Tasarıya 'şiddetle' karşı çıkan muhalefet, 'politik suçlar' kapsam dışında tutulsa da yasanın politik hedefleri olduğu ve temel olarak batı yanlısı muhalefeti hedef aldığı görüşünde.
TASARININ ASKIYA ALINMASI EYLEMLERİ DURDURMAYA YETMEDİ
Hong Kong Baş Yöneticisi Carrie Lam, 15 Haziran'da düzenlediği basın toplantısında, tasarının 'toplumda çok büyük fikir ayrılıklarına yol açtığını' gerekçe göstererek askıya alındığını açıklasa da, bu açıklama tansiyonu dindirmeye yetmemiş, aksine, eylemlerin şiddetlenerek devam etmesine yol açmıştı.
Meselenin taraflarından biri olarak Çin, en başından beri bölgedeki protesto eylemlerinden ABD başta olmak üzere batı ülkelerini sorumlu tutuyor. Çin'in bölgeye yönelik olası bir askeri müdahale hamlesine ilişkin tartışmaları ise, Çin tarafından öne çıkan bazı isimlerin 'Hong Kong polisinin zayıflığı' konusundaki söylemleri takip etti.
Çin Komünist Partisi'ne (ÇKP) yakınlığıyla bilinen Global Times Genel Yayın Yönetmeni Hu Xijin, konuyla ilgili Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda, "Zayıf bir Hong Kong polisi ile, uluslararası finans merkezi sabotajcı cenneti haline geliyor" ifadelerini kullandı.
Demonstrators damaging a road in Hong Kong in revelry. Under “One country, two systems”, Hong Kong has a high-degree of autonomy, and the central government can't intervene directly. With weak HK police, the international financial center is becoming a paradise for saboteurs. pic.twitter.com/6gOJrFcZve
— Hu Xijin 胡锡进 (@HuXijin_GT) August 5, 2019
Protestolarla ilk günden itibaren 'yakından ilgilenen' ABD ise, resmi kanalları eliyle Çin'in 'müdahale' suçlamalarını reddetse de ABD'nin önde gelen bazı analistleri ABD'nin bölgeye ilişkin müdahalesini kabul ediyor.
'ÇİN'İN SUÇLAMALARI TAMAMEN YANLIŞ DEĞİL'
Hudson Enstitüsü'nün Çin Strateji Merkezi Direktörü ABD'li Cumhuriyetçi Michael Pillsbury, Fox News kanalında ABD'nin 'demokrasinin sağlanması için' National Endowment for Democracy (NED) eliyle bölgeye milyonlarca dolar fon aktardığını söyledi ve "Çin bu konudaki suçlamaları tamamen yanlış değil" ifadelerini kullandı.
Çin yönetiminin eylemlere ilişkin ortaya attığı 'ABD/Batı müdahalesi' söylemini güçlendiren bir diğer unsur ise, protestolar esnasında eylemciler tarafından sıkça kullanılan İngiliz ve ABD bayrakları ile kullanılan pankartlar ve atılan sloganlar. Eylemciler ayrıca, Hong Kong parlamentosunu bastıklarında da kürsüye sömürge dönemi İngiliz bayrağını asmışlardı.
Tasarının tartışmaya açıldığı tarihten bu yana, Hong Kong bölgenin son yıllarda yaşadığı en büyük ve en şiddetli protesto gösterileriyle karşı karşıya.
Dünya gündeminde de üst sıralarda yer alan 7.4 milyon nüfuslu Hong Kong'daki bu toplumsal hareketlilik, çok sayıda tartışmayı da beraberinde getirdi. Yaklaşık iki aydır, dünyanın gözü Hong Kong'da yaşanan çatışmalarda.
Eylemlerin ne yöne evrileceği ve Çin'in askeri müdahale ihtimali olup olmadığı gibi Hong Kong'un geleceğine ilişkin kritik öneme sahip bu soruları ve bölgedeki eylemliliğin tarihsel arka planını, alanlarında uzman isimlerle konuştuk.
