Araştırma Merkezi Müdürlüğü’ne atanan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr Vedat Çalışkan, merkezin kuruluş amacını ve planladıkları çalışmalar hakkında Sputnik haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye-Rusya işbirliğinin Sizce önemi nedir?
Türkiye ve Rusya, Avrasya’nın birbiri için her zaman önem taşıyan iki önemli ülkesidir. İki ülke arasında son yıllarda gelişme gösteren ekonomik ilişkiler ve uluslararası alanda dünya sorunlarına karşı sergilenen ortak politik yakınlaşmalar, aynı zamanda iki ülke arasında işbirliği potansiyelinin keşfedilmesi sürecini de başlattı. Bu sürecin sağlam temeller üzerinde yükselebilmesi için işbirliği alanlarının çeşitlendirilerek geliştirilmesi kadar kültürel diyalog kanallarının da artırılması gerekiyor. Bu süreçte Çanakkale’nin kültürel diyaloğa katkı sağlayacak çok önemli bir rolü olabileceğini değerlendiriyoruz. Türkiye’nin batıya açılan kapısı durumundaki Çanakkale, birçok bakımdan sembol şehirdir. Tarihsel olarak Türkiye için olduğu gibi Rusya için de gurur kaynağıdır. Biz de, iki ülke arasında gelişme gösteren ilişkilere ve işbirliği projelerine köprü oluşturmak üzere Çanakkale’de bir temel atmış olduk.
Çanakkale’de Araştırma Merkezi Fikri Nasıl Doğdu?
Çanakkale, Türkiye-Rusya ilişkilerinde tarihsel olarak oldukça önemli bir yerdir. Bilindiği gibi, Bolşevik devriminden sonra Beyaz Rus göçünün yöneldiği ülkelerden birisi de Türkiye olmuştur. Türkiye’ye ulaşan “Beyaz Ruslar”ın yaklaşık 30 bin üyesi 1920-1921 yıllarında Gelibolu’da zorunlu bir gurbet yaşamıştır. Yeniden hayata tutunmaya çalışan Beyaz Ruslar, bu zor günlerinde Gelibolu’da yaşayan Türklerden büyük destek görmüştür. Oldukça yakın bir tarih olmasına karşın, Gelibolu’da yaşanan bu insani dayanışma örneği günümüzde Türkiye’de pek bilinmez. Oysa Rusya, tarihsel geçmişteki bu gurbete ve yaşanan dayanışma örnekleri nedeniyle Gelibolu’ya özel bir önem vermektedir. Nitekim Beyaz Ruslar Gelibolu’dan ayrıldıktan sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde dernekler, vakıflar kurmuş; çeşitli dergiler çıkarmıştır. Merkezi Paris’te olan ‘Gelibolulular Derneği’ bunlardan biridir. Dolayısıyla geçmişte olağanüstü koşullarda yaşanan bu dayanışma döneminin varlığı, günümüzde Rusya ve Türkiye arasında köprü kurulması için ilham verici bir zemin oluşturmaktadır. Bu tarihsel arka plan içinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin, Rusya ve Türkiye ilişkilerinde bir platform olarak, akademik işbirliğinin yanı sıra çeşitli sektörler arasında gerekli bağlantıları ve koordinasyonu üstlenebileceğini değerlendirdik.
2008 yılında, araştırmalarımızın da katkıda bulunduğu bir sürecin sonunda, Gelibolu’da Ruslara ait ancak zamanla tahrip olmuş ve kaybolmuş büyük mezarlık ve anıt yeniden inşa edildi. Nitekim o günden itibaren belirli günlerde, Rusların Gelibolu’ya gelişi ve ayrılışı tarihlerinde, anıta ve dolayısıyla Çanakkale’ye, üniversitemize çeşitli ziyaretlerde bulunan heyetler oldu. Bizler de İki ülke tarihinde ortak bir noktayı oluşturan bu konuyu daha geniş bir perspektifle ele almayı düşündük. Sadece bir ya da iki güne sıkışan bu ilişki kalıbının dışına çıkarak, konunun iki ülke arasında sürekli bir işbirliği faktörüne dönüşmesini odaklandık. Çünkü tarihsel ve kültürel ortak noktalarımıza dayanarak, günümüzde oluşturulacak dayanışma ve işbirliği örnekleri oldukça önemlidir.
