1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından 15 Kasım 1983’te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 39’uncu yıl dönümüne ulaştı.
Doğu Akdeniz’deki en stratejik noktada bulunan Kıbrıs adasındaki kuzey ve güney arasındaki ihtilaf ise halen devam ediyor.
Son dönemlerde ise Kuzey Kıbrıs’ın adı daha fazla duyuluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’in 77’nci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, KKTC'nin resmen tanınması için dünyaya çağrıda bulunmasının ardından 11 Kasım’da da Kuzey Kıbrıs Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye olarak tanındı. Bu adımın ardından Avrupa Birliği (AB) ve ABD’den karşı açıklamalar da gecikmedi.
Diğer yandan da Güney Kıbrıs’a yönelik ABD’nin silah ambargosu kalkarken Kuzey Kıbrıs’a yönelik AB ve ABD ambargoları da devam ediyor.
Peki, 39 yılda adada nasıl bir yol kat edildi, Türklerin talepleri neler ve müzakereler konusunda neler bekleniyor? Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Sputnik’e anlattı.
‘Artık bu işin geri dönüşü yok’
KKTC’den önce 21 Aralık 1963-27 Aralık 1967 arasında Kıbrıs Türk Genel Komitesi, 27 Aralık 1967-1 Ekim 1974 arasında Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi, 20 Temmuz 1974-18 Ağustos 1974 arasında Kıbrıs Barış Harekâtı, 1 Ekim 1974-13 Şubat 1975 arasında Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 13 Şubat 1975-15 Kasım 1983 tarihleri arasında da Kıbrıs Türk Federe Devleti evrelerinden geçtiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, şunları söyledi:
“15 Kasım 1983’te Rauf Denktaş KKTC’yi ilan ederken bütün dünyaya söylediği, Kıbrıs Türk halkının ayrı egemen bir halk olduğu yönündeydi. Cumhuriyet bağımsızlığın ve egemenliğin ifadesiydi. Şu anda biz de Kıbrıs adasında iki egemen eşit devleti savunuyoruz. Bu iki devletin işbirliği ile Kıbrıs’ta bir çözüme ulaşmayı istiyoruz. Bu siyasetin başlangıç noktası da 1983’te KKTC’nin ilanıdır. O zamanlar federal temelde bir anlaşma için müzakereler sürdürülürken Rauf Denktaş iki egemen eşit tarafın bir federasyon kurabileceğini ifade etti. Rumlar hiçbir zaman bunu kabul etmediler. Onlar hep tek egemenlik istediler. Federal çatı olacak olsa bile merkezin çoğunluk olan Rumların kontrolünde olmasını şart koştular. Bir de Güney Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne (AB) girince işler daha da karışık hale geldi. Çünkü Türkiye, AB’de yok, Yunanistan AB’de. Dolayısıyla serbest dolaşım ve yerleşim özgürlükleri kazandılar. Bizlerin egemenliğimizin yoksun olduğu bir ortamda varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildi. Dolayısıyla geçen bu 39 yılda devletimizi kökleştirdik. Uluslararası kamuoyu 39 yılda Kıbrıs gerçeklerini gördü ve görmeye devam ediyor. Dolayısıyla bu işin artık geri dönüşü yok.”
‘KKTC son 50 yılda Türk halkının bir başarı öyküsüdür’
“Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hem New York’ta Birleşmiş Milletler kürsüsünden hem de Türk Devletleri Teşkilatı’nda yaptığı bütün açıklamaların, KKTC’ye sahip çıkmanın esasındaki anlam artık bu işin geri dönüşü olmadığıdır. Türk Cumhuriyeti hem taraftır hem garantördür hem de bölgenin en güçlü ülkesi olarak denklemin en önemli tarafıdır. Türkiye Cumhuriyeti olmasa bizi bunlar çoktan buradan göç ettirmişlerdi. Onun için Türkiye’nin desteğiyle varlığımızı sürdürebildik” diye devam eden Cumhurbaşkanı Tatar, “39 senede bütün bu siyasi mücadelenin yanı sıra çok önemli ekonomik gelişmeler de oldu. Turizm sektörü 30 bin yatağa ulaşarak ciddi bir noktaya geldi. KKTC’nin kurak ikliminde ihtiyacımız olan temiz suyumuz yapılan projeyle Anadolu’dan geliyor. Bir takım yeni yollar, yatırımlar ve üniversiteler yapıldı. Bugün üniversitelerimizde 100 bin öğrenci varsa bunların büyük kısmı Türkiye ve diğer ülkelerdendir. Üniversitelerimizden mezun olanlar dünyanın farklı noktalarında KKTC’yi temsil ediyorlar. Dolayısıyla KKTC son 50 yılda Türk halkının bir başarı öyküsüdür. Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan’da hakkımızın, hukukumuzun korunması için KKTC bir devlet olarak kendi egemenlik hakları ve deniz yetki sahalarıyla, ekonomik münhasır bölge hakkıyla gerçekten çok önemli görev ifa ediyor. Son 39 yılda çok mesafe kaydedildi ve büyük bir başarı var” ifadelerini kullandı.
