"Meclis Başkanı iken Belediye Başkanlığı için yarışmayı neden kabul ettiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, her şeyin bir ilki bir de sonu olduğunu söyledi.
Kendisine hep ilkler ve sonların denk geldiğini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
"Eğer size bir ihtiyaç duyulduysa bir yerde, onu 'kabul etmiyorum' deme hakkınız ve lüksünüz yok. Görevin büyüğü, küçüğü olmaz. Milletvekili oldum, bakan oldum, bakanlıktan ayrıldım yine çalışmaya devam ettim, tekrar bakan oldum, tekrar çalışmaya devam ettim. Bakanlıktan tekrar ayrıldım seçim öncesi. Üç sefer ayrıldım, dört sefer geldim ve Başbakanlık görevi nasip oldu, partimiz, Cumhurbaşkanımız uygun gördü, Başbakanlık yaptım. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi yapmam gerekti, onu da seve seve kabul ettim. İstanbul benim ömrümün geçtiği şehir. 12 yaşında geldim geldim bu şehre, yani köyümde 12 yaşım geçti, bir ilkokul okudum, ondan sonra hep İstanbul'da geçti hayatım. Son 16 yıl Ankara'da olmama rağmen bir ayağım hep İstanbul'da oldu. Gençliğimin geçtiği, meslek edindiğim, yuva kurduğum, iş güç sahibi olduğum, çocuk, torun sahibi olduğum İstanbul'da hizmet etmek benim için en büyük şereftir. Kaldı ki İstanbul, Hz. Peygamberimizin müjdelediği bir şehirdir, Fatih'in fethettiği şehirdir, Sinan'ın (Mimar) süslediği bir şehirdir, Gazi Mustafa Kemal'in Marmara'daki düşman gemilerine bakarak, 'Geldikleri gibi gidecekler' dediği ve düşman işgalinden kurtardığı bir şehirdir. Şimdi sıra İstanbul'a, Napolyon'un 'Dünya Başkenti' diye nitelendirdiği bu güzel şehre hizmet etme sırasında. Bundan da büyük bir bahtiyarlık duyuyorum".
'TBMM BAŞKANLIĞI GÖREVİMİ BIRAKACAĞIM'
"Bu bir ilk, mevzuatta bir Meclis Başkanı'nın Belediye Başkanlığı'na adaylığı düşünülmemiş. Onun için de bu kanunlarda yazılmamış. Adaylığım açıklandığında herkes şaşırdı, 'Acaba şimdi ne olacak?' Hukukçular kendi aralarında tartışmaya başladılar. Kimisi diyor, 'Herhangi bir yasak yok. Belediye başkan adayı olabilir, istifa etmesine gerek yok.' Bir kısmı da diyor ki, 'İstifa etmelidir.' Neyse, şunu özetle söylemek istiyorum; Benim istifa meselesiyle vatandaşın gündeminin işgal edilmesine canım çok sıkılıyor. Bizim İstanbul'u, İstanbul'un geleceğini konuşmamız lazım. İstanbul'un sorunları, gençleri, kadınları, İstanbul'u nasıl büyütürüz, ekonomisini nasıl güçlendiririz, bunu konuşmamız gerekirken anlamsız yere benim istifa edip etmeyeceğim konuşuluyor. Kaldı ki ben resmen aday bile değilim. Partim aday göstereceğini açıklamış. Yapılmayan bir işlem üzerinden bir tartışmanın gidiyor olması çok rahatsız edici bir şey. Burada ilk defa açıklıyorum, kararını verdim. Adaylık müracaatım yapıldığı andan itibaren Meclis Başkanlığı görevimi bırakacağım. Partim müracaatı yaptığı zaman aynı anda Meclis Başkanlığı'ndan ayrıldığıma dair dilekçemi vermiş olacağım".
'BENİN İÇİM MECLİS BAŞKANLIĞI MESELESİ 18 ŞUBAT TARİHİ İTİBARİYLE TAMAMDIR'
Yıldırım, "Ben bıraktığım yere dönüp tekrar bakmam. Hayatım boyunca bıraktığım yere tekrar bakmadım, orayı yönetmeye kalkmadım. Öyle bir huyum vardır. Benim için Meclis Başkanlığı meselesi 18 Şubat tarihi itibariyle tamamdır, orada görevimi tamamlamış olacağım ve ondan sonra seçime kadar tam kapasite İstanbul'la, İstanbullularla, İstanbul'un sorunlarıyla İstanbul kampanyasıyla vaktimi geçirmiş olacağım" ifadesini kullandı.