'OLAYLARIN ABD İLE İLGİSİ OLMADIĞINI DÜŞÜNMEK AKLA YATKIN DEĞİL'
"Washington, Çin Dışişleri’nden gelen 'müdahale' eleştirilerini kabul etmese de sahada yaşanan gerçekler aksini söylüyor" diyen Göçmen, Hong Kong eylemleriyle ilişkili bazı isimlerin ABD'li yetkililerle olan ilişkisine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Hong Kong eylemlerini tüm gücüyle destekleyen Next Digital isimli medya kuruluşunun patronu Jimmy Lai, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile bir araya geldi. Buluşmanın ardından Voice of Amerika’nın Çince versiyonu 'Lai ABD'li yetkililerin kendisine hangi konularda söz verdiğini söylemedi ancak ABD’li yetkililerin Hong Kong’un yeni soğuk savaşta kendileri için savaştığını anladığını söyledi.' dedi.
Batı’dan somut destek olan başka bir kişi de şarkıcı Denise Hı Wan-sze. Birleşmiş Milletler’de konuşan şarkıcı açıkça 'Tek ülke iki sistem' ilkesine saldırdı ve Çin’in İnsan Hakları Konseyi listesinden çıkarılması teklifinde bulundu."
📌 Hong Kong'taki iade yasası geri çekildi.
— Gokhun Gocmen (@GokhunGocmen) July 10, 2019
📌 Batı medyasına göre ise eylemler doğrudan Çin'i hedef alıyorlar ve seçim talep ediyor.
📌 Bu taleplerin ABD yönetimince desteklendiği açık. Pompeo, çeşitli isimlerle buluştu.
📌 İngiltere ise Çin'i baskılamaya çalışan bir diğer ülke pic.twitter.com/JBU8cQdc4s
'İNSANİ DUYARLILIKTAN FAZLASI'
'KONU MİLLİ EGEMENLİĞE GELİNCE ÇİN'İN EN KATI TEDBİRLERİ ALMAKTAN KAÇINMAYACAĞINI BİLİYORUZ'
Öte yandan Göçmen, Çin'in bölgeye yönelik olası bir askeri müdahale seçeneği konusunda "Temel sorun Çin'in ne kadar süre daha bekleyeceği" yorumunu yaparak "İade yasasının süresiz olarak dondurulmasına Hong Kong'un yüksek dereceli özerkliğinden dolayı saygı duyan Çin’in, konu milli egemenliğie gelince en katı tedbirleri almaktan kaçınmayacağını biliyoruz" dedi.
'ASKERİ MÜDAHALE DİĞER TÜM YOLLAR TÜKENDİKTEN SONRA GERÇEKLEŞEBİLİR'
Çin ve Uzakdoğu başta olmak üzere Asya bölgesi üzerine araştırmalar yapan Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi (BAAM) Direktörü Mehmet Enes Beşer ise, Hong Kong'un dünya tarihinde 'nev-i şahsına münhasır bir konumda' olduğunu vurgulayarak, son dönemde yaşanan protestoların Hong Kong'un tarihi mirasıyla doğrudan ilgili olduğunu söyledi.
Beşer'in askeri müdahale senaryolarına ilişkin yorumu ise şu şekilde:
"Özel statüde de olsa son tahlilde 'Çin'e bağlı' bir bölgeden bahsediyoruz. Eylemler merkezi hükümetin istediği yönde sonlanmazsa elbette askeri müdahale de seçeneklerden biridir. Bayrak indirme olayından sonra bu ihtimalin pek de uzak olmadığını söyleyebiliriz. Ancak Çinli yöneticilerin eylem planında askeri seçeneğin ilk sıralarda olmadığını düşünüyorum. Diğer tüm yollar tükendikten sonra gerçekleşebilir."
