GÖRÜŞ

‘Kenevir yasağı, ABD’nin baskısının sonucuydu, kenevir projesi gerçekleşirse Türkiye’nin önünde kimse duramaz’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘yeniden kenevir üreteceğiz’ açıklaması üzerine araştırmacı-yazar Yunus Ekşi “Yasak, ABD baskısının sonucuydu. Kenevir ‘milli proje’ olarak değerlendirilirse, Türkiye, 100 milyar dolar elde eder” dedi. AK Partili ve CHP'li siyasetçiler ise kenevir üreticisinin desteklenmesinin önemine işaret etti.
Sitede oku

Erdoğan açıkladı: Türkiye kenevir üretimine başlıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bize dost görünen düşmanlar, ülkemden kenevir üretimini aldı. Şimdi keneviri dışarıdan ithal ediyoruz. Tarım Bakanlığımız bir çalışmanın içerisine giriyor ve yeniden kenevir üreteceğiz" ifadeleri hem Türkiye'de yeniden kenevir üretiminin hızlanması hem de ülkede kenevir üretiminin yasaklandığı dönemi gündeme getirdi. Aslında kenevirin hem çevreye hem de kağıttan petrokimya sanayii ürününe alternatif ham madde sağlaması itibariyle önemli faydaları bulunuyor. Bir dönüm kenevirin, 25 dönüm orman kadar oksijen ürettiği, dört dönüm ağaca eş kağıt çıkardığı, 8 kez kağıda dönüştüğü ve petrokimya ürünlerinde, petrole alternatif ham madde olarak önemli rolü olduğu biliniyor.

PETROKİMYA ÜRÜNLERİNE ALTERNATİF VE DÜŞÜK MALİYETLİ HAM MADDE

Pakdemirli: 19 ilde kenevir üretimine izin veriyoruz
Ancak Türkiye'de kenevir üretimi, yaygın kanının aksine, tamamen yasak değil. Ekim 2016'da çıkan yönetmelikle birlikte Türkiye'nin 19 ilinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndan izin alınması koşuluyla, kenevir üretilebilmeye başlandı. Yine de şimdiye kadar, Türkiye'de, özellikle binlerce sanayi üretiminin ham maddesi olduğu bilinen erkek kenevirin üretimine yeterli önem verilmedi. 2017'de ülke genelindeki kenevir üretimi 70 dekar alanla sınırlı olması da, bunun en önemli sonuçlarından birisi. Halbuki erkek kenevir, plastiğin ham maddesi olan doğada çözülebilir organik biyopolimer üretilebiliyor. Bu madde de biyoplastik, ambalaj sanayi, kozmetik ve hatta oyuncağa kadar pek çok ürünün üretiminde kullanılıyor. Yani petrolden üretilen yüksek maliyetli pek çok ürünün düşük maliyetli üretiminin önünü bu bitki açabilir. Eski milletvekili, araştırmacı yazar Dr. Yalçın Koçak ise daha önce yaptığı açıklamada, kenevirin erkeğinin elli bin sınaî ürününde kullanılabildiğini, yağındansa iki yüz elli cins ilaç elde edilebildiğine vurgu yapıyor.

TÜRKİYE'DE KENEVİR ÜRETİMİ NEDEN YASAKLANDI?

Kenevirin kullanım alanının genişliği ve Prof. Dr. Şükrü Karataş'ın da belirttiği üzere bu bitkinin Osmanlı'dan bu yana kullanımına sınırlı şekilde de olsa izin verilmiş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda; kenevir üretiminin neden ve ne zaman yasaklandığı, cevap aranan soruların başında geliyor. Kenevir ne zaman ve neden yasaklandı? Erdoğan "Türkiye'nin dost bildiği düşman" lafıyla hangi ülkeye atıfta bulunuyor? Sputnik, bu soruları, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) uzmanı Gazeteci-Yazar Yunus Ekşi'ye yöneltti.

