EKSEN

'Hesabını Trump'a göre yapan Körfez, Biden için yeniden pozisyon alıyor'

Ramazan Bursa'ya göre Körfez hesabını 2. Trump dönemine göre yaptığı için Biden'a göre yeniden pozisyon alıyor, en tedirgin Suudi veliaht prens Salman. Biden'ın Trump'ın kıskacı daralttığı İran'la nükleer anlaşmaya hemen dönmeyip haziranda İran seçimini bekleyeceğini belirten Bursa, Yemen'de dengeleri Suudi-BAE kapışmasının belirleyeceği görüşünde.
Sitede oku

ABD'de 3 Kasım başkanlık seçiminin tozu dumanı devam ederken, Donald Trump Ortadoğu'dan Afganistan'a uzanan Amerikanın 'savaş coğrafyasında' tartışmalı hamleler yapıyor. Biden'ın 'seçilmiş-başkan' olarak anıldığı bir dönemde 'topal ördek' konumundaki Trump, Afganistan ve Irak'ta asker sayılarını 2500'e çekme kararı eşliğinde İran'a karşı kılıçları biliyor. Tahran'a yeni yaptırımlar açıklanırken, Dışişleri Bakanı Pompeo İsrail, Katar, Suudi Arabistan ve BAE'yi içeren turunda kıskacın daraltılacağı mesajı verdi.

İktidar devrine iki aylık bir süre kalmış görünürken gelen bu hamleler İran'la nükleer anlaşmaya dönmekten söz etmiş Biden düşünüldüğünde dikkat çekiyor. Bu koşullarda Pompeo'nun ziyaret edeceği Riyad'dan 'İran'ın nükleer silahı olursa biz de nükleer silah ediniriz' resti geldi.

Bölgede İran'la bağlantılı sunulan Yemen savaşında da karmaşık bir resim var. Biden'ın Yemen savaşını bitirmek istediği belirtilirken, Trump yönetiminin Yemenli Husileri 'terörist' ilan edeceği haberleri geliyor.

ABD'deki iktidar kapışması ve Biden'la başlayacak gibi görünen yeni dönemin Körfez'deki sancılarını gazeteci ve yazar Ramazan Bursa ile konuştuk.

‘Muhammed Bin Salman iktidara nasıl geldiyse öyle gitmekten tedirgin’

Ramazan Bursa, Körfez'in son dört yılda Trump'a çok yakın çalıştığını anımsatırken, hesapların ikinci dönem için seçimi kazanması üzerine yapıldığını belirtti. ABD'de yargıya kalması halinde bile Trump'ın şansının az olduğundan hareketle Körfez'de yeniden Biden'u uygun pozisyon alınmaya başlandığını belirten Bursa, en tedirgin olan ülkenin ise Suudi Arabistan olduğunu vurguladı. Bursa'ya göre Biden'ın ve Demokratların, daha liberal seçenek olan Prens Ahmet'i tercih etmesi olasılığından hareketle Prens Salman, veliaht koltuğuna geçmesini sağlamış türden bir darbe bekliyor:

'Trump yönetimi, Husileri terör örgütü ilan etmeye hazırlanıyor'

