EKSEN

'ABD'nin F-35'leri teslimatında sıkıntı yok'

Serkan Demirtaş’a göre, Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle ABD Kongresi’nin duruşuna karşın F-35’lerin teslimatında sıkıntı yok. Demirtaş, Lavrantiyev’in son ziyaretine atıfla Moskova dolayımıyla Şam’la görüşülse bile Türkiye’nin ‘Esadlı Suriye perspektifini kabul etmeyeceğine dikkat çekti.
Sitede oku

ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye F-35 satışını askıya alan tasarıyı kabul etti
Türkiye'deki 24 Haziran seçim sürecine rağmen kritik dış politika meselelerinde yoğun müzakereler devam ediyor. Türk hükümeti ABD ile Menbiç düğümü için 4 Haziran'da iki ülke dışişleri bakanlarının buluşmasına odaklanmışken, Ankara Rusya Federasyonu'nun Suriye özel temsilcisi Lavrantiyev'i ağırladı. Dikkatler Ankara'nın Şam ile yeni bir sürece girip girmeyeceğine çevrilmişken, ABD'den de F-35 savaş jetlerinin teslimi konusunda mesajlar geliyor.

Gelişmeleri Ankara kulislerini yakından takip eden Hürriyet Daily News Gazetesi Yayın Yönetmeni ve yazarı Serkan Demirtaş ile konuştuk.

‘MENBİÇ İÇİN TÜRKİYE BİRAZ DAHA POZİTİF'

Serkan Demirtaş'a göre, Türkiye ABD ile Menbiç müzakerelerinde ‘yol haritası' çiziliyor. Ankara'ya gelen ABD heyetiyle müzakerelerin ardından Türkiye'den daha pozitifi açıklamalar geldiğini belirten Demirtaş, nihai anlaşma için 4 Haziran'daki Çavuşoğlu-Pompeo görüşmesinin beklendiğini belirtti:

AA: Türkiye ile ABD'den Menbiç için 3 aşamalı plan
"Ülkelerin dışişleri bakanlarının ‘Evet, anlaştık' dedikleri bir yol haritası ilan edilmedi henüz. ABD tarafından yapılan açıklamalarda ‘henüz' ifadesi kullanıyor. 4 Haziran'da Washington'da yapılacak görüşmelerde tam da bu anlaşma ile ilgili Türkiye ve ABD, Menbiç konusunda bu iki ülkenin istekleri ve bundan sonra koordinasyon içerisinde çalışabilmelerine dönük bir yol haritası üzerinde uzlaşıp uzlaşamadıklarını ilan edecekler. Türk tarafından biraz daha pozitif açıklamalar geliyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile biz de iki gün önce görüştük. Bir yol haritasının 4 Haziran'da ilan edilebileceğini ifade etti. Bunun içerisinde YPG'nin Menbiç'ten çıkartılması, bu çıkartılma sürecinde Türkiye'nin nezaret etmesi ve denetlemesi, ondan sonraki süreçte Menbiç'in hem güvenliğinin sağlanması hem de yönetilmesi açısından bir planın uygulamaya konacağını, burada belki Türkiye ve Amerikan güçlerinin kenti iki yarısında kontrol sağlayıp yönetimin oluşturulmasını sağlayabilecekleri gibi birtakım formüllerin olduğunu ve bunun da somut bir takvim içerisinde uygulanabileceğini ve netice itibarıyla bu yaz sonuna doğru Menbiç'teki modelin yürürlüğe tam olarak gireceğini bakanın ifadelerinden anlıyoruz. Bu açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla nihayete erdiği söylenemez. Mutlaka üzerinde hala parantez içinde alınan birtakım unsurlar olduğunu duyuyoruz iki taraftan da. Yüzde yüz her konu uzlaşılmadan bir anlaşma olduğu söylenemez."

