Suriye'nin Afrin bölgesine yönelik Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili kampüste masa açılıp lokum dağıtılmasına karşı "İşgalin, katliamın lokumu olmaz" sloganı ve pankartıyle tepki gösterdikleri gerekçesiyle 'terör örgütü propagandasıyla' suçlanan 14'ü tutuklu 22 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin davası, bugün Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.
BÜYÜK BİR KALABALIK İZLEDİ
Öğrencilerin aileleri, akademisyenler, ve yabancı heyetlerin yanısıra HDP Milletvekili Hüda Kaya, HDP Milletvekili adayı Ahmet Şık, CHP Milletvekilleri Selina Doğan, Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, CHP eski Milletvekili Binnaz Toprak, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, Türk Tabipleri Birliği Konsey Başkanı Raşit Tükel’in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi ilk duruşmayı izledi.
SUÇLAMALARI REDDETTİLER
Dosya kapsamı ve sanık sayısının fazlalığı sebebiyle duruşma SEGBİS ile kaydedildi. Evrensel gazetesinden Cansu Pişkin'in haberine göre haklarındaki suçlamaları kabul etmeyen ve tahliyelerini talep eden öğrenciler, gözaltı süresinde işkence ve tehdide maruz bırakıldıklarını söyledi.
Tutuklu yargılanan Agah Suat Atay, olay günü derse giderken gerginliğin yaşandığı bölgeden geçtiği sırada kalabalığı gördüğünü söyledi. Neler olduğunu anlamak için kalabalığa yaklaşıp izlediğini anlatan Atay, ''Öğrenci dekanı ve sivil polisler vardı. Biraz durup dinleyince oraya kurulan masanın izinsiz konulduğunu ve dekan yardımcısının kaldırmaya çalıştığını anladım. Ben gittiğimde slogan atılmıyordu. Afiş yoktu'' dedi.
Tutuklu yargılanan felsefe öğrencisi Berke Aydoğan, olay günü kütüphanede ders çalışırken dışarı çıktığında kalabalığı fark ettiğini söyledi. ''Durup izleyince yaşanan gerginliğin izinsiz açılan masadan kaynaklı olduğunu anladım. Gerginliği izlerken öğrenci işleri dekanı Zeynep Uysal geldi, hem izinsiz masanın kaldırılması hem de gerginliğin sonlanması için çabaladı. Sonra gerginlik bitti, ben de kütüphaneye geri döndüm" dedi.
Tutuklu öğrencilerden Şükran Yaren Tuncer de olay günü yemekhaneye geçerken “Savaşa hayır barış hemen şimdi” sloganlarıyla yürüyen grubu gördüğünü, onlarla birlikte yürüdüğünü anlattı.
Tuncer, “Masanın yanına gidildi. Dekan masanın izinsiz olduğunu söyledikten sonra güvenlik ve 2 sivil polis kaldırdı masayı. ‘Faşizme karşı omuz omuza’, ‘savaşa hayır barış hemen şimdi’ dünyanın her yerinde başka dillerde söylenen evrensel sloganlar” dedi.
Tuncer, emniyetteki ifadelerinde ise darbedilerek gözaltına alındığı için eksiklikler olduğunu belirtti.
Tutuklu öğrencilerden Yusuf Noyan Öztürk de emniyetteki ifadesinin baskı altında alındığını anlattı. Öztürk, “14 gün gözaltında kaldım, ailemin ve benim hayatımın karartılacağı söylendi, diğer arkadaşların aksine yalnız kaldım. Oradaki güvenlik güçlerince tehdit edildim. Benim için zor bir süreçti. Eski avukatım, emniyet ifadesinde söylemediğim beyanların tutanağa geçmesine müsade etti. O nedenle buradaki ifadem geçerlidir'' dedi.
Olay günü kampüsteki kafede ders çalıştığını anlatan Öztürk, “Pankartla aramda 7-8 adım mesafe vardı. Orada bulunmaktan bir çekince duymadım. Attığım sloganlarda propaganda içeriği bulunmadığı gibi propaganda amaçlı atmadım. 1 dönem kaybettim ve benim için kritik süre. Yaz okulunda eksikliklerimi kapatmak istiyorum'' dedi.