“Körfez, son 4 yılda Trump’a çok yakın çalıştı. Trump, Suudi Arabistan’a gitti. Meşhur küre üzerinde adeta Ortadoğu’yu beraber şekillendireceğiz yemini yaptılar. Körfez’de ve bazı Kuzey Afrika ülkeleri Mısır gibi, Trump’ın ikinci dönemde de kazanacağını öngörüyordu. Koronaya kadar Trump’ın biraz da ekonomi politikasında başarılı olduğu konuşuluyordu, anketler de bunu gösteriyordu. Körfez ülkeleri, Ortadoğu’daki politikalarını bilhassa İran ile ilişkilerini Trump’ın ikinci dönemi de kazanacağı varsayımı üzerine şekillendirmişti. Amerika’da bir seçim yapıldı, Biden kazandı. Netleşmemiş olsa da alınan oya bakıldığında açık ara önde gözüküyor. Mahkemeye götürse de Trump’ın bir sonuç alamayacağı, genel kanaat bu şekilde. Biden 20 Ocak’ta koltuğa oturacak. Körfez ülkeleri şimdi yeniden politikalarını güncelliyorlar hem Biden Demokratlara göre hem de Biden’ın seçilmesi küreselcilerin galip gelmesi anlamına geliyor, böyle bir okuma var, bu çerçevede politikalarını yeniden şekillendiriyorlar. En çok da tedirgin olan ülke Suudi Arabistan, veliaht Prens Muhammed Bin Salman. Zira daha evvelki Veliaht Prens Muhammed bin Nayif hem CIA’ye yakın bir isimdi. Uzun dönem İçişleri Bakanlığı yapmış, hanedan içerisinde güçlü, Demokratlara, küreselcilere yakın bir isim. Muhammed Bin Salman nasıl ki bir saray darbesiyle Nayif’i devre dışı bırakıp o koltuğa oturduysa kendisinin de benzer bir durum yaşayacağı düşünülüyor. Ama Bin Nayif mi gelir yoksa mevcut kralın en küçük kardeşi Prens Ahmed mi gelir? Çünkü Prens Ahmed uzun süre Londra’da yaşıyordu, oradan Suud’a gelmişti. İngiltere çok prens tutuklamıştı. Tutuklanma endişesi vardı. İngiltere’nin garantisiyle Suud’a dönmüştü. Yurt dışındaki muhalifler de Prens Ahmed’in kral olmasını istiyorlar. Daha liberal bir isim ve daha Demokratların çizgisine yakın bir politik zihniyete sahip. Dolayısıyla Biden, Suud’da Kral Selman sonrası Prens Ahmed’i görmek isteyebilir. Bu çerçevede Muhammed Bin Salman’ın tedirgin olduğunu söyleyebiliriz."

'Körfez'de belirleyici olan BAE Salman'dan memnun değil'

Körfez dengelerinde Suudi Arabistan önce çıksa da asıl belirleyici gücün giderek BAE olduğu görüşünü dile getiren Bursa, Körfez medyasının da BAE veliaht prensinin Salman'dan duyduğu memnuniyetsizlik üzerine yazdığını aktardı:

"Her ne kadar Mekke ve Medine’nin Suud toprağı olması münasebetiyle Körfez’deki işleri domine eden, belirleyen ana güç unsuru Suudi Arabistan gözüküyor olsa bile yine Körfez İşbirliği Teşkilatı’ndaki ağırlık sahibi, yine İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ana yüklenici ülke görünüyor olsa bile aslında enteresan bir pozisyonu olan bir ülke var. O da Birleşik Arap Emirlikleri. BAE’nin Körfez’de daha belirleyici rolü olduğunu söyleyebiliriz. Körfez medyasını takip ettiğimizde Veliaht Prens Muhammed bin Zaid’in, Bin Salman’ı yönlendirici etkiye sahip olduğunu; hatta Muhammed Bin Salman’ın yaptığı tüm faaliyetlerin Muhammed bin Zaid’in yönlendirmesiyle yaptığı Körfez’de yaygın şekilde konuşuluyor. Geçen gün bir rapor yayınlandı. Muhammed bin Zaid’in Muhammed Bin Salman’ı dinlettiği dolayısıyla Salman’ın aslında çok başarılı olmadığı, Batı çizgisinden saptığına dair bir rapor hazırladığına dair bir haber çıktı Körfez medyasında. Muhammed bin Zaid’in de Muhammed Bin Salman’dan memnun olmadığını söyleyebiliriz.”

'Biden nükleer anlaşmaya hemen dönmez, İran seçimlerinin sonuçları beklenir'

Biden'ın seçim kampanyasında nükleer anlaşmaya geri dönmeyi taahhüt ettiğini, Demokratların da bu anlaşmayı başarılı bulduklarını söyleyen Ramazan Bursa, ancak 20 Ocak'ta yemin ederse Biden'ın hızlı hareket etmeyeceğini belirtti. Bunda İran'da 2021 Haziran'ındaki cumhurbaşkanılığı seçiminin sonucunun beklenmesinin etkili olacağını vurgulayan Bursa, Tahran'da ABD'ye olan güvensizliklere de dikkat çekti. İran'ın halkının 2015 tarihli anlaşmadan umduğunu bulamadığını anımsatan Bursa, yeniden masaya oturulup oturulmayacağını asıl belirleyecek olanın da dış politika çerçevesini asıl çizen dini lider Hamaney olacağının altını çizdi. Bursa Körfez'in Hamaney'in anlaşmanın yeniden geçerli kılınması olasılığından tedirgin olduğunu ekledi:

