AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, gazeteci Cüneyt Özdemir'in YouTube kanalına konuk oldu.
Burada yapılmak istenen sosyal medya düzenlemesi hakkında konuşan Ünal'a Özdemir, "Diğerlerini anladım da, Netflix niye araya sıkıştı? Özellikle bir araya gündeme gelen eşcinsellik meselesi mi?" diye sordu. Buna "Netflix araya sıkışmadı" diye karşılık veren Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerinin yanlış yorumlandığını belirterek şunları kaydetti:
- "Cumhurbaşkanımızın konuşmasının bağlamına baktığımızda şöyle bir durum söz konusu. Bu arada yayındayız değil mi? Sosyal ve dijital ağların var oluşuna ya da bunların varlığına bir karşı olma ifade etmiyor. Dikkat ederseniz orada diyor ki, 'Buraların bir düzen altına alınması ve buralardaki ahlâksızlığa çözüm bulmak gerektiğini' söylüyor. Geçen Milli Eğitim Bakanlığı da meseleyi ele aldı.
- YouTube'de bir kanal açıldı. Bir anda 500 bin takipçiye ulaştı. Bu kanalda 14-15 yaşındaki çocukların cinsel deneyimlerinin paylaşıldığı bir kanal açıldı. Bu bizim onaylayabileceğimiz bir şey olabilir mi? Cumhurbaşkanımız YouTube'un kendisine karşı olduğunu ifade etmedi, orada ortaya çıkacak ve düzenlenmemesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hassasiyetinin dikkate alınamaması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlara değindi."
Ünal, Özdemir'in bu açıklamalarının devamında yönelttiği "Türkiye'de eşcinsellik yasaklandı mı acaba? Bu çok gündeme gelmeye başladı" sorusuna ise Netflix'te yayınlanan AŞK 101 dizisine ve Osman karakterine değinerek yanıt verdi. Ünal, şunları söyledi:
- "Şimdi tabii Twitter'dan başlayıp YouTube ve Netflix dediğimizde, Netflix'ten LGBTİ'ye geldik. LGBTİ ile ilgili, yani burada birçok şey söylenebilir. Ama hiçbir şekilde biz hukuki olarak her bir bireyin vatandaş olmasından kaynaklanan hakları vardır. Burada eşcinsellik üzerinden ya da LGBTİ üzerinden meselenin tartışılmasını doğru bulmuyorum.
- Şöyle bir şey oldu geçtiğimiz günlerde Netflix bir dizi istedi, dizinin senaryosu hazırlandı. Dizi bir eşcinsel hikayesiydi ve orada Osman isminde bir eşcinsel üzerinden yerli yapım firmasına bir dizi yapım teklifi verdi. Bu normal bir şey diyebilirsiniz. Ama Almanya'da, Fransa'da Hollanda'da ya da ABD'de, bir eşcinsel kendi özel hayatını yaşar. Ama gazete almaya gittiğinde eğer yanında çocuk edindiği ya da kendi çocuğu da olabilir, gazete bayisine gittiğinde bir porno dergisinin poşet içinde satılmamasına tepki gösterir.
'Kaçınılmaz olarak bir kültürel tartışmayı gündeme getirirsiniz'
- Onun eşcinsel kimliği başka bir şeydir, kamu ahlakına uyması başka bir şeydir. Şimdi bu ülkede pankart açılıp, bu ülkenin bütün değerlerine, inançlarına karşı bir mücadele biçimine eğer eşcinsel veya başka eğilimlere dönüştürürseniz, LGBTİ'yi bir siyasi parti gibi, siyasal bir retorik ve dil üzerinden konuşan bir yapıya dönüştürürseniz kaçınılmaz olarak bir ahlak ve kültürel tartışmayıgündeme getirirsiniz."
Özdemir, Ünal'ın bu değerlendirmelerinin ardından "Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10-15 yıl önce 'Onlar da Türkiye vatandaşı' demişti. Ayrıca cinsel kimliğini saklamayan çok ünlü isimlerin Külliye'de ağırlandığını gördük. Orada bir şey olmuyor da, Netflix'te olunca mı sorun yaratıyor bu durum?" diye sordu. Ünal ise şu değerlendirmeyi yaptı:
- "Burada homofobik bir yaklaşımla sorunu görmezden gelerek, sorunu çözmek yerine sorunun üstünü örten bir yaklaşımı konuşmuyoruz. Tam tersine bunun bir siyasal meydan okumaya dönüşmesi temel sorun. Burada konuştuğumuz şey LGBTİ değil, eşcinsellik değil, trans bireylerin sorunları değil. Burada konuştuğumuz şey LGBTİ üzerinden, eşcinsellik tartışmaları üzerinden bir siyasal meydan okumaya dönüştürülmesi ve kişiselleştirilmesi."
'İyi niyetli bulmayız'
Bu noktada Özdemir, araya girdi ve "Netflix böyle bir meydan okuma için mi sipariş veriyor mesela, Türkiye'ye veya Türk genel ahlak anlayışına karşı?" sorusunu yöneltti. Ünal'ın buna yanıtı da şöyle oldu:
- "Bunu Netflix üzerinden konuşmadım. Yani burada meselenin siyasallaştırılması, mitinglerde açılan pankartlarda kullanılan dil. Netflix ya da bir başka platform, bir topluma dönük bir sorun alanını bir operasyon aparatına dönüştürme çabasına girerse bunu iyi niyetli bulmayız."