‘Kıbrıs’ta iki ayrı halk iki ayrı devlet vardır’
Cumhurbaşkanı Tatar, aradan geçen 39 yıla rağmen Güney Kıbrıs yönetiminin tavrında bir değişiklik olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Onlar halen başları kumda gerçekleri görmek istemiyorlar. Gerçeğe baktığımızda Kıbrıs’ta iki ayrı halk iki ayrı devlet vardır. Bu saatten sonra bunları birleştirmek mümkün değildir. Dünyadaki çeşitli örneklere baktığımızda Çekoslovakya gibi federasyonlar çökmüş devletler devam etmiştir. Onun için birbirini tanımayan, dilini konuşmayan, arada kültür bağı olmayan iki halkı birlikte geleceğe taşıyabilmek çok güç hatta mümkün değildir. Bu iş böyle gidecek ama böyle giderken Kıbrıs Türklerine karşı bu haksızlıkların devam etmemesi lazım. Çünkü Annan Planı’na evet diyen Türkler hayır diyen Rumlardı. Neticede ise Rumlar tek taraflı AB’ye alındı. Ancak hayat devam ediyor ve KKTC de her geçen gün daha da kökleşiyor.”
‘Tanınma yavaş yavaş gelecektir’
ABD ve AB’nin Kuzey Kıbrıs’a karşı açıklama ve yaptırımlarını da değerlendiren Cumhurbaşkanı Tatar, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi biz bizim ne yaptığımıza, ne düşündüğümüze bakıyoruz. AB ne demiş ne yapmış bizi pek de ilgilendirmiyor. Ben bu açıklamayı çok takdir ettim. Çünkü neticede Kıbrıs Türk halkının hakkı ve hukuku var. Bu topraklarda bir geçmişi var. Uluslararası anlaşmalara göre de biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası değil, ayrı bir devletiz. Kıbrıs Cumhuriyeti çökmüştür, Kıbrıs’ta bir işgal varsa o esasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ndedir. Çünkü temsil etmekte oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit ortakları Kıbrıs Türkleri hep dışlanmıştır. Biz çok büyük haksızlıklarla karşı karşıyayız ve çok soğukkanlı olmak durumundayız. Ambargolar, izolasyonlar, direkt uçuşların olmaması, gençlerimizin spor faaliyetlerine katılmaması gibi birçok engel var. Ben müsterihim, aşama aşama Kıbrıs’ı bugünkü noktalara kadar getirebildik. Birtakım zorluklar çeksek de Rum yönetiminin ne kadar bencil olduğunu ne kadar her şeyi kendilerine yonttuklarını gözlerinin pek bir şey görmediğini tek arzu ettikleri şeyin milli hedefleri olan Enosis yani Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi olduğunu görüyoruz. Bu mümkün değildir. Biz bütün değerlendirmelerimizi uluslararası hukuka göre yapıyoruz ve kimse bizi bu noktada eleştiremiyor. Sabır, metanet ve büyük bir çalışmayla KKTC’yi bütün dünyaya tanıtacağız. Tanınma birinci olarak kültürel ikinci olarak da karşılıklı büyükelçiler atamak yoluyla olabilir. Bu noktaya gelmemiş olsak bile KKTC’de 144 farklı ülkeden öğrenci var. Her geçen gün çeşitli ülkelerle temaslarımız artıyor. Onun için tanınma da yavaş yavaş gelecektir.”
‘Türkiye’nin çok dostane ve samimi ilişkileri olduğu ülkeler var’
Cumhurbaşkanı Tatar, “Kuzey Kıbrıs'ı tanımasını beklediğiniz ülke var mı?” sorusuna ise “Şu anda ülke olarak net bir şey söylemiyoruz. Ancak Türkiye’nin çok dostane ve samimi ilişkileri olduğu ülkeler var. Dolayısıyla bu ülkelerde birkaç adım üzerine çalışmalar vardır diye düşünüyorum. Bu yerinde bir karar olacaktır. Çünkü topluma moral verecek, ekonomimizin güçlenmesine katkı sunacak bir adım olur” şeklinde yanıt verdi.
Rusya’dan doğrudan uçuş seferi olacak mı?
Son dönemde Rusya’dan Kuzey Kıbrıs’a turizm amaçlı doğrudan uçuşların yapılacağı da iddia edilmişti. Cumhurbaşkanı Tatar, bu konuda iki özel Türk şirketinin kendilerine başvurduğunu belirterek şunları söyledi:
“İki özel şirket bu konuda bize gelmişlerdi biz de sivil havacılıktan onay alırlarsa bir sıkıntı olmayacağını ifade etmiştik. Daha sonra bir gelişme olmadı. Doğru uçakların da olması gerekiyor. Ukrayna krizinden sonra Boeing ve Airbus gibi uçaklar Rusya’dan KKTC’ye seferlerde kullanılırsa sıkıntı olur. Çünkü mahkeme kararıyla bu uçaklara el koyabilirler. Eğer uçakta bir sıkıntı yoksa yani Rus üretimiyse ya da başka sorun olmayan bir ülkedense o zaman uçuşlar hiç sorunsuz olur. Doğru uçaklarla seferler ilan edilirse biz de bu özel Türk turizm firmasını destekleyeceğimizi söyledik.”