EKSEN

'Huawei'yi casuslukla suçlayan Batı, bunu kendileri de yaptığı için biliyor'

Füsun S. Nebil’e göre Çin’in teknoloji devi Huawei ile savaşa tutuşan ABD, ucuz işgücüne dayalı ‘offshore taşeronlaşma’ stratejisinde kendi kurduğu tuzağa düştüğü için öfkeli. ABD’nin Huawei’i ‘casuslukla’ suçladığını belirtirken, “Kendilerinden biliyorlar” diyen Nebil, siber güvenliğin önemine dikkat çekti.
Sitede oku

Pompeo: Huawei sistemlerini kullanan ülkelerle işbirliği yapmayacağız
ABD yönetimi Çin'in teknoloji devi Huawei ile adeta açık savaşa tutuştu. Sadece bir telefon markası olarak değil, telecom ve internet altyapısına dair faaliyetleriyle de öne çıkan ve dünyada 5G sistemine öncülük eden Huawei'in CEO'su Ren Zhengfei'nin şirketin CFO'su da olan kızı Meng Wangzhou, ABD'nin talebiyle Kanada'da gözaltına alındı. Amerikan yönetimi Çin Komünist Partisi'yle içiçeliği bilinen Huawei ve CFO'sunu siber casusluk, İran'a yönelik yaptırımları ihlal, para aklama gibi bir dizi suçla itham ediyor. Ancak ABD'li şirketlerin Amerikan istihbaratıyla bağlantıları ortaya saçılmışken, Pekin, Huawei'ye ‘adil olmayan ve etik dışı' davranıldığını söylüyor.

Huawei'nin kurucusu ve patronu Ren son açıklamasında, "ABD'nin bizi ezmesinin imkânı yok. Dünya Huawei ve gelişmiş tekonolojisi olmadan yapamaz" restini çekti. Ancak bazı ülkeler Huawei'ye yasak getirmeye başlarken, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Huawei sistemini kullanan ülkelerle işbirliği yapmayacaklarını ilan etti. ABD Başkanı Trump, adeta Çin'i kıskanırcasına ‘5G teknolojisini en kısa sürede ABD'de istediği' tweet'ini de atmışken, giderek dozu artan siber savaşın nereye varacağı merak konusu.

Batı ile Çin arasındaki bu bilek güreşinin perde arkasını, T24 sitesindeki yazılarıyla tanınan bilişim ve teknoloji uzmanı Füsun S. Nebil ile konuştuk.

‘AMERİKALI ÇOCUKLAR ARTIK BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ OKUMAZ OLDULAR'

Huawei'nin patronu ABD'den korkmuyor: Dünya biz olmadan yapamaz
Füsun S. Nebil'e göre, bugün Çin'in teknoloji devi Huawei ile kapışmaya tutuşan Amerikan özel sektörü aslında ‘kendi kurduğu tuzağa düştü'. Avrupa'da başlayan ‘soğan stratejisi' ve ‘small is beautiful' (küçük güzeldir) stratejisinin daha sonra ABD'yi etkisi aldığını anlatan Nebil, Amerika'da eskiden ofis ve çalışan sayısının fazlalığıyla övünen şirketlerin ‘küçülmeye gitmesine' yol açtığını belirtti. Nebil, bunu ABD Kongresi'nden çıkartılan kararlar uyarınca ‘taşeronlaşma' ve ‘offshore taşeronlaşmanın' takip ettiğini vurguladı. Nebil, bu ‘küreselleşme' stratejisinin önce Çin'de ucuz mühendislik gücü bulduğunu ancak kısa sürede üstünlüğün yitirilmesiyle dönüp dolaşıp Amerika'yı vurur hale geldiğinin altını çizdi:

