‘Türkiye’nin varlığı Afrika devletleri için bir fırsat sunuyor’
Peki, Türkiye ne kadar yer edinebilir? Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip 5 büyük güçten biri değil, ekonomik olarak da bir büyük güç sayılmayabilir. Türkiye’yi, daha çok orta ölçekli güç ya da bölgesel güç olarak değerlendiriyoruz. Ancak rekabet edebilme bakımından mesela diplomatik rekabet edebilme bakımından belli bir seviyeye geldi. Şuan Afrika’daki büyükelçilik sayısında Türkiye; Çin, ABD ve Fransa’dan sonra dördüncü sırada. Ekonomik olarak da elbette bir Çin ölçeğinde olmayabilir. Çünkü Çin’in Afrika ile ticaret hacmi sadece 2015’te 300 milyar dolara yaklaşmıştı. Ancak Türkiye’nin Afrika ülkelerine 3. yol sunduğunu söyleyebiliriz. Batılı devletlerin Afrika devletleriyle ilişkileri dikte edici, üstten bakan ve Afrika’nın taleplerini dikkate almayan bir anlayış. Ya da bazen demokrasi, şeffaflık gibi şartları öne sürerek yardımlar yapan, şartlara bağlı yardım yapabilen bir ilişki biçimi. Buna karşın Çin de kazan kazan ilişkisi kuruyor, Afrika’nın altyapısını iyileştirdi, en büyük ticaret ortağı haline geldi. Ancak onda da şöyle bir problem var; borç tuzağı diplomasisi dediğimiz yani olumsuz bazı sonuçlar doğurabilen ilişki tarzı da var. Türkiye, ne tam Çin gibi ne tam Batılı aktörler gibi, yani ne borç diplomasisine sürükler ne de tepeden bakan bir anlayışa sahip. Bu anlamda, Türkiye’nin varlığı Afrika devletleri için bir fırsat sunuyor.
‘Fransa, Türkiye’den tehdit algılıyor’
Bu demek ki Fransa, Türkiye’den tehdit algılıyor. Türkiye’nin Fransızca konuşan Afrika ülkelerindeki faaliyetlerinin Fransa’nın mevcut hegemonyasını erozyona uğrattığı düşünülüyor. Türkiye’ye yönelik kolonyalizm eleştirisinde bulunurken de Afrika devletlerinin bugüne kadar dile getirmiş oldukları, özellikle son günlerde dile getirmiş oldukları ‘Fransız sömürgesi’ eleştirilerden kurtulma yolu olarak bakıyor olabilirler. ‘Evet biz kolonyalizm yaptık ama bizden önce de Osmanlı Devleti vardı. O da benzer şeyleri uyguladı’ demek istiyorlar fakat Osmanlı’nın uygulamalarıyla Fransa’nın uygulamaları birbirinden çok farklı. Osmanlı tamamen kendisine bağımlı değil, içişlerinde bağımsız hatta bazen dışişlerinde de başka devletlerle anlaşma imzalayabilecek bir özerklik tanıyordu.
‘Türkiye’nin jeopolitik hedefleri var’
Türkiye’nin jeopolitik hedefleri var. Ortadoğu istikrarsızlaşırken Afrika geleceğin kıtası olarak görülüyor. Genç ve dinamik nüfusa sahip bir kıta, nüfus artış hızı dünya ortalamasının üzerinde, ekonomik büyüme hızı da dünya ortalamasının üzerinde. En hızlı büyüyen orta sınıf Afrika’da. Ve tabii ki çok kıymetli madenler Afrika’da. Afrika, Türkiye’nin Rusya ve İran’a bağımlılığını azaltabilecek devletleri de içeriyor. Örneğin Cezayir ve Nijerya Türkiye’nin en fazla LNG ithalatı yaptığı ülkeler. Birinci tedarikçi Cezayir, ikincisi Nijerya. Ve şu dönemde petrol fiyatları bu kadar artmışken alternatif tedarikçiler bulma ihtiyacı elbette söz konusu. Mesela Togo küçük bir ülke olabilir ama fosfat zenginidir. Türkiye’de örneğin gübre fiyatlarında artışlardan söz ediliyor, dolayısıyla Togo’daki faaliyetlerin bununla da bir bağlantısı olacak. Bunun dışında artık Türkiye’nin sunabileceği daha fazla fırsat olabileceğini söylemiştik; savunma sanayii ürünleri. Ve Afrika devletleri de buna ilgili gösteriyor. Ziyaret ettiği yerler Angola’da, Nijerya’da, Togo’da… İki devlet başkanıyla daha görüştü Burkina Faso ve Liberya devlet başkanlarıyla da onlar da Türkiye’nin özellikle güvenlik alanında, savunma sanayii alanındaki işbirliğinden faydalanmak istiyorlar. Türkiye’nin yeni bir savunma ortağı olarak da yükseleceğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak Afrika eğer geleceğin kıtasıysa, örneğin 2050’den sonra çok daha güçlü bir Afrika kıtası olacaksa bu kıtanın dostluğunu kaybetmek istemez. Dolayısıyla Türkiye’nin stratejisi uzun vadeli. Yani şuan yaptıklarının yatırımların hemen karşılığını almayabilir.