Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 18 Eylül'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülecek duruşma öncesi Birgün gazetesinden Hüseyin Şimşek'in sorularını yanıtladı.
Demirtaş'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
AİHM’de 18 Eylül tarihinde görülecek duruşma öncesinde özgürlüğünüzü talep eden bir sosyal medya kampanyası başlatıldı. Dünya listelerine ilk beşe giren bu kampanyada dört bir yandan birçok insanın desteğini aldınız. Bu kampanya hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de binlerce siyasi tutsağın hukuk dışı bir şekilde cezaevlerinde tutulduğunu sadece Türkiye toplumu değil, dünya kamuoyu da yakından biliyor. Otoriter AKP rejimi, başını deve kuşu gibi kuma gömerek hakikatlerden kaçmaya çalışsa da herkes Türkiye’deki faşizan yönetim anlayışının yarattığı zulümlerin farkındadır. Bu nedenle, benim adımı sembolleştirilen, bütün siyasi tutsakların özgürlüğünü isteyen kampanyalar, demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak ele alınmalıdır. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi gelişmeden siyasi tutsakların özgür olması da mümkün değildir. Bizim özgürlüğümüz ve kaderimiz, halkın özgürlüğüyle doğrudan bağlıdır. Siyasi tutsaklara özgürlük kampanyasına destek veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Bulundukları her yerde faşizmin geriletilmesi ve demokratik bir Türkiye için mücadelelerini yükseltmeye davet ediyorum.
'DÜNYADA BASKILARDAN BAĞIMSIZ ÇALIŞABİLEN HİÇBİR MAHKEME YOK'
Yaklaşan AİHM duruşmasını değerlendirir misiniz? Ne gibi bir karar çıkmasını bekliyorsunuz? İç hukuk ve iktidar bu karara “saygı” duyar mı?
Bir defa şunu açıkça belirtmemiz gerekir ki dünyada politik etkilerden ve baskılardan bağımsız çalışabilen hiçbir mahkeme yoktur. AİHM’in de özellikle son birkaç yıldır Avrupa’daki siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilenen kararlar verdiğini veya karar vermeyi geciktirdiğini görebiliyoruz. Avrupalı kurumların, mülteciler konusunda Türkiye ile iyi geçinebilmek için AB değerlerinden uzak, ilkesiz tutumlar içine girdiğini gözlemleyebiliyoruz. Her ne kadar AİHM bunlardan en az etkilenen kurum olsa da, hiç etkilenmediğini söylememek doğru olmaz.
Türkiye’de mahkemelerin AİHM ve AYM kararlarını tanımama gibi bir yetkileri yoktur. AKP iktidarının ise hesabına gelmeyen hiçbir yargı kararına saygı göstermediğini ve göstermeyeceğini geçmişteki pratiklerinden biliyoruz. Ancak bizim de hukuki ve siyasi mücadelemiz her koşulda devam edecektir. Yine AİHM’nin benimle ilgili vereceği karar, tutuklu yüzlerce siyasetçi için emsal olacaktır.
'GELECEĞİN 'DEMOKRATİK CUMHURİYETİ' HDP'SİZ İNŞA EDİLEMEZ'
HDP, önceki hafta Merkezi Örgütlenme Konferansını düzenledi. Kongre sürecine kadar çeşitli buluşmalar gerçekleştirilecek. Geride kalan konferansı ve buradaki katkıları ne şekilde yorumlarsınız?
'CHP KRİTİK KONUMDA'
AKP içerisindeki muhalif oluşum, sıcak siyasetin ilk gündem maddeleri arasında yer alıyor. Babacan yayımladığı son bildiride, 'ileri demokrasi' vurgusu yaptı. AKP kurucusunun bu değerlendirmelerini nasıl yorumluyorsunuz? AKP içerisinden çıkan oluşumların ileri demokrasi vaadi ne derece tutarlıdır?
Ancak yine de merkez sağda, otoriter faşizan AKP-MHP blokunun içinden liberal bir sağ çizginin çıkması, faşizmi geriletmek açısından önemli olabilir. HDP her halükârda demokrasi ve barış çizgisinde ısrarcı olacaktır. Burada kritik konumda olan CHP’dir. CHP, demokrasi bloğuna yüzeysel ve pragmatik yaklaşmaktan vazgeçerek açık, şeffaf ve ilkeli bir demokrasi blokunun parçası olmalıdır. Bunu geciktirir veya tedirgin yaklaşmaya devam ederse bundan faşizm kazançlı çıkacaktır.
'TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI İLK GÜN DE YANLIŞTI ŞİMDİ DE YANLIŞ'
Suriye’de barış koridoru ve güvenli bölge tartışmaları sürüyor. 'Fırat'ın doğusuna operasyon' da iktidar tarafından dillendiriliyor. Bu söylemi neye bağlıyorsunuz? Öte yandan Suriye'ye yeni bir müdahale ne gibi sonuçlar doğurur?
Bugün imkânsız gibi görünen ama en gerçekçi, en mantıklı ve kazandırıcı olan şey Suriyeli Kürtler ile Türkiye’nin doğrudan görüşmesi ve işbirliğine gitmesidir. Savaş ve işgal girişimleri Türkiye’yi çok daha büyük tehditlere açık hale getirir. Savaş ısrarından vazgeçip Suriyeli Kürtlerle diyalog ve işbirliği ortamı geliştirilmelidir. Umarım CHP’nin yapacağı Suriye Konferansı’nda da Kürtler görmezden gelinmez. PYD’nin davet edilmemesini anlayabiliyorum ancak Kürtler bir şekilde kendilerini o konferansta açıklayabilmelidir.
'TÜRKİYE'NİN DOĞASI İNSAFSIZCA SATILIYOR'
Kaz Dağları ile birlikte, doğa katliamına yol açan projeler kamuoyunun gündeminde daha çok yer almaya başladı. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siz bugün Kanada’da bu kadar acımasızca ağaç kesip böylesine tehlikeli bir şekilde altın arayamazsınız. Ama Kanadalılar bunu Türkiye’de rahatlıkla yapabilirler. Bugün artık Türkiye’nin bütün doğal güzellikleri utanmazca, insafsızca sermayeye peşkeş çekilmektedir. İşin daha hazin ve vahim tarafı ise AKP iktidarının bu yolla yabancı sermayeyi ülkeye çekmiş olmayı başarı hikayesi gibi sunmasıdır. Neoliberalizmin kesintisiz büyüme ve aşırı tüketime dayalı işleyişi, doğanın tüm kaynaklarını da sermayenin hizmetine sunmaktan çekinmez. Mevcut ekonomik kriz derinleştikçe, AKP iktidarı daha ağır ekolojik felaketlere yol açacak peşkeşleri sürdürecektir. Oysa onurlu bir yaşam için, yeteri kadar gelir için, işsizliğin önlenmesi için kapitalizme mecbur değiliz.