"Batı kendi kurduğu tuzağa düştü. Ama bunu Batılı ülkelerin halklarına yıkmak da doğru değil. (Amerikan şirket yönetcileri) 1980'li yıllarda başlamışlardı. Amerikalı Forbes'un listesindeki en zengin 400, orada en tepedeki adamın varlığı 2 milyar dolar düzeyindeydi. Bugün ise Amazon'un sahibi Jeff Bezos'un 120 milyar dolar parası var. Para yukarı doğru akıyor son 40 yıldır. Bunu sağlayan ise aslında 1973'lü yıllardan itibaren önce Avrupa'da çıkan sonra Amerika'ya yönelen bir strateji. O stratejiye kendilerini merkeze alıp, ‘soğan stratejisi' diyorlar, dış halkalara doğru diye giden bir stratejiydi. Bir yandan da ‘small is beautiful' (küçük güzeldir) diye bir başka stratejiyi öne koydular. 1980 yılına kadar en çok arabası en çok ofisi en çok elemanı olan şirket en büyük şirket sayılıyordu, General Electric gibi. Fakat 80 yılında İngilizlerin ‘small is beautiful' stratejisi devreye girdi. Böylece dünyanın hayatına taşeronlaşma girdi. Microsoft'un ofisinde aynı yerde çalışan kendi elemanı 2 bin dolar maaş alırken, aynı işi birebir yapan taşeron elemanı 500 dolar maaş alıyordu. Bu 85 yılına geldiğinde gelişti. 50 firma Amerikan Kongresi'ne başvurup Çin, Uzakdoğu, Endonezya, Singapur, bunlara iş vermeyi kabul ettirdiler. Bu Obama'nın imzaladığı ama Trump'ın yönetime gelir gelmez ilk fırsatta iptal ettiği The Trans-Pacific Partnership, TPP adıyla geçen Uzakdoğu'ya iş verme anlaşmasının arkasındaki olay. 1985'ten itibaren Amerikalı firmalar, bunlar yazılımcılar başta olmak üzere Apple, HP gibi bilgisayar, cep telefonu firmaları da işlerini Uzakdoğu'ya yaptırdılar, çünkü işçilik ücretleri ucuz. Amerika'da ortalama bir mühendisi 2 bin-5 bin arasında istihdam ederken, Çin'de 500 dolara istihdam edebiliyordunuz. Şimdilerde aslında biraz yukarı çıktı, ilk başlarda 100 dolar civarlarındaydı. Naomi Klein diye bir Kanadalı gazeteci var. Aydın bir kadın, çok da önemli kitapları var. Burberry pardesüleriyle ünlüdür, bu gazeteci bir zamanlar orada çalışan bir işçiymiş. ‘Küçük güzeldir felsefesini 88 yılında fark ettik ve pankartlarla sokağa çıkıp benim işim nereye gitti, diye bağırdık, çağırdık. Sonra işinin nereye gittiğini takip ettik' diyor. Bulduğu şaşırtıcı sonuç şu. Kendisi bir zamanlar 2 bin dolar maaş alırken, yaptığı işi Endonezya'da bir çocuk işçi aylık 2 dolara yapıyordu. Dolayısıyla Amerika'nın içi boşaldı. Biz Amerika'yı bir bütün olarak görüyoruz ama Amerika'nın Silikon Vadisi gibi vahaları dışında Amerika'da bilgisayar işi bulmak mümkün değil. O yüzden 2000'li yıllardan sonra Amerikalı çocuklar bilgisayar mühendisliği okumuyorlar. Amerika'daki bilgisayar mühendisliklerine bakarsak Çinliler okuyor genelde. Para kazanamamaya başladılar. Dünya devi Telekom şirketleri vardı, Motorola, Bell laboratuvarları, Graham Bell'den gelen."

‘TÜRKİYE'NİN ALTYAPISININ YÜZDE 80'İ HUAWEI'YE DÖNDÜ'

ABD'nin bu stratejisinin sonuçta Çin'in üstün hale gelmesini getirdiğini belirten Nebil, bilgisayar teknolojisinin aynı zamanda casusluk için önemine de dikkat çekti. Snowden sızıntılarının NSA'nin Cisco şirketi dolayımıyla yasadışı dinlemelerdeki rolünü ortaya sermesini anımsatırken, "Bu telecom cihazları sadece para kazandırmıyor, casusluk da yaptırıyor. Kendilerinden bildikleri için.." diyen Nebil, şimdi Çinlilerin de aynı şekilde casuslukla suçlanır hale geldiğinin altını çizdi. Nebil, Batı'nın Çin'i ticari sırları çalmakla suçladığını, Çin'in ise kendisini ‘tersine mühendislik' argümanıyla savunduğunu kaydetti. Nihayetinde Çinlilerin teknolojiyi Batı'dan öğrendiğini de vurgulayan Nebil, Huwei'nin özellikle dünya çapındaki başarılarına atıf yaparken, Türkiye'deki telecom altyapısındaki kurumsal networkler'in yüzde 80'inin artık Huawei'ye dönmüş olduğu bilgisini de verdi:

Huawei: Dünyada ikinci sıradayız, Türkiye'de 2019 yılında yüzde 35 paya ulaşmayı hedefliyoruz
"Bunlar hem para anlamına geliyor hem de Cisco'da ortaya çıktı, Edward Snowden (NSA sızıntılarıyla) birçok sırrı ortaya koydu. Snowden'in ortaya koyduğu şeylerden biri şu. Cisco eğer yabancı bir devletin önemli bir şirketine mesela başbakanına satılmışsa, Amerika'dan sevk edilmeden önce içine böcek konuyor. Yani dinleme yapıyorlar. Bu Telekom cihazları aynı zamanda sadece para kazandırmıyor, casusluk yaptırıyor. Şu anda bağırdıkları bu, bunu kaybediyorlar. Kendilerinden bildikleri için yani bunlarla casusluk yapıldığını, Çinliler casuslukla suçluyorlar. Türkiye'nin altyapısı yani elimizdeki telefonlar yeni markalarını koymaya başladılar. Eskiden markayı üzerine basarak başkası yapar, öyle telefon üretiyorlardı, şimdi kendileri üretmeye başladılar. Bunlar şu anda Türkiye'nin altyapısı, yani telefon operatörlerinde ve şirketlerde de kurumsal networkler var, bütün bunların yüzde 80'i Huawei'ye dönmüş durumda. Bunlar Amerikalı şirketlere mühendis yerleştirmişler, bunu Amerikalılar iddia ediyor. Ve bu mühendisleri ticari sırları çaldıklarını söylüyorlar. Ama Çinliler bunu şöyle anlatıyorlar. ‘Reverse engineering' (tersine mühendislik) yaptık diyorlar. Eline gelen yönlendirici cihazı çözmüş, sökmüş parçalarını, incelemiş, nasıl yapıldığını görüp yapmış. Böyle anlatıyorlar. Her ne olursa olsun Çinliler teknolojiyi Batı'dan öğrendiler."

