GÖRÜŞ

‘ABD, Doğu Kudüs'ü İsrail'e bırakıp Ebudis köyünü Filistin'in başkenti ilan etmeye hazırlanıyor'

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın 30 maddelik manifestosunu uzmanlar, Sputnik'e değerlendirdi. Dış politika uzmanı Akbal "Maddelerin çoğu uygulanabilir değil" dedi. Gazeteci Bursa ise "ABD, Doğu Kudüs'ü İsrail'e bırakıp, Ebudis köyünü de Filistin'in başkenti olarak ilan etmeyi planlıyor. Asıl kriz o zaman çıkacak" diye konuştu.
Sitede oku

‘İsrail Şam'ı vurduğunda İslam dünyası sessizdi, cesaretlenen İsrail yarın tüm Filistin'i işgal edebilir'
ABD Başkanı Donald Trump'ın, ülkesinin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması ve İsrail güçlerinin protesto gösterileri sırasında onlarca Filistinliyi öldürmesinin ardından Cuma günü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla olağanüstü toplandı. İİT, zirvenin ardından 30 maddelik bir sonuç bildirgesi yayınladı. Yayınlanan bildiride 7 madde öne çıktı. Bu maddelerden ilk ikisi, Gazze Şeridi'ndeki "İsrail saldırganlığının" tespit edilmesi için uluslararası bağımsız bir uzmanlar komitesinin kurulmasını öngören 5. madde ve devamı niteliğindeki 6. madde oldu. Bildirinin çarpıcı bir diğer maddesi de İİT ülkelerinin "Kudüs'ün tamamının işgal altında olduğuna" işaret eden 12. maddesi oldu. ABD ve büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımak konusunda ABD'yi takip eden ülkeler hakkında özellikle siyasi ve ekonomik alanlarda tedbirler alınması için tavsiyeler hazırlanmasını kapsayan 15'inci madde de önem arz eden maddeler arasında. Bunların yanı sıra, İİT üyesi ülkelerinin ABD ve İsrail'in Kudüs'teki eylemlerini onaylayan ülke, makam, parlamento, şirket ve bireylere ekonomik kısıtlamalar uygulanması amacıyla gerekli önlemleri almaya çağıran 19'uncu madde de somut adım atılması kararı içeren maddelerden biri. Son olarak da bildirinin 20'inci maddesi önem arz ediyor ki bu maddede İİT ülkeleri ve uluslararası topluma, yasadışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri, işgalin ve yerleşim rejiminin daimi kılınmasında dahli bulunan veya bundan yarar sağlayan birey ve oluşumlara karşı önlem almaları çağrısında bulunuluyor. Peki bu maddeler uygulanabilir mi? Uygulanabilirse nasıl uygulamaya geçer? Bildiride yer alan bu kararları ve kararların sürece olası etkilerini Gazeteci Ramazan Bursa ve Dış Politika Uzmanı Özdemir Akbal, Sputnik'e değerlendirdi.

Yenikapı Meydanı'nı dolduranlar neler söylüyor?
‘FİLİSTİNLİLERİ İSRAİL SALDIRISINDAN KORUMAK İÇİN BARIŞ GÜCÜ GÖNDERME ÖNERİSİ VAR AMA ABD VETOSU HAYATA GEÇMESİNE ENGEL OLACAKTIR'

Sputnik'e konuşan Gazeteci Ramazan Bursa, İİT'nin bildirisindeki 5. ve 6. maddelerin önemine dikkat çekerek "Beşinci madde önemli. Çünkü bu maddede İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği'ne, Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırganlığının tespit edilmesi için uluslararası bağımsız bir uzmanlar komitesinin kurulması ve komisyonun elde ettiği bulguları uluslararası organlara iletmesi konusunda harekete geçmesi yönünde bir talep göze çarpıyor. Bu talep, zannedersem BM'ye yönelik olarak yapılıyor. 6. madde de, 5. maddenin devamı niteliğinde. Bu maddede de BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, BM Genel Sekreteri, BM İnsan Hakları Konseyi, özel raportörler ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri'ne Gazze Şeridi'ndeki son zulümlere ilişkin olarak uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması için talepte bulunuluyor. Yaşanan hadiselerin adil bir şekilde araştırılması için salim bir çalışma yapabilecek mekanizmanın kurulması talep ediliyor" ifadelerini kullandı.