Ekşi'ye göre, kenevirin yasaklanmasının özünde, küresel finans sisteminin mal ve hizmetleri kontrol eden ve onu bütün dünyadaki üretim kaynaklarını elde etmek noktasında geliştirdiği bir strateji var. Bir dönem kenevir üretmeyene ceza veren hükümet de özellikle Amerika'da bir dönem sonra üretene ceza verme noktasına geldi. Ekşi, açıklamasına şöyle devam etti:

‘KENEVİRE GELEN YASAK, ABD'NİN BASKISININ BİR SONUCU'

Kağıt krizi için ilginç çözüm: Daha çok kenevir üretmeliyiz
"Çok açık ve net söyleyelim; kenevirin 1940'lı yıllarda yasaklanması, İkinci Dünya Savaşı'nda stratejik ağırlığı bulunan ve Rusya üzerinden korku politikası üreten ABD tarafından uygulandı. Biz, Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘dost bildiğimiz düşman' ifadesinden Amerika Birleşik Devletleri'ni algılıyoruz. Çünkü ABD'de kenevir konusuyla ilgili bu süreç başlatılmıştı. Küresel finans sistemi orada ağırlığını oluşturarak, ülkelere baskıcı ve yasaklayıcı yasalar çıkartmıştı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın buradaki sitemi aslında çok gecikmiş bir sitemdir. Bu konu çok ötelenmişti fakat ASAM'ın gayretleriyle, çok şükür, gündeme geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu dillendirdi."

‘İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI, KENEVİR ÜRETİMİNİN DÜŞÜŞÜNDE MİLAT OLDU'

Kenevirin kullanımının milattan önce 3000 yılına kadar dayandığına işaret eden Ekşi "En eski bitkisel ham maddelerden biri olan kenevir, milattan önce 3000 yılında Çinliler tarafından kumaş yapımında kullanılmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında da baş ağrısı, durgunluk, iştahsızlık, zayıflama gibi bedensel ve ruhsal yakınmalardan, sara hastalığına kadar ilaç tedavisi olarak kullanılmış. Sonra 1937 yılında kenevir, Amerika Birleşik Devletleri'nde ilaç kodeksinde yer aldı. Ancak aynı yıl çıkarılan bir yasa ile kenevir içeren 38 ilacın satışı yasaklandı. 1937 yılına kadar birçok Avrupa ülkesinin ilaç kodekslerinde yer alan kenevir içeren ilaçlar, yavaş yavaş kodesklerden çıkartılmaya başlandı. Kendi sürecimize baktığımızda 1940 yılından sonra Türk ilaç kodesksinden çıkartılmış, bu maddenin satışı yasaklanmış. Kenevir, eskiden lif bitkileri arasında önemli yere sahipken İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ekim alanlarında da müthiş bir düşüş oldu" dedi.

‘ÇİN'DE 15 BİN TONUN ÜZERİNDE KENEVİR ÜRETİLİYOR, TÜRKİYE'DE İSE YALNIZCA 1 TON'

Türkiye 'milli kenevir tohumu' üretecek
Dünya kenevir üretim oranlarıyla ilgili çarpıcı verileri paylaşan Ekşi "Dünya genelinde 2002 yılında ekili alan 28 bin 240 hektar ve üretimi 62 bin 614 ton. 2014'te ise ekili alan 24 bin 25 hektar iken üretim ton bazında 102 bin 948'e çıkıyor. Demek ki dünyada kenevir üretimine ihtiyaç duyuluyor ve üretim yapılıyor. En güncel verilere göre, Fransa 84 bin, Çin 15 bin 860'a yakın, Şili bin 475, Ukrayna 553, Türkiye ise 1 ton üretti. Ancak ülkemizde yıllara göre kenevir üretimine baktığımızda; 2003 yılını baz alarak hareket edersek, tohum olarak 80 ton, lif olarak 800 ton üretilmiş. 2010'da ise 7 ton, lif olarak 10 ton üretilmiş. Türkiye'nin kenevir üretimi genel olarak lif ve tohum amaçlı kenevir ekimi, 2014 ile 2015 yıllarında Samsun ili Vezirköprü ilçesinde izinli olarak yapılmış. Yani aslında bu çalışmalara başlanmış" değerlendirmesinde bulundu.

