Koronavirüs salgınının ne zaman biteceği belirsizliğini korurken, pek çok ülke gibi Türkiye’de de kısıtlamalar uygulanmaya devam ediyor. Okullar yüzyüze eğitim yapmıyor, restoran ve kafeler sınırlı hizmet veriyor, alkollü işletmeler tamamen kapalı… Kısacası toplumsal yaşam pek çok açıdan sınırlandırılmış durumda. Bunun çeşitli iş kolları üzerindeki etkisi son derece büyük. Okul servis şoförleri, bir yıla yakın bir süredir “aç olduklarını” söylüyor, Tekel bayileri “batmanın eşiğindeyiz” diyor, sokak satıcılarından köpek gezdirerek yaşamını kazananlara kadar pek çok kişi yarının kendileri için artan belirsizliğinden yakınıyor.
Köpek gezdirerek geçinen Özçelik: Pandemide gelirim yüzde 70 düştü
İstanbul Anadolu yakasında köpek gezdirerek geçimini sağlayan 55 yaşındaki Cengiz Özçelik, “2020 çok kötü geçti. Uzun yıllardır köpek gezdiriyorum. Ancak pandemi başladığından bu yana büyük sıkıntılar yaşıyorum. Birkaç yabancı müşterim pandeminin başından yurtdışına döndü, bazıları da evden çalıştığı için köpeklerini kendileri gezdirmeye yöneldi. Gelirim yüzde 60-70 oranında düştü. Umarım bu sıkıntılı dönem bir an önce biter. Dayanacak gücümüz kalmadı” diyor.
‘Ne devletten ne belediyeden destek geldi’
Özçelik, işlerin durgunluğuna hayat pahalılığın da eşlik ettiğine vurgu yaparak “Çocuklarımız var. Her şey çok pahalandı. Haftalık temel yiyecek içecek alışverişi için girdiğimiz marketten 300-400 liradan aşağıya çıkamıyoruz. Emekliyim ama ödemekte olduğum kredilerden ötürü maaşım kredilere gidiyor. Devlete kredi, belediyelere de yardım için başvurdum. Hiçbir sonuç çıkmadı ” diye anlatıyor.
Kestaneci Serhat Ö.: Bize destek yok, ne kazanırsak onu yiyoruz
Sokak satıcılarında da durum farksız. Mecidiyeköy’de kestane satarak geçimini sağlayan Serhat Ö. ise yaşadığı süreci şöyle aktarıyor:
“Ben 7-8 yıldır buradayım. Kış aylarında kestane, yazın ise mısır satıyorum. Koronavirüs önlemleri bizim işimizi doğrudan etkiledi. Ancak bize destek de yok, ne çalışırsak günü kurtarmak için. Ne kazanırsak onu yiyoruz. Sokağa çıkma yasaklarında da yokuz. Koronavirüs olmadan önceki kazancımızın yüzde 20’sini bile kazanamıyoruz, bizim geçim kaynağımız bu. Evde, elde ne varsa onu yiyoruz.”
Okul servisi şoförü: Arabalar durduğu yerde yıllık 10 bin lira masraf çıkarıyor
Tedbirler sebebiyle hala yüzyüze eğitime başlamayan okullar, okul servisi şoförlerini de ekmeksiz bıraktı. Sputnik’e konuşan, yaklaşık 30 senedir okul servisi şoförlüğü yapan Hüseyin Karabal“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3 ay boyunca 1000’er lira vereceğini söyledi. Bunu nasıl alacağımızı da bilmiyoruz, açıklama bekliyoruz ama bizim araçlarımızın sadece durduğu yerde yıllık yaklaşık 10 bin lira gideri var. Bir yıldır çalışmıyoruz. Bu açıklanan destek arabanın giderini bile karşılamaz” dedi.
‘Yapılan bin liralık yardım sembolik, hiç yapılmasaydı daha iyiydi’
Karabal yapılacağı açıklanan bin liralık desteğin ‘sembolik’ olduğunu vurgulayarak “Biz aslında devletten daha çok giderlerimizin karşılanmasını isterdik. Mesela, önümüzdeki ay motorlu taşıtlar vergisi var, en azından bunun alınmamasını isterdik. Muayene ücretlerinde, sigorta primlerinde, vergilerde bir indirim ya da alınmamasını bekliyorduk ama bin lira gibi sembolik bir yardım geldi. Bu yardımla hiçbir şey olmaz. Yardım adı altında verilen bu parayı hiç vermeselerdi daha iyiydi. Bu 3 bin lirayla insanların bu işe devam etmeleri çok zor. İnsanlar en sonunda işi bırakacaklar” şeklinde anlattı ve ekledi:
‘Bu şekilde giderse köyü olan köyüne gidecek, şehirde kalanlar taş yiyecek’
“Önümüzü göremiyoruz, bu süreç bu şekilde devam ederse ben de bilmiyorum nasıl geçineceğimizi. Devlet göremiyor ki önünü, insanlar görsün. Devlet de zor durumda, insanlar da. Böyle giderse köyü olan köyüne gidecek, şehirde kalanlar taş yiyecek, yapacak başka bir şey yok.”