Bursa "Peki, bu çağrılar, BM gündemine nasıl gelir? Bu konu, BM Genel Kurulu'nun gündemine gelebilir. Ancak BM Genel Kurulu'nun kararlarının bağlayıcılığı yok; BM Güvenlik Konseyi'nin kararları bağlayıcı. Burada da Kuveyt öne çıkıyor. Zaten bildirinin içeriğine de bakıldığı zaman Kuveyt'in BM'deki tavrına övgü yapılıyor. Kuveyt, BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi. Dolayısıyla geçtiğimiz günlerde de Kuveyt, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne bir tasarı sundu. Bu tasarının en önemli maddesi Filistinlileri İsrail saldırılarından korumak için bölgeye barış gücü gönderilmesiydi. Ancak bu madde Amerika tarafından veto edileceği için konseyden geçecek gibi gözükmüyor" dedi.

‘DOĞU KUDÜS YERİNE KUDÜS DENİLMESİ ULUSLARARASI HUKUKUN İLERİSİNE GİDEN BİR ADIM'

Bursa "12. madde de önemli çünkü ‘ABD'nin Kudüs'te Büyükelçilik açmasının işgal altındaki şehrin yasal statüsünü değiştirmediği gibi işgalci güç İsrail'in yasadışı ilhakını meşrulaştırmadığının' vurgulandığı bu maddede ‘Doğu Kudüs' ifadesi yer almıyor. Böylece İİT, Kudüs'ün statüsü noktasında, uluslararası hukuku bir tarafa bırakmak suretiyle yeni bir tavır belirlemiş oldu. Bundan sonra İİT ve üye ülkeleri, bundan sonra Doğu Kudüs ayrımı yapmayacak gibi duruyor" dedi.

Kalın: İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs için İstanbul'da toplanacak
İİT ÜLKELERİNİN ABD'YE YAPTIRIM MADDESİ HAYATA GEÇER Mİ?

Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyan ABD'yi takip eden ülkelere yönelik siyasi ve ekonomik tedbirler alınmasını talep eden 15. maddeyi yorumlayan Gazeteci Bursa, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın "daha çok Suudi Arabistan'ın kontrolünde olduğu" gerekçesiyle, söz konusu maddenin çok uygulanabilir olmadığı görüşünde. Benzer bir yorum ise Dış politika uzmanı Özdemir Akbal'dan geldi. Akbal göre de İİT'nin önde gelen ülkeleri olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır'ın ABD ile ilişkileri dolayısıyla 15. Maddenin hayata geçirilmesi kolay değil:

"Bu noktada İİT üye ülkeleri arasında yer alan uluslararası politik sistemde diğer üyelere nazaran çok daha etkin faaliyet gösteren Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır'a bakıldığında aslında hem ABD ile hem de İsrail ile önemli ekonomik ve politik ilişkilerinin olduğu açıktır. Katar Emiri Sani kısa bir süre önce ABD ziyareti gerçekleştirerek Suudi Arabistan ile olan krizin hafifletilmesi ve Suriye'de ortak hareket edilmesi konularını görüşmüştür. Suudi Arabistan ile İsrail'in 2012 yılından itibaren giderek artan bir güvenlik ve istihbarat işbirliği söz konusudur. Mısır, bölgenin en önemli askeri güçlerinden biri olarak aynı zamanda da ABD ile önemli ilişkilere sahiptir. Bu ilişki yapısına sahip söz konusu devletlerin nasıl bir yaptırım uygulayacakları konusu da akıllarda istifham uyandırmaktadır."

‘İKİLİ İLİŞKİLER YAPTIRIMLARI ŞEKİLLENDİRMEDE ROL OYNAYACAKTIR'

"Uluslararası görevlere adaylığını koyan ve adaylığına İİT'nin desteğini isteyen ülkelerin Filistin ve özellikle Kudüs'e yönelik tutumlarına göre değerlendirileceğini teyit edilen" 17. maddeyi de yorumlayan Bursa "Bildirinin öne çıkan maddeleri arasında, en uygulanabilir olan madde, bu madde" diye yorum yaptı.

