GÖRÜŞ

'ŞİÖ’ye üye ve üye olmak isteyen ülkeler birçok ortak hedef etrafında birleşiyor'

Şanghay İşbirliği Örgütü’ne 9. üye olarak resmen dahil olan İran’ı, 2024’te Belarus’un birliğe tam kabul edilmesinin izleyeceği duyuruldu. Ayrıca ŞİÖ ülkelerinin sadece kalkınma değil; eğitimden turizme pek çok alanda işbirliği ilan etmesini ANKASAM Asya-Pasifik uzmanı Koyuncu çok kutuplu dünya düzeni çerçevesinde Sputnik’e anlattı.
Sitede oku
4 Temmuz’da başlayan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Konseyi’nin 23. zirvesi, ‘çok kutuplu dünya düzeni’ ekseninde yeni gelişmelere sahne oldu. Afganistan, Belarus ve Moğolistan’ın gözlemci ülke olarak katıldığı toplantıda Türkmenistan da konuk ülke olarak yerini alırken, İran’ın ŞİÖ’ye tam üyeliği resmi olarak ilan edildi. Böylece Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Özbekistan, Hindistan ve Pakistan ile birlikte örgütteki üye devlet sayısı 9’a yükselmiş oldu. Zirvede ayrıca, 2024 senesinde Belarus’un birliğe tam üye olacağı da kesinleştirildi.
Üye devletlerin ise kabul ettiği ilkeler arasında ŞİÖ ülkelerinin uzun vadeli iyi komşuluk, dostluk ve işbirliğine dayalı ilişkiler kurmak, terörizm ve aşırılıkçılığın her türlüsü ile mücadele gibi başlıklar yer aldı. Öte yandan 2001 yılında bölgesel işbirliğinin teşvik edilmesi amacıyla ekonomik kalkınmayı sağlama temelli kurulan ŞİÖ’nun, son toplantısında taraflarca imzalanan Yeni Delhi Deklarasyonu da dikkat çekti. İçerik olarak sadece kalkınmayı baza almayan mutabakat metni, üye ülkeler arasında güvenliği güçlendirme, tam egemenliği sağlama, eğitim, bilim, teknoloji, sağlık, kültür, turizm ile acil durumların önlenmesi ve ortadan kaldırılması gibi konularda da ortak yol izleneceğinin açık beyanı oldu. Üye ülkelerin bilgi ve iletişim teknolojilerinin askerileştirilmesine karşı çıktıklarını beyan ederek ‘uyuşturucu kaçakçılığıyla’ mücadelede ortak bir yaklaşım geliştirileceğini duyurması da dikkat çeken önemli gelişmeler arasında yerini aldı.
Zirveyi ve alınan kararları ‘yeni dünya düzeni vurguları’ çerçevesinde Sputnik’e değerlendiren Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Asya-Pasifik Uzmanı Mustafa Cem Koyuncu da Asya’nın ‘kendi içindeki sorunları kazan-kazan esasına’ göre çözdüğü müddetçe potansiyelini açığa çıkartacağı görüşünde.

‘1997’de hayal olarak görülen çok kutupluluk, günümüzde daha somut temeller üzerinde duruyor’

Uluslararası sistemin dinamiklerinin giderek dönüşüm yaşadığı bir dönemde Hindistan’ın dönem başkanlığında düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Liderler Zirvesi’nin, pek çok soruyu ve geleceğe yönelik tahmini beraberinde getirdiğini belirten Koyuncu, “Söz konusu sorulara ve tahminlerin merkezinde ise genellikle kutup ve yeni dünya düzeni söylemleri bulunuyor. Üstelik bu söylemler sadece son düzenlenen ŞİÖ Zirvesi’nden sonra değil aynı zamanda BRICS ve Bao Forumu gibi Asya merkezli girişimlerin hemen akabinde de vurgulanıyor. Aslında çok kutupluluk tartışmaları için zamanı biraz geriye sarmak ve 1997 yılına gitmek gerekir. 1997 yılında Rusya ve Çin arasında imzalanan ‘Çok Kutuplu Dünya İçin Ortak Deklarasyon ve Yeni Dünya Düzenin Kurulması’ isimli bildiri; Çin ve Rusya’nın Batı temelli uluslararası sistemi tersine çevirme ve kendi çıkarlarına göre yeniden tasarlama arzusunun en net kanıtlarından biri olarak hafızalardadır. O dönemde daha soyut bir amaç olarak ve belki de hayal olarak görülen bu hedefin, günümüzde daha somut temeller üzerinde durduğunu söylemek şüphesiz yanlış olmayacaktır” dedi ve ekledi:

‘Farkındalığı artan toplumlar ve dolayısıyla devletler, kendini merkeze alan politikaları izlemek istiyor’