Gerçekten de Gelibolu, Ruslar için tarihsel, politik ve kültürel bakımlardan özel bir anlam taşır ve adeta kutsal bir mekan olarak görülür. Çünkü Gelibolu’ya ulaştıktan sonra yıkıcı moral bozukluğundan sıyrılan Beyaz Ruslar, toplumsal hayatlarını burada tekrar kurmayı başarmışlardır. Bugün çok çeşitli ülkelere dağılmış bulunan Beyaz Rus aileleri için Gelibolu birçok yönden çok özel anlamlar taşıyor. Temelde “Gelibolulu Beyaz Ruslar” a dayanan bu olanakların, kurulacak merkezin de katkısıyla Çanakkale’ye hatta Türkiye ölçeğinde çok çeşitli yararlar sağlayabileceğini değerlendiriyorduk.
Neredeyse tam bir yıl olacak; 20 Kasım 2017’de Çanakkale’de “Beyaz Rusların Gelibolu Gurbetinin 100. Yılına Doğru” adlı bir konferans düzenlemiştik. Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey PODELYSHEV ile Rusya Bilim ve Kültür Merkezi Türkiye temsilciliğinin de konuşmacı olarak katıldığı bu konferansta, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel ACER de “100. yıla uzanan bu süreci dikkatle takip ediyoruz. Nitekim üniversite bünyesinde planlanan «Rusya İşbirliği Araştırma Merkezi» fikrinde sonuca ulaşmaya birkaç adım kaldı. Bu araştırma merkezinin Türkiye ile Rusya arasında çeşitli alanlarda işbirliği için koordinasyona yardımcı olmasını umuyoruz” sözleriyle TURUSIA’nın kuruluş çalışmasını müjdelemişti. Nitekim henüz bir yıl dolmadan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak araştırma merkezini Türkiye’ye kazandırmış olduk. Gerçekten de Türkiye ile Rusya ilişkilerine katkı sağlamayı amaçlayan çeşitli dernek, vakıf ve düşünce kuruluşlarının varlığına rağmen, Türkiye üniversitelerinde Türkiye-Rusya arasında işbirliğini araştırmayı hedefleyen herhangi bir araştırma ve uygulama merkezi bulunmuyordu. Bu bakımdan da bir ilk oldu. Bir süredir REBTEK (Rusya Ekonomi Bilim ve Teknoloji Derneği) çatısı altında sürdürdüğümüz faaliyetler söz konusuydu. REBTEK, Türkiye-Rusya ilişkilerinde oldukça önemli misyonlar üstleniyor. REBTEK ile TURUSİA’nın işbirliğini yine kurumsal olarak sürdüreceğiz.
Araştırma merkezinde yapılması planlanan çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
TURUSIA, Türkiye ile Rusya arasında mevcut işbirliği alanlarının çeşitlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla kültür, eğitim, bilim ve çeşitli ekonomik sektörel alanlarda işbirliği olanaklarını araştırmaya odaklanacak bir merkez olacaktır. Her iki ülkede bu alanlarda araştırma ve proje üreten bilim insanlarının ve temsilcilerinin buluşmasını sağlayarak ortak işbirliğine zemin hazırlamaya çalışacağız.
