Dr. Akcan: Silah alanların yüzde 60’ı sonradan aldığına pişman oluyor

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan, Seyr-i Sabah programında bireysel silahlanma konusunda Türkiye’deki tehlikelere dikkat çekti. Akcan, "Silah alanların yüzde 60’ı sonradan aldığına pişman oluyor" dedi.
Sitede oku

'Ruhsatsız silah satışı öyle boyutlara ulaştı ki, yetkililerin deyimiyle peynir-ekmek gibi satılıyor'
Türkiye'de her geçen gün bireysel silahlanma yüzünden meydana gelen yeni bir cinayetin haberi medyaya düşüyor. Eşini öldüren kocalardan arkadaşlarını vuran çocuklara, trafikte sinirlediği için önde giden arabanın şoförüne ateş edenlere kadar çok geniş bir yelpazede birçok insan bu suçun ortağı oluyor. Umut Vakfı'nın yaptığı bir araştırmaya göre şu anda yüzde 80'i ruhsatsız 25 milyona yakın silah dolaşımda. Bu silahlara karşı henüz doyurucu bir kanun hazırlanamamış olması bir yana, ruhsatlı silah edinmek giderek daha da kolaylaşıyor. Umut Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Psikiyatrist Dr. Ayhan Akcan, Seyr-i Sabah programında bu silahlanmaya dur demenin vakti geldiğini dile getirdi. Akcan, ruhsatlı silah alanların yüzde 60'ının daha aradan bir yıl geçmeden bunu aldığına pişman olduğunu söylerken, bir an önce toplumun tüm kesimlerinin üstünde uzlaşacağı bir yasanın çıkarılması gerekliliğini vurguladı:

‘SİLAHLANMA PROBLEMİ EN ÇOK BÜYÜK İLLERDE'

Sivillere mermi hakkının 1000'e çıkarılması TBMM gündeminde
"Silahlanma için bir talep var. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra bir üst kademede kendini güvende hissetmek istiyor. Bu güvende hissetme hadisesinin birçok kurumları var. En önemlisi sosyal bir devlet, insanların birbirlerine karşı yaklaşımlarını ortaya koyan yasalar gelenek ve görenekler. Ama en ilkel metot silah alıp evine koyma duygusu. Yüzde 70 bu yüzden silah alıyor.

İşin pratiği böyle değil. Bu silahlar alınıyor ve yaşadığı çevre içinde kullanılıyor. Tüm silahlı suçlar tanıdık bildik kişilerin o anlık öfke ve problemlerin sonuçları yüzünden oluyor. Her an ulaşılabilir ve yaygın olması belirleyici. Biz TBMM'deki siyasi iradeye bunun pratikle örtüşmediğini söyledik, hiç olmazsa kent yaşamında olmasın diyoruz. 2018 raporuna baktığımızda hareketli büyük illerde problem görüyoruz. İstanbul'da başladı Konya Kocaeli Antalya Bursa gibi illeri içine aldı. Bu hareketli endüstrisi iş alanı yüksek olan nüfus yoğunluğu çok olan bölgelerde yaşanıyor silahlı şiddet.

İki erişkin erkekten biride silah var. Herkesin birbirini vurmasının bir problem olarak algılanması lazım. Siyasi iradenin bunu görmesi lazım. Silahlı şiddet yaşamı tehdit ediyor. Gençlerin eline silah geçmeye başladı. Hemen her gün ciddi bir sorun çıkıyor. Herkes bayının çaresine baksın dememek lazım. İlla psikopat birinin çıkıp 15-20 kişiyi öldürmemesi lazım sosyal problemi görmek için. Hem iktidar hem muhalefet bir şeyler yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Ama neyin nasıl yapılacağı konusunda şüpheler var. Ruhsat altına almakla problem çözülmüyor. Eğer devletin görevi insanların malını canını güvence altına almaksa ciddi adımlar atılmalı. Bir sürü canlar yanıyor.

‘SİLAH SAHİBİ OLMAYI BİR HAK OLARAK GÖRÜYORLAR'

Umut Vakfı'ndan silahlı şiddet haritası: 3 yılda yüzde 61 artış
Olay formatlarıyla cinayet ve yaralama vakalarının nedenlerine bakınca ABD ile aynı mantığı görüyoruz. Bunu bir imtiyaz ve hak olarak ele alıyorlar. 21 yaşını dolduran herkes 1924'ten kalma kanunla silah edinebiliyor. Sağlık bakanlığına bağlı hastanelerden rapor alarak bunu edinebiliyorlar. Kişi silah alırken gerekçesi neyse suç işlenince silahı o gerekçeyle kullanmadığı ortaya çıkıyor. Silah alanların yüzde 60'ı silah aldığına pişman. Pratikte silahı almak ve sonrasında onu korumak gerçekten insanları pişman ediyor. Özellikle vurgulamak lazım: Medyadaki görüntülerin özellikle buzlanması, silahla ilgili reklam, satışların yasaklanması, internetten siparişlerin yasaklanması gerek, bir de en önemlisi kargoyla teslimi yasaklanmalı. Eğer bu yapılamazsa bu problemler aynen devam edecek. Özellikle gençler, yani riskli gruplar bu hale getiriliyor.

Silah kullanmak sıradanlaştırılıyor. Zeka problemi olan, vicdan merhamet duygusu gelişmemiş gençlerde bu çok büyük bir risk. Ateş ettiğinde karşısındakinin ölmeyeceğini düşünüyorlar. Yasada silahın evdeki kasada saklanması gerektiğini söylüyoruz. Silah kanunu tasarısı vardı, k dönem önce kadük oldu. O zaman da yine taraf olarak baskı unsuru olduk. Reklam yasağı ve imha getirilmişti. Silah edinmede sınırlandırma getirilmişti. Öfke kontrolü zorunluluğu getirilmişti. Eş rızası, bekleme süresi zorunlu denetim, otomatik iptal gibi özellikler getirilmeli. Akıl hastası ve depresyon gibi şeyler olduğunda belirli bir süre el konmalı. Ama sonuç konusunda hep bir problem var. Bir yerde buluşamadık. Sonuçta Türkiye'de sivil halktaki silahların yasaklanması, polis ve jandarma dışında silah olmaması gerektiğini söylüyoruz.

Türkiye'de silahların toplanması iki dönemde yapıldı. Birisi 1960 diğeri 1980 ihtilalinden sonra. Devlet o dönemlerde silahların sivil halk için tehdit olduğunu algılamış. Bu yine yapılabilir. Siyasi iradenin vereceği bir karardır. Özellikle kadınların bu konuda sorumluluk alması lazım. Brezilya'da kadınlar ya ben ya silah kampanyası yapmışlardı. Bu tehdit bir problem mi sorun mu diye devletin karar vermesi lazım. 15 Temmuz'da hiç bizim onaylamadığımız olaylar yaşandı. O zamanlarda yaşananlar ortadan kalkmış değil. Bunun bir çözüm olmadığını, kaos yaratacağını anlamamız lazım. Toplamak ve imha etmek çok önemli."

Yorum yaz