Tutuklu kimya öğrencisi Esen Deniz Üstündağ, olay günü kütüphaneden laboratuvara giderken kalabalığı gördüğünü ve durup izlediğini anlattı. “Hep böyle olaylar yaşanır, fakat bu olayda fiili olarak hedef gösterilip tutuklandık. Okulum 2 yıl uzayacak. Eğitim hakkım gaspedildi. Hiçbir örgütle bağım yok'' dedi.
'PROPAGANDA AMAÇLI DEĞİL, SİYASİ SLOGAN'
Sevde Öztürk, “Olay günü ders çalışmak için kütüphanedeydim. İki farklı görüşte grubun karşı karşıya kalmasıyla fiziksel temas olamaksızın bir tartışma yaşanıyordu. Masayı açan, grup kışkırtmaya çalışıyordu. Sloganlar siyasi eleştiri kapsamına girer. Atılan sloganlarla nasıl terör örgütüyle organik bağı bulunmuş, anlamak zor. Barış içerikli sloganlardan terörist olarak yaftalanmayı kabul etmiyorum. Dünyanın her yerindeki savaşa karşıyım. Propaganda amaçlı değil siyasi içerikli atılmıştır'' dedi.
Tutuklu Kübra Sağır da “Dekan ve sivil polisler masanın kaldırılması çağrısı yaptı. Herhangi bir örgütle bağım yok. Masa açan grup tarafından çekilip basına dağıtılan görüntülerden dolayı 3 aydır tutukluyum. Kamuoyuna terörist diye yaftalandım'' dedi.
'2.5 SAAT EKİP OTOSUNDA DARP ETTİLER'
Tutuklu İsmail Gürler de, "Slogan atmadım. Sloganlarda şiddet içeren örgüt propagandası yoktu. Şiddet içeren eylem sergilemedim. Görüntülerde de görülecektir, ellerim cebimde uzak bir noktada olanları izliyorum. Olaydan sonra okula gitmekten vazgeçmedim. Ama bir gün okuldan çıktığım anda yaka paça gözaltına alındım'' diyerek şöyle devam etti:
'ÇIRILÇIPLAK SOYUP DÖVDÜLER'
''2.5 saat ekip otosuyla gezdirdiler, darp ettiler. Nezaret girişinde arkadaşım Muhammet Bilgin ile beraber bizi çıplak halde soydular ve bizi o halde dövdüler“ dedi.
'SİYASAL ELEŞTİRİYDİ'
Tutuklu Türk Dili Edebiyatı öğrencisi Enes Karakaş, "Masayı açanlara siyasal eleştiri mahiyetindeki sloganlarla karşı çıkıldı. Karşı taraftan, 'Sizin derdiniz Türk bayrağı ve şehitler' diye ötekileştirici ve manipüle edici beyanlarda bulunuldu. Ben de bunun üzerine Çiftlik Bank benzetmesi yaparak popülist siyasi eleştiri yaptım" dedi.
Tutuklu Sosyoloji öğrencisi Mete Ulutaş da mezun olmasına 3 ders kaldığını ifade ederek "3 yıldır veganım, hayatımı başka bir canlının zarar görmemesi üzerinden sürdürüyorum. Dolayısıyla herhangi bir terör örgütüyle bağım yok. Kaçmadım saklanmadım. Okuluma devam ettim. Yüksek lisans başvurum yarım kaldı. Eğitim hakkım engellendi'' dedi.
'2016'DA KIZILAY BOMBALAMASINDAN KURTULDUM'
Tutuksuz yargılanan öğrencilerden İbrahim Musab Curabaz, “Şiddetin propagandasını yapıyor olmak 2016'da Kızılay'da meydana gelen patlamayı yaşayan benim için kabul edilemez bir suçlama” dedi.
Ara kararını açıklayan Erdoğan Şimşek başkanlığındaki mahkeme heyeti, tutuklu yargılanan 14 öğrencinin tamamının adli kontrol uygulaması ve yurtdışı yasağıyla tahliye edilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 3 Ekim'e ertelendi.
Öğrencilerin adliyeye çıkarıldığı gün dosyaları, soruşturmayı yürüten savcıdan alınarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcısına verilmişti.