Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu Merkez Bankası Para Politika Kurulu’nun faiz değiştirmeme kararı sonrası olacakları ve yapılan SWAP anlaşmalarının kısa ve uzun vadede etkilerini RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
‘Merkez Bankası Eylül ayından itibaren enflasyonda bir iniş olabileceğini öngörüyor’
Prof. Dr. Aslanoğlu, Merkez Bankası’nın yayınladığı raporlarda enflasyonun seyrine dair yaptığı vurgulara “Önceki toplantılarda Nisan ayı enflasyon raporu ve şimdi Temmuz ayı enflasyon raporuna baktığımızda Merkez Bankası Eylül ayından itibaren bir iniş olabileceğini öngörüyor. Eylül ayından itibaren bu iniş başlayabilir, Ekim ve Kasım aylarında hızlanabilir. Bu vurguyu sürekli yapıyor olması aslında enflasyonun üzerinde bir faizin devam edeceği vurgusuyla birleşince Eylül ayından itibaren bir indirim olabileceğine de işaret ediyor” diye dikkat çekti.
‘Global likidite o kadar yüksek ki genel piyasa beklentisi nominal ve globalde çok düşük faiz ortamını devam ettirecek’
Prof. Dr. Aslanoğlu, Merkez Bankası’nın sunduğu öngörüler üzerine faiz konusunda nasıl davranacağına dair, şu çıkarımda bulundu:
“Uluslararası şartlar bence çok zorlu olacak. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımını azaltma yönünde adım atma ihtimali gittikçe artıyor. Merkez Bankası’nın niyeti Eylül Ekim gibi ilk indirimlere başlamak. Benim okuduğum o ama uluslararası koşullar ve iç koşullar ne kadar izin verecek bundan emin değilim. Global likidite o kadar yüksek ki genel piyasa beklentisi nominal ve globalde çok düşük faiz ortamını devam ettirecek. Bizim Merkez Bankamız belki de bu tarafa biraz güvenerek bu beklenti içinde, izleyeceğiz.”
‘Kısa vadeli baktığımızda teknik konular açısından SWAP anlaşması biriktirmenin artıları da var’
Bir ülkenin kendi kazandığı rezervin yeterlilik oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Aslanoğlu, kısa vadede SWAP biriktirme konusunda “İktisatçı gözü ile baktığımda orta ve uzun vadeli dinamikler açısından değerlendirmenin doğru olduğunu düşünüyorum. Bir ülkenin rezervinin yeterliliği, kendi kazandığı rezervdir. Bu da bizim ihracat ve turizmden kazandığımız gelir. Bunu ne kadar biriktirir ve rezervi beslersek Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri, Merkez Bankası’nın döviz piyasasındaki gücünü o kadar arttırırız. Kısa vadeli baktığımızda teknik konular açısından, SWAP anlaşması biriktirmenin artıları da var” dedi.
‘SWAP, ülke ihracat ve turizmle arttıramadığı için bu şekilde arttırıyor algısı oluşturur’
Prof. Dr. Aslanoğlu, SWAP anlaşmalarının kısa ve uzun vadede yaratacağı etkileri anlattı:
“Güney Kore ile yaptığımız ticarette bizim ihracatımız kadar bölümü bu anlamda SWAP cinsinden karşılayabiliriz. Bu ihracat için gerekli olan dolar talebini azaltmış oluyoruz. Dövize talebin azalması bakımından kısmen ufak, olduğu dönemde bir katkısı olur. Bir yıl içinde ödenecek kısa vadeli dış borcumuz 170-180 milyar dolar, 20-25 milyar dolar da bir cari açığı ekleyince 200 milyar dolar civarında bir rakam oluyor. Bizim 100 milyar doların biraz üzerine çıkan rezervimiz var. Bunun ideali cari açığın üzerinde olmasıdır. Biz rezervleri bu SWAP’lar ile biriktirerek bu oranı biraz iyileştiriyoruz ama piyasalar ülkenin parasının reel anlamda değerini orta ve uzun vadeli dinamiklere bakarak değerlendirir. Artıları var ama ülke ihracat ve turizmle arttıramadığı için bu şekilde arttırıyor algısı oluşturur.”