GÖRÜŞ

'Türkiye'yle müzakere sürecindeki AB'den FETÖ'ye kucak açan, BAE'ye serbest dolaşım hakkı sağlayan AB'ye'

Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, Türkiye'nin AB yolundaki tüm bu kilometre taşlarını not düştüğü "Başmüzakerecinin Kaleminden" isimli bir kitap kaleme aldı. Bağış, hem kitabını hem de Türkiye'nin dünden bugüne AB sürecini Sputnik'e anlattı.
Sitede oku

Egemen Bağış: Türkiye, alternatifsiz değil, AB ise Türkiye’nin olmazsa olmazı değil
Türkiye'nin 1959 yılına değin uzanan Avrupa Birliği üyeliği girişiminin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti. Bu süreçte hem pek çok dinamik değişti hem de Türkiye'nin AB üyeliği konusunda atılan pek çok adımdan geri dönüldüğü için üyelik konusunda bir arpa boyu yol kat edilmedi. Özellikle 2005'te katılım müzakerelerinin başlamadığı dönemde Türkiye'nin AB'ye üye olacağı beklentisi, bugün yerini üyelikle ilgili belirsizlik ve beklentisizliğe bıraktı.

TÜRKİYE'NİN YERİNE GETİRİLMEYEN BEKLENTİLERİNE YENİLERİ EKLENDİ

Geçen zaman içerisinde, Türkiye'nin AB'den, "Türkiye'nin PKK ve uluslararası terörizme karşı mücadelesinde daha somut bir iş birliği", "Kıbrıslı Rumların adanın tek temsilcileriymiş gibi davranılmaması", "AB zirvelerine Türkiye'nin davet edilmesi" ve "Türklere vize serbestisi" gibi beklentilerine, henüz AB tarafından yerine getirilmeyen yeni beklentiler eklendi. Bunlardan en önemlisi Türkiye'nin 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişiminden sorumlu tuttuğu FETÖ'ye karşı AB'den beklediği ama asla alamadığı destekti. Türkiye'nin Avrupa ülkelerinden destek beklentisine karşılık, Avrupa Türkiye'nin "terör örgütü" ilan ettiği FETÖ üyelerinin en çok sığındığı kıtaya dönüştü. Almanya Federal Göçmenlik Ajansı'nın kayıtlarına göre darbe girişiminden bu yana Almanya'ya sığınan Türk vatandaşı sayısı 15 bin 654 ve Türk hükümeti, bu sayının neredeyse tamamının FETÖ üyesi olduğunu savunuyor.

Türkiye'ye AB yardımlarında kesinti: 70 milyon euro'luk yardım fonu durduruldu
VİZE SERBESTİSİ SÖZÜ TUTULMADI, GÜVENSİZLİK VE UÇURUM BÜYÜDÜ

Türkiye'nin AB'den, önemli ama yerine getirilmeyen, bir diğer beklentisiyse vize serbestisi oldu. Bu beklentinin önemi büyük. Zira 18 Mart 2016 tarihinde, 28 üyeli Avrupa Birliği tarafından, Türkiye'nin Avrupa'ya giden Suriyeli mültecileri, geri kabulü karşılığında Türkiye'ye 3 milyar Euro ödeneğin yanı sıra vize serbestisi sözü verildi. Ancak AB'nin vize serbestisi için ön koşul koyduğu 35 madde, darbe girişim sürecinin ardından Türkiye'nin başlattığı mücadele sebebiyle krize dönüştü.

Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, Türkiye'nin AB yolundaki tüm bu kilometre taşlarını ve çok daha fazlasını 2010-2018 yılları arasında kaleme aldığı makale ve köşe yazılarının derlendiği "Başmüzakerecinin Kaleminden" isimli kitabında topladı. Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi Batı Araştırmaları Merkezi Başkanı olan ve üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapan Bağış, İstanbul Aydın Üniversitesi'ndeki ofisinde Sputnik'in sorularını yanıtladı.

Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, 2010-2018 yılları arasında kaleme aldığı makale ve köşe yazılarını “Başmüzakerecinin Kaleminden” isimli kitabında topladı.