"Ortada adaylık yok. Sadece bir niyet beyanı var. Bunun üzerinden bir yıpratma hareketi, partimizi yıpratma hareketi yapılıyor. Şahsımıza yönelik birtakım söylemler oluyor. Ben bunlarla mümkün mertebe muhatap olmak istemedim, uzak durmaya çalıştım. Ancak işin sonunda şuna gönlüm razı gelmiyor; 'istifa etti', 'istifa etmedi' gibi laflarla gündemin meşgul edilmesinin İstanbulluya bir yararı yok, İstanbul seçimlerine yararı yok. Bir de hiç aklımın köşesinden geçmeyen şeyler söyleniyor. 'Efendim, seçimi kaybedip esasında geri gelecekmiş de, onun için işi garantiye almak istiyormuş da' falan filan. Böyle bir şey yok. Ben çıktığım yoldan geri dönmem. Bir yola girdik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olduk. Bizim için hedef 31 Mart akşamı İstanbulluların gönlüne girmek, hangi görüşten ve düşünceden olursa olsun, İstanbulluların desteğini alarak bu mübarek şehre hizmet etmek fırsatını bulmak. Bundan başka düşüncem yok".
15 TEMMUZ'DA YAŞANANLAR
15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece telefonla bağlandığı canlı yayında kullandığı "kalkışma" kelimesinin aklına nasıl geldiğine ilişkin soru üzerine Yıldırım, Allah'ın bu millete bir daha böyle vahim, karanlık bir gece yaşatmaması temennisinde bulunarak, "O geceyi ben de her düşündüğümde yüreğim ağırlaşıyor ve o gece yaşananlar tek tek gözümün önüne geliyor. Doğrusu ben o gün Dolmabahçe ofisteydim, işlerimi tamamladım, köprüyü geçtikten hemen sonra dediler ki 'köprüyü tutmuşlar'. Kim tutmuş, ne olmuş? deyince, bir kısa bilgi aldık. Yaklaşık 45 dakika Tuzla'daki evimde anlamaya çalıştım. Bunun, bir emir komuta zinciriyle yapılan bir darbe girişimi değil, silahlı kuvvetler içinde asker kılığına girmiş teröristlerin yaptığı bir faaliyet olduğu kanaati bende doğdu, yaptığım telefon görüşmesinden sonra. Ekrana da yansıyan o konuşmayı yaptım. Dolayısıyla 'kalkışma' kelimesi tesadüfen değil, özenle durum tespiti yapıldıktan sonra söylenen bir sözdür" yanıtını verdi.
Aynı zamanda savcıların hemen harekete geçerek, tutuklamaları yapmaya başladığını, vatanını, milletini seven askerlerin, polislerin harekete geçtiğini, medyanın o gece müthiş bir vatanseverlik örneği gösterdiğini anlatan Yıldırım, şunları söyledi:
"Meclis açıldı, milletvekilleri Meclis'te toplanmaya başladı. 'Ülke için millet için bayrak için ben ne yapabilirim?' diyen herkes, durumdan vazife çıkararak, bu alçak darbe girişimine, kalkışmaya karşı bir tavır aldı, karşı koydu. Siyasi partiler de siyasi parti başkanları da aynı şekilde hareket etti. O gece Türkiye tek yürekti, tek yumruktu. Oradan kazanımımız şu oldu; Yıllar boyunca sinsi bir şekilde bütün kurumlara, orduya, bürokrasiye nüfus etmiş bu alçak örgüt deşifre oldu, su yüzüne çıktı. Bir kere en büyük kazanım bu. İkinci en büyük kazanım da esasında demokrasiye sahip çıkma kültürünün yerleştiğini artık bu kalkışmayla görüyoruz. Eski dönemlerde darbeler yapılırdı herkes sessiz sedasız sonucu izlerdi. Dolayısıyla bu darbe girişimiyle birlikte millet demokrasiye, bayrağa, milli iradeye sahip çıkacağını, seçimle gelenlerin ancak seçimle gönderilecekleri mesajını dost, düşman herkese ilan etti. Yani bundan sonra darbe yapmaya kalkanlar, çılgınlık peşinde olanlar şunu bilecekler; bu iş o kadar kolay değil. Demokrasimiz bu olaydan dolayı, bir tık daha yukarı çıkmıştır. Bu, Türkiye'nin en büyük kazanımıdır. Şimdi bu alçaklar, Türk yargısında hesaplarını vermeye devam ediyorlar".
'MERKEZİ YÖNETİMLE, BELEDİYELERİN AHENK İÇİNDE ÇALIŞMASI ESASTIR'
Binali Yıldırım, "(İstanbul Ankara'dan yönetilemez, Ankarasız da yönetilemez) ne demek?" sorusuna karşılık, şu yanıtı verdi:
Bunu söyleyen arkadaşımız hemen kısa süre sonra 'Genel Başkanımız talimat verdi, belediyede ücretler şöyle olacak, böyle olacak' diye bir takım vaatlerde bulundu. Bu da kendi arasında ne kadar büyük bir çelişki olduğunu ortaya koymaktadır. Hatırlamak lazım, İstanbul 1990'lı yıllarda ne haldeydi o sıralar İstanbul'un çilelerini yaşayanlar bilir ama 2000'den sonra doğanlara İstanbul'un o günlerini anlatsanız… Su olmadığını, Haliç'in pis koktuğunu, hava kirliliğinin tahammül edilemez olduğunu söyleseler herhalde 'annemiz babamız hayal gördü' diye bize şaşarlardı diye düşünüyorum".