‘TÜRKİYE'DE HÜKÜMET DEĞİŞİRSE TABLO DEĞİŞEBİLİR, AMA ÖNCE 4 HAZİRAN'I GÖRMELİ'

Menbiç için önemli görüşmenin Pompeo ile Çavuşoğlu arasında 24 Haziran seçimlerinden 20 gün önce gerçekleştirileceğini, seçim sonucuna göre ise işlerin değişebileceğini söyleyen Demirtaş, "Eğer yönetim değişirse, Suriye politikasını ve ABD ile görüşmeleri başka bir noktaya taşıyacağını öngörebiliriz" dedi. ABD'de de Rex Tillerson'ın yerine Mike Pompeo'nun geçtiğini anımsatan Demirtaş, devlette devamlılığa atıf yaparken, Rusya ile ilişkilerin de aynı şekilde yürütdüğünü vurguladı:

AK Parti ve CHP, dış politika hedeflerini beyannamelerinde nasıl anlattı?
"Mesela bugün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in özel temsilcisi Aleksandr Lavrentiyev, Ankara'da. Son dönemde artan bir Rusya-Türkiye diyalogu var. İki gün önce Erdoğan ve Putin telefonda görüşmüşlerdi. Siyasi çözüm ile ilgili birtakım arayışlar devam ediyor. Rejim bu anayasa komitesinin kurulması için temsilciler belirlemiyordu. Bütün taraflar sahadaki çatışmaları engellemek konusunda bir adım attıklarını düşünüyorlar ama bunun daha başka bir seviyeye gelmesi için siyasi görüşmelerin de başlaması lazım. Burada da bir süreç devam ediyor."

‘ÇAVUŞOĞLU KONGRE'NİN F-35'LERDE SON SÖZÜ YÖNETİME BIRAKTIĞININ ALTINI ÇİZİYOR'

ABD'nin Türkiye'nin Rusya'dan S-400 alımı nedeniyle rahatsızlık duyduğunu, rahip Branson'un darbe davasında yargılanmasının da ilişkilerde bir başka sıkıntılı hususu oluşturduğunu anımsatan Demirtaş, ancak bunların F-35'lerin teslimatı konusunda bir sıkıntı yaratmayacağı görüşünde:

"Bence bir F-35 sıkıntısı yok. Çünkü F-35 meselesi bir sonuç. İki temel nokta koyabiliriz. Birincisi S-400 hava savunma sistemlerinin Rusya'dan satın alınıyor olması. İkincisi de ABD'li rahip Brunson'ın Türkiye'de tutuklu olması. Terör suçlaması yapılıyor ve 35 yıla yakın cezası isteniyor ve bir Amerikan din görevlisinin Türkiye'de böyle bir ceza ile karşılaşması ABD'de birçok kesimde büyük bir rahatsızlık yarattı. Türkiye üzerinde baskı kurulabilmesi için bu F-35'ler bir koz olarak kullanılıyor. Yönetimden bu konu ile ilgili en net açıklamayı ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo yaptı, ‘F-35 ile ilgili sürecin olduğu gibi devam ettiğini' söyledi. Yönetimin F-35'ler ile ilgili Türkiye'ye teslimatı konusunda herhangi bir olumsuz görüşünü duymadım. 21 Haziran'da sembolik de olsa ilk F-35'in Türkiye'ye teslimatı töreni ABD'de gerçekleştirilecek. Yani yönetim kademesinde F-35 ile ilgili bir engelleyici tavrın şu anda oluştuğunu söylemek güç. Tabii ki Kongre yaptırım kararı alırsa bunu uygulanması konusunda da soru işaretleri var. Çünkü Çavuşoğlu'nun sözleriyle açıklayayım: ABD Kongresi'nin bazı yaptırım kararlarında son sözü yönetime bıraktığı ile ilgili bir bilgi var Ankara'nın elinde. Özellikle silah satışlarıyla ilgili konularda Kongre'nin son sözü yönetime bıraktığının altını çiziyor Çavuşoğlu."

