Ukrayna çatışmasının Avrupa'yı enerji alanında zorladığı ve Almanya'da halkın Rusya'ya inşa edilmiş stratejik altyapı yatırımı olan Kuzey Akım-2 hattının açılmasını talep ettiği bir dönemde, dikkat çekici bir sabotaj meydana geldi. Rusya'dan Almanya'ya giden Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının geçtiği Baltık Denizi'nde NATO ve ABD kontrolünde bulunan bölgede 26 Eylül'de şiddetli patlamalar sonucunda gaz sızıntısı meydana geldi. Aynı şekilde Kuzey Akım-1 hattında da basınç düşmesi tespit edildi.
Sabotajın anlaşılmasının hemen ardından Polonya'nın eski Dışişleri ve Savunma Bakanı Radek Sikorski'nin ABD’ye ‘teşekkür’ tweet'i atması ve daha sonra silmesiyle dikkatler 'baş şüpheliye' çevrildi. ABD yönetimleri daha önce Kuzey Akım-2 boru hattını sona erdireceklerini kararlılıkla dile getirmişken, ABD donanmasının kısa süre önce aynı bölgede sualtı drone tatbikatı icra ettiği belirtiliyor. Kuzey Akım-2'yi hedef alan saldırıyı ABD Dışişleri Bakanı Antony 'muazzam stratejik fırsat' olarak yorumladı.
Sivil altyapı tesisini hedef alan bu saldırıyla ilgili Almanya'nın sessiz kalması dikkat çekiyor. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise "Böylesine eşsiz bir eylem, devlet terörü eylemi diyebiliriz, ciddi bir uluslararası soruşturma yapılmadan geçiştirilemez ve geçiştirilmemeli. Elbette bu soruşturma kapsamında işbirliğine de ihtiyaç var" değerlendirmesinde bulundu. Rusya hattın onarımının da mümkün olduğunu vurguluyor.
Kuzey Akım-2 sabotajı, enerji krizi ve Türkiye'nin durumunu ATA (Asya-Türkiye-Avrupa) Platform Direktörü Doç. Dr. Volkan Özdemir ile konuştuk.
‘Kuzey Akım projesi, Almanlar için de son derece akılcı ve faydacıydı’
Doç. Volkan Özdemir’e göre, Kuzey Akım projesi hem Rusya hem de Almanya açısından önemli bir proje. Rusya'yı renkli devrimlerle güvenilmez hale getiren Ukrayna ile Polonya yerine doğrudan Almanya'ya ulaştıran projenin Avrupa'nın endüstri kalbi Almanya için de akılcı ve faydacı olduğunu belirten Özdemir, bu durumun projeyi ABD'nin hedefi kıldığını vurguladı. Özdemir, son 30 yılda ABD’nin temel hedefinin zengin Rus doğal kaynaklarının Avrupa imalat sanayi ile teknolojisinin buluşmasını engellemek olduğunu anımsattı:
“Kuzey Akım boru hatlarının yapılış amacına dikkat etmek gerekiyor. Alman-Rus flörtü diye adlandırmak mümkün. Sebebi ise Rusya’nın güzergah çeşitliliği konsepti içerisinde bilhassa 2004 renkli devrimlerden sonra güvenmediği Ukrayna'daki transit risklerin bertaraf edilmesi, Polonya üzerinden satışı mümkün giden Yamal boru hattının tartışmaya açık olması neticesinde Baltık Denizi altından doğrudan Almanya’ya ulaşılması. Neden Almanya? Çünkü Avrupa’nın en büyük gaz tüketicisi, Avrupa’nın endüstri merkezi. Buraya doğrudan yönelmek üzere bir strateji izlenmişti. Öte yandan Kuzey Akım projesi, Almanlar için de son derece akılcı ve faydacı bir projeydi. Almanya bu sayede önce yeniden dağıtım, daha sonra da ticaret merkezi hedefini Avrupa içerisinde gerçekleştirmek üzere bir daha çok iktisadi rasyonele dayanan politika benimsemişti. Bu politika kökü Schröder döneminde atılan ama asıl Merkel döneminde hayata geçirilen Kuzey Akım 1 ile ilerlemişken bunu daha da zirveye çıkaracak Kuzey Akım 2 inşaatı bitmesine rağmen Ukrayna savaşına kadar bir yıllık bir erteleme sürecine girmişti. Anglosaksonların; yani yüz küsür yıl önce İngilizlerin, şimdiyse son 30 yılda ABD’nin temel hedefi zengin Rus doğal kaynaklarının Avrupa imalat sanayi ile teknolojisinin buluşmasını engellemek. Böylece Avrasya’nın büyük bir meydan okumaya Atlantik güçleri için dönüşmesini bir şekilde baltalamak. Bu temel hedef doğrultusunda Kuzey Akım projeleri hep tartışıldı. Bilhassa Kuzey Akım 2’nin iptal edilmesi, ertelenmesi, hiçbir zaman etkinliğe kavuşturulmaması için gerek Avrupa komisyonunda gerek Almanya’da çok sert tartışmalar meydana geldi."
