GÖRÜŞ

Afet bölgesinde salgın hastalık riski: ‘Bitlenme ve uyuz ciddi bir problem haline geldi’

Türkiye’de peş peşe yaşanan iki büyük depremin ardından uzmanlar, afet bölgesinde yaşanabilecek salgın hastalıklara dikkat çekiyor. Her türlü hastalık riskine karşı alınması gereken önlemleri Sputnik’e anlatan Prof. Dr. Ceyhan, bölgede bitlenme ve uyuzun ciddi bir problem haline geldiğinin altını çizdi.
Sitede oku
Kahramanmaraş’ta yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki depremin ardından gelen yıkım, çadır ve konteyner kentlerin bulunduğu afet bölgelerinde ‘bulaşıcı hastalık’ olasılığına karşı yetkililer ve uzmanları da teyakkuza geçirdi. 10 ili etkileyen depremin sonucunda oluşacak toplam enkazın Erciyes Dağı büyüklüğünde olması beklenirken, atık uzmanları ise bu enkazın sadece betondan değil, bakteri ve virüs gibi hastalık yapıcı organik maddeler içerdiğine de dikkat çekiyor. Deprem sonrası yer altı suyu seviyesinde veya kimyasında değişimler olabileceği bilgisini de paylaşan uzmanlar, depremzedelerin büyük bir kısmının soğukta ve açık havada yaşamak zorunda kalması nedeniyle ortaya çıkabilecek bulaşıcı hastalıklar ile ilgili uyarılarda bulunuyor.
Öte yandan depremden sonra açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği, barınma ve beslenme koşulları ile temel sağlık hizmetlerindeki olası aksamaların bir arada değerlendirildiğinde akut solunum yolu enfeksiyonları, temas ile bulaşan hastalıkların görülme olasılığını ‘yüksek’ olarak açıkladı. Konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı ise afet bölgelerinde enfeksiyon ve salgın riskine karşı suların yoğun şekilde klorlanması, şüpheli ishal vakalarında erken uyarı için düzenli numunelerin toplanması, çadır kentlere kuduz ve tetanos aşılarının dağıtılması gibi önlemler alındığına dikkat çekmişti.
Peki, depremzedelerin ve bölgede bulunan kişilerin enfeksiyon ile salgın hastalık riskinden korunması için ne gibi önlemlerin alınması gerekiyor? Konuyu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı, Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan Sputnik’e anlattı.

‘Bir salgın olursa bunun önümüzdeki haftalarda ortaya çıkmasını bekleriz’

Bütün afetlerden sonra olduğu gibi depremlerden sonra da bazı enfeksiyonların gelişme ve yayılma riski olduğuna dikkat çeken Ceyhan, “Ancak salgın dediğimiz sadece bir hastalığın sıklığının artması değil. O nedenle salgın riski sanıldığı kadar yüksek değil. Özellikle kışın olan depremlerde çok salgın gözlemliyoruz ama birçok hastalığın görülme sıklığı artıyor. Bunların bir kısmı solunum yoluyla bulaşan hastalıklardır ki bunların başında KOVID, grip, bronşit, kızamık, su çiçeği, zatürre ve menenjit gibi hastalıklar var. Bunun nedeni depremden sonra insanların mecburen kalabalık ortamlarda kapalı bir yerde birlikte bulunmasıdır. Orada bir kişide başlayan bir hastalık kısa sürede orayı kullanan diğer insanlara da yayılacaktır. Deprem olduğu günlerde biz zaten Türkiye’de artan grip vakalarını, KOVID’in, bronşitin, menenjitin arttığını konuşuyorduk. Şimdi bu tip hastalıklarda bir artış olacaktır ama bunların hepsi hemen çıkmaz. Her hastalığın birbirinden farklı kuluçka süreleri var. Bunların bir kısmı grip gibi 1-2 gün içerisinde bir kısmı da menenjitte gördüğümüz gibi 10-15 gün sonra, kızamıkta 14 gün sonra, su çiçeğinde 14-21 gün sonra ortaya çıkar. Yani bir salgın olursa bunun önümüzdeki haftalarda ortaya çıkmasını bekleriz” dedi.

‘Kanalizasyon suyu ile temiz su karışırsa o zaman gerçek anlamda bir salgın olabilir’

Bazı hastalıkların dışkı yoluyla bulaştığına dikkat çeken Ceyhan şunları aktardı:
“Depremlerde en çok zarar gören şeylerden biri de altyapı. Çünkü atık su boruları zarar görür ve sızıntılar eğer temiz su ya da kullanma suyu borularına sızarsa o durumda işte gerçek anlamda bir salgına neden olabilir. Bu hastalıkların başında da kolera gelir. Eylül’ün sonuna doğru Suriye'de bir kolera salgını başladı ama havalar bundan daha sıcaktı. O zamanlarda mikrop çok daha uzun süre kalabiliyor. Özellikle Antakya, o bölgedeki Suriyelilerin girişinin çıkışının çok olduğu bir bölge olduğu için orada bir kolera salgını endişesi olabilir. Ama dışkı yoluyla bulaşan hastalıklar kıştan çok yazın görülür o yüzden şu anda havaların soğuk olması bize daha çok solunum yoluyla bulaşan hastalık riskini artırıyor. Dışkı yoluyla bulaşan kolera, tifo ve dizanteri gibi hastalıkların artışını ise engelliyor.”

