EKSEN

'Avrupa Komisyonu son raporuyla Türkiye'nin AB yolunu tıkadı'

Özgür Çoban’a göre Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları AB halklarının merkez partilere verdiği bir 'nota' niteliğinde. Çoban, yükselişe geçen Yeşiller ve liberallerin düzen içi duruşlarıyla Avrupa’nın sorunlarına deva olmayacağını düşünüyor. Çoban'a göre Avrupa Komisyonu, son raporuyla Türkiye’nin AB yolunu tıkadı.
Sitede oku

İtalya'da aşırı sağcı parti AP seçimlerinden birinci çıktı, Salvini 'değişim sırası Avrupa'da' dedi
AB’ye üye 28 ülkede birliğin yasama organı niteliğindeki Avrupa Parlamentosu’nu belirlemek üzere düzenlenen seçimler yeşiller, liberaller ve ‘Avrupa kuşkucularının’ yükselişe geçmesiyle sonuçlandı. AB yanlısı siyasetçiler yeşiller ve liberallerin güçlenmesinin aşırı sağın önünün kesilmesine yorsa da birliğin Almanya, Fransa, İtalya ve Britanya gibi kilit ülkelerinde Avrupa kuşkucularından aşırı sağa uzanan yelpazenin yükselişini koruduğu dikkat çekiyor.

Diğer yandan seçimlerin sonuçlanmasının hemen ardından birliğin yürütme organı niteliğindeki Avrupa Komisyonu için mücadele başlarken, komisyon aralarında Türkiye’nin de bulunduğu aday ülkelerle ilgili raporunu yayınladı. Komisyon, eski AP’nin mart ayında müzakerelerin durdurulması tavsiyesini dikkate alarak müzakerelerde yeni fasılların açılmaması, açılmış olanların da kapatılmaması görüşünü dile getirdi.

AP’deki gelişmeler ve Türkiye’nin durumunu Almanya’da yaşayan Politikyol yazarı, gazeteci ve akademisyen Özgür Çoban ile konuştuk.

‘AP’DE AB YANLILARI VE KARŞITLARININ MÜCADELESİ YAŞANACAK’

Özgür Çoban’a göre AP seçim yarışı Avrupa çapında birliğin bir ‘barış ve medeniyet projesi’ olduğunu savunanlarla, ‘hemen dağılıp ulusal sınırlara çekilmesini’ savunanlar arasında yaşandı. Ancak korkulanın olmadığı ve aşırı sağın patlama yaşamadığını belirten Çoban, kabaca iki görüş bulunsa da eskiden geleneksel muhafazakar ve sosyal demokratların hakim olduğu AP’de artık daha parçalı bir tablo ortaya çıktığını belirtti:

'Avrupa halkı AP seçimlerinde Yeşillerle çevreci bir kıta, libarellerle gevşek bir göçmen politikası hedefledi'
“Avrupa Parlamentosu seçimleri şu açıdan çok önemliydi. Birincisi, Avrupa Birliği’nin bir barış ve medeniyet projesini olduğunu savunanlarla, aslında birliğin hemen dağıtılıp ulusal sınırlara çekilmesini savunanlar arasında geçti yarış. Ama çok da korkulduğu gibi olmadı, aşırı sağ açısından söylüyorum. Sandıkları patlata patlata gelmediler. Aşırı sağ, Avrupa Parlamentosu’nda 3 ayrı grupta temsil ediliyor. Bunların toplam milletvekili sayısı 170 civarında, geriye kalan 550 civarında milletvekili artık Avrupa Birliği’nin yanlısı diyoruz. Avrupa Parlamentosu’na baktığınızda artık orada paramparça siyasi bir tablo görüyorsunuz. Eskiden muhafazakarlar ve sosyal demokratların domine ettiği bir Avrupa Parlamentosu koltuk sayısı fazlasıyla. Ama şimdi merkez siyasetin iki omurga kanadı çoğunluğu kaybettiler. Liberaller ve Yeşiller burada devreye giriyor. Artık bundan sonra şöyle bir tablo göreceğiz Avrupa Parlamentosu’nda. Avrupa Birliği taraftarları AB’ye, birliğin yapısına, devletten toplumun yapısına muhalefet eden bir taraftan söz edeceğiz. Mücadele bunların arasında geçecek diye düşünüyorum.”

