koşullarını anımsattı:
“Bakın şimdi bu kışkırtmayı şöyle algılıyorlar; ‘Efendim biz mazlumun yanında olmalıyız’. Tabii ki mazlumun yanında olmalıyız. Ama Türkiye mazlumu kaç kere ikaz etti? 2004’ten beri gelişmelerin içinde olan biriyim. Burada Rusya ile barış içinde birlikte yaşamak varken, onlar ABD ve AB’nin jeopolitiği için kendi halkını feda ettiler. İşin özü budur. Dolayısıyla istiyorlar ki savaşta Ukrayna halkını sürekli pompalayarak kazanabileceklerini ima ettiler. Ama kazanamadıkları da ortaya çıktı. Bu tip durumlarda cephe geliştirilir. Bunu önlemek lazım. Ben o yüzden yazılarımla, tweetlerimle ikaz ediyorum. Türkiye zaten ekonomik dar boğazın içinde. Dolar olmuş bilmem kaç lira, halk perişan. ‘Şimdi ne yapıyorsunuz kahraman NATO için!’ Efendim, Allah korusun! Daha bu karar tabii ki verilmedi, o yüzden ikaz ediyoruz.”

‘Bu bir tuzak, buna izin verilmemeli’

Eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı James Stavridis’in Türkiye’nin zaaflarına oynayan kışkırtıcı söylemlerine dikkat çeken Gürdeniz, NATO’yu Karadeniz’e sokup uzun sürecek bir çatışma ortamının hazırlanmak istediğini vurguladı:
“Bu bir tuzak. Stavridis denen Yunan asıllı Amerikan oramiral geçen gün tweet atmış, yazı yazmış. Diyor ki, ‘derhal NATO buraya girmeli, müdahale etmeli’… ‘Nasıl ki İsveç’in üyeliğini imkansıza yakın beklerken bir anda Türkiye onay verdi, bugün aynı itirazı gösterenlere İsveç örneğini gösterilim’ diyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani bu kurguyu yapan zaten ‘deniz hegemonyası’. Benim yazılarımı okuyorsunuz, ‘kıtayla denizin mücadelesini’ vurguluyorum. Girilemeyen tek alan Karadeniz. Şimdi Karadeniz’e NATO’yu sokup, burada uzun yıllar sürecek bir çatışma ortamı hazırlanmak isteniyor. Buna izin verilmemeli.”

‘İyi haber şu ki, Amerikan donanması yetişemiyor; şu an en zayıf döneminde’

Gürdeniz bu gelişmelerde iyi haberin NATO’yu teşvik edip, gaz veren Amerika’nın donanmasının pek çok cepheye yetişemeyen ve zayıflamış durumu olduğunu vurguladı. Gürdeniz İran’dan Pasifik’e uzanan hatta tehlikeli gelişmelere atıfta bulundu:
“İyi haber şu; Amerikan donanması bu kadar NATO’yu teşvik ediyor, tabiri mazur görün ‘gaz veriyor’. Ama şu an İran Körfezi’ne ek gemiler gönderiliyor. Amfibi grup gitti. İran, Umman Körfezi’nde artık ticaret gemilerini durduruyor, el koymaya başladı. Bu ne demek? Amerikan hegemonyasına resmen meydan okuyor. Herkes şimdi orada bir müdahale bekliyor, bu bir. İkincisi, Pasifik’te durum çok ciddi. Tayvan sularında tarihte örneği görülmemiş sayıda Çin savaş gemileri karakola başladı. 100 yaşındaki Kissinger’ın apar topar 14 saat uçuşla Pekin’e gitme nedenlerinden birisi bu. En son dokuz ülkenin katıldığı bugüne kadar yapılan en büyük Pasifik tatbikatı ‘Talisman Sabre’ başladı. Amerikan deniz kuvvetlerinden, Amerikan medyasından çok takip ediyorum. Amerikan donanması yetişemiyor. İran’daki durum için ‘mantar’ diyelim, Tayvan’daki ‘mantar’, Arktik’te durum Amerika açısından rezalet. Siz kalkıyorsunuz NATO’yu buraya girmeyi teşvik ediyorsunuz. Yarın öbür gün Türkiye’yi burada yalnız bırakmayacağının garantisi var mı? Diyelim ki Amerikan savaş gemileri girdi, Türkiye veya Güney kanadına yardım edecek durumda değil. Bunu Türk milleti bilmiyor. Çünkü 280 gemiye düştüler, gemi sayısı azaldı. Adamlar Kongre ve Senato’da bağırıp çağırıyorlar, bu işleri bilenler, ‘Biz ne yapacağız?’ diyorlar. Biz hala 1950’lerin 1960’ların o kahraman, güçlü Amerikan donanması var zannediyoruz. Şu an Amerikan donanması en zayıf döneminde. Toparlanmaları için en az 20 yıl lazım.”

‘Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında intiharını tetikler’

Gürdeniz, Türkiye’nin NATO’da ‘iyi çocuk’ olma olasılığının cumhuriyeti tehlikeye düşüren riskler taşıyacağının altını çizdi:
“Bu şartlarda kalkıp Türkiye bunu görmeden ‘Biz iyi çocuk olduk, İsveç ve Finlandiya’ya onay verdik. Buna da onay vereceğiz’ demesi, Lozan’ın 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin intiharını tetikler. Bu kadar net söylüyorum. O yüzden çok dikkat edilmesi gerekiyor."
Yorum yaz