İran Dışişleri Bakanı Zarif: ABD, yaptırımları kaldırırsa taahhütlerimize dönmeye hazırız

“Karışık ama nükleer anlaşmadan Amerika’nın çekilmesiyle Yemen savaşının Amerika tarafından desteklenmesi belki birbirinden farklı değerlendirilmesi gereken iki mevzu. Biden seçim kampanyasında nükleer anlaşmaya geri döneceğini taahhüt etti. Demokratlar nükleer anlaşmayı başarılı bir anlaşma ve İran’ın nükleer silahlara ulaşmasının önünde büyük bir engel olarak görüyor. Obama da savundu. Obama da Biden’a verdiği kampanya döneminde çalışmalarında bunu söyledi, Biden kendisi söyledi, yardımcısı söyledi. Dolayısıyla Amerika’nın Biden koltuğa oturduktan sonra belli bir dönem sonra bence bu gibi konular ilk 6 ayda gündeme gelmeyecektir. 20 Ocak’ta Biden koltuğa oturacak ama 20 Ocak’ta İran da bir seçim haline giriyor. Haziranda seçim var. Ruhani ikinci dönemini bitiriyor, yeniden aday olması mümkün değil. Nükleer anlaşmada 2015’te imzalandığında büyük bir umut vadedilmişti İran halkına. İran halkına inanılmaz bir refaha kavuşacağını düşünüyordu kısa sürede. O dönem İran’da gazetecilik yapıyordum. İnanılmaz kutlamalar yapılmıştı. Ertesi gün Cevad Zarif, anlaşmayı imzalayıp Tahran’a döndüğünde havaalanında bir kahraman gibi karşılanmıştı. Bu nükleer anlaşma çerçevesinde İran halkı inanılmaz derecede bir hayal kırıklığı yaşamış durumda. Bundan dolayı da hem Ruhani’nin şahsının halk üzerindeki etkisi hem reformist kanadın etkisi kırıldı. Yapılacak seçimde reformistler mi muhafazakarlar mı kazanacak? Hangi aday kazanacak bu önemli, şu anda ortada bir aday üzerinden konuşmak mümkün değil. İran dış politikasının ana belirleyicisi rehberlik makamıdır, Ayetullah Hamaney’dir. Çünkü İran anayasasına göre dış politikanın ana çerçevesi rehberlik makamı belirler. Gelen hükümetler o ana çerçevenin içerisinde ne yapmak istiyorsa onu yapar. Hamaney daha önceki açıklamalarında Amerika ile yeniden müzakere masasına oturulmayacağının altını çizdi. Hamaney tekrar müzakere masasına nasıl ikna edilir. Amerika hangi tavizleri verirse ikna edebilir? Gelecek hükümet böyle bir şeye sıcak bakacak mı meseleleri ancak İran seçimi yapıldıktan sonra netleşir. Onun için Biden’ın ilk 6 ayda İran seçimi gerçekleşene kadar nükleer anlaşma konusunda adım atma veya bu konuda ciddi bir girişimde bulunacağını tahmin etmiyorum. Biden ısrarla nükleer anlaşmaya döneceğini söylediği için ve İran’da hükümete bir reformist bir muhafazakar isim mi geleceği belirsizliğini koruduğu için ve Hamaney müzakereye onay verir mi bu da belirsizliğini koruduğu için Körfez, İran ile ilişkilerde tedirgin. İran onay verirse ve Biden da nükleer anlaşmaya geri dönerse o zaman Körfez ülkeleri, Trump’ın İran politikası çizgisine düşer ki bu Körfez-Amerika ilişkilerinin gerilmesi anlamına gelir. Onun için Körfez, Amerika’nın İran politikası ve İran’ın buna vereceği cevap çerçevesinde bir tedirginlik yaşıyor.”

