TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS’IN YOL HARİTASI NE OLACAK?
BAKAN ÖZERSAY: YENİ KOALİSYON OLARAK FEDERASYON DIŞINDAKİ ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN MASAYA GELMESİ KONUSUNDA HEMFİKİRİZ
“Açıkçası, önceki hükümet döneminde de bir husus haricinde Türkiye’yle tam bir görüş birliği söz konusuydu. Örneğin, Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü’nün adadaki mevcudiyeti, bu gücün Kıbrıs’ta kalmaya devam edip etmeyeceği, hangi statüde olacağı ile yetki ve sorumluluklarının ne olacağı gibi konularda Türkiye’yle tam bir istişare halindeydik. Bunun dışında, ara bölgenin statüsü ve Kıbrıs Türk tarafının da ara bölge kapsamında sahip olduğu haklarla Kıbrıslı Türklerin doğalgaz konusundaki hakları gibi konularda Türkiye ile uyumlu bir dış politikamız vardı. Yurtdışındaki temaslarımız, İslam İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nda Kıbrıslı Türklerin üzerindeki haksız izolasyondan kurtulması bağlamında vereceğimiz mesajlar konusunda da Türkiye ile hep uyum içerisindeydik. Ancak şimdiki hükümetle birlikte önceye kıyasla önemli tek bir fark var. Türkiye Cumhuriyeti, bir süredir Kıbrıs’ta federal bir çözümün artık gerçekçi bir zemini olmadığını ve Kıbrıs Rum tarafının isteksizliği sebebiyle federal zeminde yürütülen müzakerelerin sonuç vereceğine inancı kalmadığını söylüyordu. Ancak önceki hükümet döneminde, ‘Kıbrıs sorununun çözümü hangi zeminde olmalı?’ sorusuna dört koalisyon ortağı olarak ortak bir yanıtımız yoktu. Ancak yeni kurulan hükümetin koalisyon protokolünde açık bir biçimde ‘Kıbrıs’ta federal çözüm zemininin gerçekçi ve gerçekleştirilebilir olmadığı, 50 yılı aşkın zamandır süren federasyon müzakereleri ile artık federal çözümün tüketilmiş bir çözüm önerisi olduğu net bir biçimde ortaya çıktı’ saptamasını yapıyoruz. Ve artık federasyon dışındaki farklı çözüm müzakerelerinin masaya gelmesi gerektiğini savunuyoruz” diye yanıt verdi.
‘İKİ DEVLET BİRBİRİNİ RESMEN TANIMADAN İŞBİRLİĞİNE DAYALI YAKLAŞIMA YÖNELEBİLİRİZ'
‘KIBRIS RUM TARAFI MEVCUT STATÜKODAN MEMNUN, DOĞAL KAYNAKLARI TÜRKLERLE PAYLAŞMAK İSTEMİYOR’
“Uluslararası ilişkilerde etnik uyuşmazlıkların çözüme kavuşması için mevcut statükodan aynı biçimde rahatsız olması gerekir” diye Özersay “Ancak bugünkü statüko, Kıbrıs Türk tarafını tedirgin ediyor. Kıbrıs Türk tarafı yaşadığı statü sorunu sebebiyle bir ekonomik, kültürel ve siyasal izolasyona maruz kaldığı için Kıbrıs Türk tarafı bu statükonun değişmesini istiyor. Öte yandan, Kıbrıs Rum tarafı, bu statüko değişmese bile, bütün adanın hükümeti, AB’nin tam üyesi muamelesi görmekte ve adanın bütün zenginliklerini tek başına çıkarabilmektedir. Bu sebeple, Rum tarafı açısından ‘Adanın zenginliklerini neden Kıbrıslı Türklerle paylaşayım?’ sorusu haklı bir sorudur. Zira mevcut statüko, Kıbrıs Rum tarafı temsili bir hükümete sahip olmamasına rağmen, sanki bütün adayı temsil eden bir hükümetmiş gibi muamele görmesini sağlıyor” diye devam etti.
‘TÜRKİYE VE KKTC DOĞU AKDENİZ’DE OLDUBİTTİLERE İZİN VERMEZ, AŞIRIYA KAÇAN İSTEKLERİ SÜRERSE GÜNEY KIBRIS’IN BAŞI AĞRIR’
“Bu bölgede istikrarı tehlikeye sokacak bir biçimde hareketlilik var. Bu hareketlilik, Suriye’yle de ilgili. Rusya Federasyonu’nun Suriye’deki mevcudiyeti ve ABD’nin oraya bakışının yanı sıra İsrail’in Türkiye’ye karşı politikasıyla da ilgili bir durum bu. Demek istediğim şu: Doğu Akdeniz’de güvenlik açısından istikrarı bozabilecek hareketlilik var. ABD’nin Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunun kaldırılmaya çalışılması veya Fransa’nın bu bölgeye müdahil olması çabası bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak unutulmamalı ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte bu konuları yakından takip ediyor ve bu konularda herhangi bir oldubittiye de müsaade etmemekte kararlı. Bu konuda gerekenler zaten yapılıyor. Ancak eğer Rum tarafının iştahı kabarır ve Türkiye ile KKTC’yi ve her iki tarafın doğal zenginlikler üzerindeki hakkını yok sayan bir tutum içerisinde olursa, o zaman çok büyük hataya düşer. Rum yönetiminin aşırıya kaçan istek, talep ve yaklaşımları Kıbrıs Rum tarafının başının ağrımasına ve pişman olmasına neden olacaktır. Doğu Akdeniz’de barış ve güvenlik hepimizin ihtiyacıdır. Kıbrıs Rum tarafının da, belirli çizgileri aşarsa başının ağrıyacağını unutmamalıdır.”
‘BÜYÜK ENERJİ ŞİRKETLERİNİN İSTİKRAR İHTİYACI, TÜRK VE RUM YÖNETİMLERİNİ MASAYA OTURTABİLİR, BU FIRSAT DEĞERLENDİRİLMELİ'
'AVRUPA BİRLİĞİ RUMLARA, KIBRISLI TÜRKLERLE DOĞALGAZ KONUSUNDA MASAYA OTURMA ŞARTI GETİRMELİ’
‘ULUSLARARASI TOPLUM KIBRISLI TÜRKLERİN SESİNİ DİNLERSE DOĞU AKDENİZ’E BARIŞ GELİR’
Bakan “Her riskin, tehlikenin, istikrarsızlığın ertesinde bazı sorunların çözülmesi için fırsatın doğduğunu düşünüyorum. 50 yıllık monoton ve çözümsüz bir Kıbrıs müzakere süreci bize hiçbir şey kazandırmadığı gibi Kıbrıslı Türklerin sesinin duyulmasında bir engel teşkil etti. Şimdi Doğu Akdeniz’de gelişmeler yaşanıyor. Bu süreçte herkesin Kıbrıslı Türklerin de sesini duyması bu bölgeye istikrar getirecektir. Uluslararası toplum, bunu anladığında Doğu Akdeniz’e huzur gelecek. Çünkü barış ve istikrarın formülü karşılıklı bağımlılıktır” diye ekledi.