‘MİLLİ PROJE OLAN KENEVİRİN 10 YILDA 100 MİLYAR DOLAR GETİRİSİ OLABİLİR'

TÜBİTAK destekli 'esrar miktarı azaltılmış kenevir' projesi
Kenevir üretiminin, köylere dönüş de dahil, önemli sonuçları olabileceğine işaret eden Ekşi "Bizim beklentimiz, kenevir çiftçisi oluşturulması ve hatta kenevir çiftçisi oluşturulurken ülkenin jeopolitik konumu açısından nüfus dağılımını, tekrar köylere dönüşü de destekleyecek büyük bir milli projeye dönüştürülmesi. Yani, kenevir üretimi yalnızca 19 il ile sınırlı kalmamalı. Ülkemizde çok atıl topraklar var ve bu topraklarda yetiştirilmesi gerekir. Bu, ciddi bir şekilde istihdam oluşturacak, köye dönüş projesini gerçekleştirecek, şehirlerdeki yoğunluğu azaltacak, modern şehirlerin oluşturulmasının zeminini hazırlayacak, yurt içinde yeni ticari ağların oluşumunu sağlayacak milli bir projedir. Dolayısıyla Türkiye'ye 10 yıl gibi kısa bir sürede 100 milyar dolar gibi bir getiri gelebilir" diye konuştu.

‘ANADOLU'DA YENİ ŞEHİRLERİN İNŞASININ ÖNÜ AÇILABİLİR'

Ekşi "Bu konu milli geliri arttırıcı ve toplumsal refahı topraklarımıza yayıcı bir nitelikte; aynı zamanda da nüfus yoğunluğunu da dağıtacak ve Cumhurbaşkanımızın şikayet etmiş olduğu dikine yapılaşmaya da çare olma potansiyeli barındırıyor. İlk defa sizinle paylaşıyorum; bu, Anadolu'da yeni şehirlerin inşasını sağlayabilir. Yani siz istihdamı oluşturacak üretim kabiliyetlerini, ürünü kullanmaya başladığınız zaman insanları o bölgelere yerleştirdiğinizde, daha önce yapılanmış olan şehirlerde yapılamayan müdahaleleri orada yeni bir model kurarak geliştirebilirsiniz" ifadelerini kullandı.

‘BAĞIMSIZ FİNANS SİSTEMİ KURULURSA TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE KİMSE DURAMAZ'

Akit yazarı Dilipak hacamat yaptırdı: Bir de kenevir yağı okşatsın
Türkiye'nin ilaç sanayiinde de "dışa bağımlı" olduğuna işaret eden Ekşi "Dolayısıyla kenevir üretimine geçildiği zaman, kenevirin ilaç sektöründe sağlayacağı menfaatler sebebiyle birçok kalemde yerli üretime geçilecektir. Bu çok ciddi bir sıçramayı sağlayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu haklı serzenişinin altının doldurulması gerekir. Burada en kritik nokta, mevcut finans sisteminin üretmiş olduğu para kredi sistemiyle bağımlı hale asla getirilmemesi ve olası tekellerin engellenmesi. Burada bahsetmiş olduğumuz kenevir ve benzeri değerlerin karşılığı oluşturulabilecek bağımsız bir finans modelinin kurulması lazım. Biz buna tabanda bir ekonomi diyoruz. Bu ekonominin gerçekleştirilmesi, kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düzenleyici ve denetleyici niteliğinde milli iradenin elinde olmasından geçiyor. Yani bugün finans sistemini belli bir takım özerk niteliği kazandırılmış olan kurumların eline verilerek hükümetin eli kolu bağlanıyor. Hükümet hareket edemiyor. Hükümet gelir kaynaklarını sadece milletin üzerine vergiyle gitmekle alıyor. Oysa finans modelini yeni, milli ekonomik kalkınma hamlesi olarak nitelendirebileceğimiz kenevir konusuyla bir adım olarak yeniden inşa edilirse, Türkiye'nin önünde kimse duramaz" diye ekledi.