‘Biden'ın Yemen'de Suudilerin mi BAE'nin mi politikalarını destekleyeceğine göre değişir'

Yine Trump'ın gider ayak Yemen'deki Husileri 'terörist' olarak tanıyacağı, Biden'ın ise başkan yardımcılığını yürüttüğü Obama döneminde başlatılmış olan Yemen savaşını bitirmek istediği iddia edilirken, Ramazan Bursa, bu ülkede Suudiler ile BAE arasındaki gerilime dikkat çekti. BAE'nin Yemen'in kuzey ve güney olarak bölünmesini istediğini ve Suudilerle büyük gerilimler yaşandığını anımsatırken, belirleyici olanın Biden'ın Suudilerin mi BAE'nin mi politikalarını benimseyeceği olduğu görüşünde. Bursa aynı zamanda normalleşme sürecindeki İsrail ile BAE'nin 'barış demiryolu' diye anılan projesinin de Bab el-Mendeb boğazının stratejik önemini etkileyeceğini ekledi:

Lavrov: Biden yönetiminden Rusya konusunda çarpıcı bir değişiklik beklemiyoruz

“Her ne kadar Arap koalisyonu içerisinde BAE ve Suudi Arabistan beraber hareket ediyor olsalar bile sahada çatıştıklarını biliyoruz. Aden’de Suudi Arabistan Mansur Hadi’yi desteklerken, BAE’nin desteklemiş olduğu Yemen Güney Geçiş Konseyi’nin askeri kanadı, Mansur Hadi güçleriyle çatıştı geçen yıl. Sahada çok uyumlu olduklarını söyleyemeyiz. Her iki ülkenin de Yemen politikasının farklı olduğunu görüyoruz. Birisi 90’ların başında Güney ile Kuzey Yemen birleşmeden önceki döneme dönülmesini istiyor BAE. Güney ve kuzeyin iki ayrı devlet olmasını istiyor. Kuzey Yemen’in Suud’un, güneyin de kendi kontrolünde olmasını istiyor. Suudi Arabistan ise Yemen’in bütünlüğünün bozulmasını istemiyor. Diğer taraftan Yemen, Babül Mendep yani Süveyş Kanalı ve denizin giriş noktası Babül Mendep’in bir tarafını teşkil ediyor. Onun için de çok stratejik boğaz burası. Dünya gemi ticaretinin neredeyse yüzde 40’ının geçiş güzergahı burası. Onun için Amerika Birleşik Devletleri burada Amerikan, İsrail karşıtı bir iradenin hakim olmasını istemediğim için Yemen’de Suudi Arabistan ve BAE’ni destekledi ve silah verdi Obama da Trump da. Ama burada bir farklılık var. obama döneminde BAE’nin Yemen’i bölme projesi bu kadar açık ve net değildi. BAE, Obama döneminde Sokotra adasına çıkıp orayı işgal etmemişti. Yine Obama döneminde Aden ve civarında Islah Partisi’nin önde gelen isimlerini, kanaat önderlerini suikastla öldürmemişti. Son 2 yıl 30 civarında ismi BAE, suikastla öldürdü. Dolayısıyla Biden, Yemen politikasında Suudi Arabistan’ı bütün bir Yemen politikasını mı yoksa BAE’nin bölünmüş Yemen politikasını mı desteleyecek ayrı bir belirsizlik. İsrail’in bundan bir yıldan fazla bir vakit önce Ulaştırma Bakanı Yisrael Katz, BAE’ye gitti ve yeni bir projeden bahsetti. Bu projenin ismi barış demiryolu. Hayfa limanından Dubai limanına kadar uzanan bir demiryolu. Bunun da iki tane lojistik yolu var, biri Ürdün diğeri Suudi Arabistan’a uzanıyor. Dolayısıyla Asya’dan Avrupa’ya yapılacak gemi ticareti eğer bu demiryolu tamamlanırsa şöyle olacak. Dubai’de gemilerle yüklenecek, buradan demiryoluyla Hayfa’ya, oradan tekrar gemilere yüklenip Avrupa’ya ulaştırılacak. Bu proje hayata geçirilirse Babül Mendeb’in de var olan stratejik öneminde bir kırılma yaşanacak. Bunun da ülkelerin Yemen politikasında belirleyici bir etki yapacağı kanaatindeyim.”

Yorum yaz