BÜYÜK DALGA
Yılın başından bu yana Türk Lirası, ABD Doları karşısında yüzde 40 oranında değer kaybetti. Washington ile ilişkilerin gerilmesi asıl neden olarak gösteriliyor. Ankara, Ağustos ayı başlarında casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunan ABD'li rahip Andrew Brunson'u serbest bırakmayı reddetti. Buna karşılık ABD alüminyum ve çelik ithalatı vergilerini iki kat artırarak, ekonomik yaptırımlar uyguladı. Sonuç olarak, sadece son birkaç günde TL yüzde 25'ten fazla değer kaybetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), finansal sektöre likidite sağlamaya yönelik acil durum tedbirlerini açıkladı. Merkez Bankası bunun için rezervlerden yaklaşık 10.5 milyar dolar harcamayı planlıyor.
Yetkililer bir kurtarma planı hazırlarken ulusal para düşmeye devam etti ve sadece 14 Ağustos Salı günü kısmi olarak değer arttırabildi. TL, önceki iki işlem günündeki yüzde 14 düşüşün ardından yüzde 6 oranında arttı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'den gelen elektronik malların boykotuna ilişkin açıklaması da etkili oldu. Bununla birlikte TL, dolara karşı rekor düşük seviyelerde işlem görmeye devam ederken, yaşanan çöküş gelişmekte olan piyasalara (EM, emerging markets) yayılıyor. Son zamanlarda EM'e yatırım yapmaya meyilli yatırımcılar, bu piyasalardan çıkış yolunu hızlandırdı. Gelişmekte olan ülkelerin para birleşik endeksi asgari seviyesini güncelledi.
Rus rublesi de istisna değildi. Türkiye'deki olaylardan ve yatırımcıların riskli dövizlerden kaçışı öncesinde ABD'nin artan yaptırımlarından dolayı, 2016'nın en düşük seviyesine düştü. Daha sonra gelişmelerden etkilenen diğer ulusal para birimleriyle birlikte panik satış dalgasının güçlü baskısı altında kaldı. Ruble, 13 Ağustos'a yakın EM para birimleri arasından değer kazanarak artıya geçti. Bir sonraki gün büyümeyi sürdürdü ve dolardan yaklaşık 80 kopek geri kazandı. Piyasanın yaptırımlara ilk tepkisinden ve panik havanın hafiflemesinden sonra böylesi bir toparlanma, zaten bekleniyordu.
Domino etkisi kendini hissettirmeye başladı. Ekonomistlere göre piyasalardaki mevcut durum, yeni bir küresel krizin ortaya çıkmasının muhtemel senaryolarından biri. Jeopolitik anlaşmazlıklar bu durumu kışkırtarak, sınırları zorlayabilir. Şimdiki durum yirmi yıl önceki çöküşe, 1998' de yaşanan krize çok benziyor.
O dönemde her şey Asya'da başladı. Tayland borsaları çöktü, daha sonra kriz Endonezya, Filipinler, Malezya, Güney Kore'ye yayıldı ve nihayetinde Rusya'da da mali çöküşe yol açtı. Yatırımcılar gelişmekte olan ekonomilerin piyasalarından büyük ölçüde geri çekildi.
Nobel ödüllü Paul Krugman, daha Mayıs ayında mevcut finansal istikrarsızlık ile 1997-1998 arasındaki Asya krizi arasında paralellik kurarak "Türkiye'nin serbest düşüşü (para birimi) çok etkileyici. Faiz oranlarındaki ani artışa rağmen Arjantin de daha iyi görünmüyor" açıklamasında bulundu.
STRATEJİST HARDY: TÜRKİYE'DEKİ DURUM, GÜNEY AFRİKA GİBİ HASSAS EKONOMİLER ÜZERİNDE BİR ETKİYE SAHİP OLABİLİR
Ancak, Türkiye'deki durumun dünya ekonomisi için çok kritik olduğu tezi tüm uzmanlar tarafından kabul görmüyor. Saxo Bank'ın baş döviz stratejisti John Hardy, Sputnik'e "Sadece Güney Afrika gibi hassas ekonomiler üzerinde belli bir etkiye sahip olabilir. Ve tabii yatırımcılar arasında büyük ölçekli bir paniğe neden olmazsa, fazla bir şeye dönüşme olasılığı düşük" değerlendirmesinde bulundu.
Gelişmekte olan pazarlar, kural olarak, her zaman küresel olumsuz süreçlerden en muzdarip piyasalar olmasına rağmen, uzmanlar domino etkisinden kaçınacak başka bir duruma işaret ediyor. Harvard'ın son araştırmalarında da görüldüğü gibi, gelişmekte olan ekonomiler artık savunmasız değil.
Ekonomistler Carmen Reinhart, Standish Mellon Varlık Yönetimi'nden Vincent Reinhart ve Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nden Christoph Trebesch'e göre, 2011'den bu yana temerrüt seviyesi, sermaye akışlarının azaldığı dönem için nispeten daha düşük.
Büyük bir borç yüküne sahip olan ülkeler, gelecek yıllar için yükümlülüklerin geri ödemesini daha elverişli şartlara aktardılar. Ayrıca, artan temerrüt riskine sahip gelişmekte olan ülkeler, ticaret ve bütçe açıklarını azaltarak para ve kredi politikalarının sıkılaştırılmasına karşı dirençli hale geldiler.
Rubleye gelince, Rus para birimi 66.63'te stabilize edildi, yatırımcılar Ağustos sonuna kadar bekleme kararı aldı. Eylül ayında rubleyi, Washington tarafından uygulanacak olan yeni yaptırımlar nedeniyle başka bir test bekliyor. Bir sonraki tasarıda, devlet bankalarıyla yapılan işlemlerin ve devlet borçlanma senetlerine yapılan yatırımların yasaklanmasını öngörüyor.