'Tam da Almanya ile Rusya uzlaşır mı tatışmaları üzerine böyle bir kazayla karşılaştık’
Almanya’da son birkaç aydır Ukrayna krizindeki politikaların tartışıldığını söyleyen Özdemir, Kuzey Akım hatlarındaki sabotajın bunların üzerine gelmesine dikkat çekti. Hatlardaki anormal durumun sabotaj olduğunu ortaya koyduğunu belirten Özdemir, fail için "Bunun cevabını da bu işten kim yararlanıyorsa onda aramak makul diye düşünüyorum" vurgusu yaptı:
"Ukrayna’da Rusya’nın askeri operasyonu başlamadan birkaç gün önce Almanya lisansı iptal etmişti. Aslında burada çatışmanın temel sebeplerinden biri de gösterilmiş. ABD yetkililerinin sürekli olarak Kuzey Akım 2’yi hedef alması, bunun bir şekilde resmi kayıtlara geçen Amerikan dış politika hedefi olması bu savaşla birlikte Kuzey Akım tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Ukrayna krizinden yaklaşık yedi ay sonra Almanya özelinde Avrupa genelinde doğalgaz fiyatlarının 2500 bin metreküp seviyelerine çıkması -ki iki yıl öncesine kıyasla 15 katlık bir fiyat artışından bahsediyoruz- Almanya endüstrisinin çok zorlanması, bazı ürünlerin üretiminin durdurulması, bu pahalılıkla ve enflasyonist politikalarla birlikte Almanya’da son birkaç aydır özellikle endüstriden gelen baskılarla şu tartışmayı ön plana koymuştu. ‘Biz bu savaşta neden bu kadar tarafız, neden Kuzey Akım bizim lehimize olan bir projeyken bu artık yürürlüğe girmiyor ve biz bu fiyatlarla ekonomimizi, endüstrimizi nasıl sürdüreceğiz?’ Piyasalarda şöyle söylentiler çıkmaya başlamıştı. Acaba Almanya ile Rusya el altından tekrar görüşmelere başlayıp Kuzey Akım konusunda bir ilerleme sağlayabilecek mi? Tam da bu sırada Almanya’dan resmi bir açıklamayla Ukrayna’ya destek olarak tank gönderilmeyeceği açıklandı. Tekrar Almanya ile Rusya, Kuzey Akım üzerinden bir uzlaşıya gidebilir mi tartışmalarını doğurmuştu ki böyle bir kazayla karşılaştık. Oradaki basınç değerleri incelendiğinde anormal bir durum olduğu düşünüldüğünde bunun bir sabotaj olduğu kesinleşiyor. Tam o sırada eski Polonya Savunma Bakanı’nın ‘Teşekkürler ABD’ açıklaması, bazı uzmanların bunun bir sabotaj patlama olduğu yönündeki tartışmalarıyla birlikte şu kesinleşti, evet bir sabotaj ama kim yaptı? Bunun cevabını da bu işten kim yararlanıyorsa onda aramak makul diye düşünüyorum."
'Ukrayna krizinde uzlaşma olmadan aktif hale gelmesini zor bir ihtimal görüyorum'
Özdemir, Kuzey Akım-2'nin onarılması ihtimalinden söz edilse de Ukrayna krizinde uzlaşma olmadan aktif hale gelmesini zor bir ihtimal gördüğünü belirtti:
"Kuzey Akım 1 ve 2, çift paralel hattan oluşan tek hatlı toplam 55 artı 55, 110 milyar metreküp kapasitede. Bunlardan Kuzey Akım 2’nin ikinci boru hattının onarılabileceğine yönelik Gazprom’dan oraya çıkan açıklamalar geldi. Ne kadar mümkündür, bu şu anda böyle bir bilgiye sahip olmadan yorumlayabileceğimiz bir mesele değil. Ama böyle bir ihtimalin söz konusu olduğu söyleniyor. Ukrayna krizinde uzlaşma olmadan Kuzey Akım’ın aktif hale gelmesini zor bir ihtimal görüyorum.”