‘AVRUPA'NIN HER AKSİYONU TÜRKİYE'NİN REAKSİYONUNA YOL AÇIYOR'

Kitabında ‘Türkiye'nin AB için bir tehdit değil, genç nüfusu ve dinamizmiyle fırsat olduğunu' vurguladığının hatırlatılması üzerine Bağış "Aslında her aksiyonun yarattığı bir reaksiyon oluyor. Türkiye-AB ilişkilerinde de bu reaksiyonun önemli bir etkisi olduğunu hep gözlemledik, halen de gözlemliyoruz. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakeresi sürecini başlatan liderler artık yok. (Eski İngiltere Başbakanı) Tony Blair, (Eski Almanya Şansölyesi) Gerhard Schröder, (Eski İtalya Başbakanı) Silvio Berlusconi gibi liderler yerine artık daha ulusalcı, milliyetçi ve daha yabancıya kapalı zihniyetlerin görev başında olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bugün dünya siyaseti, şahsi egoların tavan yaptığı, liderlik içgüdülerinin zirveye çıktığı bir dönemde şekilleniyor. Bunu Avrupa'da da, dünyanın diğer kısmında da görüyoruz. Bunun sonucunda yabancı olan her şeye karşı tavırlı ve tepkili olma süreci başladı. Ve bu her tepki bir reaksiyon doğuruyor. Avrupalılar, Türkiye'ye karşı aşağılayıcı bir cümle kurduğunda, Türkiye de doğal olarak onlara aynı tonda cevap veriyor. Böylece, dış ticaretin yüzde 60'ını yaptığımız ve ülkemize gelen turistlerin yüzde 85'ini oluşturan Avrupa'yla, ister istemez tatsızlıklar, hoşnutsuzluklar yaşıyoruz" dedi ve şöyle devam etti:

"Ben de bu süreci net bir şekilde ortaya koymak için hazırladığım kitaptaki makaleleri kronolojik olarak dizdim. Böylece 2010'da yazılan bir makaleyle 2018'deki bir makale arasındaki fark çok daha net bir şekilde ortaya çıktı. Bu kitabın hem öğrencilere, hem araştırmacılara hem de konunun meraklısı için güzel bir fırsat olacağı kanaatindeyiz. Biz bu kitabı ücretsiz olarak dağıtıyoruz, dijital versiyonunu yayıyoruz, hatta kitap şuan Amazon'da bile var. Hedefimiz sadece İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencilerine değil, Türkiye ve hatta dünyadaki bütün öğrencilere kaynak oluşturmaktı. Bu yüzden İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın hocamla birlikte böyle bir çalışma yapma kararı aldık."

Mogherini: AB dünyanın kültürel süper gücü
‘AVRUPA DEĞERLERİNİ BİR KENARA BIRAKTI, BAE GİBİ PARA HARCAMA GÜCÜ OLAN ÜLKELERE YÖNELDİ'

2010'lu yıllarda yaşanan ekonomik krizin ülkelerin kendi kabuğuna çekilmesiyle sonuçlandığına işaret eden Bağış "Bu süreç insanlarda evini, işini kaybetme korkusunu tetikledi. Bu da, daha popülist, ulusalcı, milliyetçi siyasilere kapı araladı. Bu durum yalnızca Avrupa için geçerli değil, Rusya'da da, Çin'de de Hindistan'da da, Fransa'da da, ABD'de de böyle. Fransa'daki yerleşmiş siyasi partilere rağmen bir işadamı olan Emmanuel Macron, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu, ABD'de hiç beklenmedik bir şekilde Donald Trump gibi birisi liderliği göğüsledi, Almanya şansölyesi Angela Merkel, aynı tonla siyaset yaparak halen görevine devam edebildi, Narendra Modi gibi birisi Hindistan'ın başbakanı oldu, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ortaya koyduğu reformlarla birlikte görev süresini sınırını kaldırdı. Yani bizim AB sürecimizin yaşandığı dönemde görev yapan liderler yerini ulusal ekonomik çıkarları önceleyen liderlere bıraktı. Şimdiyse, gerektiğinde gümrük duvarları ören liderlerle karşı karşıya kaldık. Bu sürecin sonunda Türkiye AB zirvelerine davet edilmemeye başladı, bir takım fasılların açılmasında engeller ortaya koyuldu. Birleşik Arap Emirlikleri gibi demokrasisi veya Avrupa değerleriyle bağdaşır bir yanı olmayan ülkeleri, Schengen bölgesine alırlarken, Türkiye'nin terörle mücadelesi bahane edilerek vatandaşlarımıza hala vize işkencesi çektiriyorlar. Burada ciddi çifte standartlar ortaya çıktı. Gerçek Avrupa değerleri olan demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü ve serbest pazar ekonomisi öncelik olmaktan çıktı; bunun yerini ekonomik gücü yüksek, harcama gücü olan ülkeler Avrupa için cazip hale geldi. Bir ülkenin insan haklarına saygısına değil, parasına bakılır oldu" dedi.

Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış ve İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri

‘TÜRKİYE'YE FETÖ KONUSUNDA DESTEK VERMEYEN AVRUPA FETÖ'CÜLERİN SIĞINMA CENNETİ HALİNE GELDİ'

Türkiye'nin AB tarafından yerine getirilmeyen beklentilerine yenilerinin de eklendiğine işaret eden Bağış "Özellikle 15 Temmuz ihanetinin ardından Türkiye, Avrupa'dan FETÖ'ye karşı ciddi bir tutum takınmasını bekledi. Ama maalesef Avrupa ülkelerinin bir kısmı, özellikle de AB'nin lokomotifi olan Almanya, FETÖ'cülerin sığınma cenneti haline geldi. Türkiye'de bunca hainliğe imza atan savcılar, hâkimler, askerler Almanya'da siyasi sığınma talebiyle bulunuyor. Tabii, sadece Almanya'da değil çeşitli ülkelerde FETÖ'cüler elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Bu da Türkiye'nin Avrupa'ya olan bakış açısını son derece olumsuz etkiliyor" dedi.

Avrupa'nın Türkiye'ye zarar veren grupları sadece son dönemde değil, her dönem koruduğuna değinen Bağış "Bakın, son 20 yıldır Avrupa tarafından Türkiye'ye tek bir PKK'lı ya da FETÖ'cü yoktur. Veya bir tane DHKP-C'li de… Türkiye ne zaman bu grupların üyelerinin iadesini istese, ya gönderdiğimiz belgeleri eksik bulurlar, ya bu belgelerin tercümesinde sorun çıkar…Sonuçta mutlaka bir bahane vardır. Ancak Türkiye, Avrupa hapishanelerindeki bir suikastçiyi, katili veya tecavüzcüyü talep ettiğinde, o zaman hiç bir belge sıkıntısı olmaz, Avrupa hemen bu kişilerden kurtulmak için bunları Türkiye'ye iade eder. Ancak teröristleri sürekli korur. Bu sözde müttefikliği, Türk milleti artık yemiyor" ifadelerini kullandı.

Merkel: ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, AB'yi vuracak
‘ÖNEMLİ OLAN TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ DEĞİL, AB STANDARTLARINA ULAŞMASI'

Avrupa Birliği Türkiye için "kaldıraç" olduğuna ve tam üyelik söz konusu olmasa da AB reformlarının Türkiye açısından olumlu rolü olduğuna işaret eden Bağış şöyle devam etti:

"Türkiye'nin özellikle 2009'dan sonra dış politikada atığı adımlar, bizi maalesef Batı'dan bir ölçüde uzaklaştırdı. ‘Komşularla sıfır sorun' derken ‘komşularla sırf sorun' dönemi yaşadık. Bu dönem bizim yalnızca komşularla sorun yaşamamamıza sebep olmadı, geleneksel müttefiklerimiz ve üyesi olmaya çalıştığımız AB'yle de sorunlar yaşamamıza sebep oldu. Bugün gelinen noktayı iyi değerlendirmek lazım. Türkiye'nin ulusal çıkarlarını iyi ele almamız lazım. Ben hep, Türkiye'nin AB üyesi olmasının çok da elzem olmadığını vurguladım. Ancak bu ülkenin vatandaşlarının AB standartlarında eğitim, sağlık, ulaşım hizmeti alabilmesi, kadın haklarından azınlık haklarına pek çok alanda temel hak ve özgürlükler konuda AB standartlarında yaşaması gerektiğini söyledim. Bu yüzden AB'nin Türkiye'nin diyetisyeni olduğuna vurgu yaptım. Bizim de diyetisyenin verdiği reçeteyi uygulamamız gerektiğini söyledim. Biz bu reformları uyguladığımız zaman ortaya çıkan tabloyu gözünüzün önüne getirin. Azınlıkların mülklerinin iade edildiği, daha az kazanın yaşandığı otobanların yapıldığı, mini eteklinin de başörtülünün de kardeşçe aynı üniversitede okuyabildiği bir Türkiye… Bütün bunlar Türkiye'yi zayıflatmadı, tersine bizi güçlendirdi. Avrupa Birliği Türkiye için kaldıraçtır, tam üyelik söz konusu olsa da, olmasa da biz bu reformları uygulamalıyız. O yüzden Sayın Cumhurbaşkanımız zamanında ‘Gerekirse Kopenhag siyasi kriterlerine ‘Ankara siyasi kriterleri' Maastricht kriterlerine ‘İstanbul kriterleri' der ve gerekeni yaparız' demişti. İhtiyaç olan ruh, o ruhtur"

Bağış'ın "Başmüzakerecinin Kaleminden" kitabı

‘AVRUPA TÜRKİYE'YE DEMOKRASİ DERSİ VEREMEZ, BU MİLLET 15 TEMMUZ'DA DEMOKRASİ İÇİN CANINI VERDİ'

Bağış, konuşmasında Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye yönelttiği "orantısız" ve "dayanaksız" eleştirilere de sert bir cevap verdi.

