DÜNYA

Uzmanlar yorumladı: Hong Kong'da gerilim tırmanıyor, bundan sonra ne olacak? 

Son dönemde dünya gündeminin üst sıralarında yer alan Hong Kong eylemlerinin sebebini, tarihsel arka planını ve bundan sonraki süreçte yaşanabilecek gelişmeleri uzmanlar Sputnik'e değerlendirdi.
Sitede oku

Çin'den Hong Kong uyarısı: Oynadıkları ateş kendilerini yakacak
Hong Kong'da geçen Nisan ayında parlamentoya sunulan ve 'hüküm giyen veya hakkında suçlama bulunan kişilerin Çin'e, Makao Özel İdari Bölgesi'ne ve Tayvan'a iadesini kolaylaştıran' yasa tasarısı, bölgede geniş çaplı eylemlere (AntiELAB) yol açtı. 

Tasarıya 'şiddetle' karşı çıkan muhalefet, 'politik suçlar' kapsam dışında tutulsa da yasanın politik hedefleri olduğu ve temel olarak batı yanlısı muhalefeti hedef aldığı görüşünde. 

TASARININ ASKIYA ALINMASI EYLEMLERİ DURDURMAYA YETMEDİ

Hong Kong Baş Yöneticisi Carrie Lam, 15 Haziran'da düzenlediği basın toplantısında, tasarının 'toplumda çok büyük fikir ayrılıklarına yol açtığını' gerekçe göstererek askıya alındığını açıklasa da, bu açıklama tansiyonu dindirmeye yetmemiş, aksine, eylemlerin şiddetlenerek devam etmesine yol açmıştı. 

Meselenin taraflarından biri olarak Çin, en başından beri bölgedeki protesto eylemlerinden ABD başta olmak üzere batı ülkelerini sorumlu tutuyor. Çin'in bölgeye yönelik olası bir askeri müdahale hamlesine ilişkin tartışmaları ise, Çin tarafından öne çıkan bazı isimlerin 'Hong Kong polisinin zayıflığı' konusundaki söylemleri takip etti. 
Çin Komünist Partisi'ne (ÇKP) yakınlığıyla bilinen Global Times Genel Yayın Yönetmeni Hu Xijin, konuyla ilgili Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda, "Zayıf bir Hong Kong polisi ile, uluslararası finans merkezi sabotajcı cenneti haline geliyor" ifadelerini kullandı.

​Protestolarla ilk günden itibaren 'yakından ilgilenen' ABD ise, resmi kanalları eliyle Çin'in 'müdahale' suçlamalarını reddetse de ABD'nin önde gelen bazı analistleri ABD'nin bölgeye ilişkin müdahalesini kabul ediyor. 

'ÇİN'İN SUÇLAMALARI TAMAMEN YANLIŞ DEĞİL'

Hudson Enstitüsü'nün Çin Strateji Merkezi Direktörü ABD'li Cumhuriyetçi Michael Pillsbury, Fox News kanalında ABD'nin 'demokrasinin sağlanması için' National Endowment for Democracy (NED) eliyle bölgeye milyonlarca dolar fon aktardığını söyledi ve "Çin bu konudaki suçlamaları tamamen yanlış değil" ifadelerini kullandı.

Çin yönetiminin eylemlere ilişkin ortaya attığı 'ABD/Batı müdahalesi' söylemini güçlendiren bir diğer unsur ise, protestolar esnasında eylemciler tarafından sıkça kullanılan İngiliz ve ABD bayrakları ile kullanılan pankartlar ve atılan sloganlar. Eylemciler ayrıca, Hong Kong parlamentosunu bastıklarında da kürsüye sömürge dönemi İngiliz bayrağını asmışlardı. 

Uzmanlar yorumladı: Hong Kong'da gerilim tırmanıyor, bundan sonra ne olacak? 

Tasarının tartışmaya açıldığı tarihten bu yana, Hong Kong bölgenin son yıllarda yaşadığı en büyük ve en şiddetli protesto gösterileriyle karşı karşıya. 