“Lakin bu noktada atlanılmaması gereken bir konu var. Uluslararası ilişkilerin değişen dinamiklerini sistemdeki aktörlerin azalan veya artan güçleri üzerinden değerlendirmekten ziyade devlet dışı faktörler üzerinden değerlendirmek gerekir. Teknolojik tekellerin giderek kırılarak Know-How bilgisinin artması, coğrafi zorlukların mega projelerle hafiflemesi, deniz, kara ve demir ulaşımının yaygınlaşması, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon araçlarının hemen hemen bütün sosyal dokulara ulaşması ve sosyal medyada örgütlenme bilincinin ve haber alma özgürlüğünün artması gibi faktörler, bugün karşılaştığımız sürecin ana dinamiklerini oluşturuyor. Farkındalığı artan toplumlar ve dolayısıyla devletler kendini merkeze alan politikaları izlemek istiyorlar. Hem ticari hem diplomatik hem de sosyal olarak daha entegre hale gelen bir düzende ülkeler, bir kutbun ideolojik hedeflerini izlemek yerine konjonktürel ya da daha uzun vadeli planları neredeyse orada bulunmak istiyorlar. Kısaca, yeni dünya düzeninde aktörler politik tarafsızlığa daha yatkın olurken, karşılıklı ekonomik bağımlılık da ülkelerin çatışmacı stratejilerinin masaya gelmesini zorlaştırıyor.”

‘ŞİÖ’ya üye ve üye olmak isteyen ülkeler, ekonomi ve işbirliğine dayalı ilişkiler olmak üzere birçok ortak hedef etrafında birleşiyor’

Anlattıkları ışığında “İşte tam da bu noktada ŞİÖ gibi yapılanmalardaki artan katılım ve çeşitlilik daha anlamlı gözüküyor” diyen Koyuncu, “Nitekim Yeni Delhi’de yapılan son zirve ve katılımcıların sayısı bunun en büyük kanıtı durumundadır. Her ne kadar ŞİÖ’ya üye ve üye olmak isteyen ülkeler arasında farklı ihtilaflar olsa da başta ekonomi ve işbirliğine dayalı ilişkiler olmak üzere birçok ortak hedef etrafında birleştiğini görüyoruz" şeklinde konuştu.

‘Farklı ihtilaflara sahip devletler, istikrarsızlığın bitirilmesi söz konusu olduğunda tereddüt etmeden masaya oturuyor’

Koyuncu, Soğuk Savaş’ın bitiminden itibaren geniş Asya kıtasının genel olarak istikrarsızlık, terör, savaş, bölge dışı aktörlerin müdahaleleri ve ekonomik kriz gibi zorluklarla karşılaşılaştığına dikkat çekerek, “Mevzubahis zorlukları deneyimleyen Asya, kıtanın yükselişinin bu sorunların bitirilmesiyle paralel ilerleyeceğini çok iyi bilmektedir. Bu sebeple farklı ihtilaflara sahip devletler, istikrarsızlığın bitirilmesi söz konusu olduğunda tereddüt etmeden masaya oturmakta ve somut aksiyon almaktadır. Son zirvenin sonuç bildirgesinde bunu açık bir şekilde görebiliyoruz. Özellikle şu satırlar devletlerin istikrar arayışını net bir şekilde ortaya koymaktadır; ‘Terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele konusundaki güçlü kararlılıklarını yeniden teyit eden üye devletler, terörün yayılmasını sağlayan elverişli koşulları ortadan kaldırmak, terörün finansman kanallarını engellemek, terör örgütlerinin eleman toplama faaliyetlerini ve sınır ötesi hareketlerini önlemek için aktif tedbirler almaya devam etme konusunda kararlıdır.’” dedi.

‘Asya, kendi içindeki sorunları kazan-kazan esasına göre çözdüğü müddetçe potansiyelini açığa çıkartacak’

Bununla birlikte ŞİÖ’nün stratejik bir değişiklik yaratacağını söylenin tartışmaya açık bir konu olduğunu da belirten Koyuncu, “İstikrarsızlığa ve tek kutupluluğa karşı birleşen devletlerin kendi aralarında ontolojik sorunlara sahip olduğu bilinen bir gerçekliktir ve bu durum ŞİÖ’nun ortak bir ajanda oluşturmasını zorlaştırmaktadır. Nitekim Hindistan’ın, Kuşak ve Yol Girişimi’ni destekleyen ifadelerin sonuç bildirgesinde yer almasına muhalefet şerhi düşmesi, bu durumun en somut örneği olarak karşımıza çıkmıştır. Lakin geniş resme baktığımızda Asya merkezli birlikteliklerin eskisinden daha fazla ilgi çekmesi ve ülkelerin; gözlemci, geçici üye ve tam üye gibi sıfatlarla dahli, çekim merkezinin Asya’ya kaydığının bir göstergesidir. Asya, kendi içindeki sorunları kazan-kazan esasına göre çözdüğü müddetçe yıllardır keşfedilmeyi bekleyen potansiyelini açığa çıkartacaktır ve jeopolitik bir dengeleme sağlayacaktır. İşte tam da bu jeopolitik gerçekliği ‘tarihi değişim’ olarak adlandırmak; zamanın ve mekanın ruhuna uygun olacaktır.” ifadelerini kullandı.
GÖRÜŞ
İkbal Dürre: Ukrayna, Batı için bir anlamda sapsız bavul oldu; bırakmak da olmuyor, taşımak da zor
Yorum yaz