Tekel bayii sahibi: ‘Tekel bayileri sadece alkol ve tütün satan yerler değil, mahalleli ekmeğini de oradan alabiliyor
Sokağa çıkma yasaklarına eklenen yasaklı saatlerde alkol satın alımını engelleyen ek tedbir, Tekel bayilerine darbe vurdu. Avcılar’da tekel bayisi olan Pınar Öztürk’e göre, tekel bayileri yalnızca alkol ve tütün satan işletmeler olmadığı için kapanmamalı:
“Tekel dediğimiz bayilerimizin aslında ana ruhsatları bakkal, market, kuruyemiş statüsünde olan esnaf grubudur. Ancak çeşitlilik katma amacıyla alkol ve tütün de satmak istiyorsa Tarım ve Orman Bakanlığı’na müracaat edip TAPDK ruhsatlarını alırlar, yani ek ruhsatlarını alırlar. Bunu ayırt etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Bugün siz bir mahalle esnafına gittiğiniz zaman ekmeğinizden tutun da gazetenize kadar yüzlerce çeşidinizi bir tüketici olarak alabiliyorsunuz.”
‘Türkiye’de saat akşam 8 olduğu anda dükkanınızı kapamak zorundasınız’
Tekel bayilerinin aldıkları alkol ruhsatları sebebiyle baskıya maruz kaldığını anlatan Öztürk “Avrupa’da da bu tür uygulamaların olduğu söyleniyor. Ama Avrupa’daki uygulamalar bu şekilde değil. Almanya’daki bizden daha ağırlıklı alkol ve tütün ürünleri satan yerler hafta içi saat 10’a kadar satışlarını yapabiliyorlar, bu saatten sonra alkol satışı yasak. Fakat esnafın dükkanlarını kapatmıyorlar. Ama Türkiye’de akşam 8 olduğu anda dükkanınızı kapatmak zorundasınız” diye anlattı.
‘Müşterilerimiz kapanış saatine yetişemiyor, böyle giderse batacağız’
Öztürk “En büyük problemlerden bir tanesi de büyük şehirlerde tüketicimiz, müşterilerimiz kapanış saatine yetişemiyor. Yine altını çizmek istiyorum bunun; alkol almak zorunda değil. Gelip buradan suyunu, sütünü, ekmeğini almak istiyor, fakat yetişemiyor. Bu büyük bir sıkıntı. İstanbul trafiği saat 9 civarlarında kırmızıyı bırakın, bordo oluyor. Bu süreç bu şekilde devam ederse, tekel sahiplerinin eğer kendi maddi güçleri yoksa birçok esnaf grubumuz batacak. Bu aşikar bir durum. Saat 8’de kapanma uygulaması özellikle büyük şehirlerde çok erken bir saat, bir de baskı altındayız” diye ekledi.
Sağlık turizmi acentası sahibi Bulut: Bakanlığın verilerine güvensizlik sektörümüzü etkiledi
Vakaların artış göstermesiyle, koronovirüs önlemlerini tüm dünya artırdı. Bundan olumsuz etkilenen bir diğer sektör ise turizm oldu. Sağlık turizmi alanında 3 senedir Türkiye’ye 4 kıtadan hasta getiren Tolan Health’ın sahibi Murat Bulut, pandeminin en çok vurduğu sektörlerden birinin sağlık turizmi olduğuna işaret etti.
Bulut “Avrupa destinasyonu tamamen kapalı. Haziran-Ekim arası klinik bazda çalışanlarda bir hareketlilik oldu ama acentaların çok minimal işleri oldu. Yaptığımız işler geriye dönük zararımızı kapatamadı. Eylül ayında koronavirüs vakalarının tekrar artmasıyla birlikte, birçok ülkenin Türkiye’ye karşı uçuşları kapatması, Sağlık Bakanlığı’nın verdiği verilere güvensizlikten de kaynaklı Türkiye’ye karşı çok ciddi sübvansiyonlar, baskılar oldu. Bu durum da bizim işlerimizi oldukça negatif yönde etkiledi” dedi.
‘Şirkette küçültmeye gitmek zorunda kaldım, artık sadece tek personelim var’
Bulut, sağlık turizmi acentalarının finansal yükünün çok fazla olduğunu söyleyerek bu sürecin devam etmesi halinde birçok acentanın daha fazla dayanamayacağını dile getirdi.
