EKSEN

'ABD ve Batı'nın yarattığı 'dehşet dengesi' BM sistemini çatırdatıyor'

Mühdan Sağlam’a göre BM sistemindeki çatırdamalar ABD gibi uluslararası hukuk sistemini hiçe sayan üyeler eliyle gerçekleşiyor.
Sitede oku

ABD öncülüğünde Britanya ve Fransa'nın Suriye'ye BM Güvenlik Konseyi sistemini açıkça ihlal ederek saldırı düzenlemesi, uluslararası hukuk ve dengelere dayalı sistemi bir kez daha sarstı. Suriye ordusunun başkentinin dibindeki bir bölgeyi teröristlerden temizlemesine ramak kalmışken kimyasal silahlı saldırı düzenlediği yolundaki iddialardan hareketle düzenlenen saldırı tarafsız ve şeffaf bir soruşturma yürütülüp bilimsel kanıtlar ortaya konulmadan gerçekleştirilirken, uluslararası sistemle ilgili tartışmaları da tetikledi.

Gelişmelerin uluslararası hukuk açısından ne anlama geldiği, BM sisteminin aldığı darbeleri ve sonuçlarını Ankara Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler uzmanı, Gazeteduvar.com internet sitesi yazarı Mühdan Sağlam ile konuştuk.

‘BM SORUNLU BİR YAPI OLSA DA GÜÇ KULLANMA YETKİSİ ÖNEMLİ'

BM görevlileri Suriye'de dün ateş altında kaldı
Mühdan Sağlam, Birleşmiş Milletler'in pek çok sorunu barındıran bir yapının üzerine inşa edildiğini söylerken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin güç kullanma yetkisine sahip olmasının Konsey'in önemini arttırdığını vurguladı:

"Aslında sizin de dediğiniz gibi Birleşmiş Milletler (BM) sistemi içinde pek çok sorunu barındıran yapının üzerine inşa oldu ve bu mekanizma İkinci Dünya Savaşından sonra kurulmuş bir mekanizma. Bu özellikleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) için geçerli. Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin özellikle yedinci Bölümünde uluslararası güvenlik ve barışı sağlamak için kuvvet kullanma yetkisinin BMGK'ya hasredilmiş olması bu konseyi önemli kılıyor ve Genel Kurul'dan da bu noktada ayırıyor. Bu durum beş tane daimî üyenin herhangi bir ‘insani krizde' alana müdahale edebilme güç ve perspektifini de yansıtıyor."

‘BMGK'NIN YAPISINDAKİ ÇATIRDAMA BAZI DAİMİ ÜYELER ELİYLE OLUYOR'

Salisbury BMGK gündeminde: İngiltere, Rusya'nın 47 sorusundan 2'sine yanıt verdi
BMGK'nın yapısında meydana gelen çatırdamanın Irak işgali örneğinde ABD ve İngiltere'nin yaptığı gibi bazı daimi üyeler eliyle gerçekleştiğini söyleyen Sağlam'a göre bu durum Güvenlik Konseyi'ne olan güveni azaltıyor:

"Aslında buradaki ilk kırılmayı biz 1998 Kosova müdahalesinde görmüştük. Burada Rusya'nın ilk defa toparlanıp hayır demeye başladığı görüldü. Çünkü bu döneme kadar, Rusya'nın Sovyetlerin yıkılmasından sonra BMGK'da aktif olduğunu görmüyorduk. Rusya'nın hızla toparlanmasıyla birlikte bunun dış politikasına ve BMGK'daki kararlara yansıdığını gördük. Ama en akıllarda kalan gelişme 2003 Irak müdahalesiydi. Yine benzer bir biçimde kimyasal silah vurgusu yapılmış, ‘kanıtlar' sunulmuştu ama sonrasında bu kanıtların gerçek olmadığı fark edildi. Dikkat çekici olan söz konusu dönemde Fransa ve Almanya çekimser kalırken İngiltere ve ABD'nin birlikte hareket etmesiydi. Yani BMGK'nın iki daimî üyesinin böylesi bir müdahaleye yeltenmesiydi. Bu durumda Konsey'in yapısındaki çatırdamasının yine Konsey'in daimî üyeleri tarafından yapıldığını görüyoruz. Buradaki çıkar çatışmasının, perspektif farklılığının üyeler tarafından gerçekleştirildiğini görüyoruz. Bu konseye zaten var olan eleştirilere bir de güven sorunu eklemiş oluyor. BM Sözleşmesinin yedinci maddesinde hasredilen yetki aynı zamanda insanların ya da devletlerin güç göstermesi engelleyen bir faktör. Bunların üzerinden bir mekanizma var. BMGK'nın bir askeri gücü yok ancak bir çağrı yaparak, zulüm uygulayan, haksız yere savaş açan bir devleti uluslararası toplum adına cezalandırma hakkına sahipken, Konsey'in daimî üyeleri tarafından bunun hiçe sayılması ister istemez devletleri kendi başının çaresine bakmaya itiyor."