19'uncu maddenin uygulanabilirliğini değerlendiren uzmanlara göre, bu maddenin hayata geçirilmesinde de sorunlar yaşanması olası. Gazeteci Bursa "ABD ve İsrail'in Kudüs'teki eylemlerini onaylayan ülke, makam, parlamento, şirket ve bireylere ekonomik kısıtlamaların nasıl hayata geçirileceği, İİT ülkesiyle bahsi geçen ülke arasındaki ikili ilişkilere bağlı olarak şekillenecektir" dedi.

Akbal ise "Anılan bildirgedeki 19 madde, 15. maddeyle hayli derin benzerlikler içermektedir ancak ekonomik ilişkileri daha öne çıkaran ifadeleri barındırmaktadır. Bu maddeye istinaden de İİT üyelerinin hem ABD hem de İsrail ve ek olarak ABD'nin aldığı kararı onaylayan diğer ülkeler ile ekonomik ilişkilerini bitirmesi ve yaptırımlar uygulaması beyanını içermektedir. Bunun nasıl gerçekleştirileceği ve hangi kalemleri kapsadığı belirtilmediği gibi gerçekleştirilme ihtimali de hayli uzak görünmektedir" ifadelerini kullandı.

İstanbul’da Nakba protestosu
‘BDS'NİN SAVUNDUĞU ŞEKİLDE BİR BOYKOT SON DERECE ETKİLİ OLABİLİR'

İİT ülkeleri ve uluslararası topluma, yasadışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri, işgalin ve yerleşim rejiminin daimi kılınmasında dahli bulunan veya bundan yarar sağlayan birey ve oluşumlara karşı önlem almaları çağrısında bulunulan 20. madde için Gazeteci Bursa "Bu madde, Filistin için İsrail'e Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar Hareketi'nin (BDS) ruhunu içeren bir madde. Eğer bu madde uygulanabilirse İsrail'in bazı konularda geri adım atması sağlanabilir. Bu maddenin ne denli önemli olduğunu, İsrail'in BDS'yi yasadışı bir örgüt gibi kabul ettirme çabası sayesinde anlayabiliriz. İsrail hem ABD hem de Avrupa'da BDS ile ilgili yasa çıkartmaya çalışıyor. İsrail'in BDS'ye yönelik bu tutumu, maddenin uygulandığı takdirde doğurması olası olan önemli sonuçlara işaret ediyor. Bu madde hemen uygulanabilecek bir madde" dedi.

20. maddenin uygulanabilirliğini değerlendiren Akbal'a göreyse bu maddenin hayata geçirilmesi zor. Zira Akbal "Bir ülkenin bir diğer ülkenin uluslararası piyasalara mal ve hizmet arz etmesini engelleyebilmesi için, engelleme isteğinde olan ülkenin uluslararası piyasalar ile ilgili olarak düzenleyici, yaptırım uygulayabilir konumda olması gerekmektedir ki maalesef İİT üyesi ülkeler içinde bu özelliği sahip bir ülke bulunmamaktadır" ifadelerini kullandı.

‘İSRAİL'İN SALDIRGANLIĞININ' ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR Mİ?

Peki İsrail'in bu tutumunun nasıl önüne geçilebilir? Dış Politika Uzmanı Akbal'a göre bölgeye barış gücü gönderilmesi seçenek olabilir:

"İsrail'in yasa dışı yerleşimlerinin engellenmesi ve buna yardım eden ülke, kurum ve kuruluşlara karşı tavır takınılması için ise iki seçenek mevcuttur. Bunlardan ilki İİT'nin bir askeri güç oluşturarak İsrail'in yasa dışı yerleşimlerini gerçekleştirdiği mevkilerden uzaklaştırılmasıdır ki İİT'nin bir askeri güç oluşturma kapasitesi kısa, orta ve uzun vadede mümkün görünmemektedir. İkinci yol ise Birleşmiş Milletler nezdinde bu hususun ele alınarak BM Barış Gücü'nün bölgeye sevk edilmesidir. Bu çağrı yapılmış durumdadır. Ayrıca İngiltere'nin talebi ile İsrail'in yapmış olduğu insanlık dışı faaliyetlerin soruşturulması yönünde bir adım atılmış durumdadır. Ancak bu girişimlerin nasıl bir sonuç doğuracağına dair herhangi bir politik emare bulunmamaktadır."

