ANKARA FARKI

AK Partili Külünk: Atlantik ötesi güçler 15 Temmuz gibi bir şeyi deneme ihtimallerini dışa vuruyor

AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, “Atlantik ötesi çok kutuplu dünya düzeninde Türkiye’nin bir kutup başı, güç merkezi olarak varlığına tahammülsüzlüğünü ortaya koymak için ellerinde kalan unsurlara bir kamikaze dalışı daha yaptırabilirler” dedi.
Sitede oku
AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, 'AK Parti’ye 10 maddelik uyarısı'nı ve '12 maddelik çözüm önerilerini' Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programında anlattı.

‘Milletten ve devletten gereken cevabı alırlar’

ABD’nin bir krize doğru yelken açtığını ve Batı’nın bir çöküş sürecine girdiğini, kendi içlerinde karşılaşabilecekleri kaosu topraklarının dışına atmak istediklerini vurgulayan Külünk, “ABD 2008’den öte bir krize doğru yelken açmış, AB ciddi anlamda bir kaosla karşı karşıya kalma ihtimalinin çok güçlü olduğu bir sürece girmiş. Ne hikmetse böyle bir ortamda ABD’nin belli stratejik dergilerinin Ankara’daki adamını kaybetmekte üzüldükleri isim, ‘Kışın Türkiye’de iç karışıklık olabilir’ cümlesi ile kaşımıza çıkıyor. Bu ne demektir? Kendi içinde erimeye yüz tutmuş Atlantik ötesi, kendi içerisinde karşılaşacağı kaosu kendi topraklarının dışına atmak isteyen güçler, Türkiye’de 15 Temmuz kalkışmasındaki gibi tekrar Türkiye’nin içerisinde bugüne kadar sakladıkları kenarda köşede, ellerinde avuçlarında ne varsa böyle bir şeyi deneme ihtimallerini dışa vuruyorlar. Bu tutacak mı? Tutmayacak. Bu onların dediği gibi olmayacak, Türkiye’de bunu başaramayacaklar. Ama Türkiye’yi kaybetmek istemeyen Batı, Atlantik ötesi Türkiye’nin bu anlamda çok kutuplu dünya düzeninde bir kutup başı, güç merkezi olarak varlığına tahammülsüzlüğünü ortaya koymak için ellerinde kalan unsurlara bir kamikaze dalışı daha yaptırabilirler mi? Bu mümkün. Ama milletten ve devletten gereken cevabı alır” ifadelerini kullandı.

‘Ekonomik paradigmamız kökten yenilenmeli’

'Neo-liberalizmin çöktüğünü ve bunun yansımalarının tüm dünyada görülmeye başlandığını' söyleyen Külünk, AK Parti’nin alt ve üst gelir grupları arasındaki mesafeyi kapatacak yeni politikaları hayata geçirmek mecburiyetinde olduğunu söyledi. Külünk, şunları kaydetti:

Neo-liberal politikaların önemli sonuçlarından birisi en alttakiler ile en üsttekiler arasındaki mesafenin son derece açılmasıdır. Bu sadece bizim ülkemizde yaşanan bir gerçek değildir, bu bütün dünyada yaşanan bir gerçektir. Neo-liberal politikaların önemli sonuçlarından birisidir. Dolayısıyla Türkiye bugün son derece stratejik bir mücadele veriyor, gelecek 100 yıl belirleniyor. Gelecek 100 yılın belirlendiği bu süreçte ekonomi kurmaylarımızın, ekonomiyi yöneten kamu bürokrasisinin üzerinde en çok hassasiyetle durması gereken konu şudur: En alttaki dilimle yukarıdaki dilimler arasındaki mesafenin kapatılması. Evet kalkınma, evet büyüme elbette ki tereddütsüz. Ancak bu kalkınma, büyümenin merkezinde gelir dağılımı dilimleri arasındaki mesafeyi azaltacak, tamamen üretime, üretmeye dayalı mantığı merkeze koymalıyız.”

‘Düşük faiz politikası son derece stratejik bir adım’

Ekonomi konusunda son dönemde atılan adımları değerlendiren AK Parti MKYK Üyesi Külünk, “Aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın 2021’in Aralık ayında ortaya koyduğu düşük faiz ve üretmeye dayalı, ihracata dayalı modeli bu anlamdaki beklentiyi karşılama noktasında son derece stratejik bir adım. Faiz baskısı altında üretimi durdurmayı değil, düşük faiz ile üretimi güçlendirmeyi ancak bunu yaparken bizim bir diğer parametreyi de göz ardı etmememiz lazım. Dar gelirlileri, işçileri… Özellikle büyük şehirlerdeki emekli vatandaşlarımızı. Üretim maliyetlerini dengeleyerek bu dilimler arasındaki mesafeyi daraltacak bir paradigmayı merkeze koymamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘Kamu bankaları inşaat sektörüne verilen kaynakları minimize etmeli’

