Ukrayna krizi

ABD, NATO ve AB üçgeninde Ukrayna ve Moldova’nın aday ülkeliği: ‘Kasıtlı olarak yapıldı'

Avrupa Birliği, Ukrayna ve Moldova'ya 'aday ülke' statüsü verilmesini kararlaştırırken diğer yandan da iki ülkenin ‘ev ödevine’ hazırlıklı olmaları gerektiğini söylüyor. Sputnik'e konuşan ABKAD Başkan Yardımcısı Can Baydarol, "AB'nin ABD’ye duyduğu bir güvensizlik var, kasıtlı olarak alınan bu karar siyasi bir mesaj" dedi.
Sitede oku
Yapılan son Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesinin ilk gününde birliğe ‘acil’ katılımını talep eden Ukrayna ve çok sayıda Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Moldova’nın ‘aday ülke’ statüsü alması kararlaştırıldı. Ukrayna ve Moldova'nın da tartışmalar yaratan aday ülke statüsü almasıyla 27 üyeli AB’ye katılmayı bekleyen ülkelerin sayısı 7'ye çıkmış oldu. Ukrayna, AB'ye adaylık başvurusunu Rusya'nın Donbass özel operasyonunun başlamasından dört gün sonra 28 Şubat’ta, Moldova ise 3 Mart’ta yapmıştı.
Adaylık statüsü, bir ülkenin uzun yıllar süren AB'ye katılım sürecindeki ilk adımı oluşturuyor. Ayrıca adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce AB’nin siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatlarını içeren Kopenhag kriterlerini de sağlaması gerekiyor. Aday statüsü verilmesinden sonra koşulların yerine getirilmesi şartıyla ilerleyen aşamalarda katılım müzakereleri başlıyor. Katılım müzakerelerinin başlaması ve sonlanması da yıllar sürüyor. Türkiye 1999'dan, Kuzey Makedonya 2005'ten, Karadağ 2010'dan ve Sırbistan da 2012'den beri aday statüsünde bulunan ülkeler arasında.

Avrupa liderlerinden hatırlatmalar: ‘Katılım müzakerelerine başlanacak anlamı bile yok, her şey bir gecede halledilmez’

AB ülkeleri bir yandan aday ülke konusunda görüş birliğine varıldığını söylerken diğer yandan da hala Ukrayna ile Moldova için sınırları keskin bir şekilde çizmeye, yeni şartlar koymaya ve sürecin zaman alacağını hatırlatmaya devam ediyor.
Fransa'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune, Ukrayna'nın AB’ye ‘çabucak’ kabul edileceği yanılsamasına kapılmaması gerektiğini, bunun uzun bir süreç olduğunu belirtti. Her şeyin ‘bir gecede’ halledilemeyeceğini ifade eden Beaune, ‘uzun ve meşakatli’ prosedürlerin hatırlatmasını yaptı. Avusturya Başbakanı Karl Nehammer da Fransız siyasetçi ile aynı fikirde olduğunu belirten bir açıklama yaparak, AB’nin bu kararının katılım müzakerelerine başlanacağı anlamını ‘bile’ taşımadığına dikkat çekti. Belçika Başbakanı Alexander de Croo bu konuda daha sert bir açıklama yaparak bu durumun “Avrupa Birliği'nin kapılarının ‘iki talipliye’ hemen açılacağı anlamına gelmeyeceğini” ifade etti. Bunu bir adım daha ileriye taşıyan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ise Ukraynalıların ‘Avrupa perspektifi’ için ölmeye hazır olduğundan ‘Avrupa rüyasını’ kendileriyle yaşamalarını istediğini söyleyerek iki ülkeye de ‘ev ödevi’ verdiğini açıkladı. Bu ödevi ‘zorunlu’ tutan Leyen, katılım sürecinde bir sonraki aşamaya geçmeden önce bu durumun uzun zaman alacağını düşünenlerden.
Avrupa’dan Ukrayna ve Moldova’ya gelen tüm bu ‘uyarılarla’ birlikte; Moldova’nın içerisinden de ‘aday ülke’ statüsüne eleştiriler yükseliyor. Eski Moldova Cumhurbaşkanı Vladimir Voronin, ülkesine AB üyeliği için aday statüsü verilmesinin ardından, AB’nin Moldova'nın Rusya ile işbirliği yapmaması için ‘zincir taktığını’ söyledi. Voronin, “Moldova'ya AB üyeliğine aday statüsü verilmesinin bir propaganda olduğunu bir kez daha kanıtlanıyor. Bu bir hile" açıklamasında bulunmuştu.