Dünya gündeminde de üst sıralarda yer alan 7.4 milyon nüfuslu Hong Kong'daki bu toplumsal hareketlilik, çok sayıda tartışmayı da beraberinde getirdi. Yaklaşık iki aydır, dünyanın gözü Hong Kong'da yaşanan çatışmalarda. 

Eylemlerin ne yöne evrileceği ve Çin'in askeri müdahale ihtimali olup olmadığı gibi Hong Kong'un geleceğine ilişkin kritik öneme sahip bu soruları ve bölgedeki eylemliliğin tarihsel arka planını, alanlarında uzman isimlerle konuştuk. 

'OLAYLARIN ABD İLE İLGİSİ OLMADIĞINI DÜŞÜNMEK AKLA YATKIN DEĞİL'

Çin'den Hong Kong açıklaması: Yaygın şiddet eylemlerine hiçbir medeni toplum müsamaha göstermez
Çin Uluslararası Radyosu (CRI) Türkçe Servisi'nden gazeteci Gökhun Göçmen, ABD'nin 'Çin'in yükselişini engelleyecek ve Pekin yönetimini baskılayacak enstrümanları kullandığını'  vurguladı ve "Ticaret savaşları bunun en belirgin hali olsa da, Güney Çin Denizi’nden Tayvan adasına kadar birçok cephede süregelen mücadele devam ediyor. Dolayısıyla, Hong Kong’taki olayların Amerika ile ilintisi olmadığını düşünmek akla yatkın değil" ifadelerini kullandı. 

"Washington, Çin Dışişleri’nden gelen 'müdahale' eleştirilerini kabul etmese de sahada yaşanan gerçekler aksini söylüyor" diyen Göçmen, Hong Kong eylemleriyle ilişkili bazı isimlerin ABD'li yetkililerle olan ilişkisine dikkat çekerek şunları söyledi:

"Hong Kong eylemlerini tüm gücüyle destekleyen Next Digital isimli medya kuruluşunun patronu Jimmy Lai, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile bir araya geldi. Buluşmanın ardından Voice of Amerika’nın Çince versiyonu 'Lai ABD'li yetkililerin kendisine hangi konularda söz verdiğini söylemedi ancak ABD’li yetkililerin Hong Kong’un yeni soğuk savaşta kendileri için savaştığını anladığını söyledi.' dedi.

Batı’dan somut destek olan başka bir kişi de şarkıcı Denise Hı Wan-sze. Birleşmiş Milletler’de konuşan şarkıcı açıkça 'Tek ülke iki sistem' ilkesine saldırdı ve Çin’in İnsan Hakları Konseyi listesinden çıkarılması teklifinde bulundu."

'İNSANİ DUYARLILIKTAN FAZLASI'

Hong Kong çapında grev ve protesto eylemleri, hayatı durdurdu
Göçmen ayrıca, ABD Temsilciler Meclisi Nancy Pelosi'nin 'defalarca Hong Kong muhalefetiyle bir araya geldiğini' hatırlattı ve bu bir araya gelişlerin 'insani duyarlılıktan fazlası' olduğunu belirtti. Bu görüşünü Fransa'daki Sarı Yelekler eylemleriyle karşılaştırarak temellendiren Göçmen ayrıca, "Zira ABD’li karar alıcılar Fransa'daki Sarı Yelekler eyleminden ötürü hiçbir zaman Paris’e yaptırım çağrısında bulunmadılar" ifadelerini kullandı. 

'KONU MİLLİ EGEMENLİĞE GELİNCE ÇİN'İN EN KATI TEDBİRLERİ ALMAKTAN KAÇINMAYACAĞINI BİLİYORUZ'

Öte yandan Göçmen, Çin'in bölgeye yönelik olası bir askeri müdahale seçeneği konusunda "Temel sorun Çin'in ne kadar süre daha bekleyeceği" yorumunu yaparak "İade yasasının süresiz olarak dondurulmasına Hong Kong'un yüksek dereceli özerkliğinden dolayı saygı duyan Çin’in, konu milli egemenliğie gelince en katı tedbirleri almaktan kaçınmayacağını biliyoruz" dedi.

