Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı davanın 4. duruşması Ankara'da görülmeye başlandı.
Demirtaş, "Ben hiç tahliye talep etmedim, etmeyeceğim de. Ama mahkeme heyeti olarak tutukluluğuma devam kararı verirken işte bu fezlekelere, bu CD çözümlerine atıf yaptınız. Yalan, iftira, komplo. Başka bir şey yok. İnsanın için acıyor, yargı nasıl bu hale gelebilir diye" ifadelerini kullandı.
'ANNELERİN GÖZYAŞININ RENGİ YOK'
Gebze Cezaevi önünde tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi yapan çocuklarını destekleyen tutsak ailelerine polisin müdahalesine de değinen Demirtaş, şöyle devam etti:
"Gebze Cezaevi önünde eylem yapan annelerimize yönelik onur kırıcı işkence ve hakarete varan muameleleri asla kabul etmeyeceğimi, annelerin gözyaşının renginin olmadığını hatırlatarak, Türkiye’de evladını yitirmiş ya da yitirme tehlikesi olan her annenin hepimizin ortak değeri olduğunu, annelere bu şekilde davranılması zaten kutuplaşmış toplumu daha fazla kutuplaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını belirterek kınıyorum. Aralarında bizatihi dosyamı takip eden avukat arkadaşlarımıza Kızılay’da sert bir müdahale yapılmış ve işkenceye varan uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Hem avukat arkadaşlarımı selamlıyor hem de bu muameleyi kınayarak devam etmek istiyorum."
'ANA MUHALEFET PARTİSİ LİDERİNİ LİNÇ EDEREK ÖLDÜRMEYE ÇALIŞANLAR SERBEST BIRAKILIYOR'
Duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden SEGBİS ile bağlanan Demirtaş'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
- (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırı) Bir Tweet attı diye gece yarısı profesörlerin evini basıp tutuklayabiliyorlar ama ana muhalefet partisi liderini linç ederek öldürmeye çalışanları adli kontrol şartıyla serbest bırakıyorlar. Neden?
'DAVUTOĞLU'NDAN DİNLEYELİM, YARGI NE HALDEYMİŞ'
- (Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'yi eleştirdiği açıklamaları) 'Büyük ve ünlü akademisyen ve siyasetçi, Ortadoğu'da barışın mimarı kişi'nin sözlerinden alıntı yaparak devam edeyim -Ahmet Davutoğlu- ki, kendisi Türkiye'nin bu hale gelmesinden de sorumludur. Tutuklandığımızda başbakandı, bütün bu kararların altında da imzası vardı.
- Bunları söyleyen, siyasi tarihimizin en büyük hukuksuzluğuna imza atan başbakanlardan biri. 'Milletvekillerinin yasama süreci içindeki etkinliği güçlendirilmelidir' diyen Davutoğlu, bizi milletvekili kimliğimizle cezaevine gönderen başbakan olarak tarihe geçmiştir. Ahmet Davutoğlu, yargının ne hale geldiğini beyan etmek zorunda kalıyor. Biz söyleyince tarafız da bu da mı taraf? Ahmet Davutoğlu da mı terörist? O da mı yargıya düşman? O da mı vatan haini? Hayır. Bizi öyle ilan ettiniz de, ona ne diyeceksiniz? Yargı konusunda durum dediği gibidir ama öyle bir iki yazı yazmakla da bu vebalden kurtulamaz.
'MUSTAFA ŞENTOP BU FORMÜLÜN MUCİDİDİR'
- Bugün bizim seçilmiş milletvekili olarak hapiste olmamızın sebeplerinden biridir Mustafa Şentop. Eminim ki, o da Davutoğlu gibi ileride 'Biz o dönemler çok yanlışlar yaptık' diyecektir de, anlam ifade etmeyecektir.
''ÖCALAN'IN HEYKELİNİ DİKECEĞİZ' DEDİĞİMDE ERDOĞAN'IN ELİNDE ÖCALAN TARAFINDAN YAZILMIŞ İKİ MEKTUP VARDI'
- Söylediğim ve yaptığım her şeyin altında makul ve meşru sebepler vardır. Ben 'Daha Öcalan'ın heykelini dikeceğiz' dediğimde, Erdoğan'ın elinde Öcalan tarafından yazılmış iki mektup vardı. Çözüm sürecini başlatan mektuplar. Çözüm süreci de kısa bir süre sonra başladı.
- Ve Ankara'da şu konuşuluyordu, bu defa barış çok yakın ve bu barışı gerçekleştirecek olanların heykeli dikilecek. Aslında sözün patenti de bana ait değil. Bana çağrışım yaptıran şey, bir Hükümet yetkilisinin kullandığı cümledir.
- O dönemde çıkıp itiraz etmiyor. Aradan 7 yıl geçiyor, Erdoğan bir seçim kampanyasında bu videoyu miting miting dolaştırıyor. Bu kadar küçülebiliyor. Utanç duyulur onun düştüğü halden. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, kendini bu kadar küçültmemeli.
- O videoyu meydanlarda izletirken 'Demirtaş bu sözleri söylediğinde Öcalan bana 2 mektup göndermişti. Nitekim bu sözlerden 2 ay sonra da İmralı'da resmi görüşmelere başladık' da deseydi samimiyetine inanırdım. Fakat tamamı komplocu bunların. Tuzak kurma üzerine.
'KİMSENİN 'DEFOL' DEME HADDİ YOKTUR'
- Kürdistan ayrı bir devlet olarak tariflenmemiştir. Ama bir coğrafyanın ismidir. Mezopotamya gibi, Kilikya gibi, Trakya gibi bir coğrafya ismidir.
- Erdoğan 'Defolun gidin' dedi diye kimse kendi anavatanından sürülmez. İş o noktalara geldi mi, bu tartışmalar ülkeyi parçalar. Kürdistan vardır ve biz de bu ülkenin öz evlatları olarak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Kürtler olarak ülkenin tamamını kendimizin görürüz. Kimsenin de 'defol' deme haddi yoktur. Biz bu ülkede özgürlük ve demokrasi mücadelemizi sürdüreceğiz.
- Beni TV ekranlarından gece gündüz yargılayan yorumcular, beni katil ilan eden gazeteciler gelip duruşmaları izlemiyorlar. Bu savunmamın bir kanalda alt yazı olarak bile geçmesi bile engelleniyor.