'Hint-Pasifik stratejisine odaklanmak için Afganistan'dan çekilen ABD Çin ile savaşacak ülke arıyor'
Dr. Barış Adıbelli'ye göre, 'Hint-Pasifik' stratejisine odaklanmak için Afganistan'dan çekilen ABD, Çin ile savaşacak ülke arıyor, yeni kurduğu AUKUS ise QUAD'la entegre edilecek. AUKUS'un Fransa'yı da içerecek şekilde FAUKUS olma olasılığına atıf yapan Adıbelli, İran'ın ŞİÖ'ye alınmasının da Çin ve Rusya'nın karşı hamlesi olduğu görüşünde.
Sitede okuABD'nin Afganistan’ı Taliban kontrolü ve IŞİD-H varllığına bırakarak NATO eşliğinde geri çekilmesinin ‘duman tüterken’, Biden yönetimi AUKUS paktı ile gündeme oturdu. Anglo-Amerikan ülkeleri ABD, Britanya ve Avustralya arasında oluşturulan AUKUS, üç ülkenin yüksek savunma teknolojisi paylaşımını öngörüyor. Akıllı zeka, siber alem ve kuantum teknolojilerinin de yer aldığı girişimin en dikkat çekici unsuru Avustralya'nın nükleer güçle çalışan denizaltılara sahip kılınması oluşturuyor.
Avustralya pakt gereği Fransa ile yaptığı denizaltı filosunu yenileme anlaşmasını bozarken, ABD yönetiminin Avrupa'daki sıkı müttefikini haber bile etmeden ekarte etme biçimi büyük gürültü koparttı. Macron yönetimi, ABD ve Avustralya tarafından 'sırtından bıçaklandığını' söylerken, bu baltalamanın NATO'nun yeni savunma konseptinde sonuçları olacağını dile getiriyor.
Diğer yandan AUKUS girişimi, Afganistan'da çekilme eşliğinde Taliban yönetimi ve olası istikrarsızlığa odaklanna Asya ülkelerinin de gündeminin en baş sırasında. Geçen haftaki Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinde çekilme sonrasında Afganistan'ın terörizm ve uyuşturucu ihraç eden bir ülke haline gelmemesine dikkat çekildi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ABD ve NATO'nan Afganistan'da 'Pandoranın kutusunu, hem de açık olarak bıraktığı' saptaması dikkat çekti.
AUKUS ile 'Hint-Pasifik' diye andığı bölgeye yoğunlaşan ABD'nin Asya coğrafyasındaki jeopolitik yankılarını Dumlupınar Üniversitesi’nden Asya politikaları uzmanı Dr. Barış Adıbelli ile konuştuk.
‘AUKUS ABD'nin iyi gitmeyen Hint-Pasifik stratejisini kurtarma hamlesi, Çin ile savaşacak ülke arıyor’
Dr. Barış Adıbelli'ye göre, ABD’nin Rusya ve Çin’e odaklanmak ve tehlikeye girmiş Hint-Pasifik stratejisini kurtarmak adına Afganistan'dan çekildi. Adıbelli, hemen ardından gelen AUKUS paktının da bu stratejiyi kurtarmak adına yeni bir Amerikan hamlesi olduğu değerlendirmesinde bulundu. Adıbelli, ABD yönetiminin Hindistan ile Japonya'dan istediğini alamadığı için özellikle Çin ile savaşacak ülke arayışında olduğunu kaydetti:
“Biz Afganistan meselesinde şuna değinmiştik. Bu Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni stratejisine yeni kapı açma hamlesiydi. Yani ABD, Afganistan’dan çekiliyor. Ama bir başka noktada hareket edecek. ABD, Hint-Pasifik stratejisi de tehlikede demiştim. AUKUS, Hint-Pasifik stratejisini kurtarmak adına yeni hamlesidir. Ben bunda Biden’dan önce Trump’ın da etkisi olduğunu düşünüyorum. Avustralya'nın son dönemde durup dururken Çin ile ilişkileri çok gerginleşti, neredeyse savaşın eşiğine geldiler. Açıkça mesele şu. Hint Pasifik stratejisi, ABD’nin istediği gibi gitmedi. İki taraf var. Biri Japonya, diğer Hindistan. Açıkçası Amerika, Çin ile savaşacak bir ülke alıyor. Her şekilde mücadele edecek ve Hindistan ile Japonya, ABD için bir umuttu. Fakat ikisi de bu topa girmediler. Durup dururken bu ülkelerin buraya girmesi mümkün değil. ABD Dışişleri Bakanı'nın geçtiğimiz haftalarda Asya Pasifik’e yaptığı ziyareti bu bağlamda değerlendirmek lazım. Afganistan’dan çekilen ABD’nin amacını anlattı. Blinken geçen hafta dedi ki, ‘Rusya ve Çin’e odaklanmak için Afganistan’dan çekildik’. Anglosfer dedikleri Avustralya, İngiltere, Yeni Zelanda gibi ülkelerde Amerika yeni bir sürece giriyor."
