GÖRÜŞ

Türkiye, IMF defterini tekrar açmamak üzere kapatıyor mu?

Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı üzere gerçekten IMF defterini ‘bir daha açılmamak üzere’ kapatıyor mu? Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Enç ve Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi ekonomist Ergün Kaya, konuyu Sputnik’e değerlendirdi.
Sitede oku

Erdoğan: McKinsey'den fikri danışmanlık alınmayacak, biz bize yeteriz
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan 48 saat içerisinde ekonomiye ilişkin art arda iki önemli çıkış geldi. Birkaç gün önce ''Bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, ‘bunlardan (McKinsey) fikri danışmanlık hizmeti almayacaksınız' dedim. Hiç gerek yok, biz bize yeteriz'" sözleriyle McKinsey'den alınacağı açıklanan danışmanlık anlaşmanın iptalini duyuran Erdoğan, Pazartesi günü de IMF tartışmalarına son noktayı koydu. Erdoğan "Bizim IMF'le işimiz yok, biz bu defteri kapattık. Biz ülkemize yatırım için arayıştayız. Bugün Türkiye IMF'nin kredi desteğine ve teknik yardımının çok ama çok uzağında duruyoruz. Ekonomik göstergelerimiz çok iyi bir durumdadır. Türkiye IMF defterini tekrar açmamak üzere kapatmıştır. Türkiye anlıyor ki IMF'ye başvurulması ve kredi alması ülkenin ekonomi için iyi yöntem değildir ve onu iyileştirmeyecek ve genişletmeyecek. Türkiye ekonomisi için ülkeye yatırımları çekmek ve kendi güçle ekonomi durumu düzeltmek yolunu seçti" ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın Türkiye'nin IMF'den borç almasını ihtimal dışı bırakan bu açıklamasını Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Enç ve Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi ekonomist Ergün Kaya, Sputnik'e değerlendirdi.

‘MCKINSEY'DEN ALINACAK DANIŞMANLIK İPTAL EDİLMESEYDİ TÜRKİYE'NİN TÜM SIRLARI CIA TARAFINDAN ELE GEÇİRİLECEKTİ'

Prof. Korkut Boratav: Türkiye şu anda IMF programı uyguluyor
Prof. Dr. Ercan Enç "McKinsey ile yapılan anlaşmanın Cumhurbaşkanı'nın direktifiyle sonlandırılması önemli bir şeydir. Sonuç olarak 16 bakanlığın tüm ekonomik sırları CIA'in eline geçecekti. Aynı şekilde Türkiye'nin IMF'ye başvurmaması da olumludur. Çünkü IMF'nin yalnızca Türkiye değil, gelişmekte olan hiçbir ülkeye yönelik programı başarıya ulaşmamıştır. Bunu, IMF'nin önerdiği politikalar ve sonuçlarıyla ilgili bir yüksek lisan tezinin danışmanlığını yapmış bir isim olarak söylüyorum. IMF reçetelerinin nasıl hiçbir işe yaramadığı ortada. Dolayısıyla Türkiye'nin IMF'ye başvurmaması olumlu bir şeydir. Zaten Türkiye, IMF'ye başvurmaya kalksaydı, biz Vatan Partisi olarak buna karşı çıkardık" değerlendirmesinde bulundu.

‘TÜRKİYE'NİN IMF'YE BAŞVURMASI DOĞRUDAN BATI'YA TESLİMİYETİ ANLAMINA GELİR'

Türkiye'nin IMF'ye başvurmasının, Batı'ya teslim olmak anlamına geleceğine işaret eden Enç "Türkiye'nin IMF'ye başvurması Batı'ya teslim olması anlamına gelir. Böyle bir adım, Türkiye açısından kurtuluş olamaz. Çünkü IMF'ye başvurmak sadece ekonomik bir adım değil, siyasi talepleri de beraberinde getiriyor. Türkiye'nin de siyasi talepleri karşılaması, ülkenin bağımsızlığından çok önemli ölçüde feragat etmesi anlamına gelir. Yani sadece ödün değil, doğrudan Batı'ya teslimiyettir. Türkiye, Batı'ya teslim olmadan da içinde bulunduğu çare bulabilir, bulmalıdır da. Ya mevcut iktidar bu çareyi bulur, ya da o çareyi bulacak iktidar gelir" diye konuştu.