‘AR-GE ÇALIŞMALARI DEVASA BOYUTLARDA'

Telekom sektöründe Araştırma-Geliştirme meselesinin önemine dikkat çeken Nebil, Çin'in Huawei'sinin bu konudaki öncülüğünü vurguladı. Nebil, bir telecom üreticisinin Türkiye'de bir şirkette AR-GE'de 1000 kişi çalışıyorsa Huawei'de bu rakamın 100 bin kişi olduğu bilgisini aktardı. Özellikle siber güvenliğin artık hayatın her alanını ilgilendirdiğini de anımsatan Nebil, Hollywood'da filmi de çekilmiş olan ‘düşman' addedilen bir ülke ile doğrudan savaş çıkartmadan su, elektrik, trafik sistemlerini keserek büyük hasar yaratma imkanlarına vurgu yaptı. Litvanya'da 2007'de Lenin'in heykelinin yıkılmasının ardından yaşanan siber saldırı örneğini de veren Nebil, yine ABD ve İsrail'e atfedilen İran'ın nükleer tesislerindeki stuxnet virüsü vakasını da anımsatarak aslında dünyada tam bir siber savaş hali olduğunu söyledi:

ABD'den Huawei'ye 'bilgi hırsızlığı ve dolandırıcılık' suçlaması
"Bir başka telekom üreticisi bana şu şekilde ifade etti: ‘Bizim AR-GE'mizde 1000 kişi çalışıyor. Onların AR-GE'sinde 100.000 kişi çalışıyor'. Aradaki fark tabii ki o kadar, ortak aklın geliştirdiği kadar. O yüzden bizden çok daha fazla özellik ve güvenlik geliştiriyorlar. Bruce Willis'in Die Hard serisinin üçüncü filminde yanılmıyorsam kıyamet gününden bahsediyordu. Kıyamet günü dediği su, elektrik, trafik lambaları bütün bunların kesildiğini düşünün. Bu Litvanya'da 2007'de yapıldı. Lenin'in heykelini yıktılar diye, Ruslar olduğu söyleniyor, ama Türkiye üzerinden yapıldı bu saldırı ayrıca ve 4 gün bankaları çalışmadı, ticaret yapmadılar, hiçbir şey yapamadılar. Daha kötüsü var. İran'la nükleer sorunlar yaşanıyor. İran'ın tesislerinde 2010'da Ruslar bir virüs buldu. Bu virüs, nükleer bir yakıt tesisine girmiş. Nükleer yakıt için uranyumu alıp zenginleştiriyorlar. On binlerce santrifüj cihazı var. Onların dönüş hızını bozmuş, makineleri yanıltıyor. Fark edememiş İranlılar. Ruslar virüse rastlayıp, bu ne yapıyor, İran'a mı yönelik çalışıyor derken keşfedilmiş. Yani sizin cihazlarınızda bozulabiliyor. Bu evet bir siber savaş."

‘SİBER STRATEJİ BİNALİ YILDIRIM ZAMANINDA GELİŞTİRİLDİ, AMA HİÇBİR ŞEY YAPILMADI'

Nebil'e göre Türkiye, siber savunma alanında çok zayıf kaldı. Binali Yıldırım zamanında siber strateji geliştirildiğini ancak somut olarak hiçbir şey yapılmadığını anlatan Nebil, savunma sanayii için cihatların muhakkak yerli üretim tercih edilmesi gerekliliğine vurgu yaptı:

"Siber strateji Binali Bey zamanında geliştirildi güya. Ama ne yapıldı derseniz, hiçbir şey. Bu olaylar patlak veriyor diye böyle yapılıyor, algıya yönelik hareketler. Müsteşarlardan oluşan bir siber güvenlik kurulu kuruldu. Şu anda çalışmıyor. Ben üç senedir oradan bir haber alamıyorum, ne yaptıklarını bilmiyorum. Savunma Sanayi'nin yeni kurduğu bir kümelenme var. Firmalar siber güvenlik ürünleri üretsin diye savunma ile ilgili bir şey var. Ama cihazların bizim tarafımızdan üretilmesi lazım. Buna dair bir şey yok. Tam tersine biz hep almaya çalışıyoruz. Delik deşik diyelim."

Yorum yaz