'AUKUS FAUKUS olacak mı? Biden aslında Fransa'yı dışlamıyor'
Adıbelli'ye göre, AUKUS 'Anglosfer' denilen vaktiyle de Gaulle'ün küçümsediği ülkelerken Fransa da Hint-Pasifik'te var olan bir ülke. Adıbelli, Biden'ın da bir ucu Afrika'nın doğusuna uzanan Hint-Pasifik bölgesinde Fransa'yı tümden dışlamadığı görüşünde AUKUS'un 'FAUKUS' olmasının yolunun da açık olduğu değerlendirmesinde bulundu:
"Fransa ile ABD arasındaki denizaltı gerginlikte, burada Anglosfer dedikleri, de Gaulle’ün bir zamanlar eleştirip küçümsediği durumu var. Çünkü İngiliz basını böyle gördü olayı, siz bir zamanlar bu ülkeleri küçük görmüştünüz dedi. Bu denizaltı konusunda Fransa’nın Asya Pasifik bölgesinde dışlanması, -çünkü artık Avrupa’nın ötesinde Fransa- Hint Pasifik gibi bölgelerde etkinlik gösterecek bir ülke. Denizaltının ötesinde bir olay var. Yeni bir küresel strateji bölgesel yapılanmada dışarıda kaldı. Fransa’nın tarihsel olarak İngiltere ile arasındaki rekabet son noktada şuna geldi. AUKUS’un başına bir de F harfi eklenerek FAUKUS olacak mı? Amerika sıcak bakıyor. Biden’ın açıklamalarına bakalım. Fransa’nın anlaşmayı iptal etmesi, elçiyi geri çekmesine karşılık bir tepki. Biden bunu ilk duyurduğunda Fransa’nın Hint-Pasifik stratejisinde önemli rolü olduğunu söyledi. Hint-Pasifik'in batı ucu Afrika’nın doğusuna uzanıyor. Fransa’nın da bölgede bir takım tarihsel bağlantıları olduğu için önemli. Biden, Hint Pasifik bölgesinde Fransa’yı dışlamıyor.”
‘AUKUS, dörtlü işbirliği dediğimiz QUAD’ın bir parçası olacak, entegre edilecek’
AUKUS’un, ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya'dan oluşan 'QUAD’ diye anılan dörtlü gruba entegre edileceği görüşündeki Adıbelli, 'Asya'nın NATO'su denilen bu grubun cazibe merkezi olamamasının Ardından AUKUS'la bu girişimin destekleneceği değerlendirmesini yaptı. ABD'nin 1950'lerden bu ana yaptığı ANZUS, SEATO gibi girişimlerin başarısızlığı üzerinden yeni strateji tesis etmeye çalıştığını söyleyen Adıbelli, bu kez yeni hamlenin birtakım endişeler taşıyan Hindistan'ı da ikna edecek hale getirileceği görüşünde.
“AUKUS, dörtlü işbirliği dediğimiz QUAD’ın bir parçası olacak, entegre edilecek. Asya’nın NATO’su QUAD’ın istenen başarıyı yakalayamayarak cazibe noktası olamaması sonucu Amerika, 'Anglosfer' ülkeleriyle bunu destekliyor. Beş göz istihbarat mekanizması var. Daha önce Amerika’nın Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere arasında yapmış olduğu 1941’de bir anlaşma var. O günden bu yana bu beş ülke bölgesel ve küresel olarak istihbarat paylaşıyor. 1951’de Amerika, ANZUS Paktı’nı kurdu. Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD soğuk savaş Çin’e karşı kurdu ama işlemedi. 1954’te Güneydoğu Asya ülkeleriyle SEATO’yu kurdu, bir nevi bölgenin NATO’su olacaktı. İşlerlik kazandı mı? Bir şeyler yaptı ama o da gitti. Daha önce de ABD soğuk savaş döneminde bunları yaptı ama başaramadı. İngiltere’yi bölgeye taşıdı, Avustralya üzerinden. Bir sonraki hamle Hindistan üzerinden olacak. Büyük ihtimal İngiltere, AUKUS’u yeniden Hindistan’ın birtakım endişelerini ortadan kaldıracak. İngiltere sürece girmiş durumda."