Çin, Hong Kong'daki Protestolara Müdahale Edecek mi?
— BAAM (@bogaziciasya) August 6, 2019
Askeri bir müdahale pek de mümkün değil. Pekin, Hong Kong’un özerkliğinden büyük ölçüde yararlandı. Hong Kong Asya'nın önde gelen finans merkezi ve Çin ile küresel ekonomiler arasında önemli bir bağ... https://t.co/U6AtLQvEjn
'SAKİN GÜÇ'ÜN SÜKUNETİ TEST EDİLİYOR'
Öte yandan Beşer, bölgede yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek 'iki tarafta da geri adımı çağrıştıracak herhangi bir emare olmadığını' vurguladı ve 'kırmızı çizgilerin çoktan aşıldığına' dikkat çekti:
"Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi (BAAM) herhangi bir angajmana sahip olmayan bağımsız bir kurum. Çin'i anlamak, Asya'yı anlama çabamızın temelini oluşturuyor. Bu anlama faaliyetinde mümkün olduğunca objektif bir yaklaşım sürdürüyoruz. Bu bağlamda, Hong Kong olaylarını da yakından takip ediyoruz. Gerçekten iki tarafta da geri adımı çağrıştıracak herhangi bir emare yok. Bu durum konuyu daha ilgi çekici hale getiriyor. Konuya ilişkin BAAM olarak detaylı bir yayın hazırlığındayız, bunun için şartların daha belirgin hale gelmesini bekliyoruz.
'GÖSTERİLER RENKLİ DE OLSA RENKSİZ DE OLSA ANA AKTÖR MERKEZİ HÜKÜMET'
'ÇİN NE YAPACAK? DÜNYA ŞU AN BUNU MERAK EDİYOR'
Evet, bazı açıklamalar var ama henüz Çin'in tavrı konusunda elimizde tam anlamıyla yeterli somut veriler yok. Yani Çin ne yapacak? Dünya şu an bunu merak ediyor. Dediğim gibi, bir test var. Sonucu birçok açıdan önemli ve belirleyici olacak. Her şeye rağmen şiddet içeren seçeneklerin listenin ilk sıralarında olmadığını düşünüyorum. Bununla beraber, göstericiler listedeki seçenekleri tüketmek için büyük çaba sarf ediyor."
DR. ÜMİT ALPEREN: PROTESTOCULAR YASANIN ASKIYA ALINMASINI DEĞİL, KALDIRILMASINI İSTİYORLAR
Hong Kong'daki gelişmeleri değerlendiren bir diğer isim olan Ankara Politikalar Merkezi'nden (APM) Doğu Asya uzmanı Dr. Ümit Alperen ise, eylemcilerin ana talebinin söz konusu yasanın askıya alınması değil, kaldırılması olduğunu söyledi.
Çin Anakarası ile Hong Kong'daki sistem arasındaki farka dikkat çeken Alperen, Hong Kong'daki basın, bireysel haklar ve ifade özgürlüğü gibi başlıkların 'Çin Anakarasının çok ötesinde' olduğu görüşünde:
"Hong Kong’daki demokrasi yanlıları Çin Anakarası ile etkileşimlerinin artmasının Hong Kong’daki özgürlükleri sınırlayacağını düşünüyor."
Hong Kong'da yaşanan eylemlerin bölgede daha önceki yıllarda gerçekleşen eylemler arasında devamlılık ilişkisi olabileceğini belirten Alperen ayrıca, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) Hong Kong politikalarının da eylemleri tetikleyen unsurlar arasında yer aldığını vurguladı.
Alperen, şunları söyledi:
"2014 Şemsiye Protestoları ile söz konusu devam eden protestolar arasında bir devamlılıktan bahsetmek mümkün. Çin Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi'nin yayınladığı Beyaz Kitap'ta (White Paper), Hong Kong’un yönetimine aday kişilerin Çin Komünist Partisi tarafından incelenebilmesi yetkisini öngören politik reform önerisi Şemsiye Protestolarına yol açmıştı. Anladığım kadarıyla Hong Konglu protestocular tam demokratik bir sistem istiyorlar.
