Radyo Sputnik’te yayınlanan Meliha Okur’la Anlat Bana programına konuk olan Verimetrik Kurucusu, ekonomist Utku Ekmekçi, bu yılın ilk çeyreği için açıklanan yüzde 7.3’lük büyüme rakamları ışığında verilerin nasıl bir Türkiye ekonomisi anlattığına dair değerlendirmelerde bulundu.
Yüksek enflasyonun hem Türkiye’de hem de Avrupa’da sert bir şekilde hissedildiğine vurgu yapan Ekmekçi, geçen yıl iktisatçı akademisyenlerle birlikte yazdığı ‘Endekslerle Türkiye Ekonomisi’ adlı kitabına atıfta bulunarak, “Ekonominin paydaşlarının yer aldığı belli başlı veri setlerinden en önemlilerinden 79’una bu kitapta yer verdik. Bu verileri, ne anlama geldiğini çok tekniğe girmeden, anlaşılması kolay bir biçimde sunmaya çalıştık. Bir grafiğin nasıl okunması gerektiğini, örneğin büyüme verisi açıklandığında nasıl yorumlamamız gerektiğini anlattık. Ve en sonunda da, her veri sayfasının sağ alt tarafına bir karekod koyduk ki cihazınıza okuttuğunuzda ilgili sayfadaki verinin en güncel haline ulaşabiliyorsunuz. Kitabımız için hiçbir zaman eskimeyen bir baş ucu kitabına döndü diyebiliriz. Ekonomideki verileri hepimizin anlamasına gerek yok ama en azından ekonomik olarak içinde bulunduğumuz, ait olduğumuz ülkenin nereye doğru gidiyor olduğunu anlamak zorundayız ki biz de kendi bireysel aksiyonlarımızı ele alıp kendi açımızdan en doğru sonuca ulaşabilelim” ifadelerini kullandı.
‘İstanbul Ticaret Odası’nın enflasyon açıklaması TÜİK tarafından açıklanan TÜFE için öncü bir gösterge’
Cuma günü açıklanacak enflasyon rakamları öncesinde öngörüsü sorulan Ekmekçi, “İstanbul Ticaret Odası, İstanbul’un enflasyonunu yüzde 6’ya yakın, yıllık da yüzde 90’a yakın yükseldiğini açıkladı. Dolayısıyla, TÜİK tarafından açıklanan TÜFE için de her zaman öncü bir gösterge olur” dedi.
‘Büyümeyi halka iş ve aş olarak yansıtamıyoruz’
Türkiye’nin 20 yıldan bu yana büyüdüğüne dikkat çekilen programda Ekmekçi, “Sadece 2009’da küçüldük. Yaklaşık 20 yıldır yüzde 5’in biraz üzerinde oranda ortalama olarak büyüyoruz. Bugünkü büyümeye baktığımızda iş ve aş yarattığını söyleyebilmek zor görünüyor. Kitapta bunları anlatıyoruz. Yüzde 7.3 büyüdük. Elbette doğru bir rakam. Fakat, iş ve aş yaratıp yaratmadığını anlamak için rakamsal olarak da karşılığını görebilmek adına bir takım yan verilere bakmamız gerekiyor. GSYİH’yi ne üreterek yaratıyoruz ya da nerede harcadık diye bakıyoruz. Büyümenin sadece 0,9’u tarımdan geliyor. 'Türkiye bir tarım ülkesidir' ifadesinden yola çıkarsak, demek ki tarım tarafında birtakım yanlışlar yapıyoruz. Peki biz nereden büyüyoruz? Birincisi, hizmetlerden yapıyoruz en büyük üretimi. Pandeminin azalması, yaklaşan bir turizm sektörünün de etkisi var. Diğer taraftan, sanayideki büyüme de şaşırtıcı değil. Pandeminin yarattığı lojistik, tedarik sıkıntılarının Türkiye’yi Avrupa tarafında daha avantajlı bir konuma getiriyor. Bu büyümenin bileşenlerine bakarsak, ücretlilerin aldığı payın yüzde 31’de kalması dikkat çekici. Yani GSYİH büyüyor, doğru. Ama bunun içerisinden işgücüne ödenen pay yüzde 39'dan yüzde 38'e düşüyor. Demek ki bu büyümeyi halka iş ve aş olarak yansıtamıyoruz. Ücretlilerinin daha yoksullaştığı bir süreç bu” şeklinde değerlendirme yaptı.
‘Milli gelirin önümüzdeki dönemde 8 bin doların altına inmesi kuvvetle muhtemel’
‘Nerede hata yapıldığına’ da değinen Ekmekçi, “Biz büyüme ile kalkınmayı karıştırıyoruz. Bizim hassasiyetle yaklaşmamız gereken büyüme değil kalkınma olmalı. Kalkınma, işte bu büyümenin tabana, vatandaşa, yani genele yayılabilmesidir. Eğitime erişilebilirliğin artması, vatandaşın kültür sanat etkinliklerine ulaşıp, buna bir bütçe ayırması gibi kalemlerin bütününde oluşur kalkınma. Kişi başı GSYİH’den bahsetmek lazım. 2002-2003 yıllarında kişi başına düşen milli gelir 3000 dolar düzeyindeydi. 2013 yılında 13 bin dolara çıktı. ‘Hesaplamaları değiştirdik’ bazında tartışmalar olabilir ama bu 13 bin dolar olan mertebeyi 5-6 bin dolara indirmez. Biz 2001-2002 yılları ile 2010’lu yıllarının başında büyümeyi kalkınmaya çevirebildik. Sonra bizim kalkınmaya çeviremediğimiz dönem başladı. Milli gelirin önümüzdeki dönemde 8 bin doların altına inmesi kuvvetle muhtemel. İndiğinde bile biz son 20 yıldır büyüyen ekonomi olarak, 2006-2007 yıllarındaki kişi başlı GSYİH rakamına dönüyoruz. Vatandaşa refah olarak yansımadığının bir göstergesi bu büyüme rakamları” dedi.