EKSEN

‘Lviv ziyareti BM'de barışı tesis eden dünya lideri görünümüyle seçim çalışması başlatmaya hazırlık'

Güller’e göre, Erdoğan'ın Lviv ziyareti tahıl krizinin ardından nükleer gerilimi çözerek BM Genel Kurulu'nda 'barışı tesis eden lider' olarak çıkıp seçim kampanyasını başlatmak için hazırlık. Erdoğan'ın 'Esad'ı yenme derdi olmadığı' sözlerini yararlı bulan Güller, "Mesele Esad ile ÖSO'yu barıştırmak değil, ÖSO karargahının dağıtılmasıdır" dedi.
Sitede oku
Türk dış politikasında öne çıkan iki kritik başlık Ukrayna krizinde sergilenen tarafsız tavır ve Suriye'de 2011'den bu yana devam eden politikaların değişebileceğinin işaretleri olurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine dikkatleri üzerinde topladığı bir ziyarette bulundu. Erdoğan, Ukrayna'nın batısındaki Lviv kentine giderek Zelenskiy yönetimiyle görüştü. Ziyarete BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de katılması ve üçlü zirve düzenlenmesi tüm dünyada yakından izlendi. Üç lider 22 Temmuz'da imzalanan Tahıl koridoru anlaşmasını ele aldı. Erdoğan Ukrayna ve Türkiye ilişkilerini 'stratejik' diye nitelerken Türkiye ile Ukrayna arasında altyapı anlaşması da imzalandı.
Temaslarda mart ayından bu yana Rusya Federasyonu ve Donbass'taki müttefiklerinin kontrolü altında bulunan ve temmuz ortalarından bu yana Ukrayna ordusunun topçu ateşine uğrayan Zaporijya Nükleer Santrali de gündeme taşındı. Erdoğan, santralde ikinci bir Çernobil yaşanmasını istemediklerini belirterek endişelerini dile getirdi. Ankara'nın Ukrayna krizinde arabuluculuk arzusunu bir kez daha yineledi.
Erdoğan'ın Lviv dönüşü uçakta gazetecilere açıklamaları da çarpıcıydı. Cumhurbaşkanı "Zaporijya'da Ukrayna'nın hem kendi teknik elemanları hem kendi askerleri var. Bu teknik elemanlar ve askerlerle orayı koruma altına almış vaziyetteler" iddiasında bulundu.
Cumhurbaşkanı, Suriye konusunda ise sorular üzerine "Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen ABD ve koalisyon güçleridir, bunu acımasız yapmışlardır ve hala da yapıyorlar. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor" dedi. Erdoğan, “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” vurgusu dikkat çekti. Türkiye'nin Suriye'de Rusya ile dayanışmasını devam ettirdiğini de belirtti.
Erdoğan'ın bu açıklamaları Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun geçen ekimde Suriyeli mevkidaşıyla Belgrad'daki Bağlantısızlar toplantısında ayaküstü görüştüğünü açıklaması ve "Muhalefetle Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı barış olmaz” sözleri üzerine geldi. Bu beyanatlar, Suriye'nin kuzeyindeki İslamcı grupların gösterilerine neden olmuş, Çavuşoğlu da 'barıştırma' değil de 'uzlaştırma' kelimesini kullandım" demişti.
Türk dış politikasında 'Suriye ve Ukrayna' başlıklarını ve Erdoğan'ın Lviv ziyaretini Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

‘Erdoğan'ın Lviv ziyareti BM Genel Kurulu'na ve barışı tesis eden lider görüntüsü için hazırlık'

Mehmet Ali Güller’e göre, Erdoğan’ın Lviv ziyareti eylül ayında başlayacak Birleşmiş Milletler Genel Kurul oturumlarına bir hazırlık. Erdoğan'ın tahıl koridoru anlaşmasının ardından Zaporijya nükleer santraliyle ilgili soruna el attığını belirten Güller, Türkiye liderinin BM Genel Kurulu'nda 'barış tesis eden dünya lideri' görüntüsü çizerken, iç siyasette de seçim çalışması başlatmak istediği yorumunu yaptı:
“20 yıldır siyasi taktisyenliğini izlediğiniz Erdoğan’ın Lviv ziyareti esas itibariyle önümüzdeki dönemde yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na bir hazırlık. Erdoğan BM Genel Kurulu’nda barış tahsis eden dünya lideri sıfatı altında bir de seçim çalışması başlatmış olacak, bunun hazırlıkları gibi geldi. Tahıl krizi meselesini çözen lider görüntüsü oluştu. Tarafları BM Genel Sekreteri’ni de dahil ederek bir araya getirmiş ve bu olayı çözmüş oldu. Tahıl krizi bir yandan Batı’nın istediği gibi çözülmüş oldu ama bir yandan da Rusya’nın da istediği gibi bu işe Amerikan ve İngiliz gemilerini Karadeniz’e sokmadan bir çözüm bulunmuş oldu. Bu bakımdan da olumlu. Lviv ziyareti bakımından baktığımızda ise, bir süredir bir nükleer tesis üzerinden yürüyen Batı propagandası var. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın oraya gönderilmesini talep eden Amerikan ve Avrupa liderleri var. Rusya’nın şu anda kontrolü altındaki o bölgede doğrudan Batı’nın müdahil olmak istediği bir sorun yaşanıyor. Erdoğan, BM Genel Sekreterini de yanına alarak, bu soruna müdahil olan ve bu meselede de sorun çözen lider görüntüsü vermeye çalışıyor."
Ukrayna krizi
Zelenskiy: Erdoğan’la tahıl girişimini geliştirme olasılığını ve Zaporojye NGS’yi görüştük