'ASKERİ MÜDAHALE DİĞER TÜM YOLLAR TÜKENDİKTEN SONRA GERÇEKLEŞEBİLİR'

Çin ve Uzakdoğu başta olmak üzere Asya bölgesi üzerine araştırmalar yapan Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi (BAAM) Direktörü Mehmet Enes Beşer ise, Hong Kong'un dünya tarihinde 'nev-i şahsına münhasır bir konumda' olduğunu vurgulayarak, son dönemde yaşanan protestoların Hong Kong'un tarihi mirasıyla doğrudan ilgili olduğunu söyledi.

Beşer'in askeri müdahale senaryolarına ilişkin yorumu ise şu şekilde:

"Özel statüde de olsa son tahlilde 'Çin'e bağlı' bir bölgeden bahsediyoruz. Eylemler merkezi hükümetin istediği yönde sonlanmazsa elbette askeri müdahale de seçeneklerden biridir. Bayrak indirme olayından sonra bu ihtimalin pek de uzak olmadığını söyleyebiliriz. Ancak Çinli yöneticilerin eylem planında askeri seçeneğin ilk sıralarda olmadığını düşünüyorum. Diğer tüm yollar tükendikten sonra gerçekleşebilir."

​'SAKİN GÜÇ'ÜN SÜKUNETİ TEST EDİLİYOR'

Hong Kong'daki protestolar sürüyor: Göstericiler tarihi limandaki Çin bayrağını indirdi
Kendisine yönelttiğimiz "Hong Kong'da bir renkli devrim girişimi olduğunu söyleyebilir miyiz?" sorusunu da yanıtlayan Beşer, 'Hong Kong'un kendine has konumunun' renkli devrimlerin klasik örneklerinden olan Ukrayna ve Gürcistan ile 'aynı kefeye konulamayacağını' belirtse de "'Renkli bir devrim girişimi' olarak yorumlanabilir. Bazı benzerlikler var. Ama yine de farklı bir konjonktürden bahsediyoruz" ifadelerini kullandı ve "Bu olaylarda Çin'in reaksiyon tarzının ve kapasitesinin test edildiğini düşünüyorum. Gösteriler her geçen gün bir üst boyuta taşınıyor ve 'Sakin Güç'ün sükuneti test ediliyor" dedi.

Öte yandan Beşer, bölgede yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek 'iki tarafta da geri adımı çağrıştıracak herhangi bir emare olmadığını' vurguladı ve 'kırmızı çizgilerin çoktan aşıldığına' dikkat çekti:

"Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi (BAAM) herhangi bir angajmana sahip olmayan bağımsız bir kurum. Çin'i anlamak, Asya'yı anlama çabamızın temelini oluşturuyor. Bu anlama faaliyetinde mümkün olduğunca objektif bir yaklaşım sürdürüyoruz. Bu bağlamda, Hong Kong olaylarını da yakından takip ediyoruz. Gerçekten iki tarafta da geri adımı çağrıştıracak herhangi bir emare yok. Bu durum konuyu daha ilgi çekici hale getiriyor. Konuya ilişkin BAAM olarak detaylı bir yayın hazırlığındayız, bunun için şartların daha belirgin hale gelmesini bekliyoruz. 

'GÖSTERİLER RENKLİ DE OLSA RENKSİZ DE OLSA ANA AKTÖR MERKEZİ HÜKÜMET'

Hong Kong'da İngiliz yanlısı gösteriler sürüyor: Polis çok sayıda silah ve patlayıcı madde buldu
Bir kısım uzmanlar olayların barışçıl yollarla, sakin bir şekilde çözülmeyeceği vurguluyor. Buna hak vermemek mümkün değil, çünkü 'kırmızı çizgiler' çoktan aşıldı. Ben olayların gidişatını belirleyecek tek etkenin Çin'in tavrı olduğunu düşünüyorum. Gösteriler renkli de olsa renksiz de olsa olayın ana aktörü merkezi hükümet ve onun alacağı tavırdır. 

