SEYİR HALİ

Prof. Dr. Yeldan: Merkez Bankası’nın faiz düşürmesi bu koşullarda neredeyse intihar girişimiydi

Prof. Dr. Erinç Yeldan “Düşen mal ve hizmetler karşısında gerileyen paranın değerini bir başka unsurla yükseltmeniz ve korumanız gerekiyor. Tam tersini yaparsanız yerli ve uluslararası piyasalar kaçış yaparak cevap verirler. Merkez Bankası’nın faiz düşürme adımı bu koşullar altında neredeyse intihar girişimiydi” ifadelerini kullandı.
Sitede oku
Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faizi 100 baz puan indirmesinin ardındaki sebepleri ve getireceği sonuçları RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında açıkladı.
2010 yılı sonrası büyüme politikalarını hatırlatan Prof. Dr. Yeldan, bu atılımların etkisini “AKP’nin şiddetle bir büyüme öyküsüne ihtiyacı var. Bütün dünyanın ‘büyük durgunluk’ diye adlandırdığı 2010 sonrası süreçte Türkiye, parasal genişlemeyle finansal borçlanmaya ve kredi genişlemesine dayalı bir büyüme öyküsü yaratma peşinde. Önceleri bir kredi garanti fonu üzerinden 200 milyar dolara yakın bir kredi paketi desteği sunuldu. Kovid krizinin hemen öncesinde Merkez Bankası neredeyse yüzde 8’e kadar ekonomiyi kamçılamak ve para arzını genişleterek ivme yaratmak için peş peşe faizleri düşürdü. Kovid krizinde başvurulan yine bu oldu, borçların ötelenmesi, kredi borçlarının yeniden yapılandırılması, yeniden finansal destek. Tüm bunlar bir saman alevi oldu” diye anlattı.

‘Kamu ve özel sektör eliyle özendirilmiş bir tüketim talebi enflasyonist baskıları beraberinde getiriyor’

Prof. Dr. Yeldan, büyümenin gerçekleşme yönteminin enflasyona etkisi konusunda “Bu büyümenin niteliğini hepimiz biliyoruz, imar rantlarına dayalı otoyollar ve altyapı projeleri. Yap-işlet-devret modeline dayalı ileri nesillere borç yükleyici tasarımları vitrinde çok şık duran görkemli siyasi birer yatırım olarak görüyoruz. Bunların tabii ki maliyeti var, ekonominin sabit sermaye stokunu üretime, istihdama yönelik yatırımlar değil çok acil olmayan bir defalık ulaşıma ve hizmet sektörüne yönelik olgular. Yeterince istihdam yaratmıyor. Yüksek maliyetler, kamu ve özel sektör eliyle özendirilmiş bir tüketim talebi sonucunda enflasyonist baskıları beraberinde getiriyor” dedi.

‘Makroekonomik kurumların başlıca görevi paranın değerini yeniden kurmak olmalıdır’

Paranın değeri, enflasyon ve faiz arasındaki ilişkiyi betimleyen Prof. Dr. Yeldan, PPK’nın kararı sonrası piyasaların gösterdiği tepkiye açıklık getirdi:
“Türk Lirasının değeri düşüyor. Neye karşı? Bazı hizmetlere karşı düşüyor. Daha az mal ve hizmet alıyoruz. Paranın değeri düşüyor ise para otoritesinin ve makroekonomik kurumların başlıca görevi değerini yeniden kurmak ve güçlendirmek olmalıdır. Bu son derece basit ve mantıklı bir öyküdür. Paranın değeri nedir? Bir diğer fiyatı faizdir. Dolayısıyla düşen mal ve hizmetler karşısında gerileyen paranın değerini bir başka unsurla yükseltmeniz ve korumanız gerekiyor. Siz bunun tam tersini yaparsanız paranın değerini daha da düşürerek müdahale ederseniz ortaya bir çalkantı çıkar. Yerli ve uluslararası piyasalar, ekonomiyle ilgilenen şahıslar bu kadar değersizleştirilen bir mala yani Türk Lirasına uluslararası düzeyde kaçış yaparak cevap verirler. Türk Lirasının itibarı azalır. CDS dediğimiz risk primleri yükselir. Bununla beraber güvensizlik artar. Türk lirası yabancı paralar karşısında değerini kaybeder. Merkez Bankası’nın faiz düşürme adımı bu koşullar altında neredeyse intihar girişimiydi.”
Yorum yaz