‘İki ülke de Kopenhag kriterlerine uygun değil’

Avrupa’da aday ülke durumu üzerinden süren bu tartışmalara dair Sputnik’e konuşan Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydarol, tam üyeliğin çok teknik bir konu olduğunu dikkat çekerek, “Buna işlemler manzumesi diyebiliriz. Aday ülke olduğu için kimse AB ülkesi olmuyor. Türkiye de tam üyelik müzakerelerine başladığı sırada konuşulmuş 35 başlık vardı. Bu sayı teknik gelişmelere bağlı olarak bazen iner bazen de çıkar ama en az 4-5 yıl sürecek bir müzakere sürecinden bahsediyoruz. Burada Ukrayna ve Moldova içinde verilen karar ‘tam üyeliğe uygundur’ veya ‘kabul meselesidir’ gibi bir şey değil. Şu anda içeriye almadılar, müzakerelere başlanması sinyali veriyorlar. Bu siyasi bir karar. Rusya’ya verilmiş direkt bir mesaj bu” şeklinde konuştu.
En başında aday ülke statüsüne AB’nin istekleri doğrultusunda erişebilmek için ülkelere zorunlu tutulan ‘Kopenhag siyasi kriterlerini’ hatırlatan Baydarol, ne Ukrayna’nın ne Moldova’nın bu kriterlere uyduğu bir konun olmadığının altını çizdi. Daha önce Başbakan Croo’da bu iki ülkenin adaylık statüsünün ilan edildiği gün, kriterlerin normal akışında uygulanmadığını açıkça belirtmiş, “Özellikle bu iki ülke için yolsuzlukla mücadelede ve etkin bir hukuk devletinin kurulmasında önemli çabalara ihtiyaç duyulacak” demişti.

‘İki ülkenin de ‘aday ülke’ statüsüne getirilmesinin sadece siyasi bir mesaj anlamı var ve bu kasıtlı olarak yapıldı’

Diğer taraftan Batılı siyasetçiler Ukrayna ve Moldova’nın adaylık sürecinin kabulünün ‘asıl nedenleri’ ile ilgili de itiraflarda bulunuyor. Öyle ki, Belçika Başbakanı Croo AB’nin bu hareketini tamamen sembolik olarak nitelendirdi ve kendi aralarına katılmanın o kadar da basit olmadığı konusunda Avrupa’yı net olmaya çağırdı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise genel olarak AB’nin verdiği kararın tamamen Ukrayna ile ilgili olmadığını, Rusya karşıtı bir adım olduğunu açıkça belirtmiş, ‘Rusya’ya güçlü bir sinyal gönderildiğini’ iddia etmişti. Macron’un bu görüşlerine paralel olarak konuşan Baydarol, “Şu anda iki ülkenin de ‘aday ülke’ statüsüne getirilmesinin sadece siyasi bir mesaj anlamına geldiğini ve bugünün koşullarında kasıtlı olduğunu söylemek yeterli” yorumunda bulundu.

NATO ve Avrupa ülkelerinin tırmanan ABD güvensizliği tartışmaları ile Ukrayna’nın aday ülke süreci

Avusturya Başbakanı Nehammer, bu tartışmada vatandaşların güvende tutulması gerektiğini belirterek Ukrayna'ya AB adayı statüsü verilmesinin Rusya ile askeri bir çatışmaya girmek anlamına gelmediğini, bundan kaçınmak gerektiğini söyleyenlerden. Avrupa’nın ‘güvensizlik’ hissine dair konuşan ve bunun ABD’den kaynaklandığını belirten Baydarol, gerçekleştirilecek NATO zirvesinin de bu konuda çok önemli olduğunu dile getirerek nedenini özetledi:
“Orada ne olup ne biteceğine bakmak lazım. Çünkü NATO bünyesinde de, özellikle Avrupa ülkelerinin ABD’ye duyduğu bir güvensizlik meselesi var. NATO konsolide oldu deniyor ama sonuçta, ABD’nin Zelenskiy üzerinden bir tür vekalet savaşını Rusya ile başlatması, açık hedefinin Avrupa ülkeleri olması gibi bir durum ortaya çıkardı. Dolayısıyla burada da şikayetler var. Yani orta veya uzun vadede NATO’ya alternatif olarak bir Avrupa savunma ve güvenlik kimliği oluşursa, bu sefer Ukrayna’nın ve Moldova’nın tam üye olması halinde bunlar da Rusya’ya karşı bir cephe haline gelir. Yani olaylar sadece iktisadi ve siyasi bir noktada kalmaz, askeri boyuta da taşabilir.”

‘Ukrayna’nın NATO’ya girişi gibi bir karar alınırsa bu, Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlaması anlamına gelir’

AB üyesi olabilmek için aranan şartlar arasında gayriresmi olarak görülen NATO üyeliği, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’ün konuşmasına da yansımıştı. AB'nin Avrupa'yı tek başına savunamayacağını belirterek Birlik'in tüm kanatlarını ABD, Türkiye ve İngiltere gibi AB üyesi olmayan NATO ülkelerinin koruduğuna işaret eden Stoltenberg, AB ve NATO arasındaki bağı Ukrayna krizi üzerinden bu şekilde oluşturmuştu. Bu konuya da açıklık getiren Baydarol, söz konusu ülkelerin AB aday süreci gibi NATO’ya girme ihtimallerinin olup olmadığını değerlendirerek, “Ukrayna’nın şu anda NATO’ya üye yapılması demek Rusya’nın NATO topraklarında çatıştığı anlamına gelir ki, bu da NATO anlaşmasının 5. maddesi uyarınca topyekün karşı duruşu gerektirecektir. Bu yüzden böyle bir ihtimalin olduğunu sanmıyorum. Ukrayna’nın NATO’ya girişi gibi bir karar alınırsa bu, Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eş anlama gelirdi” şeklinde konuyu özetledi.
Ukrayna krizi
Ukrayna’nın hızlandırılmış olası AB üyelik süreci: ‘Bölünmenin altyapısını oluşturmuş olacaklar’
Yorum yaz