‘ANA SIKINTI S-400 AMA BAŞKA SIKINTILAR DA ÇIKABİLİR'

Diğer yandan Demirtaş S-400 alımının ABD Kongresi'nde Türkiye karşıtı bir pozisyonu da güçlendirdiğini söylerken, buna rağmen Patriot alımının da yeniden görüşülmesine atıf yaptı. Demirtaş'a göre, S-400 alımı devam ettikçe ABD ile ilişkilerde F-35 gibi başka sıkıntılar da ortaya çıkabilir:

Pompeo: S-400 konusunda Türkiye'ye 'diplomatik baskı' yapıyoruz
"S-400 meselesi de daha çözülmüş bir mesele değil. S-400 çok daha kompleks ve Türkiye'nin karşısında aslında bu F-35 ve diğer meseleleri de yaratan temel unsur. Bununla ilgili ABD ile Türkiye arasında temaslar devam ediyor. Mart ayında bir heyet gelmişti; ‘Acaba Türkiye'nin S-400'den vazgeçmesi için tekrar Patriot satışlarını gündeme getirebilir miyiz?' gibi bununla ilgili çalışmaların yapıldığını anlıyoruz. Ama Türk tarafı da net bir şekilde ‘Bunun taksitini de ödedim, peşinatını da verdim. S-400'leri alacağım. Bu geçmiş bir konudur' noktasında. Dolayısıyla S-400 meselesi çözülmediği sürece ve rahip Brunson meselesi de çözülmediği sürece F-35 gibi belki başka konular da karşımıza çıkabilir. Çünkü Kongre'de Türkiye karşıtı bir pozisyonun giderek güçlendiğini görüyoruz. Yaptırım araçlarını başka türlü konularda da kullanabilirler. Halkbank meselesi ve ona bağlı konulardaki bazı şahsiyetlerin ABD'ye girişlerinin engellenmesi gibi birtakım yaptırım kararlarının da Amerikan Kongresi ile konuşulduğunu görüyoruz. Temel iki konu çözülmeden bu tür yaptırım meselelerinin Kongre'de karşımıza önemli bir baskı aracı olarak çıkacağını söyleyebiliriz."

‘TÜRKİYE HALA ESAD'LI SURİYE PERSPEKTİFİNİ KABUL ETMİYOR'

Serkan Demirtaş, son olarak Türkiye'de devam eden seçim sürecinde Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleşmesini beklemenin yanıltıcı olacağı görüşünü dile getirdi:

Stoltenberg: Suriye operasyonu Rusya, Esad ve İran'a açık mesajdı, Türkiye'nin desteği memnuniyet verici
"Geçen dönem Türk yetkililer de ifade ettiler. İdlib operasyonu çerçevesinde Türkiye'nin Suriye içerisindeki operasyonları güvenlik ile ilgili konular açısından ve istihbarat birimleri arasında zaman zaman görüşmelerin olduğu, bazı konularda yaklaşım benzerlikleri içine girildiği ile ilgili bilgileri alıyoruz. Ama bunun herhangi bir şekilde siyasi bir noktaya dönmesi şu anda beklenmiyor. Zaten Türkiye'de şu andaki seçim sürecinde böyle bir şey beklenemez. Ankara ile Şam için belki geçmişe göre daha yakın oldukları söylenebilir ama bunu resmin bütünü için söylemek mümkün değil. Türkiye hala Esad'lı bir Suriye perspektifini kabul etmiyor. Bunu resmi politikası olarak ilan ediyor. Ama Türkiye bir taraftan da Rusya ve İran ile (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad'ın daha da güçlenmesi, ülkesinde kaybetmiş olduğu kontrolü ve nüfusu yeniden sağlamasına imkân verecek bir projenin parçası da olmaya devam ediyor. Türkiye'nin her ne kadar resmi olarak Esad'ın devam edeceği bir Suriye'ye karşı olduğunu ifade etse de sanki gelişmeler bunun tersini gösteriyor gibi. Zaten Türkiye-Rusya-İran arasında oluşturulan bu üçlü mekanizma da giderek Esad'ın gücünü arttırıcı bir noktaya gelişti. Türkiye de önceliğini madem Esad bu şekilde devam edecek ben de kendi güneyimdeki topraklarda bana ileride sıkıntı yaratabilecek tehditleri ortadan kaldırmaya dönük bir perspektifte kullanayım noktasında. Hem Fırat Kalkanı hem de Zeytin Dalı Harekâtı bu çerçevede gelişti. İdlib'te işlerin yeniden bozulması ve Türkiye'nin hem yeni bir göç dalgası hem güvenlik problemi ile karşı karşıya kalması da akıllarda bir soru işareti olarak hala duruyor. Bu çerçeveden bakıldığında tabloda büyük bir değişiklik yok."

Yorum yaz