AK PARTİLİ KILIÇ: ÜRETİCİ POPÜLASYONU OLUŞTURMAK VE ÜRETİMİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ SAĞLAMAK ŞART

Kasım ayında ihracat yüzde 9.4 arttı, ithalat yüzde 21.3 azaldı
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç'a göre, kenevir üretiminin sürdürülebilirliğinin sağlanması önem taşıyor. Bunun için de üretici bakımından kenevir üretiminin kârlı hale getirilmesi gerekiyor. Kılıç, buradaki amacın plastik yerine insana faydalı, doğaya zararsız yeni ham maddelerin üretimi olduğunu belirtiyor.

AK Partili Yunus Kılıç, Türkiye'de daha önceleri üretilen kenevir bitkisinin, daha sonra üreticisi açısından çok da verimli olmadığı için üretiminin terk edildiğini belirtti. İnsan dokusuna son derece uyumlu, antialerjik ve dayanıklı bir bitki olan kenevirin, son yıllarda Türkiye'de üretimi hemen hemen hiç olmadığı için ithalatla karşılandığını kaydeden Kılıç, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın konu hakkında çalıştığını ifade etti. Kılıç, "Ekiminin, dikiminin nerelerde yapılacağıyla alakalı daha kapsamlı bir çalışma yapılacak, yani üretici buna rağbet etsin, bir kârlılık oluşsun ve o da üretimine rağbet etsin diye bu çalışma yapılıyor" diye konuştu.

Kenevir üretimindeki amacın, plastik gibi geri dönüşümünde sorun olan materyallerin bir alternatif ham madde olarak kullanılması olduğunun altını çizen Kılıç, şöyle devam etti:

"Ülkemizde ürettiğimiz, yeterli potansiyele ulaştırdığımız an belki bir gün diyeceğiz ki üreticilere ‘gelin, devletin belli teşvikleriyle de birlikte, bu insan için faydalı, doğa için zararı olmayan bu maddelerden, üretin'. Bütün kurgu bunun üzerine. Kendi üretebilme imkanı oluştuktan sonra hiçbir ülke bir ürünü ithal etmek istemez ama üretebilmenin de bir takım şartları var. Özellikle yeniden bir üretici popülasyonu oluşturacaksınız ve bu üretici popülasyonuna bir sürdürülebilirlik sağlayacaksınız."

UYUŞTURUCU KONUSU: TÜRKİYE'DE BÖYLE BİR KAYGIYA İHTİYAÇ YOK

Türkiye'deki 2018 yılı uyuşturucu operasyonlarında 204 bin 780 kişi gözaltına alındı
Türkiye'nin kenevir üretimini, alıcısı kalmadığı, pazarı azaldığı, kârlılık elde edilemediği için terk ettiğini kaydeden Kılıç, kenevirin uyuşturucu yapımında kullanılmasının da bunda etkili olduğunu ifade etti. Kılıç, "Başka ülkeler bunun uyuşturucuda kullanılabilecek bir madde olduğundan dolayı, çeşitli yöntemlerle sıkıştırdılar, ülkemizde üretimi kalktı. Kontrolsüz olan, güvenlik sıkıntıları yaşayan ülkelerde elbette ki bu tür bitkisel üretimin sınırlandırılması, kontrol altına alınması, denetlenmesi ve terk ettirilmesi dünyanın işine gelen bir şeydir ama Türkiye öyle bir ülke değildir. Türkiye herşeyini kayıt altına alan, bütün üretim süreçlerini takip eden, hangi ham maddeden hangi maddelerin üretildiğini, hangi pazarlara satıldığını bilen bir ülkedir. Türkiye'de böyle bir kaygıya ihtiyaç yoktur bundan sonra" diye konuştu.