'Erdoğan'ın nükleer santralde çözüm bulmak gibi büyük görevlere soyunurken doğru bilgilendirilmesi gerekirdi'

Zaporijya nükleer santrali mart ayından beri Rusya Federasyonu ve Donbass güçlerinin kontrolü altında bulunurken; Erdoğan'ın Lviv dönüşü burasının 'Ukrayna koruması ve kontrolünde olduğu' ifadelerine atıf yapan Güller, böylesine büyük görevlere hazırlanırken Cumhurbaşkanının doğru bilgilendirilimesi gerekliliğine dikkat çekti:
"Bir yandan böyle büyük görevlere soyunurken Cumhurbaşkanı’nın doğru bilgilendirilmesi gerekirdi. (Zapatijya nükleer santrali ile ilgili) Yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki tam olarak doğru bilgilendirilmemiş. Örneğin, bu nükleer tesisin Rus askerlerinin değil de hala Ukrayna askerlerinin kontrolünde olduğunu söyledi. Belki de doğru bilgilendirildi ama kendisi yanlış anlayarak aktardığı için tuhaf bir durum oluştu. Ama esas itibariyle Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun devreye sokulmasını sağlama rolüyle Lviv’e gittiği anlaşılıyor. Bunu Erdoğan’ın sözlerinden de anlıyoruz. Uluslararası Atom Enerjisi kurumunun bu işi yakın takip etmesi gerektiği ve bu konuda kendilerinin neler yapabileceğinin üzerinde durduklarını ısrarla anlatmış oldu. Dolayısıyla kendine böyle bir rol biçmeye çalıştığı görülüyor. Tahıl krizinden sonra bir nükleer krize de çözüm bulan ve bunu da BM Genel Kurulu’nda dünyanın gözünün önüne getirip iç politikada 'dünyada sorun çözen büyük lider' görünümüyle kampanyaya dönüştürme hedefinde olduğu görülüyor. Bu satır aralarında kendi bakanlarının açıklamalarıyla olmaya başladı. Bazı bakanlar, ‘Erdoğan Türkiye’ye yetmiyor, bütün dünyayı yönetiyor’ gibi ifadelerle durumu anlatmaya başladılar. Dolayısıyla Ukrayna meselesini bu minvalde özetleyebiliriz.”

'Altyapı anlaşması Zelenskiy’nin hala iktidarının sürdüreceği üzerinden bir yatırım anlamına geliyor'

Ukrayna ile yapılan altyapı anlaşmasını tam olarak hangi bölgeyi içereceğinin belirsizliğine atıf yapan Güller, bu anlaşmanın iktidar partisi açısından Zelenskiy'nin hala iktidarını sürdüreceği üzerinden bir yatırım anlamına geldiğini kaydetti:
“20 yıldır Erdoğan’ın siyasi taktisyenliğini izleyen bir gazeteci olarak söylüyorum, Erdoğan'ın hiçbir konuda sadece tek hedefle yetinmeyen bir politika yapma biçimi vardır. Her konunun başka getirilerinin olması yönünde hamleleri vardır. Burada da Ukrayna ile bir altyapı anlaşması yaptılar, imar görev gücü oluşturdular. O görev gücü toplanıp neler yapabilecek onları konuşacaklar. Zaporijya konusundaki yanlış bilgilendirme gibi buralarda da resmi olmayan, o bölgenin hangi tarafında olduğu açık olmayan bir durum var. Zelenskiy’nin hala iktidarının sürdüreceği üzerinden bir yatırım anlamına geliyor. Dolayısıyla ucu açık konular ama Erdoğan için bunlar normal. Erdoğan her gittiği yerde bir ticari beklenti içinde de siyaset yapma biçimi olan siyasetçidir.”

