"Çin Gümrük İdaresi'nin dünkü açıklamasında Rusya ve Çin arasındaki ticaret hacminin yılın ilk 7 ayında yüzde 25.8 arttığı ve 58.35 milyar dolara ulaştığı belirtildi. İki ülkenin 2016'daki değerlere göre hızlı bir artış gerçekleştirerek geçtiğimiz yıl 84.07 milyar dolara ulaşan dış ticaret cirosu ise bu yıl 100 milyar doları aşabilir.
ABD'NİN ÇİN'E TEDARİK ETTİĞİ LİKİT DOĞALGAZ DİBE VURDU
Bu arada Reuters'in Suudi Arabistan'ın istatistiklerine dayandırdığı haberinde ABD'nin Çin'e tedarik ettiği likit doğalgaz (LNG) hacminin geçtiğimiz temmuzda yıllık bazda dibe vurarak, 130 bin tona gerilediği belirtildi. Daha geçen mayısta ABD Çin'e yaklaşık 400 bin ton, marttaysa 445 bin ton gaz tedarik etmişti.
Diğer yandan Avustralya, Endonezya, Malezya, Papua-Yeni Gine gibi ülkeler Çin'e LNG satışlarını arttırdı. Çin'e aktarılan LNG'nin toptan hacmindeki en önemli pay ise Rusya'ya düşüyor.
Elbette, ABD'nin Çin'e aktardığı LNG'nin hacmindeki düşüş, iki ülkenin arasında yaşanan ticari ihtilaf ortamında meydana geldi. Çin zaten ABD'den likit gaz alımlarını Trump'a yönelik iyi niyet jesti olarak değerlendiriyordu, Washington ise bu jesti bir türlü takdir etmedi ve şimdi, piyasa oyuncularına göre Çin, alternatif LNG kaynakları arayışına girdi ve bu kaynakları küresel rakipleri arasında değil de anakaradaki komşuları arasında araması gayet doğal bir durum.
Buna ek olarak Türkiye'den de ilginç haberler geliyor.
TÜRKİYE'NİN NÜKLEER PROJESİ ÇİN ORTAKLIĞIYLA HAYATA GEÇİRİLEBİLİR
Bu kararın siyasi olduğu açıkça ortada. Görünüşe göre bu konu, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping'in Johannesburg'da düzenlenen 10. BRICS zirvesi çerçevesinde yaptığı görüşmelerde az ya da çok kesin bir biçimde ele alındı.
Büyük bir olasılıkla iki lider bu kararı Rus mevkidaşlarının bilgisi dışında almadı.
TÜRKİYE AVRASYA ENERJİ PLATFORMUNA GEÇMİŞ OLACAK
Hatırladığımız üzere Türkiye, bir NATO üyesi olarak ‘uygar Batı ülkelerinin' ve ABD'nin resmiyette hala müttefiki konumunda ve tüm bu gelişmeler, ‘sansasyonel yeni birliklere' işaret etmeyip, küresel ekonominin sistemli bir şekilde bölgelere bölünmesi anlamına geliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın garip tutumunun bu gelişmelerle alakası olmayıp, kendisinin yürüttüğü politika, olup bitenlerin nedeni değil, sadece bir katalizörü. Doğrusu Rusya ve Çin, ‘trendleri şekillendirmekten' çok şu anda sadece ekonomi alanında sınırlı kalarak gelişen doğal küresel süreçleri takip etmekte.
ABD'nin yine tamamen doğal ekonomik nedenlerin etkisiyle kendini giderek daha fazla izole etmesi de söz konusu süreçlerden biri.
Bu tür hikâyelerde her zaman olduğu gibi siyaset, bir parça gecikmeli olarak ekonomiyi takip ediyor."