İnşaat sektöründeki kredi maliyetlerinin benzerinin tarım ve hayvancılıkta kullanılması gerektiğini vurgulayan Külünk, şunları söyledi:

Kamu bankaları inşaat sektörüne verilen kaynakları minimize etmeli. Örneğin biz bu anlamda şunu düşünmeliyiz; inşaat sektöründeki kredi maliyetlerinin benzerini biz çiftçilerimize, hayvancılıkla uğraşanlarımıza tanıyalım. Biz bu anlamda bu kaynaklarımızı özellikle petrolün artan maliyeti, gübrenin artan maliyeti karşısında, çiftçilerimizin, hayvancılıkla iştigal eden vatandaşlarımızın bu artan maliyetler karşısında rahat üretim yapabilmeleri için bir kaynağa dönüştürelim. Bizim çok hızlı bir şekilde finansal kaynaklarımızı tereddütsüz küçük-orta boy işletmelerin hayatlarını devam ettirmesine odaklı bir kaynak planlamasına ihtiyacımız var. Bu küçük esnaftan başlayıp, tarım kesimi, hayvancılık kesimi, orta boy işletmelere tamamen yönlendirecek ve özellikle inşaat sektörüne yönelik kredilendirmelerin, kaynak planlamasının minimize olması gerektiğini vurguluyorum.”

‘Kamu bankası sayısı arttırılmalı’

Finansal sistemin üzerindeki yabancı bankaların etki katsayısının azaltılması gerektiğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Külünk, ‘Sektörel bankacılık’ döneminin başlaması gerektiğini söyledi. Külünk, şunları kaydetti:

“Devletin kamu bankası sayısı üçten fazla olmalı. Kesinlikle finansal politikalarımızın üzerinde yabancı bankaların etki katsayısını aşağı çekmek zorundayız. Bunun yolu nedir? Dördüncü, beşinci, altıncı bankalarımız gelmeli. Çünkü yabancıların elindeki bankalar asla ayaklarını bu topraklara basmazlar. O bankalar asla bu toprakların varlığının güçlenmesine yönelik politikalar üzerinden hareket etmezler. Bu topraklara ait değiller. Çünkü onların vatanı yok. Ama bizim bu topraklara ayakları basan ve vatanı olan ve Türkiye’de mevduatı, tasarrufları toplayacak yerli bankalarımızı kurup bu topraklara ait, diğer yabancı bankaların içerideki mevduatlardaki payını aşağıya çekmemiz lazım. Devletin Vakıf, Ziraat, Halk bankalarının özelleşmemesi Türkiye’ye yönelik operasyonların etki katsayılarını tereddütsüz aşağıya çekmiştir. Pandemiden sonra hükümetimiz düşük faizli ekonomi paradigmasını politika olarak benimserken dikkat edin yabancı bankalar bu sürece direnmek için her şeyi yapmaktadır. Sektörel bankacılık dönemi başlatılmalı. Teknoloji bankacılığı, çiftçilik bankacılığı gibi sektör sektör uzmanlaşacak ve de kaynakların firmalara transferinde proje tecrübesi olacak ve o projelerin başarılı olması için iradesini ortaya koyacak bir sektörel bankacılık dönemini başlatmak zorundayız kanaatindeyim.”

‘Köy şehirler üzerinde yaşamı esas alacak bir modellemeye gitmeliyiz’

Tarım politikalarında köklü değişiklikler yapılması gerektiğini söyleyen Külünk, “Tarım politikamızda köklü değişikliklere gitmek zorundayız. Bu topraklar 200 milyon nüfusu besleyecek kadar güçlü topraklar. Artık modernizmin dayattığı, Babil kulelerin esas olduğu şehir yaşamından dijital tarımın merkezde olduğu köy şehirler üzerinde bir yaşamı esas alacak bir modellemeye gitmek zorundayız. Çünkü dünya çok hızlı bir büyük değişim yaşıyor. Biz bu süreçten en az etkilenerek çıkma şansına sahip olan nadir ülkelerden birisiyiz, bunu iyi görmeliyiz. Şehirlerde bahçelerimizi ekmeliyiz, ekilmemiş hiçbir yer kalmamalı ve genç kardeşlerimize şunu ikna etmeliyiz; artık Babil kulelerinin esas olduğu, modern yaşamın merkezi olan şehirlerde değil, yaşamın toprakla bütünleşik, dijitalle anlamını bulan yeni bir hayatı merkeze koyacak ve bu anlamda tarımdan da para kazanıp, zenginleşebileceğini esas alacak yeni paradigmayı tarım politikalarının merkezine koymalıyız” dedi.
DÜNYA
Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı'nın 'başka ülkelerde darbe planı' itirafına BM'den tepki
Yorum yaz