'Erdoğan'ın Esad'ı yenme derdinin kalmaması Türkiye için de Suriye için de yararlı'

Mehmet Ali Güller, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lviv dönüşü uçakta yaptığı Suriye açıklamalarını da değerlendirdi. Güller'e göre, Suriye'de rejim değişikliği ve Esad'ı devirme hedefini defalarca açıkça ifade etmiş olan Erdoğan'ın bu kez "Esad'ı yenip yenmemek gibi bir derdimiz yok" sözleri önemli. Bunun Türkiye açısından da Suriye açısından da yararlı olduğunu belirten Güller, Cumhurbaşkanının bu ifadelerle Esad'ın 'bileğini bükemediğini' de kabul etmiş olduğunu vurguladı:
“Erdoğan’ın ‘Esad’ı yenip yenmemek gibi bir derdimiz yok’ demesi birkaç nedenle önemli. Bir kere Türkiye’nin böyle bir derdinin kalmaması siyaseten Türkiye için de Suriye için de yararlı. Böyle bir derdin kalmaması bir tercih değil. Esad yenilemediği için Esad’ı yenme dertleri kalmamış oldu, yoksa böyle bir derdi vardı. Davutoğlu, Esad’ı yenme hedefini gerçekleştiremeyip tam tersine yenilerek siyasetin kenarına itilmişti. Bugün de Erdoğan için benzer durum var. Meseleyi hala Esad’ı devirmek şeklinde koyduğunuzda tersi sonuçlar doğuruyor. Ankara’nın öyle ya da böyle ‘Artık Esad’ı yenmek gibi bir derdimiz kalmadı’ noktasına gerilemiş olması iki komşu halkın da yararına. Siyasetin 10 yıldır temel derdinin bu olduğunu biliyoruz, arşivler ortada. Erdoğan’ın Esad rejimini yıkma hedefini ilan ettiği pek çok konuşması var ama bu gelinen noktayı da olumlu buluyoruz."
TÜRKİYE
Ukrayna’daki resmi temaslarını tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye döndü
'Bu seçim iki parametre üzerinden sonuç tayin edecek. Biri ekonomik kriz, ikincisi sığınmacı sorunu'
Güller'e göre, Tahran zirvesi ve Rusya lideri Putin'in teşvikleri eşliğinde Erdoğan'ın bu noktaya gelmesinde iki kilit konunun çakışması yatıyor. Bunlardan birisinin ekonomik kriz olduğunu belirten Güller, diğerinin de Türkiye seçimlerine etkide bulunacak sığınmacı sorununu çözme görüntüsünün oluşturduğunu dile getirdi:
"Bu nasıl bir durumda ortaya çıktı? Bu iki çakışan ihtiyaçla ortaya çıktı. Biri, önce Tahran Zirvesi’nde sonra Soçi’de Rusya lideri Putin’in Erdoğan’ın terörle mücadele konusunun Esad ile işbirliğinden geçtiğini vurgulamış olması. Putin’in Erdoğan’ı Esad’a yönlendirmiş olması bir tarafta duruyor. Diğer tarafta da Erdoğan açısından girilecek tarihi önemde bir seçim var. Bu seçim iki parametre üzerinden sonuç tayin edecek. Biri ekonomik kriz, ikincisi sığınmacı sorunu. Erdoğan için Suriye’de bazı güvenli bölgeler inşa ederek sığınmacıların bir kısmını taşıyor görüntüsü vermenin seçime yatırım olduğu bir durum var. Bu ikisi çakışmış durumda. Putin’in Erdoğan’ı Esad’la görüşmeye iten tutumuyla Erdoğan’ın bir seçim ihtiyacı olarak sığınmacı meselesine kısmi bir çözüm bulma ihtiyacı çakışmış, örtüşmüş durumda. Bu nedenle de yoklamalar 'Ankara ile Şam arasında bir kısmi normalleşme başlar mı' diye Çavuşoğlu ile başladı. Biraz da sorunlu yürüyor. ÖSO bagajı büyük. Tepkiler nedeniyle Çavuşoğlu da tuhaf şekilde geri adımlar attı, 'barıştırma değil uzlaştırma dedim' diyerek... Sanki sonuca etkisi bakımından büyük bir fark varmış gibi... Esad ile muhalefeti barıştırmak ile Esad ile muhalefeti uzlaştırmak arasında çok bir fark yok. Ama böyle geri adımlarla ÖSO’yu da yatıştırmaya çalıştıkları anlaşılıyor."
'Mesele Esad ile ÖSO’yu barıştırmak değil, esas mesele ÖSO karargahının dağıtılmasıdır'
Güller'e göre her halükarda Ankara ile Şam'ın normalleşmesinin iki halk açısından anlamlı olduğunu vurgularken, çözümün Esad ile ÖSO'yu barışırmak değil Türkiye'nin ÖSO'ya desteğini kesmekten geçtiğinin altını çizdi:
"Netice itibariyle Ankara’nın Şam ile normalleşmesi her halükarda iki halk adına oldukça anlamlıdır. Burada çözüm yönteminin hep şu olması gerektiğini vurgulayalım. Mesele Esad ile ÖSO’yu barıştırmak değil, mesele aslında Ankara’nın ÖSO’ya desteğini kesmesidir. Bu olduğu zaman Şam ile Ankara arasında sorun kalmıyor. Ankara ile Şam arasındaki sorun Türkiye’nin ÖSO diyerek Suriye ordusunun karşısına bir ordu kurması, Suriye meclisinin karşısına bir meclis kurması, Suriye hükümetinin karşısına bir hükümet kurması yani alternatif bir devlet oluşumu inşa etmesi. Siz bunları ortadan kaldırdığınızda, ÖSO’ya desteğinizi kestiğiniz zaman, liderlerini, karargahını dağıttığınız zaman, tabelasını indirdiğiniz zaman, askeri lojistik ekonomik her türlü desteğini kestiğiniz zaman normalleşmenin önünde bir engel kalmıyor. Dolayısıyla esas mesele ÖSO karargahının dağıtılmasıdır.”