'ÇİN NE YAPACAK? DÜNYA ŞU AN BUNU MERAK EDİYOR'

Evet, bazı açıklamalar var ama henüz Çin'in tavrı konusunda elimizde tam anlamıyla yeterli somut veriler yok. Yani Çin ne yapacak? Dünya şu an bunu merak ediyor. Dediğim gibi, bir test var. Sonucu birçok açıdan önemli ve belirleyici olacak. Her şeye rağmen şiddet içeren seçeneklerin listenin ilk sıralarında olmadığını düşünüyorum. Bununla beraber, göstericiler listedeki seçenekleri tüketmek için büyük çaba sarf ediyor."

DR. ÜMİT ALPEREN: PROTESTOCULAR YASANIN ASKIYA ALINMASINI DEĞİL, KALDIRILMASINI İSTİYORLAR

Hong Kong'daki gelişmeleri değerlendiren bir diğer isim olan Ankara Politikalar Merkezi'nden (APM) Doğu Asya uzmanı Dr. Ümit Alperen ise, eylemcilerin ana talebinin söz konusu yasanın askıya alınması değil, kaldırılması olduğunu söyledi.

Çin Anakarası ile Hong Kong'daki sistem arasındaki farka dikkat çeken Alperen, Hong Kong'daki basın, bireysel haklar ve ifade özgürlüğü gibi başlıkların 'Çin Anakarasının çok ötesinde' olduğu görüşünde:

"Hong Kong’daki demokrasi yanlıları Çin Anakarası ile etkileşimlerinin artmasının Hong Kong’daki özgürlükleri sınırlayacağını düşünüyor."

Hong Kong'da şiddetli çatışmalar
Protestocuların taleplerine mercek tutan Alperen, Hong Kong'da eylem yapan göstericilerin 'isyancı' değil, 'protestocu' olarak görülme talepleri olduğunu söyledi ve Carrie Lim'in istifasını istediklerini belirtti. Alperen'e göre protestoların daha da derinleşmesinin altında protestocuların bu taleplerindeki ısrarcı tutumu bulunuyor. 

Hong Kong'da yaşanan eylemlerin bölgede daha önceki yıllarda gerçekleşen eylemler arasında devamlılık ilişkisi olabileceğini belirten Alperen ayrıca, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) Hong Kong politikalarının da eylemleri tetikleyen unsurlar arasında yer aldığını vurguladı. 

Alperen, şunları söyledi:

"2014 Şemsiye Protestoları ile söz konusu devam eden protestolar arasında bir devamlılıktan bahsetmek mümkün.  Çin Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi'nin yayınladığı Beyaz Kitap'ta (White Paper), Hong Kong’un yönetimine aday kişilerin Çin Komünist Partisi tarafından incelenebilmesi yetkisini öngören politik reform önerisi Şemsiye Protestolarına yol açmıştı. Anladığım kadarıyla Hong Konglu protestocular tam demokratik bir sistem istiyorlar. 

'HONG KONG'DA 240 BİN KİŞİ OY KULLANABİLİYOR'

Hong Kong'un nüfusu 7.4 milyon civarında fakat 240 bin kişi oy kullanabiliyor ve Hong Kong’u yönetecek kişi doğrudan seçilemiyor. Dolayısıyla adayların ÇKP tarafından süzgeçten geçirilmesi mevcut 'demokratik' durumun daha da geri gitmesine neden olacaktı. 

Hong Kong'daki protestoculardan bu kez havaalanında oturma eylemi
Söz konusu yasa tasarısı da ister istemez Çin Anakara ile Hong Kong yasalarının uyumlaştırılmasında önemli bir girişimdi. Bu durumdan rahatsız olan protestocular Çin Anakara ile Hong Kong yasalarının uyumlaştırılmasının özgürlükler bağlamında Hong Kong’u geriye götüreceğini düşünüyor."

"Hong Kong’da azınsanamayacak bir kesim Hong Kong'daki mevcut koşullardan rahatsız" diyen Alperen, bu durumun oluşmasında 'demokratik talepler' kadar 'hayat pahalılığı, kiraların yüksekliği, genç işsizlik' gibi ekonomik nedenlerin de etkili olduğu görüşünde. 

