İranlı kadın hakları aktivisti Masih Alinejad, 'İslam kültürüne saygı' gibi klişelere dayanarak başörtüsü takan Batılı feministleri kendi ilkelerini çiğneyip evrensel hak ve özgürlükler mücadelesine zarar verdikleri için sert dille eleştirdi.
İran'da kadınları örtünmeye zorlayan İslamcı yasalarla mücadele eden 'Benim Gizli Özgürlüğüm' hareketinin kurucusu, İranlı kadınları kamusal alanda örtüleri çıkarıp bunu görüntülemeye ve sosyal medyada paylaşmaya teşvik eden 'Beyaz Çarşamba' eylemlerinin örgütleyicisi Alinejad'ın hapse mahkum edilmesi ve İran'dan kaçması sonrası yakın zamanda yaptığı bir konuşma İngiliz medyasında yayımlandı.
İslamcıların yönetime gelmesi sonucu uygulanan dayatmaya meydan okuma çağrısı yapan İranlı kadın hakları savunucusu, 'Beyaz Çarşamba' kapsamında sokakta örtüsünü çıkarıp sopaya takarak sallayan İranlı kadının haber olduğu gün Hollanda'dan üç kadın siyasetçinin Tahran'ı ziyaret ettiğini ve zorunlu örtünme yasasına hiçbir meydan okumada bulunmadan uyduklarını hatırlattı.
"Ben o fotoğrafı sevmiştim, kabinedeki erkek hakimiyetiyle alay etmenin iyi bir yoluydu. Ama aynı feministler İran'ı ziyaret ettiğinde ne oldu dersiniz. Aynı bakanlar İran'da Cumhurbaşkanı'nın karşısında zorunlu örtünme yasasına aynen uydular."
"Amerika'ya gelince, erkek ile kadın eşit demeye çalışanlar, İran'a gelince başka mesaj vermeye, erkeklerin kadınlardan daha eşit olduğunu söylemeye çalışıyor."
"İran'ı ziyaret eden kadın siyasetçiler, turistler, sporcular, sanatçılar, oyuncular, hepsi de güzel ülkeme gittiklerinde bunun kültürel bir mesele olduğunu söylüyor, İran kültürüne saygıdan takıyoruz diyorlar. Size açıkça belirteyim: Ayrımcı bir yasanın bizim kültürümüzün bir parçası olduğunu söylemek, bu bir ulusa hakaret etmektir."
Alinejad, Yeni Zelanda'da Avustralyalı bir ırkçının iki camide 50 kişiyi katletmesinin ardından Başbakan Jacinda Ardern'in Müslümanlarla dayanışma ve kültürlerine saygı gösterisi yapma adına başını örtmesi ve pek çok kadının aynı şekilde destek vermesini de eleştirdi:
"Ardern'in Müslüman toplumuna gösterdiği şefkate hayranlık duyuyorum, ama dayanışma göstermek gerekçesiyle başını örttüğünü görmek kalbimi kırdı. Çünkü pek çok ülkede Müslüman kadınların ezilmesinin en görünür simgesini kullandınız. Bu yüzden onları ayn zamanda zorunlu başörtüsüne karşı mücadele ettikleri için dövülen, hapsedilen, cezalandırılan kadınlarla, bizimle, kız kardeşliklerini ve dayanışmalarını göstermeye davet ediyorum.”
Yeni Zelandalı kadınların 'Müslümanlarla dayanışma simgesi olarak' başörtüsü takma kampanyasına bir eleştiri de Hindistanlı kadın gazeteci Rama Lakshmi'den geldi.
Lakshmi Twitter'da şu paylaşımı yaptı:
"Türban neden Yeni Zelanda’daki terörist saldırının kurbanlar için bir ‘dayanışma gösterme’ sembolü? Daha iyi yollar yok mu? Post-modernizm, ‘tercih feminizmini’ (choice feminism: bir kadının bireysel tercihlerinin, doğası gereği, feminist olduğunu iddia eden yaklaşım) yarattı, anladık, ama feminizmimin ana öğelerinden biri de dinin özel olarak kadınlara dayattığı prangaları sorgulamak."
'TERCİH FEMİNİZMİ, İSLAMOFOBİ, KÜLTÜREL GÖRECELİLİK ÇAĞINDA'
Bu paylaşımla ilgili Birgün gazetesi Pazar ekinden Hande Gazey'in röportaj yaptığı Hindistanlı feminist gazeteci, ‘tercih feminizmi’ ve ‘İslamofobi’ denilen iki dalgaya dikkat çekerek şu değerlendirmeleri yaptı:
'SAĞIN YÜKSELİŞİ'
"Postmodern kimlik politikaları bir yandan çözüm olarak sunulurken bir yandan da sağın yükselişinin problemin kökeninde olduğunu söyleyebilirim. Bir çeşit kimlik politikası hemen her zaman ters tepkiyle karşısında bir başka kimlik politikasını ortaya çıkartıyor. Ve de bu politikaların uygulanışında kadınların zorluklarla kazandıkları özerkliklerine zarar verecek gerici ritüellere başvurulmaması gerektiğini düşünüyorum."
"Otokratik gücün yoğunlaşması tarihte hiçbir zaman kadınların lehine olmamıştır. Tek adam rejmleri her zaman çağdışı kültürel kodlara ve dini politikalara başvurmaya çalışacaktır. Ancak kadınlar için en kötü zamanlar genelde feminist enerjilerin ortaya çıkıp patlaması için en iyi zamandır."
SOSYAL MEDYADA YANKI BULDU
Bu arada mücadelesini anlattığı 'Saçlarımdaki Rüzgar' isimli kitabıyla da tanınan Alinejad'ın mesajı, sosyal medyada büyük yankı yaratıp yeni bir tartışma başlatırken pek çok destek mesajı aldı.