İngiltere ve Fransa'nın çözüme dahil edilmesinin olası bir çözüm yolunda adım olabileceğine işaret eden Akbal "İsrail'in belli bir seviyede engellenebilmesi için, ABD'nin bölgedeki politik ve askeri etkinliği karşısında tepki gösterebilecek İngiltere ve Fransa'nın ikna edilerek belli başlı bazı girişimlerin başlatılması söz konusu olabilecektir. Zira İngiltere de Fransa da son dönemde bölgeye dönük politikalarında özellikle Suriye hususunda daha etkin rol oynama isteğine sahiptir. ABD'nin 1956 Süveyş Krizi döneminden itibaren etkinliğini kırdığı bu iki ülke ile oluşturulabilecek bir inisiyatif ancak bir girişimin başlangıcını oluşturabilir. Bu girişim de uzun süreli diplomatik çabaları gerektirdiği gibi İsrail'in tıpkı İİT ülkeleri ile olan ilişkilerinde olduğu bu ülkelerle de olan ilişkileri göz ardı edilmemelidir" diye ekledi.

Erdoğan, Kudüs mitinginde konuştu: Biz Müslümanlar kınamaktan başka bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz
‘ABD'NİN AÇIKLAYACAĞI YENİ PLAN KRİZİ BÜYÜTECEK'

Gazeteci Bursa'ya göre ise ABD ve İsrail'e karşı tavır içine girmeyeceklerini öngördüğü Körfez ülkeleri sebebiyle söz konusu düğüm çözülecek gibi görünmüyor; tersine kriz ABD'nin olası adımlarıyla derinleşecek:

"Körfez ülkeleri, ABD ve İsrail'e karşı tavır içine giremeyecektir. Başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere Körfez ülkeleri İsrail'le normalleşme sürecine girdi. Bu çerçevede de, bu ülkelerin Filistin meselesinde İsrail'den yana tavır aldıklarını görüyoruz. Selman'ın son Amerika ziyaretinde Yahudi lobisiyle bir araya geldiği konuşmasında ‘Filistin artık ABD'nin teklifini kabul etmeli. Filistin liderleri 40 yıl boyunca bir çok barış fırsatını kaçırdı. Artık ABD'nin teklifini ya kabul etsinler ya da seslerini kessinler' sözleri her şeyi anlatıyor. ABD'nin burada bahsedilen barış planının da yaz aylarında açıklanması bekleniyor. Bu açıklama krizi büyütecek. ABD önceden beri iki devletli bir çözümü savunuyor. Ama Amerika önceleri, Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak öngörüyordu; İran hariç Türkiye de dahil bir çok ülke de bunu savunuyordu. Ancak Amerika bu plana göre Doğu Kudüs'ü İsrail'e bırakmayı ve Doğu Kudüs'ün Ebudis köyünü de Filistin'in başkenti olarak ilan etmeyi planlıyor. Batı Şeria da uluslararası hukuka aykırı şekilde inşa edilen yerleşimler kalacak. Geri kalan yerler ve Gazze, Filistin devletinin olacak. Ve Mısır'ın Sina Yarımadası'nda da Filistin'e bir kısım toprak verilecek. Suudi Arabistan bu planı Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a kabul ettirmeye çalışıyor. Suudi Arabistan ve Abbas'ın arasının bozulmasının temel nedeni de bu. Önümüzdeki aylarda Amerika'nın 100 yılın anlaşması olarak ilan edecek olacağı Filistin-İsrail barış anlaşması daha büyük bir krizin ortaya çıkmasına yol açacaktır."

Yorum yaz