'CUMHURBAŞKANI İLE BENİM ARAMDA HİÇBİR ZAMAN GÖRÜŞ AYRILIĞI OLMAZ'
"Adaylığınızla ilgili Cumhurbaşkanı ile aranızda görüş ayrılıkları oldu mu?" sorusu üzerine Yıldırım, "Cumhurbaşkanı ile benim aramda hiçbir zaman görüş ayrılığı olmaz. Farklı düşündüğümüz olur, istişare ederiz, anlaştığımız noktalar olur, anlaşamadığımız noktalar olur ama karar verildikten sonra iş bitmiştir. Ondan sonra bu konu kapanır. 40 yıldır biz böyle çalışıyoruz. 40 yıldır devam eden bir yol arkadaşlığımız var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olduğunda, beni İDO'nun Genel Müdürü yaptı. 4,5 sene beraber çalıştık. Sonra parti kurulurken, kurucular arasında yerimi aldım. Bakanlık, Başbakanlık, şimdi de Meclis Başkanlığı, milletvekilliği görevlerinde bulundum. Cumhurbaşkanımızla her konuyu konuştuk, tartıştık, sonunda verdiğimiz kararın arkasında kaya gibi durduk" değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rahatı ve rahat etmek isteyenleri de hiç sevmediğini dile getirerek, "Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızla çalışmak çok kolay bir şey değildir. 50'den fazla ilde miting yapacak. Tabii bu kampanyada çok faal bir şekilde çalışacak, belki de hepimizden daha çok çalışacak. Ama biz ağırlıklı olarak İstanbul'da çalışacağız, İstanbullularla bir araya geleceğiz, İstanbul'u konuşacağız, İstanbul'un sorunlarını, projelerini ele alacağız ama Cumhurbaşkanımız bütün Türkiye'yi dolaşacak. Hükümetin, yerel yönetimlerin projelerini ülkemizi, milletimizi bekleyen hizmetleri, bekleyen tehditleri enine boyuna anlatacaktır" ifadesini kullandı.
'BEN OMURGASIZ BİR İNSAN DEĞİLİM'
"Her şeye tamam dediğiniz için sizi eleştiriyorlar. Duruşunuz yok mu?" sorusu üzerine Yıldırım, uyumlu bir insan olduğunu ve hiçbir şeye itiraz etmediğini söyledi.
Binali Yıldırım, "Ne demek duruşunuz yok mu? Ben anlamadım. Benim duruşum bellidir, duruşum millete hizmettir. Duruşta bir sorun yok. Duruş başka omurgasızlık başka, ben omurgasız bir insan değilim. Hizmeti ibadet bilirim. Milletim ne dediyse ben onu yaparım. Liderimle beraber millete hizmet yolunda bir ömür tükettik. Bundan sonra da elimizden geldiğince en güzel şekilde, İstanbullular bize fırsat ve yetki verirse en güzel hizmeti İstanbul'da yapacağız. Biz bunu Türkiye'de yaptık. Türkiye'nin her tarafında hizmetleri yaptık, şimdi çok daha detaylısını, biraz daha kolay şekilde İstanbul'da önümüzdeki dönemde eğer İstanbullular teveccüh ederse, bizi Şehr-i Emin'i kabul ederse bu hizmetleri yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'HDP'NİN VERDİĞİ MESAJ BELLİ'
"HDP'nin aday çıkarmaması İstanbul yarışını nasıl etkiler?" sorusu üzerine Binali Yıldırım, şunları kaydetti:
KANAL İSTANBUL PROJESİ
Yıldırım, Kanal İstanbul Projesi ile ilgili de şunları kaydetti:
"İstanbul'un felaketine sebep olacak bir proje gibi gösterme gayretleri var, dış yayınlarda hep bu böyle işleniyor. Çünkü ne olacak? Boğaza alternatif oluşturuyor. Boğaza alternatif oluşturmasının hem ulusal güvenliğimiz açısından hem de stratejik menfaatlerimiz açısından çok büyük önemi var".
'HER TÜRLÜ KORSAN FAALİYET BİZİM İÇİN HEDEFTİR'
İSTANBUL'DAKİ SURİYELİLER
İstanbul'daki Suriyeliler konusu ile ilgili de Yıldırım, "Tabii şu anda İstanbul'da bu büyük bir sorun haline geldi, ciddi bir nüfusa erişti. Zeytinburnu, Fatih, Şişli, Beyoğlu, Esenyurt gibi ilçelerde bazı caddelerde yabancıların görünürlüğü ilçede yaşayan vatandaşlarımızdan fazla. Bu hoş bir görüntü değil. Bu da rahatsızlık oluşturuyor" değerlendirmesinde bulundu.
Binali Yıldırım, "Fırat Kalkanı bölgesinde, El Bab'da, Cerablus'ta ve Afrin'de 300 bin kişi döndü. Bunlara geçici koruma statüsü verdik. Kimse bunu çarpıtmasın. Adı üstünde geçici. Bu insanlar gidecek. Ülkede barış olunca dönüp gidecekler" şeklinde konuştu.