‘MCKINSEY'DEN ALINACAK DANIŞMANLIK İPTAL EDİLMESEYDİ TÜRKİYE'NİN TÜM SIRLARI CIA TARAFINDAN ELE GEÇİRİLECEKTİ'
‘TÜRKİYE'NİN IMF'YE BAŞVURMASI DOĞRUDAN BATI'YA TESLİMİYETİ ANLAMINA GELİR'
Türkiye'nin IMF'ye başvurmasının, Batı'ya teslim olmak anlamına geleceğine işaret eden Enç "Türkiye'nin IMF'ye başvurması Batı'ya teslim olması anlamına gelir. Böyle bir adım, Türkiye açısından kurtuluş olamaz. Çünkü IMF'ye başvurmak sadece ekonomik bir adım değil, siyasi talepleri de beraberinde getiriyor. Türkiye'nin de siyasi talepleri karşılaması, ülkenin bağımsızlığından çok önemli ölçüde feragat etmesi anlamına gelir. Yani sadece ödün değil, doğrudan Batı'ya teslimiyettir. Türkiye, Batı'ya teslim olmadan da içinde bulunduğu çare bulabilir, bulmalıdır da. Ya mevcut iktidar bu çareyi bulur, ya da o çareyi bulacak iktidar gelir" diye konuştu.
‘HÜKÜMETTEN GELEN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR GÜVENSİZLİĞE YOL AÇIYOR'
Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi ekonomist Ergün Kaya'ya göreyse hükümetten gelen birbiriyle tutarsız açıklamalar, güvensizliğe sebep oluyor:
‘IMF İLE İLGİLİ ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALARI MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ ARTIRIM KARARIYLA İLGİLİ DE GÖRDÜK'
Türkiye'nin sürdürdüğü politikaların ülkeyi IMF'den borç almaya sürüklediğine işaret eden Kaya " Türkiye'nin şu anki politikaları, ülkenin eninde sonunda IMF'den borç alacağını gösteriyor. Türkiye'nin bir yıl içerisinde ödemesi gereken 238 milyar dolar dış borcu var. Ancak ülkeye herhangi bir ciddi para girişi yok. Mevcut şartların dönebilmesi, bankaların, özel sektörü, kamunun en azından borçlarını döndürebilmesi için bile IMF ile bir anlaşma yapılması kaçınılmaz gözüküyor. Çünkü cari açığın birkaç ay içerisinde kapatılması mümkün değil. Yerli üreticiler, sanayi firmaları o kadar zor durumda ki yerli ve milli firmalara verilecek destek, bu açığın kapatılması için yeterli bir tedbir oluşturmuyor. Aynı çelişkili durum Merkez Bankası faiz artırımıyla ilgili de olmuş, en sonunda faiz artırımına gidilmek durumunda kalınmıştı. Ancak bu faiz artırımları öylesine geç olmuştu ki işe yaramamıştı. Bugün IMF ile ilgili söylenenler, Merkez Bankası'nın faiz artırım sürecinde sarf edilen sözlerle benzerlik gösteriyor. Süreç de aynı şekilde sürebilir" dedi.
‘HÜKÜMET ŞİMDİYE KADAR KESİNTİSİZ ŞEKİLDE IMF POLİTİKALARI UYGULADI'
‘ÜRETİM EKONOMİSİNİN KURULMASI YILLAR ALIR, BİR ANDA MİLLİ EKONOMİDEN BAHSEDEMEZSİNİZ'
"Türkiye'de üretim o kadar zayıfladı ki bugün dövizdeki artışın ardından ekmekte bile ardı ardına fiyat artışına gidiliyor. Bu da Türkiye'nin ne hayvancılıkta ne tarımda ne de sanayi ürünlerinde üretici bir ülke değil, ithalatçı bir ülke konumunda. Bunları Türkiye'de üreten az sayıda firmanın girdileri, hammaddeleri de yurt dışından geliyor. Ve her şey dövize endeksli. Böyle bir yapı içerisinde bir anda milli ekonomiden bahsedebilmek bir hayalcilik. Ekonomik sistem üretim odaklı, ithalata ve dış borca dayanmayan şekle sokulmalı, özellikle gıda, enerji, tarım, hayvancılık ve petro-kimyada üreten ülke konumuna gelmesi. Ancak kurulu bir fabrikaya yeni bir makine aldığınızda bunun üretime başlaması 6 ay-1 sene alır. Dolayısıyla Türkiye'de hiç olmayan fabrikaları kurabilmek yıllar alacaktır. Şu anki çaba, boşa gösterilen bir çaba. Eninde sonunda bu hükümet IMF ile anlaşmaya varacaktır."