Bağış "AB, dürüstçe itiraf edemese de bizim kültürümüzden, inancımızdan, dinimizden dolayı bir endişe yaşıyor. 80 milyonluk Müslüman bir nüfusun Avrupa'ya entegre olmasını kabullenmiyorlar, bunu direkt söylemek yerine başka bahanelerin arkasına sığınıyorlar. ‘Nüfusunuz çok fazla', ‘tutuklu gazeteciler var', ‘reform yapmanız lazım' gibi bahaneleri öne sürüyorlar. Halbuki her ülkede bir takım sorunlar var. Bugün, kim ne derse desin, Türkiye 30-40 yıl önceye göre çok daha iyi bir noktada. Ama elbette mükemmel değil. Hele Türkiye gibi aynı anda bu kadar çok terör örgütüyle mücadele eden, bu kadar çok travma atlatan bir ülkede elbette sorunlar olacaktır. Ancak Türkiye'ye karşı bu bahanelerin arkasına sığınanlar, bana bir tane sorunsuz ülke göstersin. Böyle bir ülke yoktur. Biz Roman vatandaşlarımız için çalıştaylar düzenlerken, onlardan geçmişte devletin yaptığı hatalardan dolayı özür dileyebilirken; Sarkozy Fransa'daki Roman vatandaşları sınır dışı etmekten söz ediyordu. Şimdi, tutup da kimse bize demokrasi, insan hakkı dersi vermeye kalkmasın. Kaldı ki en büyük dersi Türkiye 15 Temmuz akşamı dünyaya verdi. Demokrasi için demeç atmadılar, şov yapmadılar, can verdiler. Tweet atarak değil göğsünü siper etmekle demokrasiye sahip çıkılır. Dolayısıyla Türkiye'nin demokrasisiyle ilgili kimse haksız eleştiri yapamaz. Evet, sorunlarımız var ama biz gerektiğinde demokrasi için canının veren bir milletiz" ifadelerini kullandı.

Trump, yeni 'Terörle Mücadele Stratejisini' onayladı: ABD'nin İran ile yaptığı berbat bir anlaşmaya son verdim
‘AVRUPA, TRUMP TEHDİDİNE KARŞI TÜRKİYE, BAZENSE RUSYA VE İRAN'LA İŞBİRLİĞİ YOLLARI ARIYOR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın birkaç hafta önce Almanya'ya gerçekleştirdiği ziyareti de değerlendiren Bağış "Bence Almanya hem göçmen krizi, hem dünyada yaşanan olaylar hem de Trump tehdidi dolayısıyla Türkiye gibi müttefiki kaybetmemesi gerektiği bilincine kavuştu. Üyelik sürecimize sıcak bakmasalar da, Türkiye'nin başka bir yörüngeye girmesini de istemiyorlar. Onun için Türkiye'yi hem yakın hem de dışarıda tutmaya çalışan bir Almanya gördüm ben. Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanımızın, oradaki vatandaşlarımızla video konferans aracılığıyla bile buluşmasına karşı çıkan Almanya, bu sefer Cumhurbaşkanımızı kırmızı halılarla karşıladı. Ancak yine de Cumhurbaşkanımızın oradaki Türklerle temasının asgari tutmak için de çaba harcadı" dedi.

Avrupa'nın Türkiye'ye karşı son bir kaç yılda attığı adımları "Avrupa ruhuna" uygun olmadığına değinen Bağış "Sayın Cumhurbaşkanımızın Almanya'da kendi vatandaşlarına hitap etmesinin engellenmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'da araç içinde rehin kalması gibi olaylar, Avusturya'da Türkiye aleyhine verilen demeçler… Bunların hepsi ırkçılığın, ayrımcılığın zirve yaptığı örneklerdi. Ancak Avrupa yavaş yavaş Trump tehdidine karşı yavaş yavaş Türkiye'yle, zaman zaman ise Rusya ve İran'la, işbirliği yapmak için farklı yollar aradı" diye konuştu.