‘SÖZLEŞMELİ ÜRETİM' MODELİ

Söz konusu kaygılar nedeniyle Türkiye'nin son zamanlarda kenevir ithalatına sınırlama getirdiğini de belirten Kılıç, "Ama şimdi artık bunu ithalatta değil, bütün safhalarını kendimizin kontrol edeceği, nerede kullanılacağını bildiğimiz, Tarım Bakanlığı'nın bu çalışmasının sonucunda ortaya çıkacak. Sözleşmeli üretimin yapılabileceği, yani kime ne kadar ürettirdik, ne kadar alanda ürettik ve o üretimi ne şekilde değerlendirdik, bunların hepsinin kontrol altına alınacağı yeniden bir alan oluşturulacak."

CHP'Lİ SARIBAL: YANLIŞ POLİTİKALAR YOK ETTİ

Pakdemirli'den Sudan'dan kiralanan tarım arazileriyle ilgili açıklama: Kıtlık, yokluk olabilir
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Orhan Sarıbal'a göre ise, kenevir uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle yok edildi. Sarıbal, kenevir yeniden ekilecekse çiftçinin zarar etmeyeceğine dair mutlaka bir destek programının oluşturulması gerektiğinin altını çiziyor.

CHP'li Orhan Sarıbal, kenevirin Türkiye'de yıllarca ekildiğini, zamanla azalan üretimin AK Parti dönemiyle birlikte tamamen bittiğini kaydetti. Sarıbal, "Kenevir bu topraklarda üretiliyordu. Kenevir, 80'li yıllardan sonraki politikalar, açılımlar, girdilerin, maliyetlerin yüksek olması, herhangi bir desteklemenin yapılmaması üzerine zaten üretici bir şey kazanamadığı için yok edildi. AKP'nin uyguladığı tarım politikaları nedeniyle de AKP döneminde tamamen bitti" dedi.

‘KİM ALDI, GÖTÜRDÜ KENEVİRİ?'

'Tarım alanları 80 yıl içinde sular altında kalacak'
Yeniden kenevir ekilmek isteniyorsa mutlaka bir destekleme politikasının ortaya konulması gerektiğine vurgu yapan Sarıbal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bize dost görünen düşmanlar ülkemden kenevir üretimini aldı. Şimdi keneviri dışarıdan ithal ediyoruz" şeklindeki sözlerine de tepki gösterdi.

Sarıbal, "Kim gelmiş senden kenevir almış, kim aldı, götürdü? Şu anda mercimeği, tavuğu, buğdayı kim götürdü? Hepsinde ithalatçıyız, hangi tarım ürününün neresine bakarsanız bakın, hayvancılıkta yaşadığımız durum, kriz… Bakıyorsunuz bu kriz ders verir mi acaba, bütçeye bakıyorsunuz, tarihin en az ücretlerinden bir tanesi tarıma destek olarak veriliyor" diye konuştu.

‘BİTİRDİKLERİ İŞİ YENİDEN VAR EDİYORLAR'

AK Parti'nin "halkını tüketici, müşteri olarak gören ve bunu da tarım ticareti üzerinden ithalatla çözmeye çalışan bir modellemesi" olduğunu belirten Sarıbal, şöyle devam etti:

"Tamamen yabancı çiftçileri, yabancı şirketleri ve devletleri kalkındıran, ürün fiyatlarını yabancı ülkelerin kontrol ettiği bir düzende, üretici yoksulluğa ve açlığa terk edilmiş, ne gıda egemenliği var, ne güvenliği var. Bunun karşısında çıkıyor diyorsunuz ki, bir ülkenin sözüm ona Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı, ‘keteni bizden alanlar, onlara söylüyoruz biz keten üreteceğiz'. Yapmayın, 80 milyon insanın gözünün içine baka baka bu söylenmez. Bu açıktan yanlış bir şey. Türkiye'nin tarihine bakıldığında yüzlerce yıldır bu topraklarda keten yetiştiriliyor ama AKP ile beraber keten tohumu bitmiştir. Kendi bitirdikleri işi şimdi yeniden, hiç yokmuş gibi bu topraklarda yeniden var ettikleri gibi. Bir çok alanda yaptıkları iş bu."

Yorum yaz