'Biz başından beri hep aynı şeyi söylüyoruz dedikleri durum doğruyu yansıtmıyor'

Erdoğan, Lviv dönüşü ABD'ye ağır eleştirilerde bulunurken, Güller, Suriye bağlamında Erdoğan yönetiminin ABD ile ilişkisindeki tuhaflıklara dikkat çekti. Erdoğan'ın daha geçen yıl Batı medyasında Biden yönetimine Suriye'de rejimi değiştirme çağrısı içeren makale yazdığını belirten Güller, kısa süre öncesine kadar da Washington'a 'YPG yerine beni tercih et' denildiğini anımsattı:
“Suriye bağlamında AKP hükümetinin Amerika ile ilişkisinin de bir tuhaflığı var. Amerika’nın terör örgütüne destek vermesine, AKP hükümetinin tepki göstermesi hakkıdır. Fakat diğer yandan AKP’nin Suriye bağlamında Amerika’ya yaptığı çağrı ve politik hat çizme biçimi tuhaftır. Obama füzeler atarken 'füze yetmez ordunu da getir' çağrısı yapılıyordu. Biden daha geçen sene iktidar olduğunda Erdoğan, Amerikan gazetelerine yazdığı makalede Biden yönetimini Suriye’de rejim değiştirme çabalarına destek için çağrı yapmıştı. Bunların hepsi bir tuhaflık olarak duruyor. Diğer bir tuhaflık da şu, başından itibaren yani IŞİD meselesi devreye girip de Amerika’nın burada YPG’yi IŞİD’e karşı kara ordusu olarak kullanma politikası oluşturmaya başladığı andan itibaren, AKP hükümeti hep 'YPG’yi değil beni tercih et' demişti. Bunların hepsi toplamda tuhaf bir politika. Dolayısıyla biz başından beri hep aynı şeyi söylüyoruz dedikleri durum doğruyu yansıtmıyor. Daha doğru bir tutumla siyaset yapmak gerek."

'Bu bir zorunluluk değil ihtiyaçtır, Erdoğanlı ya da Erdoğansız eninde sonunda Ankara Şam ile normalleşecek'

Komşu ülkeler arasında zaman zaman sıkıntılar yaşansa da iki halk arasında çözüm siyasenin önemine dikkat çeken Güller, 'Erdoğanlı yahut Erdoğansız Ankara ile Şam'ın normalleşeceğini' belirtti:
"Netice itibariyle ülkeler zaman zaman böyle sıkıntılar yaşarlar ama biz burada komşuyuz. Artık ciddi Suriyeli nüfusu olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla çözülmesi gereken sorunları olan iki komşu ülke olarak geçmişte olmuş pek çok meseleyi şimdi iki halkın yararı açısından en anlamlı şekilde çözecek siyaset üretebiliyor olmamız lazım. Bunun en sağlıklı yolu Ankara’da yeni bir hükümetle bu işin daha doğru yürüyebileceği şartlar oluşturmaktır. Bu bir zorunluluk değil ihtiyaçtır, Erdoğanlı ya da Erdoğansız eninde sonunda Ankara Şam ile normalleşecek. Erdoğan’ın önünde de sayılı aylar kalmış durumda. Ya bu işi kendi ihtiyacı için yapmaya çalışacak ya da sonrasında Türkiye bu işi kökünden çözmek üzere son adımını atarak Ankara-Şam normalleşmesini yeni bir iktidarla başlatmış olacak.”
Ukrayna krizi
The Independent: Erdoğan, Lviv ziyaretiyle Türkiye’nin Ukrayna’daki etkisini güçlendirmek istiyor
Yorum yaz