'Paris'e, denizaltı anlaşmasını sineye çek, AUKUS'la yapıcı biçimde çalış mesajı veriliyor'
ABD'nin Pasifik stratejisinde Fransa'yı dışlamazken, Güney Kore ve Yeni Zelanda'yı da içerecek hale getirmeye çalışacağını belirten Adıbelli, 12 uluslu Trans-Pasifik ortaklığının da bu işin içine çekilmesinin gündemde olduğunu dile getirdi. Adıbelli'ye göre İngiliz basını üzerinden Paris'e 'denizaltı anlaşmasını sineye çek AUKUS'la yapıcı biçimde çalış' mesajları veriliyor.
"Fransa’nın çok hevesli olması durumu var. Biden ‘Avrupa’nın kilit ülkelerini Hint-Pasifik’te bekliyoruz dedi. Bence Biden açık kapı bıraktı. Ben sadece Fransa diye düşünmüyorum. FAUKUS mu olur? Çünkü AUKUS’u QUAD’a entegre edecekler. Bu arada 24 Eylül’de QUAD toplantısı var. Eğer entegre ederlerse tamamen QUAD’ın Pasifik stratejisinin parçası haline getirecekler. Şu anda Yeni Zelanda ve Güney Kore’nin ismi geçiyor, daha da genişleteceklerini söylüyorlar. Hatta 12 ulusun Trans-Pasifik ortaklığını da ABD, bir şekilde bu işbirliğinin içine çekmek istiyor. İngiliz basını üzerinden Macron’a yine ‘Diplomatik utancı geri bırak ve AUKUS ile yapıcı şekilde çalış’ denildi. İngiltere’de çok eleştirel şeyler çıktı. 'Denizaltından bir kaybın var olabilir. Fakat bununla çalışmayı dene' şeklinde. Fransa, Trump döneminden itibaren Hint Pasifik’teydi. ABD'nin Avrupa’da en destek verdiği ülke. Bu işe İngiltere de katıldı. İngiltere ile Fransa orada ölçüşebilir mi? Bana bir 150 sene öncesini hatırlatıyor. Fransa ile İngiltere’nin ‘Senin sömürge yönetimin mi güzel, benimki mi?’ üzerinden onlarca kitap makale yazdılar. Hala tartışma devam ediyor. AB içinde de bir rekabet vardı, bu Asya-Pasifik’e taşındı.”
‘Çin ve Rusya Afganistan'la rekabetleri bir kenara bıraktılar, İran konusunda adım atmaya karar verdiler’
ABD, AUKUS'la yeni hamle yaparken, Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinin düzenlendiğini anımsatan Adıbelli, zirvede İran'ın örgüte tam üye yapılmasının önemine dikkat çekti. Adıbelli'ye göre, bu siyasi karar bir anlamda 'karşı hamle' anlamına geliyor:
“Bu arada Şanghay İşbirliği Örgütü liderler zirvesi düzenledi. İran, 2005’ten itibaren üyelik istiyordu. 2010’lara doğru İran hep gündemdeydi, tam üyeliği hak edecek ülke İran’dı. Ancak Rusya ile Çin, ABD ve yaptırımlar meselesini BM'ye taşıdığından İran’ı ötelediler. Afganistan meselesi bunu hızlandıracağı belliydi. Şu anlamda karşı bir hamle olacak. Normal şartlarda iki yıllık bir süreç öngörülüyordu. Ancak normal bir durum yok. Afganistan ve AUKUS nedeniyle Çin ve Rusya artık aralarındaki birtakım rekabetleri bir kenara bıraktılar. Afganistan meselesiyle stratejik işbirliği daha da kuvvetlenince artık İran konusunda da adım atmaya karar verdiler. Bu çok önemli bir şey. AUKUS’u bir kenara bırakın İran üyeliğiyle ŞİÖ, ABD’ye açıkça bir meydan okuma yaptı. Şunu diyor: ‘Artık biz İran’ı bünyemize aldık. İran konusunda konuşurken bundan sonra Rusya ve Çin’i de dikkate alacaksın’. Yaptırımlar ve Amerika’nın baskıları bir işe yaramadı. Bundan sonra ABD’nin yapacağı en iyi hamle hızlıca nükleer anlaşmayı İran ile imzalayıp belki Rusya ve Çin’e karşı yaptırımları azaltıp İran’ı kazanma olabilir. İran öyle yorumladı. AUKUS’a karşı İran."