TURUSİA, her iki ülke toplumlarının birbirini daha iyi anlamalarına yardımcı olacak, kültürel diyaloğu geliştirecek yaklaşım biçimlerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Özellikle uygulamaya dönük, işlevsel ve kalıcı işbirliği olanaklarını araştıran projeler yoluyla iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Karşılıklı ya da ortak yatırımları amaçlayan kurum ve kuruluşlara projeler yoluyla akademik destek sağlayabileceğiz. Özel veya resmi kurumlar ya da firmalardan gelecek talepler doğrultusunda, araştırma projeleri yaparak, raporlar hazırlamayı da üstlenebiliriz. Örnek verecek olursak iki ülke arasındaki mevcut turizmin niceliğinin ve niteliğinin geliştirilmesi için yeni perspektifler, yeni stratejiler gerekiyor. İki ülke arasında çeşitli turizm türlerinden yararlanmaya başvurmak gerekiyor. Sağlık turizmi ve termal turizm iki ülke arasında işbirliği için harika fırsatlar sunuyor. Kültür turizmi ise iki ülke arasındaki yakınlaşma ve işbirliğinin kültürel diyalog boyutunu destekleyecektir. Araştırma merkezi, iki ülke arasında işbirliğini geliştirmeye dönük çeşitli projeler için bir adres olacaktır.
Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında çeşitli sektörlerde işbirliğini geliştirmenin en etkili yollarından birisi kuşkusuz değişim programlarıdır. Çeşitli sektörlerde mesleki personel değişimi ve eğitimi, stajlar vb uygulama örnekleri iki ülkeye işbirliği için geniş fırsatlar sunmaktadır. Değişim programları da TURUSİA’nın geliştirmeyi hedeflediği konular arasındadır.
Değişim programlarından söz açılmışken bir düşüncemizi de paylaşmış olayım. Önümüzdeki dönemde şunu yapabilmeyi çok istiyoruz. Rusların Gelibolu’ya göçlerinin 100. Yıl Dönümü yaklaşıyor. 100. Yılda (2020) Türkiye ile Rusya arasında, çeşitli öğrenim kademelerindeki 100 öğrencinin karşılıklı ziyaretinin sembolik değeri olacağını düşünüyoruz. Gelecekte iki ülke arasında turizm elçileri olarak göreceğimiz bu öğrencilerin Rusya ve Türkiye’deki önemli doğal, tarihi ve kültürel turizm çekiciliklerini ziyaret deneyimleri çok anlamlı olacaktır. Bir hafta sürecek olan “100. Yıl Anısına 100 Öğrenci Karadeniz’in Kıyılarını Birleştiriyor” adlı bu gezi programı oldukça anlamlı, işlevli ve yankı uyandırıcı olacaktır. İki ülke arasındaki turizmde doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara dikkat çekilmesi oldukça önemlidir. Çünkü iki ülke arasında büyüyen turizmin, toplumların kültürlerini, tarihini, doğasını ve birbirlerini daha iyi tanımaya yardımcı olacak misyonu ihmal edilmiş görünmektedir. Oysa iki ülke arasında kültürel ve toplumsal temaslara, tarihsel bağlara odaklanarak çeşitlilik ve derinlik kazandırılacak bir turizmi şekline de ihtiyacımız var.
TURUSİA’nın kimlerden oluşuyor? Herhangi bir bütçeniz ya da desteğiniz var mı?
TURUSİA, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa ve Yükseköğretim Yürütme Kurulu kararına dayalı olarak kurulan bir araştırma merkezidir. Yönetim Kurulunun tamamı üniversitemizin öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Yönetim kurulumuz, Prof. Dr. Hasan Arslan, Prof. Dr Selver Özözen Kahraman, Dr. Öğretim Üyesi Gülzar İsmail, Doç. Dr. Ali Sönmez, Dr. Öğretim Üyesi Maria Stoyanova, Dr. Öğretim Üyesi Faize Sarış ve Dr. Öğretim Üyesi Berrin Gültay’dan oluşmaktadır.
Merkezin danışma kurulu ise Türkiye’den olduğu kadar Rusya’dan da katkı sağlayacak birçok isme sahiptir. Örneğin, Türkiye’den Prof. Dr. Aydın İbrahimov, E. Büyükelçi Ender Arat, Prof. Dr. Tanju Tosun, Prof. Dr. Rüstem Arslan, Prof. Dr. Mehmet İsmail ve Prof. Dr. Emin Atasoy ve Erdoğan Gündüzpolat’ın yanı sıra Rusya’dan Prof. Dr. Vladimir Yakunın, Prof. Dr. Vitaly Belozerov, Prof. Dr. Aleksandr Drujinin, Prof. Dr. Vladimir Kozlovskıy, Prof. Dr. Sergey Mirenonko, Doç. Dr. Marina Vasilyevna Lomonosova, Dr. Ruslan Braslavskıy, Elena Parfenova ve Vitaliy Vasilyev gibi çok değerli isimlerden oluşmaktadır. Danışma kurulunda yer alan, Rusya’dan isimlerin önemli bölümü Moskova Devlet Üniversitesi, St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nin yanı sıra Rusya Bilimler Akademisi’nin öğretim üyeleridir.