'HONG KONG'DA 240 BİN KİŞİ OY KULLANABİLİYOR'
Hong Kong'un nüfusu 7.4 milyon civarında fakat 240 bin kişi oy kullanabiliyor ve Hong Kong’u yönetecek kişi doğrudan seçilemiyor. Dolayısıyla adayların ÇKP tarafından süzgeçten geçirilmesi mevcut 'demokratik' durumun daha da geri gitmesine neden olacaktı.
"Hong Kong’da azınsanamayacak bir kesim Hong Kong'daki mevcut koşullardan rahatsız" diyen Alperen, bu durumun oluşmasında 'demokratik talepler' kadar 'hayat pahalılığı, kiraların yüksekliği, genç işsizlik' gibi ekonomik nedenlerin de etkili olduğu görüşünde.
Öte yandan Alperen, Çin'in Hong Kong'a yönelik bir askeri müdahalede bulunmasının 'batı tarafından kullanılmasının kaçınılmaz' olduğunu söyledi ve "Bu durumu kullanmak isteyen rakip aktörlerin protestoları daha da derinleşmesine yönelik gayretlerinin olabileceği göz ardı edilmemeli. Dolayısıyla toplumsal bir sorunun askeri müdahale ile daha da derinleşme riski var. Bu durumda da Çin’in Deng Xiaoping’den itibaren oluşturmaya çalıştığı 'barışçıl yükseliş/gelişme' ve sorumlu büyük güç imajının büyük bir darbe almasına neden olma ihtimali var" ifadelerini kullandı.
"Belki, bazı kesimler Çin’in sabrını zorlayarak, Çin’i zor durumda bırakmak için, Hong Kong’a askeri müdahalede bulunmasını istiyor olabilirler" diyen Alperen, bu şartlar altında Pekin yönetiminin askeri müdahalede bulunma ihtimalinin zayıf olduğunu söyledi.
'PEKİN YÖNETİMİNİN HONG KONGLULARIN ENDİŞELERİNİ GİDERMESİ GERİLİMİ BÜYÜK ÖLÇÜDE AZALTIR'
"Ayrıca ekonomik olarak Hong Kong ile Anakara Çin çok iç içedir. Protestocuların çoğunluğunun, Hong Kong’da demokratik yapının güçlendirilerek, ortalama Hong Konglunun sosyo-ekonomik sorunlarının çözülerek mevcut 'status quo'nun devam etmesini istediğini düşünüyorum. Bu bağlamda da, Pekin yönetiminin Hong Kongluların endişelerini gidermesinin gerilimi büyük ölçüde azaltacağı kanısındayım. Tabii ki herkesin memnun olmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Protestocuların çoğunluğunun hedefinin demokratik haklar, sosyo-ekonomik durumlarının düzeltilmesi ve geleceklerinin garanti altına alınması olduğu kanaatindeyim."
HONG KONG'DA 'ÇİNLİ' KİMLİĞİ ZAYIFLIYOR
Eylemlerin 'resmi olarak' Hong Kong - Çin ilişkilerinde büyük bir değişime yol açmayacağını söyleyen Alperen ayrıca Hong Kong'daki 'Çinli' kimliğinin de değişime uğradığını söyledi:
'ASKERİ MÜDAHALE OLMASI HONG KONG İLE ÇİN ARASINDAKİ AYRIMI ARTIRABİLİR'
Alperen, bu verileri ise "Çin Anakarası ile Hong Konglular arasındaki gönül bağı zayıflıyor. Polisin protestoculara daha sert müdahalesi, askeri müdahale olması Hong Konglular ile Çin arasındaki bu ayrımı daha fazla artırabilir" ifadeleriyle yorumladı.