‘TÜRKİYE, ATATÜRK'ÜN ‘YURTTA SULH CİHANDA SULH' VASİYETİNİ YERİNE GETİRMELİ'

Türkiye'nin Doğu ve Batı arasında bir tercih zorunluluğu olmadığı yönünde bir tutum içerisinde olduğunun hatırlatılması üzerine Bağış "Türkiye'nin Doğu ve Batı arasında bir tercih zorunluluğu olmadığını hep vurguladım. Türkiye, hem doğulu, hem batılı, hem kuzeyli, hem de güneylidir. Biz hem Avrupalı, Asyalı, Avrasyalı, Akdenizli, Ortadoğulu hem de Hazarlıyız. Biz biri uğruna, diğerlerinden vazgeçmek zorunda da değiliz. Türkiye, hep bir köprü olarak görülmüştür. Tarihte İpek Yolu ticaretinde, bugünse enerji kaynakları açısından önemli bir geçiş noktasındayız. Ama kimse bir ayağı çürük köprüden geçmek istemez. Türkiye maalesef bir dönem, bir dönem batı, bir dönem güney, bir dönem de kuzey ayağını ihmal etmiş. Türkiye 2002'den bu yan bu dört ayağını da eş zamanlı güçlendirmek üzerine bir politika yürüttü. Zaman zaman sıkıntılar yaşansa da, prensip bu yönde oldu. Biz Atatürk'ün bize vasiyet olarak bıraktığı ‘Yurtta sulh, cihanda sulh' anlayışını yeniden yaşatmalıyız. Türkiye'nin coğrafi konumu, herkesle barışık olmayı gerektiriyor" dedi.

Avrupa Birliği: İngiltere'nin Brexit planı işe yaramaz
‘MÜLTECİ ANLAŞMASI TÜRKİYE'NİN AB'YE HİÇBİR ZAMAN ALINMAYACAĞININ İTİRAFIYDI'

Peki, mülteci krizinde Türkiye hak ettiği desteği gördü mü? Bağış'a göre bu sorunun yanıtı kesinlikle "hayır":

"Maalesef AB verdiği sözleri tutmuyor. Zaten AB ve Türkiye arasında imzalanan anlaşma da başlı başına sorunlu. Zira ‘Suriyeli göçmenler sizde kalsın, biz parasını verelim' demek, Türkiye'yi hiçbir zaman AB üyesi yapmayacaklarının itirafı niteliğindeydi. Halbuki yapılması gereken Suriye'ye demokrasi götürmek ve eli kanlı diktatörden kurtulmak olmalıydı. Avrupalı ülkeler onun yerine ‘Avrupa'ya gelmesinler de ne halleri varsa görsünler' dedi. Türkiye'nin ağzına vizesiz seyahat balı çaldılar. Kaldı ki o sözü bile yerine getirmediler. Bütün bunlar ikiyüzlülüğün ve çifte standardın yansıması."

‘Türk Akımı'nın Avrupa güzergahı yakında kesinlik kazanacak’
‘SADECE ENERJİ KONUSU BİLE AVRUPA'NIN TÜRKİYE'YE NE KADAR BAĞIMLI OLDUĞUNU GÖSTERİR NİTELİKTE'

Avrupa'nın Türk halkının gönlünü kazanmak için çaba sarf etmesi gerektiğini savunan Bağış "Avrupa ve Türkiye birbirinden tam manasıyla kopamayacağına göre, Avrupa'nın Türk halkının gönlünü kazanmak için çaba sarf etmesi gerekiyor. Avrupa'nın bu duygusallık, ayrımcılık ve ırkçılıktan kurtulup bunu kendi çıkarları için yapması lazım. Bugün Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının yüzde 70'i Türkiye'nin ya doğusunda ya kuzeyinde ya da güneyinde. Yani Avrupa'nın o enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için Türkiye'nin iş birliğine ihtiyacı var" dedi.

Türk Akımı boru hattı ve Akkuyu NGS gibi projelerin hatırlatılması üzerine Bağış "Sadece enerji konusu bile Avrupa'nın Türkiye'ye ne kadar bağımlı olduğunu gösterir nitelikte. Ancak AB ile müzakerelerde açılamayan fasıllardan birisi de enerji faslıdır. Ve açılamamasının tek sebebi de Kıbrıs Rum Kesimi'nin vetosudur. Yani Akdeniz'in ortasında Akdeniz'in bütün güzelliklerini yaşayan bir yarımada devleti, 28 diğer ülkenin ulusal çıkarlarını rehin alabiliyor. Bu bile AB fikrinin ne kadar yaralı ve sıkıntılı olduğunu gösteriyor. AB'nin aklını başına toplaması şart" diye ekledi.

Yorum yaz