Hiçbir desteğin olmadığını fakat çalışamadıkları süre boyunca giderlerinin devam ettiğini söyleyen Bulut “Acentalar finansman anlamında çok kolay yönetilebilen şirketler değil. Teknik altyapıları gereği bağlı oldukları kurumlarda belli teknik şartlar gerektiriyor. Bu da tabii, bizim üstümüzde ciddi bir iş yükü, finansal yük haline geliyor. Ne kadar dayanabiliriz? Bunu şirketleri kendi finansman durumuna bağlı olarak söylüyorum ki çok da fazla dayanmayacaktır. Herhangi bir desteğe tabi olmadığımız için, sadece kısa çalışma ödeneğinden yararlanabiliyoruz. Bu da bir çözüm değil. Mart ayından itibaren 5 ay şirketimi kapadım. Küçültmeye gitmek zorunda kaldım. 6 personelim vardı, artık sadece tek personel çalıştırabiliyorum. Sadece kredisel destekler vardı, bunu da kullanmak istemedik, kredi borçlanmak demek” dedi.
‘İnsanları borçlandırmak çözüm değil’
Bulut “Şirketlere finansal hibelerin olması gerekiyor. Çok cüzi miktarlardaki destekler insanların dişinin kavuğunu bile doldurmuyor bugün. İnsanları borçlandırmak çözüm değildir, insanların önünü açmanız gerekir. Ya destek verirsiniz ya da sektörü hareketlendirecek başka vasıflar bulmanız gerekir. Sağlık turizmini profesyonel bir şekilde yapan acentalar, kayıt olmuş hastaneler ve kliniklerin turizm sektöründeki gelir paydası diğer turizm konseptlerine göre daha yüksek. Turizm içerisinde bir yan kol olmamıza rağmen çok daha yüksek karlılıklarla Türkiye’ye döviz girdisi sağlayan bir alanız” diyerek ekledi:
‘Bu sektör gelecekte Türkiye’nin en önemli sektörlerinden olacak’
“Ancak bizim sadece pandemiden değil sektörel bazda da problemlerimiz var. Türkiye’de denetim olmadığı için sektörün yüzde 98’i ‘çantacı’ diye tabir ettiğimiz, bu işi profesyonel olarak yapmayan ve bu sebeple de ciddi bir vergi kaçağına sebep olanlar. Ama bu sorunları kimlerle konuşacağımızı bile bilmiyoruz. Biz dernekleşmeye ve sorunlarımızı anlatmaya çalışacağız. Çünkü bu sektör Türkiye’nin gelecekte en önemli sektörlerinden biri olacak.”
‘Pandemi sonrasında da iş yükümüz artmaya devam edecek’
Koronavirüs önlemleri bazı sektörleri gelirsiz bırakırken bazılarının ise çalışma koşullarına etki ediyor. Pandemi sebebiyle iş yükleri fazlasıyla artan mesleklerden biri ise doktorluk. Ankara Medicana International'da Genel Cerrahi Uzmanı ve Organ Nakil Bölümü Başkanı olan Dr. Ulaş Sözener pandemi döneminin ardından da işlerinin zor olmaya devam edeceğini söyledi ve devam etti:
“Birçok kişi sağlık sorunlarını pandemiden ötürü ertelemek zorunda kaldı. Bir dalga gibi birkaç ay bu sürecektir. Ama umudumuz bu sürecin sağlık hizmetlerini akılcı kullanmanın yolunu açması. Her dönem olması gereken elleri yıkamak, yıkanmak, sosyal mesafeye devam etmek, hapşırırken ağzını kapamak gibi şeyleri bu süreçte zorunluluktan öğrendik. Özellikle gençler bu dönemde öğrendiklerini uzun zaman unutmayacaklardır. Artmış hijyen artmış sorumluluk olarak geri dönmesini umuyorum bu sürecin.”
‘Pandemi koşullarının getirdiği dijitalleşme doktorluğa kadar girdi’
Pandeminin işlerinin işleyişine de etki ettiğini söyleyen Dr. Sözener “Hayatımızda bundan bir yıl önce hiç olmayan dijital iş yapma, uzaktan iş yapma işi benim mesleğime kadar girdi. Ben de bir genel cerrahi uzmanı olarak birkaç kez uzaktan hasta muayene etmek zorunda kaldım. Mesela biz eskiden de telefonla çok hasta bakmak zorunda kalır ve bunu hiç istemezdik. Hasta telefonla arar, ‘şikayetim var’ derdi. Mesela artık bakanlık bizim hastanın bütün tetkiklerine ulaşabileceğimiz bir dijital altyapı sunmaya başladı. Hastayı ve yapılmakta olan tetkikleri bile görebiliyorum oradan. Böyle büyük teknolojik gelişmeler genellikle büyük felaketler, savaşlar sonrası olur. Çağımızın bu felaketi de birtakım büyük teknolojik değişimlere yol açacaktır” ifadelerini kullandı.