'İran'ı ŞİÖ bloğuna yaklaştırdığı gibi Suudi Arabistan, Mısır ve Katar'ı da içeriyor'
Adıbelli, İran'ın yanı sıra Suudi Arabistan, Mısır ve Katar'ın ŞİÖ'de diyalog ortağı kılındığını vurgularken, bu ülkelerin ardın ABD'nin üzerlerinde sürekli baskı kurmasından bıktıkları ve büyük ekonomik avantajlar sunan Asya'ya yönelirken, bir nevi İsrail ve Amerika’ya karşı bölgede kendilerine bir denge yaratma arayışına girmiş durumda. İran'ın tam üye olması halinde BAE veya Suudi Arabistan’a veto koyabileceğinin söylendiğini anımsatan Adıbelli, kendisinin tam tersi olmasını ve umulmadık bir müzakere ve barış ortamı açılma olasılğını gördüğünü dile getirdi. Adıbelli'ye göre burada yine kaybeden ABD olacak:
"ABD, kara kara düşünüyor. Çok büyük tepki gösterdiler. Sizin attığınız her adım İran’ı bu bloka daha da yaklaştırıyor. Yaklaştırdığı gibi Suudi Arabistan, Mısır ve Katar da gitti. Kanat değiştirme en baştan vardı. Suudi Arabistan’ın Avrasya macerası Kral Abdullah ile başladı. Arap ülkeleri artık siyaseten Ortadoğu’dan kurtulmak istiyorlar. Ortadoğu’nun tartışmalarından bıktılar. Amerika’nın sürekli üzerlerinde baskı kurmasından bıktılar. Trump geldi bir hava yarattı, Trump gitti hava da gitti. Sermaye de sadece Avrasya coğrafyasında. Yükselen Asya aynı zamanda büyük bir ekonomik avantaj sunuyor, yeni bir coğrafya, yeni bir pazar. Dolayısıyla bu ülkeler de ŞİÖ ile bir nevi İsrail ve Amerika’ya karşı bölgede kendilerine bir denge yaratma arayışındalar. Onun için Türkiye ile ilişkiler bir anda normalleşmeye doğru gitti. Bu ülkeler Türkiye ile üzerinden bu coğrafya ile yakınlaşmak istiyor. Bunun bir sonraki aşaması BAE. Diğer ülke Irak. Ama diyorlar ki İran tam üye olursa özellikle BAE veya Suudi Arabistan’a bir veto koyabilir. Bence tam tersi olacak. İran ile ŞİÖ çerçevesinde umulmadık bir müzakere barış ortamı da açılabilir. Burada yine kaybeden ABD olacak."
'Avusturalya’yı silahlandırdığınız zaman Çin ve Rusya da birilerini silahlandıracak'
Adıbelli, hal böyleyken ABD'nin AUKUS'la rekabeti dengeleyip dengelemeyeceğinin belirsiz olduğu görüşünde. Japonya ve Hindistan'ın bu noktada önemine atıfta bulunan Adıbelli, ABD'nin Avustralya'yı 'nükleer güç' kılma girişiminin karşıt sonuçları olacağı ve güvenlik ikilemi yaratacağı değerlendirmesinde bulundu. Rusya'nın da Asya ve Pasifik'te askeri gücünü arttırdığını ekleyen Adıbelli, buna karşılık Japonya'nın ise atom bombası kurbanı olmuşluktan kaynaklanan kamuoyu hassasiyeti nedeniyle askeri rolünün etkilendiğini anımsattı:
"Ama AUKUS ile bunu dengeler mi? Japonya ve Hindistan’ın rolü, kararı çok önemli. Ancak inanıyorum ki ABD’nin bir planı var. O da Anglosfer, yani İngiltere’nin milletler topluluğu ülkeleriyle yeni bir yapılanma kurması. Bakın, Amerika durup dururken Avustralya’yı yeni bir nükleer güç haline getiriyor. Siz bir tarafta İran, bir tarafta Kuzey Kore, bir tarafta Pakistan’a baskıda bulunuyorsunuz. Dünyada nükleer silahlarının yayılmasına karşı hareket ediyormuş gibi görünüyorsunuz. Ama öbür taraftan sıfırdan bir ülkeyi nükleer güç haline getiriyorsunuz. O zaman Çin’in yapacağı hamle de Kuzey Kore’yle olacak. İran’ı hızlı şekilde nükleer güç haline getirecek. Demek ki Amerika bir güvenlik ikilemine de neden oldu. Orada Avusturalya’yı silahlandırdığınız zaman Çin ve Rusya da birilerini silahlandıracak. Bunun Rusya boyutunu da göz ardı etmemek lazım. Doğuda Asya ve Pasifik’te Rusya filosunu güçlendiriyor ve askeri olarak gücünü arttırıyor. Japonya’nın en büyük endişelerinden biri de Rusya'nın gücü. Japonya neden karşı karşıya gelsin? Japonya anayasasının ulusal ordu, askeri güç bulundurmasını 9. Maddesini bir türlü değiştiremedi. Şinzo Abe çok çabaladı, ABD kısmen destek verdi. ama atom bombası acısını yaşayan Japon toplumu tekrar bir savaş çıkarır endişesinden dolayı destek vermiyor. Japon kamuoyu hala anayasanın değiştirilmesine izin vermiyor. Dolayısıyla Güney Kore de Japonya ile bir ittifak içinde yer almak istemiyor.”