‘Afet bölgesinde bitlenme ve uyuz ciddi bir problem haline geldi’

Temas yolu ile bulaşan hastalıklara özellikle dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Ceyhan, “Bu kısımda en sık görülenler hastalıklar bitlenme ve uyuz. Şu anda afet bölgesinde de ciddi bir problem haline geldi. Çünkü insanlar yıkanamıyor ve kalabalık halinde bir arada duruyorlar. Bitin ve uyuzun en sevdiği ortam bu, bu yüzünden çok rahatlıkla insanlar birbirine bulaştırıyor. Temas yoluyla bulaşan bir diğer hastalık da kuduz. Çünkü kanalizasyonlarda yaşayan kemirgenler, kanalizasyonlar çökünce bir süre sonra aç kaldıklarında dış ortama çıkarlar ve insanları ısırırlar. Bu tip ısırmalarda herhangi bir kuduz riski yoktur, kemirgenler kuduz bulaştırmaz ancak o da enfeksiyona yol açabilir onun için hemen tedavi edilmesi lazım. Kuduz için risk oluşturan şey köpek ısırmaları. Sokak köpeklerinin ya da sahiplerini kaybetmiş köpeklerin hemen beslenmesi lazım. Belli bir yerde kontrol altına alınması lazım yoksa rahatlıklar kuduz taşıyarak insanları da hasta edebilirler” dedi ve ekledi:

‘Enkazdan çıkarılanlara ya da enkazda çalışanlara tetanoz aşısı yapılmalı’

“Tetanoz aşılar sayesinde Türkiye’de nadir rastlanmaya başladı. Ancak şimdi deprem bölgesinde, enkaz altından çıkarılan kişilere ve o bölgede enkazı kaldırma çalışması yürütülenlere en az üç doz tetanoz aşısı vurulması gerek. Vurulan son tetanoz aşısından 10 yıl geçmişse temasın ilk 72 saatinde bu aşı yapılmalı. Ortamda toz varsa, bütün o bölgedeki insanların aşılanma durumuna bakılıp hem difteri hem de tetnoz aşısı yapılmalı.”

‘Solunum yoluyla bulaşan bazı hastalıkların aşısı, risk grubunda olan depremzedelere hemen yapılmalı’

Solunum yoluyla bulaşan hastalıkların birçoğunun aşısı olduğunu belirten Ceyhan, “Gribin, KOVID’in, kızamığın, su çiçeğinin aşısı var. Bunların deprem bölgesinde risk grubunda olan insanlara hemen yapılması lazım. Kış aylarında daha çok çocuklarda görülen ishalin nedeni olan rota virüsün aşısı, Türkiye’nin ulusal aşı şemasında yer almadığı için devlet ücretsiz yapmıyor. Bunun devlet tarafında temin edilerek depremzedelere yapılmasında fayda var. Bir de menenjit aşısı var, o da devlet tarafından ücretsiz yapılan bir aşı değil ancak yine bu hastalığın sıklığının artması da göz önüne alınarak deprem bölgesinde yapılması gerek” ifadelerini kullandı.

‘Dezenfektanların solunum yoluyla bulaşan hastalıkların da önlenmesinde çok büyük rolü var’

Depremzedelerin büyük çadırlarda ve kapalı spor salonları gibi yerlerde bir arada bulunduğunu hatırlatan Ceyhan, “Özellikle toplu ve kapalı alanlarda durulduğu sırada maske kullanılması lazım çünkü maske takarak solunum yoluyla bulaşan hastalıkların hepsini önleyebiliriz. El temizliği çok önemli, bölgede su olmadığı için el dezenfektanları kullanılmalı. Bu dezenfektanların özellikle solunum yoluyla bulaşan hastalıkların da önlenmesinde çok büyük rolü var. O yüzden insanlara çantada ya da cepte taşınacak alkol bazlı el dezenfektanları dağıtılmalı. Ayrıca depremzedelere bir an önce seyyar tuvalet ve banyo yapabilecekleri bir ortam sağlanmalı. Halk sağlığı müdürlükleri tarafından orada yürütülen çalışmalar da var, suların klorlanması önemli” dedi.
GÖRÜŞ
Hatay’ın Erzin ilçesi yeni bir Tavşancıl ‘mucizesi’ mi?
Yorum yaz