‘YEŞİLLERİN YÜKSELİŞİ NEOLİBERAL POLİTİKALARIN DOĞAYI HUNHARCA KATLETMESİNE TEPKİ’

Çoban AB’nin en önemli ülkesi Almanya’da ise aşırı sağcı Almanya için Alternatif’in oylarını artırmış olmasına karşılık asıl patlamayı oylarını ikiye katlayan Yeşiller’in yaptığını belirtti. Çoban, neoliberal politikaların doğayı hunharca katletmesi karşısında sadece Almanya’da değil, başka ülkelerde de yeşillere yöneliş başladığını vurguladı:

İspanya'da AP ve yerel seçimlerden de ‘siyasi belirsizliğin devamı’ çıktı
''Almanya için Alternatif Partisi’ne ben neofaşistler diyorum. Bunlar 3.5 arttırmışlar oylarını, 6 olan milletvekili sayısı 10’a çıkmış. Ama burada asıl patlamayı Yeşiller yaptı. Yeşiller, ikiye katlamışlar oylarını. Yeşiller bir iklim değişikliği üzerinden 15 yaşında bir kız çocuğu Greta Thunberg başlatmıştı, o akımı iyi yakaladı Yeşiller. O akım tamamen Yeşiller’e mal edildi. Bu seçimlerde 30 yaş altı çok fazla katılım oldu. 94’teki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra en fazla katılımın yaşandığı seçimler bu seçimlerdi. Yeşiller bu 30 yaş altını da yakaladılar. Neoliberal politika hunharca doğayı katlediyor. İnsanlar buna bir tepki olarak Yeşillere meylettiler. Bununla birlikte Yeşiller sadece Almanya’da değil Avrupa’da da önemli bir atak yaptı. Parlamentoya bu nasıl yansıyacak, izleyip göreceğiz. Bu dalga mıdır, değil midir bunu konuşmak için erken, aşırı sağcılar için de böyle.”

‘AŞIRI SAĞCILARI PARLAMENTODAN SÖKÜP ATACAK BİR KONSENSÜS OLUŞTURULMALI’

Çoban yine de aşırı sağın AP’deki pozisyonlarını güçlendirilmesini parlamentoyu mesajlarını yayacak bir platform olarak kullanacak olmalarından ötürü kaygı verici bir gelişme olarak görüyor. Çoban, buna karşılık yeşiller ile liberallerin aslında AB’deki neoliberal nizamın ‘yüz nakli’ yapması nedeniyle yükselişe geçtiğini söylerken, bu hareketlerin düzenin birer parçası olarak Avrupa’nın krizlerini çözebilecek duruşları bulunmadığı görüşünü dile getirdi. Buna karşılık Avrupa solunun zayıflamasına da dikkat çeken Çoban’a göre aşırı sağcıları parlamentodan söküp atacak bir konsensüs oluşturulması gerekiyor:  

Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakçı: AB Türkiye raporunda yer alan haksız eleştirileri kabul etmemiz mümkün değildir
“Aşırı sağcılar oylarını artırarak parlamentoya girdiler. Mesele benim kanımca o değil. Mesele, orada kalabilecekler mi. çünkü aşırı sağcılar orada kaldıkları sürece, temsilleri devam ettiği sürece mesajlarını daha geniş kitlelere ulaştırabilecekler. Bence bir an önce bunları Avrupa Parlamentosu’ndan söküp atacak bir konsensüsün oluşması gerekiyor. Bu konsensüsü AB taraftarı olan siyasi gruplar oluşturacak. Sosyal demokratlar, muhafazakarlar, Yeşiller ve liberaller. Avrupa Parlamentosu’nda süregelen statüko zaten artık darmadağın oldu sosyal demokrat ve muhafazakarların hegemonyasında devam eden statüko. Artık yeni bir siyasi tabloyla karşı karşıyayız. Şöyle bir teorim var. Aslında Avrupalı kapitalistler, yani neoliberal düzeni savunanlar Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bir yüz nakli yaptılar. Eriyen merkez siyaset partileri ve yerlerine ikame edilmeye çalışılan liberaller ve Yeşiller’e baktığımızda bunlar totalde Avrupa neoliberalizminin birer parçası. Bir tıkanıklık yaşandı merkez siyasette, neoliberal krizler aşılamadı. Ama şöyle bir de şöyle bir ironi var. Almanya’da ihracat patlama yapıyor, bütçe fazla veriyor. Buna rağmen yönetimde koalisyonu oluşturan partiler eriyor. Birçok Avrupa ülkesinde böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Demek ki parayla saadet olmuyor, ülkelerin çok parası olabilir. Ama insanlar farklı farklı şeyleri gündemlerine alabiliyorlar. Göçmen krizi, iklim değişikliği, merkez siyaset bunları yakalayamadığı için bu hallere geldi. Mesela diyorlar ki dizel arabaları biraz azaltalım ya da yasaklayalım. Aşırı sağ hemen atılıyor, dizel iyidir, kullanalım gibi ucuz, içi boş sloganlarla, anı yakalayan sloganlarla siyasete oturmaya çalışıyorlar. Ama ben liberaller ve Yeşiller’in bu tıkanıklığı aşabilecek, finansal krizleri ya da ekonomik problemleri çözebilecek bir önlemleri olduğunu düşünmüyorum. Sadece insanların yerleşik partilere karşı bir nevi ayaklanması oldu. Tam da Die Linke ile ilgili ya da Avrupa birleşik soluyla yani sosyalist solla ilgili sorun burada oraya çıkıyor. Mesela merkez siyasetin sosyal demokrat omurgası çökerken, erirken ona aslında ikame olabilecek Linke, sol parti oyları kendi bünyesinde toplayamıyor. O da oy kaybetmeye devam ediyor.”