‘TürkAkım da elbette kritik altyapı güvenliği açısından hedef olabilir’
Doç. Özdemir, boru hattı sabotajına dair tehlikenin TürkAkım için de geçerli olduğu görüşünde. Enerji aktarımının güvenliğinin ciddi biçimde düşünülmesi gereken bir alana dönüştüğünü belirten Özdemir, birkaç hafta önce Rusya güvenlik servislerinin Karadeniz'de bir sabotajı etkisiz kılmalarına atıfta bulundu. Özdemir TürkAkım'ın ABD'nin yine jeopolitik hedefleri doğrultusunda sıcak bakmadığı bir proje olduğunu da anımsattı:
“Birincisi kritik altyapı güvenliği, başta enerji aktarımı üzerinde ciddi anlamda düşünülmesi gereken ve yumuşak olsun sert olsun güvenlik tehditleri konsepti içinde değerlendirilmesi gereken bir alan. Buna yönelik bu çapta somut bir sabotaj ilk defa oluyor. Dolayısıyla bu artık Avrupa için son derece tehlikeli bir noktaya gidiyor. Belki dünyanın başka yerlerinde boru hatlarını hedef alan ufak tefek patlamalar, saldırılar oluyordu. Ama kritik altyapı güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu Avrupa acı şekilde tecrübe ederek görüyor, kışa doğru daha da görecek. Aynı tehlike TürkAkım için tehlike var mı? Birkaç hafta öncesinde Rus güvenlik servisleri, TürkAkım hattının Rusya tarafında, Karadeniz’deki Rus kompresörü üzerinde saldırı hazırlığındaki beş kişilik bir ekibin etkisiz hale getirildiğini açıklamışlardı. Dolayısıyla zaten aslında TürkAkım başından beri Amerikalıların yine jeopolitik hedefleri doğrultusunda sıcak bakmadığı bir proje. Burada önemli olan Baltık Denizi, Karadeniz. Baltık Denizi’nde NATO üyeliği gündemde olan Finlandiya ve İsveç var. NATO üyesi Danimarka var. Karadeniz’in batısında Romanya, Bulgaristan NATO üyesi. Karadeniz’de ABD'nin belki Baltık Denizi kadar rahat ettiğini söyleyemeyiz. Burada tekrar Montrö’ye, imzalayanlara ve Türkiye’nin ulusal çıkarları içinde kısıtlama getiren kıyıdaş olmayan devletlere 1936 ruhunu sağlayanlara başta Atatürk olmak üzere minnet duymamız gerekiyor. Amerika, İngiltere ya da başka üçüncü bir ülkenin Karadeniz’de daimi ve sürekli bir şekilde donanma bulundurmasını engelliyor, kısıtlıyor. Burada Rusya ve Türkiye’nin daha hakim olabileceği bir alan. Fakat TürkAkım da elbette kritik altyapı güvenliği açısından hedef olabilir. Bizim açımızdan da son derece önemlidir. Çünkü TürkAkım birinci hattı Türkiye’nin iç tüketimi için hazırlanmış bir hattır. Halihazırda oradan akış devam etmektedir. Bu da iç tüketimimizin dörtte birine gelecek seviyededir. Bu konuda su altı güvenliğine Karadeniz altında da dikkat etmek gerekir."
'Türkiye vadeli erteleme isteyebilir, bunun içerideki siyasi durumdan ve ekonomik krizden bağımsız olmadığını düşünüyorum'
Macaristan'ın doğalgaz ödemeleriyle ilgili Rusya'yla anlaştığı haberlerine dikkat çeken Özdemir, derin bir ekonomik kriz yaşayan ve faturaları kabaran Türkiye için de benzer pazarlıkların söz konusu olabileceğini ekledi. Özdemir Rusya ile Mir kartından rubleyle ödeme ve vadeli borçlanma üzerinden bir gaz ticaretine uzanan konuların nasıl şekilleneceğini görüşmelerle ortaya çıkacağını vurguladı:
"Türkiye’nin Rusya ile gaz ilişkilerinde en son Gazprom’un Macaristan’a AB içerisindeki farklı tutumu nedeniyle bir nevi ödüllendirme diyebileceğimiz 2-3 yıllık kabaran faturanın ertelenmesini kabul ettiğini biliyoruz. Gaz fiyatları korkunç seviyelerde. Türkiye dolaylı yoldan bundan etkileniyor. Çünkü farklı bir formül bileşimi kullanıyoruz. Fakat bizim de faturamız artıyor. Türkiye’nin bu iktisadi kriz ortamında daha bugün yaklaşık 11 milyar dolarlık dış ticaret açığı sadece aylık olarak gündemdeyken, ciddi bir döviz krizi varken, Türkiye’nin daha öncesinde de ya erteleme ya da ruble cinsi ödeme üzerinden vadeli bir doğalgaz ticaret ödeme sistemine geçilmesi isteğinde bulunduğunu kaynaklar yazmıştı. Bunun yanında gaz fiyatlarında bir indirim pazarlığı da söz konusu olabilir. Daha da önemli olarak Türkiye’nin vadeli şekilde erteleme isteyeceğini, biraz da bunun içerideki siyasi durumdan ve ekonomik krizden bağımsız olmadığını, seçimden sonrasına 2023’ün üçüncü çeyreğine ya da 2024’e kadar böyle bir talepte bulunabileceğini düşünüyorum. Ama Kazan’da heyetlerarası bir toplantı olacak. Orada Mir kartından sonra ne gibi bir önlemin alınabileceği, rubleyle ödemenin nasıl somutlaşabileceği, bahsettiğimiz vadeli borçlanma üzerinden bir gaz ticaretine karşılık ödemenin söz konusu olup olmayacağı netleşir diye tahmin ediyorum.”