GÖRÜŞ

New York’ta yaşayan Türk yatırım danışmanı anlattı: ABD’de sağlık sistemi ne durumda?

New York'ta kazılan toplu mezarlar ve sağlık sigortası olmadığı için koronavirüs sebebiyle ölenlerin haberleriyle hafızalara kazınan ABD’deki koronavirüs salgın süreci nasıl ilerliyor? Ülkedeki sağlık sistemi ne durumda? New York’ta yaşayan Türk yatırım danışmanı Turgan Zülfikar, Sputnik’e anlattı.
Sitede oku

Yeni tip koronavirüs Kovid-19'un merkezi haline gelen ve şimdiye kadar yaklaşık 40 bin kişinin hayatını kaybettiği ABD'nin salgınla mücadele süreci, New York'ta kazılan toplu mezarlar ve sağlık sigortası olmadığı için koronavirüs sebebiyle ölenlerin haberlere yansıyan hikayeleriyle hafızalara kazındı. ABD’den hem sosyal medya hem de uluslararası basın yoluyla gelen bu görüntüler, ülkedeki sağlık sisteminin nasıl işlediği ve daha da önemlisi nasıl ‘çöktüğü’ sorularını beraberinde getirdi. ABD’deki sağlık sistemini, New York’ta yaşayan Türk yatırım danışmanı Turgan Zülfikar, Sputnik’e anlattı. Zülfikar’a göre, ABD’nin sağlık modelinde çarpıklık olduğu ortada ancak sistemdeki bu çarpıklık dışarıdan algılandığından oldukça farklı: 

‘ABD’de küçük firma çalışanları ve serbest çalışanların çoğu sigorta firmalarının kucağına düşmüş durumda, açmazdalar’ 

“ABD’de şöyle bir ilginçlik var. Toplumun en düşük gelirli kesimi bu statülerini ibraz ve ispat ettikten sonra, her ne kadar hizmet kalitesi tartışmaya açık olsa da ‘medicaid’ denen federal sağlık şemsiyesi altına girerek ücretsiz sağlık hizmeti alabiliyorlar. Bu gruba, mahkumlar ve evsizlerde dahil. Toplumun en zengin kesiminin zaten özel sağlık sigortası satın alma noktasında hiçbir problemi yok. Büyük firmalarda tam zamanlı çalışanların da sağlık harcamaları kanunla güvence altında. Peki geriye kimler kalıyor? Küçük firmalarda çalışanlar, ya da serbest çalışanlar. İşte çarpıklık tam da bu gruplarla ilgili. Bu gruptakiler, sağlık sigorta primlerini kendi ceplerinden ödemek zorunda ancak bu bedel çok yüksek olduğu için pek çoğu düzenli vergi vermelerine rağmen sağlık sigortasına sahip olamıyor. En düşük gelir düzeyinde olmadığı için medicaid hizmetinden de faydalanamıyor. Yani ABD’de en diptekiler değil, söylediğim gruplar bir açmazla karşı karşıya ve sağlık sigortası firmalarının kucağına düşmüş durumda. Çözümsüzlük ise özel sağlık sigortası firmalarının çok güçlü olmaları ve lobiciliğe aktardığı büyük paralardan kaynaklanıyor.”

‘Ayağınız kırıldı, 3-4 gün hastanede kaldınız; faturası 15-20 bin dolardan aşağı olmaz’

Peki ABD’de sağlık sigortasız da hayat devam etmez mi? Zülfikar’a göre özel sağlık sigortasına gücü yetmeyenlerin herhangi bir tedavi sonrasında karşılarına gelen 15-20 bin dolarlık faturalarla baş etmeleri neredeyse imkansız ve sistem de tam bu noktada kilitleniyor. Zülfikar bu durumu “Elbette özel sağlık sigortasına sahip olmak zorunluluk değil ama ABD'de hastane hizmetleri ve ilaç ücretleri korkunç rakamlar tutuyor. Mesela ayağınız kırıldı, ambulans sizi hastaneye götürdü, 3-4 gün orada kaldınız. Oradan 15-20 bin dolardan aşağı bir faturayla kurtulmanız imkansız. Zaten ABD’nin çoğu bölgesinde en yüksek gelir sahipleri sıralamasında hastane yöneticilerinin olması, hastanelerin nasıl kar odaklı çalıştıklarını özetliyor” diye anlatıyor. 

‘ABD’deki tıp fakülteleri en yüksek ücretli eğitim kurumları, doktorlar ise ülkenin en güçlü lobicilerinden’ 

Zülfikar’a göre yukarıda anlattıkları, sistemin çarpıklığının yalnızca bir boyutu. New York’ta yaşayan ve uzun yıllardır orada yatırım danışmanı olarak çalışan Turgan Zülfikar, ABD’nin sağlık modelindeki sorunun kökenine şu sözlerle iniyor: 

“ABD’de tıp fakülteleri ve hemşire yetiştiren okullar ücretsiz değil; tersine en yüksek ücretli okullar. Bu da öğrencilerin borçlanarak eğitim görmesi anlamına geliyor. Bir kişinin tıp fakültesinden mezun olup mesleğe başladığında 300 ila 500 bin dolar borcu oluyor. Aynı rakam, hemşire için ise 100 bin dolar civarında. Bu da sağlık çalışanlarının maaşlarına yansıyor. ABD’de bir doktorun hasta için ayıracağı zamanın bedeli diğer ülkelere göre çok yüksek. Bu çelişkinin de giderilmemesinin ardında yine lobicilik var. Doktorlar ABD’nin en güçlü lobicilerinden ve statükoyu korumak için seferber durumdalar. Aynı sağlık sigortası firmaları gibi bolca para döküp ABD’nin bu alandaki politikalarında belirleyici rol oynuyorlar.”

