‘AB TÜRKİYE'DEN KOLAY KOLAY VAZGEÇEMEZ'
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Can Ünver, Sputnik'e yaptığı açıklamasında "Bu aslında rutin bir gelgit. Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle olan ilişkileri zaman zaman lokomotif de olsa Almanya'da tabi etkileri olmakla birlikte aslında kendi mecrasında ilerlemeye devam etti bugüne kadar. Yani Almanya Avrupa Birliği'nin lokomotifi ve bazı şeyleri çok belirleyici olabiliyor. Ancak Avusturya ve Almanya'da yaşanmakta olan popülizmin malesef tek tek siyasetçiler üzerinde ki bu Avrupa Birliği'ne kadar uzamış vaziyette. Şimdi Avrupa Parlamentosu içerisinde ne olacak? Ciddi bir popülist, faşist üye girecek diye söyleniyor. Artık bu bir nevi günlük spor gibi bir şey oldu. Zaman zaman siyasiler çıkıyor ve ‘Türkiye'yle olan müzakereler dursun' diyorlar. Ancak bu onların demesiyle de olacak bir şey değil" dedi ve şöyle devam etti:
‘AVRUPALI LİDERLER TÜRKİYE'YE İMTİYAZLI ORTAKLIK ÖNERİSİNDEN YILLARCA NEMALANDI'
Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi yıllarca "imtiyazlı ortaklık" vaadiyle oyaladığına işaret eden Ünver "Yıllarca bu ‘imtiyazlı ortaklık' laflarını duyduk. Bu şimdi yavaş yavaş piyasadan çekilmekte olan Angela Merkel'in çok hoşuna gitmişti bu. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin çok hoşuna gitmişti bu. Bunlar bu politikadan ciddi şekilde nemalandılar. Bu nemalanmanın devam ettiği anlaşılıyor. Hahn'ın açıklamasını ön görüyorduk hatta böyle bir açıklama yapmakta geç bile kaldı. Şimdi Avusturya ve Almanya'daki hava bunu gerektiriyor. Özellikle Avusturya daha da radikal. Orada bir de biliyorsunuz iktidarda aşırı sağcı parti var koalisyon ortağı olarak. Bu siyasi görüşler sürekli olarak Türkiye'yle ilgilenecekler" diye konuştu.
‘SÜRECİ ANCAK TÜRKİYE BİTİREBİLİR'
‘TÜRKİYE GÜNÜN SONUNDA ‘AB'YE ÜYE OLMAK İSTEMİYORUM' DİYECEK MİDİR? BUNU DÜŞÜNMEK LAZIM'
AB'nin Türkiye'yle ilgili kaygı ve korkularının hiçbirinin gerçeğe dönüşmediğini söyleyen Ünver "Türkiye'den uzun süre Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili olarak Türkiye'den çok sayıda göçmenin, işsizin Avrupa Birliği'ne gideceği oralara yerleşeceği ve dolayısıyla oradaki sistem piyasasını zorlayacağı şeklinde görüşler yaşandı. Böyle bir şey yok, olmadı da. Türkiye'den çok sayıda işsiz gitmedi, gitmez de. Böyle bir irade yok. Ama ne oldu? Türkiye göçmen kabul eden bir ülke haline geldi ve Türkiye'nin göç konusunda sorunları ortaya çıktı. O insanlara kucak açtık biz. Şu anda telaffuz edilen rakam 3.5 milyon Suriyeli, en az 400 bin kişilik bir Iraklı kitle var, 80-100 bin Afganistanlı var, Afrika'dan gelenler şunlar bunlar. Yani İstanbul kozmopolit bir şehir halindedir. Sadece İstanbul'da 560 bin Suriyelinin olduğu söyleniyor. Dolayısıyla esas itibariyle rollerde bir değişiklik var. Bir zamanlar ileri sürdükleri bir takım kriterler, görüşler zaman içerisinde önemini kaybediyor. Ben bu sebeple biraz daha sabırlı olunması gerektiğini düşünüyorum. Günün sonunda acaba Türkiye ‘ben hala Avrupa Birliği'ne üye olmak istiyorum' diyebilecek midir? Bunu da soru işareti olarak muhafaza edelim" diye ekledi.
‘TÜRKİYE'YLE İLİŞKİLER, AVRUPA'DAKİ MUHAFAZAKAR SİYASETTEN DOĞRUDAN ETKİLENEN BİR ALAN'
‘AB İÇİNDE DE TÜRKİYE KONUSUNDA CİDDİ AYRIMLAR VAR'
Avrupa Birliği içerisinden pek çok önemli konuda tezat görüşler olduğuna değinen Mercan
"Sadece Türkiye'nin üyeliğiyle alakalı bir durum da değil. Aynı zamanda Avrupa Birliği'nin geleceğiyle alakalı bir durum da var. Avrupa Parlamentosundaki bu partinin, grubun içerisinde Avrupa şüphecileri de Avrupa destekçileri de var. İkiye bölünmüş durumdalar. Türkiye'yle ilgili kısma gelince de, ‘AB Türkiyesiz mi daha güçlü olur Türkiyeli mi?' şeklinde bir ayrım var. Mayıs 2019'da Avrupa Parlamentosu seçimleri olacak ve bu parlamento seçimlerinde sandalye sayısının da düşeceğini göreceğiz. Avrupa Parlamentosu'nda normalde mevcut koşullar içerisinde 751'ken 705'e düşecek. bu da tabi İngiltere'nin üyelikten ayrılmasından sonra olacak bir tablo. Niye bu detaylar önemli? Avrupa Parlamentosu Avrupa Birliği'nin Avrupa bütünleşmesinin önemli kurumlarından biri. Bu siyasi bir yapılanma. Şuradan gitmek gerekiyor. Konsey ile Komisyon Avrupa Parlamentosu'ndan farklı bir konumda. Parlamento çok daha siyasi ve burada diğer Avrupa Birliği ile ilgili konuların yanında Türkiye ile ilgili konularla ilgili de ciddi çıkışlar yapabildiğini de görüyoruz parlamenterlerin veya genel olarak Avrupa Parlamentosu'nun kurumsal çıkışlar da yapabiliyor. Konsey ile Komisyon'dan pek böyle çıkış görmeye alışık değiliz. Daha diplomatik daha bürokratik kurumlar bunlar ve ara bulmaya yönelik aynı zamanda. Son zamanlarda böyle Avrupa bütünleşmesinin de ekonomik, siyasi, sosyal krizlerle karşı karşıya kaldığı noktalarda konsey ile komisyonda bir karamsarlık havası olabiliyor. Bu konsey komisyon başkanlarının açıklamalarına da yansıyabiliyor. Özellikle şimdikiler o kadar yansıtmasalar da zaman zaman dillendirebiliyorlar ama önceki konsey komisyon başkanlarında biraz daha gerçekçilik belki diyebiliriz bir de Avrupa Birliği'nin geleceği hakkındaki karamsarlık belki diyebiliriz, daha fazlaydı. Son mevcut olan konsey komisyon başkanları her ne kadar o gerçekçiliği taşısalar da nispeten biraz daha dengeli gidiyor. Fakat işte Weber'i görürsek biz komisyon başkanı olarak yine daha böyle gerçekçiliğe tabi aynı zamanda Türkiye'yle ilişkiler açısından bir olumsuzluğa gidebilir" dedi.
‘TÜRKİYE'YLE İLGİLİ OLUMLU SONUÇ ÇIKMASI ZOR'
‘TÜRKİYE DE AP'NİN ADİLLİĞİNİ SORGULAR VAZİYETTE'