‘HÜKÜMETTEN GELEN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR GÜVENSİZLİĞE YOL AÇIYOR'

Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi ekonomist Ergün Kaya'ya göreyse hükümetten gelen birbiriyle tutarsız açıklamalar, güvensizliğe sebep oluyor:

Çelik'ten McKinsey açıklaması: Herhangi bir sözleşme yok, ödeme de yapılmıyordu
"Öncelikle McKinsey ile hükümetten gelen çelişkili açıklamalar, hükümette ekonomi konusunda çok başlılık olduğunu gösteriyor. Bir ekonomi bakanı bununla ilgili bir karar açıkladıktan sonra, Cumhurbaşkanı tarafından ters istikamette bir açıklama yapılması, ancak ekonomi yönetimi konusunda çok başlılığa sebep olur ve bu da piyasaya endişe veriyor. Bence McKinsey'le devam edilip edilmemesinden daha çok bu uyumsuzluğun oluşturduğu endişe önemli."

‘IMF İLE İLGİLİ ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALARI MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ ARTIRIM KARARIYLA İLGİLİ DE GÖRDÜK'

Türkiye'nin sürdürdüğü politikaların ülkeyi IMF'den borç almaya sürüklediğine işaret eden Kaya " Türkiye'nin şu anki politikaları, ülkenin eninde sonunda IMF'den borç alacağını gösteriyor. Türkiye'nin bir yıl içerisinde ödemesi gereken 238 milyar dolar dış borcu var. Ancak ülkeye herhangi bir ciddi para girişi yok. Mevcut şartların dönebilmesi, bankaların, özel sektörü, kamunun en azından borçlarını döndürebilmesi için bile IMF ile bir anlaşma yapılması kaçınılmaz gözüküyor. Çünkü cari açığın birkaç ay içerisinde kapatılması mümkün değil. Yerli üreticiler, sanayi firmaları o kadar zor durumda ki yerli ve milli firmalara verilecek destek, bu açığın kapatılması için yeterli bir tedbir oluşturmuyor. Aynı çelişkili durum Merkez Bankası faiz artırımıyla ilgili de olmuş, en sonunda faiz artırımına gidilmek durumunda kalınmıştı. Ancak bu faiz artırımları öylesine geç olmuştu ki işe yaramamıştı. Bugün IMF ile ilgili söylenenler, Merkez Bankası'nın faiz artırım sürecinde sarf edilen sözlerle benzerlik gösteriyor. Süreç de aynı şekilde sürebilir" dedi.

‘HÜKÜMET ŞİMDİYE KADAR KESİNTİSİZ ŞEKİLDE IMF POLİTİKALARI UYGULADI'

Albayrak: McKinsey ile çalışmaya karar verdik
Kaya "Hükümetin uyguladığı politikalar, IMF politikaları. IMF politikalarını uygulayan bir hükümetin IMF ile anlaşmaya gitmemesi büyük bir çelişki. Bugün yapılan açıklamaların sebebi, daha önce IMF'yle ilgili yürütülen propaganda ve ‘IMF'ye olan borçlar ödendi' söylemleridir. O sözler, politikacıları geri dönülemez bir noktaya sürükledi. Elbette ben ve partim IMF'yi bir ekonomik sistem olarak doğru bulmuyoruz. Ama ekonomideki bütün kurallar IMF'nin istediği şekilde yapıp, ‘IMF ile anlaşmayacağım' demek çelişkili. Yapılması gereken IMF politikalarını uygulamamaktı. Ama maalesef 2001 yılından bu yana Türkiye'de IMF politikaları kesintisiz bir şekilde uygulanıyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

‘ÜRETİM EKONOMİSİNİN KURULMASI YILLAR ALIR, BİR ANDA MİLLİ EKONOMİDEN BAHSEDEMEZSİNİZ'

"Türkiye'de üretim o kadar zayıfladı ki bugün dövizdeki artışın ardından ekmekte bile ardı ardına fiyat artışına gidiliyor. Bu da Türkiye'nin ne hayvancılıkta ne tarımda ne de sanayi ürünlerinde üretici bir ülke değil, ithalatçı bir ülke konumunda. Bunları Türkiye'de üreten az sayıda firmanın girdileri, hammaddeleri de yurt dışından geliyor. Ve her şey dövize endeksli. Böyle bir yapı içerisinde bir anda milli ekonomiden bahsedebilmek bir hayalcilik. Ekonomik sistem üretim odaklı, ithalata ve dış borca dayanmayan şekle sokulmalı, özellikle gıda, enerji, tarım, hayvancılık ve petro-kimyada üreten ülke konumuna gelmesi. Ancak kurulu bir fabrikaya yeni bir makine aldığınızda bunun üretime başlaması 6 ay-1 sene alır. Dolayısıyla Türkiye'de hiç olmayan fabrikaları kurabilmek yıllar alacaktır. Şu anki çaba, boşa gösterilen bir çaba. Eninde sonunda bu hükümet IMF ile anlaşmaya varacaktır."

Yorum yaz