Öte yandan Alperen, Çin'in Hong Kong'a yönelik bir askeri müdahalede bulunmasının 'batı tarafından kullanılmasının kaçınılmaz' olduğunu söyledi ve "Bu durumu kullanmak isteyen rakip aktörlerin protestoları daha da derinleşmesine yönelik gayretlerinin olabileceği göz ardı edilmemeli. Dolayısıyla toplumsal bir sorunun askeri müdahale ile daha da derinleşme riski var. Bu durumda da Çin’in Deng Xiaoping’den itibaren oluşturmaya çalıştığı 'barışçıl yükseliş/gelişme' ve sorumlu büyük güç imajının büyük bir darbe almasına neden olma ihtimali var" ifadelerini kullandı. 

"Belki, bazı kesimler Çin’in sabrını zorlayarak, Çin’i zor durumda bırakmak için, Hong Kong’a askeri müdahalede bulunmasını istiyor olabilirler" diyen Alperen, bu şartlar altında Pekin yönetiminin askeri müdahalede bulunma ihtimalinin zayıf olduğunu söyledi.

'PEKİN YÖNETİMİNİN HONG KONGLULARIN ENDİŞELERİNİ GİDERMESİ GERİLİMİ BÜYÜK ÖLÇÜDE AZALTIR'

Hong Kong'da maskeli bir grup protestoculara saldırdı
Eylemlerin ve protestocuların niteliğine ilişkin de açıklamalarda bulunan Alperen, "Hong Kong’un bağımsızlığını isteyen protestocuların azınlıkta olduğunu düşünüyorum. Çin’in buna izin vermeyeceği de açık bir gerçekliktir" dedi ve şunları söyledi:

"Ayrıca ekonomik olarak Hong Kong ile Anakara Çin çok iç içedir. Protestocuların çoğunluğunun, Hong Kong’da demokratik yapının güçlendirilerek, ortalama Hong Konglunun sosyo-ekonomik sorunlarının çözülerek mevcut 'status quo'nun devam etmesini istediğini düşünüyorum. Bu bağlamda da, Pekin yönetiminin Hong Kongluların endişelerini gidermesinin gerilimi büyük ölçüde azaltacağı kanısındayım.  Tabii ki herkesin memnun olmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Protestocuların çoğunluğunun hedefinin demokratik haklar, sosyo-ekonomik durumlarının düzeltilmesi ve geleceklerinin garanti altına alınması olduğu kanaatindeyim."

HONG KONG'DA 'ÇİNLİ' KİMLİĞİ ZAYIFLIYOR

Eylemlerin 'resmi olarak' Hong Kong - Çin ilişkilerinde büyük bir değişime yol açmayacağını söyleyen Alperen ayrıca Hong Kong'daki 'Çinli' kimliğinin de değişime uğradığını söyledi:

Çin'e iadeye karşı Hong Kong'da hükümet binaları kuşatıldı
"Yapılan araştırmalara bakıldığında Hong Kong’da 'Çinli' kimliğinde bir zayıflamanın ve 'Hong Konglu' kimliğinde de bir güçlenmenin olduğu görülüyor. Hong Kong Üniversitesinin araştırmasına göre, 2008 Pekin Olimpiyatları'nın hemen öncesinde Hong Kongluların 18-29 yaş aralığındaki yüzde 41.2’si ile 30 yaş üstü Hong Kongluların ise yüzde 54.5’i kendisini 'Çinli' olarak tanımlarken, son aylarda yine aynı kurum tarafından yapılan araştırmaya göre Hong Kongluların sadece yüzde 11'i kendisini Çinli olarak tanımlıyor. Fakat 18-29 yaş aralığındaki Hong Kongluların sadece yüzde 3'ü 'Ben Çinliyim' diyor."

'ASKERİ MÜDAHALE OLMASI HONG KONG İLE ÇİN ARASINDAKİ AYRIMI ARTIRABİLİR'

Alperen, bu verileri ise "Çin Anakarası ile Hong Konglular arasındaki gönül bağı zayıflıyor. Polisin protestoculara daha sert müdahalesi, askeri müdahale olması Hong Konglular ile Çin arasındaki bu ayrımı daha fazla artırabilir" ifadeleriyle yorumladı.

Yorum yaz