Tuz Gölü havzasında keşfedilen düğün çiçeği familyasından bitkiye ‘acı düğün çiçeği’ adı verildi.
Keşif, Aksaray Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seher Karaman Erkul, Doç. Dr. Mehtap Tekşen ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Duman'ın, Tuz Gölü'nün güney bölgelerinde 4 yıl süren arazi çalışmaları sonucunda yapıldı.
Doç. Dr. Erkul, Tuz Gölü ve çevresinde birçok çalışma yürüttüklerini, çorak görünen bölgenin aslında botanikçiler için bir cazibe merkezi olduğunu söyledi.
‘Tuz Gölü’nün yapısından dolayı bitkinin Türkçe adını böyle seçtik’
2017'de arazi çalışmaları sırasında daha önce doğada görmedikleri bir formda düğün çiçeği bitkisine rastladıklarını anlatan Erkul, "Tabii ki bizde büyük bir heyecan uyandırdı. Hemen bitkinin peşine düştük. Araştırmalar ve detaylı incelemeler neticesinde bitkinin yeni bir tür olduğuna kanaat getirdik. Bitkiye Latince 'ranunculus aydoğdui' ismi verdik. Tuz Gölü, yapısıyla zaten çok özel bir konumda. Bu özelliğinden dolayı bitkinin Türkçe adını 'acı düğün çiçeği' koyduk" diye konuştu.
Türkiye’de 85 ayrı türü mevcut
Erkul, düğün çiçeği bitkisinin Türkiye'de 85 ayrı türe sahip olduğunu bildirdi.
Yeni buldukları türün diğerlerinden ayrılan en önemli özelliğinin ‘daha etli yaprakları’ olduğunu anlatan Erkul, şunları kaydetti:
"Bitkiyi söktükten sonra kök yapısı dikkatimizi çekti. Normalde düğün çiçeği bitkisi tek tip köke sahip. Bulduğumuz türün hem saçaklı hem de daha şişkin bir kök yapısı var. Bitkimizle ilgili makale bu yıl ocakta 'Nordic Journal of Botany' dergisinde yayımlandı. Aksaray, gerek Hasan Dağı gerekse Tuz Gölü ile farklı bir habitat alanı sunuyor. Kentte yaklaşık 200 endemik bitkimiz var. Bunlardan 22'si sadece Aksaray'da."
‘Biz hala yeni bitkileri Tuz Gölü ve çevresinde keşfedebiliyoruz’
Doç. Dr. Tekşen ise bölgenin birçok noktasının endemik türlere hayat verdiğini vurgulayarak, "Ayrıca bu alanlarımız koruma statüsünde de öncelikli. Birçok araştırmacı tarafından farklı araştırmalar yapılmış olmasına rağmen biz hala yeni bitkileri Tuz Gölü ve çevresinde keşfedebiliyoruz" dedi.
Asıl amaçlarının, alanın zaman içinde sürekli kendini yenilediğini kanıtlayabilmek olduğunu anlatan Tekşen, "Bitkilerimiz ekstrem koşullarda kendilerini değiştirmek zorunda hissediyor. Bunlar tabii ki zaman içerisinde gerçekleşen olaylar. Yeni türlerimiz için de çalışmalarımız yolda. O bitkilerimizin üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor" ifadelerini kullandı.