"Trump için, Prens Muhammed'in telefonda kendisinin cinayetle hiçbir alakasının olmadığını söylemesi yeterli" ifadesine yer verilen makalede, Trump'ın Kaşıkçı cinayetinde güvenini sarsacak kanıtların en önemli parçası olan ses kaydını dahi 'acı verici ve korkunç' olduğu gerekçesiyle dinlemek istemediği ve bunun istihbarat yetkilileri arasında görüş ayrılığı oluşturabileceği belirtildi.
'ABD YÖNETİMİ SUUDİ TAHTININ VARİSİNE DERİNDEN YATIRIM YAPTI'
Lander, şöyle devam etti:
"Trump'ın beyanatları, ABD yönetiminin, İran'dan İsrail-Filistin barış sürecine kadar Ortadoğu'daki stratejisinin dayanağı olan ve sözleşmelerinin çoğunu henüz ödememiş olsa bile Amerikan askeri silahların önemli bir müşterisi olan Suudi tahtının 33 yaşındaki varisine ne kadar derinden yatırım yaptığını gösteren canlı bir resmi oldu".
ABD'nin Ortadoğu stratejisinde Suudi Arabistan'ın kilit noktada olduğuna dikkat çekilen makalede, Kaşıkçı'nın öldürülmesinden sonra Kongrede oluşan Yemen karşıtı dalgaya karşı Beyaz Saray'ın Kaşıkçı olayını kullanarak çatışmaları en kısa sürede yatıştırması için Muhammed bin Selman'ı zorlayabileceği görüşü paylaşıldı.
Makalede, Riedel'in, "Trump yönetiminin, Yemen ile Kongreyi satın almaya çalıştığı çok açık. Ancak bu, Muhammed bin Selman'ın bölgede istikrarı bozan bir güç olması problemini çözmüyor" yorumu yer aldı.