TURUSİA’nın önünde pek çok hedefi bulunuyor. Kuşkusuz bunların mali kaynaklara ihtiyacı olacaktır. Üniversitemiz bilimsel işbirliğini destekleyecek faaliyetlerin yanı sıra sektörel buluşmalara, sektörel arayış toplantılarına zaten ev sahipliğini üstlenebilecektir. Merkezin faaliyetleri için, yurt içinden ve yurt dışından çeşitli kurum ve kuruluşlarla gerçekleştirilecek protokoller aracılığıyla kaynak sağlamayı umuyoruz. Ayrıca ulusal ve uluslararası projeler yoluyla da TURUSİA’nın teknik altyapısının gelişeceğini öngörüyoruz.
Hayata geçirmek istediğiniz projeleriniz için beklentileriniz neler? Son olarak eklemek istediğiniz düşünceleriniz var mı?
“Rusların Gelibolu Gurbeti”nin 100. yıldönümü yaklaşıyor. Bu nedenle öncelikle bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Faaliyetlerin bu tema çevresinde sürdürülmesini planlıyoruz. 100. yılı, iki ülke arasında kültürel temasların yoğunlaşması için tarihi fırsat olarak görmeliyiz. Türkiye’de tarihsel geçmişe ait bu konunun tanıtılması ne yazık ki bugüne değin ihmal edilmiş görünüyor. Gelibolu’daki anıt ve yanındaki müzede dahi ziyaretçilere sunulacak, bilgi verecek herhangi bir basılı materyal bulunmuyor. Oysa 20. Yüzyılın önemli olgularından birisi durumundaki Rus göçünü ve Türkiye’nin bu süreçteki insani rolünü tüm dünyaya tanıtmak gerekiyor. Gelibolu’da yaşanan geçmişle ilgili elimizdeki araştırma sonuçları ve dökümanlar belirli bir olgunluğa erişti ve kitaplaştırılmayı bekliyor. 100. Yıl için bir sergi düşüncemiz var ancak bu konuda da sponsor arayışımız sürüyor. “100. Yıl Sergisi”, Türkiye’de çeşitli illerindeki salonları gezerek halkla buluşabilir. Bu sergi en sonunda ise daimi olarak Gelibolu’daki müzede işlevini sürdürebilir. Bu serginin ilk açılışı Türkiye ve Rusya’dan etkili bir delegasyonun katılımıyla büyük bir etki sağlayabilir. Esasen Türkiye’de çok iyi bilinmeyen bu konu, etkileyici dayanışma örnekleri içermesi nedeniyle kamuoyunun Türkiye-Rusya ilişkilerine pozitif bakışını pekiştirecek katkılar sunacaktır.
Gelibolu, geçmişte farklı milletlerin, farklı kültürlerin ve dinlerin mensuplarını bir araya getirebildi. O dönemin Geliboluluları, bizlere medeniyetler arası diyaloğun ve işbirliğinin nasıl mümkün olabileceğini kanıtladılar. Neredeyse 100 yıl sonra Türkiye ve Rusya arasında işbirliğini geliştirme hedefiyle Çanakkale’de yeniden bir köprü kuruldu. Başta Çanakkale olmak üzere Türkiye’deki iş dünyasının da araştırma merkezimizin projelerine gösterecekleri ilgi ve destek ile harika işler başarılacağına inanıyorum. Bu müjdeli haberi kamuoyu ile paylaşma fırsatı verdiğiniz için Sputnik Haber Ajansı’na çok teşekkür ederim.