İlaç firmalarının tekelciliği: ‘Türkiye’de 10 Kenya’da 3 dolar olan ilaç ABD’de 100 dolar’

Sağlık sistemindeki çarpıklığın bir diğer ayağının da ilaç firmaları olduğuna işaret eden Zülfikar “İlaç firmalarının tekelciliği ve kartel uygulamaları da bunun diğer boyutu. ABD’de ilaç firmalarının en dinamik kadroları bilim adamları değil; yönetimdeki avukatlardır ki onlar patent yasalarını çok iyi bilerek bunları kendi menfaatlerine göre azami şekilde kullanır. Pazarda bir kaç firma olduğundan fiyatı rahatlıkla maksimize ederler. Mesela herhangi bir ilacı ele alın. ABD’de 100 dolar olan ilaç, Kanada’da 30, Türkiye’de 10, Kenya’da ise 3 dolardır. Hal böyle olunca ABD’de herkes özel sağlık sigortasına muhtaç hale geliyor” diye anlattı. 

‘Yine de sağlık sigortasız ve cebinde para olmadan ameliyat olmanın yolu var’

Ancak Zülfikar, Amerikan sağlık sistemindeki çarpıklığın finans sistemindeki çelişkiyle çözüme kavuşabileceğine de değiniyor:  

“Süreç şöyle işliyor. Hastaneler, tedavilerin hepsini yerine getirir ve hastaya kabarık bir fatura çıkarır. Mesela ameliyat olmuş, cebinde para olmayan, sağlık sigortasız ve elle tutulur mal varlığı olmayan bir hastayı ele alalım ve bu kişinin önüne 1.5 milyon dolar fatura çıktığını düşünelim. Bu durumda ne olacak? Hiç. O kişi böyle bir durumda ‘şahsi iflasını’ ilan edebilir. Böylece ödemediği borç sebebiyle (kredi kartı borçları dahil) hapse girmemiş olur. Bu yönüyle ABD’de süreç Türkiye, Rusya ve bir çok ülkeden farklıdır ve sistem bu noktada daha az acımasızdır.” 

Koronavirüs salgınında ABD süreci nasıl yönetti? 

Zülfikar ‘Beyaz Saray’da oturan radikal kapitalist başkan’ diye tarif ettiği Donald Trump’a rağmen ülkede ekonominin durdurulmasının önemli olduğuna işaret ederek “İlk birkaç gün Trump'ın borsalardaki düşüşü engellemeye odaklı ekonomiyi önceleyen tavrına rağmen, ekonomiyi stop ettirme önemli bir adımdı. Bu tüm ABD vatandaşlarına ödeme, küçük ve büyük ölçekli işletmelere para transferleri yapılmasını da kapsayan bir karar. Türkiye ve Rusya’dan ise henüz ekonomiyi durdurma adımı gelmedi. Bence bu önemli bir fark. Ayrıca başta New York, California ve Washington (Seattle) eyaletleri olmak üzere ABD'de veriler doğru şekilde derlenip şeffaf biçimde paylaşıldı. Doğru bir veri hem belirlenecek politikalara ışık tuttu, hem de halk rakamların büyüklüğünü görünce evde kalma çağrılarına karşı daha disiplinli davrandı. Yerel yetkililer ‘aşı bulunacak’ gibi laflar ederek umut vermek yerine gerçekleri aktardı. Yerel yöneticiler, gerçeği anlatmakta öncü rol üstlendiler” dedi ve şöyle devam etti:

“ABD’de gözlemlediğim kadarıyla genel anlamda akıllı stratejiler uygulansa da iki temel sorun da ön plana çıktı. Bunlardan ilki, ABD'nin sağlık hizmetleri konusunda eşgüdümlü çalışan bir model kurgulamamış olmasından kaynaklanan zafiyetler. İkincisi de 2001'de Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesi ile birlikte ABD'de hızla tüm fabrikaların kapanıp Çin’e taşınmış olmasından kaynaklanan zafiyet” dedi.

New York ve New Jersey’de ölümler neden fazlaydı?

Ölüm oranlarında tek başına pek çok Avrupa ülkesinden fazla koronavirüs ölümü gerçekleşen New York ve New Jersey eyaletlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı neden bu kadar yüksekti? Zülfikar bu durumu ise “Maalesef bu iki eyalette sayıları çok fazla olan huzurevleri, vakaların artışını hızlandıran bir faktör oldu. Maalesef virüs bir yaşlıya bulaşınca, orman yangını gibi hızla yayıldı” sözleriyle aktardı.

Yorum yaz