‘KOMİSYON RAPORU, TÜRKİYE’NİN AB İLE İLİŞKİLERİNİN FİNALE DOĞRU YÜRÜDÜĞÜNÜ GÖSTERİYOR’

Çoban, Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı son Türkiye raporunu da yorumlarken, aslında öncekilerden fazla bir farklılık bulunmadığını kaydetti. Türkiye’nin AB ile ilişkilerde sona yaklaştığı görüşündeki Çoban’a göre birlik Türkiye’ye sadece imtiyazlı ortaklık türünde özel bir statü verebilir:

AB Komisyonu, Türkiye beklentilerini aşağı yönlü revize etti
“Son Avrupa Komisyonu Türkiye raporuna baktım. Bir öncekinden çok farklı şeyler söylemiyor, negatif içerikler. Hiçbir kapının açılmasını öngörmüyoruz diyor Johannes Hahn. Bu artık tıkandığını, kitlendiğini, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisinin finale doğru yürüdüğünü gösteriyor. Çünkü Avrupa Birliği yetkililerinin çok önemli kaygıları var raporda. Türkiye, AB’den uzaklaşmaya devam ediyor. Ekonomi dahil birçok alanda geriye gidiliyor. Avrupa kuşkucuları olarak formülize edilen, aşırı sağcılar ya da daha ziyade popülist siyasi grup içerisinde yer alan milletvekillerinin aslında tamamı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasına karşılar. Bir de Avrupa Komisyonu var, oraya başkan da seçilecek. Hollanda kökenli olan ve İşçi Partisi’nin adayı dışında tamamı Türkiye’nin AB’ye üye olamayacağını söyledi, Manfred Weber de açık açık söyledi, bunu Merkel de teyit etti. Türkiye için tünelin ucunda ışık görünmüyor Avrupa Birliği konusunda. Türkiye hükümetinin AB için çok hevesli olmadığını bildikleri için hükümete rağmen Türkiye’yi Avrupa’ya entegre etme çabası içine gireceklerini ben düşünmüyorum. Artık her iki tarafın da birbirine kartlarını oldukça dürüst bir şekilde açacağı bir süreç başlıyor. Türkiye’ye özel bir statü verecekler sanıyorum. İlişkiyi anlaşmalar üzerinden yürütmeye çalışacaklar. İmtiyazlı ortaklık gibi bir şey olabilir.

‘AVRUPA KOMİSYONU İÇİN TAM BİR BİLEK GÜREŞİ’

AP seçimleri sonrasında birliğin yürütme organı Avrupa Komisyonu’nun başkanlığı ve üyelikleri için de yarış başlarken, Çoban, özellikle Almanya ve Fransa arasında bir kapışma yaşandığını söyledi. Çoban, artık muhafazakarlar ve sosyal demokratların adaylarını kabul ettirmesi için yeşiller ve liberallerin de onay vereceği isimlere gerek duyulacağını anımsattı:

Çavuşoğlu, AB-Türkiye ilişkilerini Politico'ya değerledirdi: Haydi Türkiye'nin AB üyeliğini yeniden rayına oturtalım
“Tam bir bilek güreşi. Ben o meseleyi satranç tahtasına benzetiyorum. Her gün yeni bir hamle geliyor, Merkel’den geliyor, Macron’dan geliyor. Merkel, ‘Biz muhafazakarlar olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinden galip çıktığımız için doğal olarak bizim adayımızın komisyon başkanı olması gerekiyor’ diyor. Bu komisyon başkanı aslında Avrupa Birliği başbakanı. Neredeyse yürütmeden sorumlu bir komisyon. Timmermans var sosyal demokratların adayı, Vestager liberallerin adayı. Macron kesinlikle istemiyor Alman adayın olmasını, Merkel Alman aday diye bastırıyor. Haziran sonuna doğru AB Konsey Başkanı’nda herhalde bunu rica ettiler bir ya da iki isim çıkacak. Artık muhafazakarlar ve sosyal demokratlar birlikte bunu seçtirecek gücü kaybettikleri için liberaller ve Yeşiller’in de üzerinde konsensüse uğratıcı bir aday çıkarmak zorunda. O yüzden parlamento bu dönem çok maceralı geçecek.”

Yorum yaz