‘TIKANMANIN YANSIMALARINI GÖRÜYORUZ'

Sağlam'a göre BM sistemindeki tıkanmanın yansımaları daimi üyeler arasındaki ilişkilerde bugün de kendini gösteriyor:

"Aslında genel olarak BM sistemindeki tıkanmanın yansımalarını görüyoruz. BMGK'nın kendi içerisinde daimî üyeleri arasındaki savaşla da karşılık bulduğu için bunun bölgesel sıçramalarını göreceğiz. Hali hazırda özellikle daimî üyelerden hiçbirisi bir alternatif perspektife razı gelmiş durumda değil. Sistemin aksayan yönlerine rağmen öncelikle gündemin yine BMGK'da tartışılması Konsey'in bu halde devam edeceğini gösteriyor. Bir tarafıyla da işlevsizliği gösteriyor. Ancak ABD, Suriye'ye müdahale etmeden önce, bu konu yaklaşık iki gün boyunca BMGK'da tartışıldı ve çıkmaza girildi. Pinpon maçına dönüştü. Rusya sunuyor ABD veto ediyor, ABD sunuyor Rusya veto ediyor. Yani bu anlamda bir pinpon maçına dönüp, tıkanmıştı."

‘BEYAZ MİĞFERLİLERİN MANİPÜLASYONUYLA HAREKET EDİLMESİ ÖNLENEMEZ ZARARLARA YOL AÇAR'

Roger Waters'tan Suriye saldırısına ve Beyaz Miğferler'e tepki: Yalancı örgütün propagandası
Sağlam, Suriye'ye yapılan saldırıdan önce BM'de izlenmesi gereken süreçlerin hiçbirinin izlenmediği ve Beyaz Miğferlilerin manipülasyonuna dayanarak yapılan bu saldırının önlenemez zararlara yol açabileceği görüşünü dile getirdi:

"Zaten BMGK'da konuşulan durumda şöyle bir sorun var; buradaki acelecilik çok dikkat çekici. Hem BM Sözleşmesinde hem de BM'ye bağlı alt kurulların nasıl çalışacağına dair bir yol haritası mevcut. Rusya'nın burada ABD'nin tasarısını veto etmesinin sebebi bu kadar yangından mal kaçırırcasına müdahale etme isteğiydi. Oysa hem BM sözleşmesi gereği hem de Kimyasal Silahların Yayılmasını Önleme Örgütünün anlaşması gereği şöyle bir süreç izlenecekti: BMGK, bu kuruma kimyasal iddialarını araştırması için kendisine görev verecekti. Ardından BMGK adına gerekli araştırmaları yapacaktı ki şu anda yapıyor. Daha sonra bunu BMGK'nın gündemine getirecekti ve oradan raporun kendisine rağmen kimyasal silah kullanılmış olsun ya da olmasın yine müdahale etme yetkisi Konsey'in yapacağı müzakerelere bağlı olacaktı. Buradan rapor gelmeksizin özellikle uluslararası şöhretinde büyük sorunlar olan Beyaz Miğferlilerin yapmış olduğu manipülasyon ile —ki bu da yeni değil, Hollywood gibi profesyonel çalışan ekipten bahsediyoruz- bunların kanıtlarıyla bir an önce hareket edilmesi önlenemez zararlara yol açabilir ve BMGK'nın zaten çalışma yol haritasında böyle bir şeyin önlenmesi gerektiği de var. Konsey alelacele karar veremez, vermemeli. O yüzden 24 saat çalışabilir günlerce toplantı yapabilir, önemli olan uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve aklı selim bir biçimde bunu yapmaktır."

‘DEVLETLERİ SİLAHLANMAYA İTEN BİR DEHŞET DENGESİ VAR'

BMGK'nın daimi üyesi olan ABD'nin uluslararası hukuk normlarına uymayıp, sürekli bunu ihlal eden bir konuma düştüğünü söyleyen Sağlam'a göre bu hukuksuzlukla birlikte oluşan dehşet dengesi diğer devletleri silahlanmaya itiyor:

"İki kutbun karşı karşıya olduğu ve silahlandığı süreçten çıktık ama yeni bir sürece girdik. Artık mikro dehşet dengelerimiz var. Aslında silahlanmanın nereye varacağının göstergesini Kuzey Kore bize ülkeler gösteriyor. Ülkeler tehdit algıları artmaya başladıktan sonra zaten aklı selim düşünememeye başlıyorlar. Rasyonalite gitmeye başlıyor. Yani bu ülke nükleer yapmaya çalışır, bununla ABD'nin müttefiklerini tehdit etmeye çalışır. Çünkü ABD açısından baktığımızda hem BMGK'nın daimî üyesisiniz hem de Çin ile kapışmakla birlikte halen hegemon statünüz devam ediyor. Uluslararası hukuki müzakerelere ve müeyyidelere uymak yönünde bir tavır almayıp, sürekli bunu ihlal eden bir konuma düştüğünüz zaman karşınızdaki devletin küçük ya da büyük olması önemli değil. Kendi bildiği yol ve yöntemle kendini korumaya çalışacaktır. Dolayısıyla dediğim gibi şu an Kuzey Kore'nin elinde bir füze olup olmadığını biliyoruz ama eğer varsa bunu Kuzey Kore'nin ‘çılgın' liderine mal edemeyiz. Burada yaratılmış olan dehşet dengesinin kendisini de görmemiz gerekiyor. Devletleri buna iten bir mekanizma var, bir güvensizlik hissi var."

‘RUSYA VE ÇİN, EGEMEN DEVLET AÇISINDAN SORUNLARA BAKIYOR'

Rusya’nın BM Elçisi: Yıkıntı halindeki Rakka fiilen bir beceriksiz çetesinin işgali altında
Sağlam'a göre BMGK'nın daimî üyesi olan Rusya ve Çin, sorunlara devletlerin egemenliklerinin kabulü üzerinden bakıyor:

"Devletlerin uluslararası ve devletlerarası ilişkilere nasıl baktığıyla alakalı bir sorun ve perspektif farkı olduğunu düşünüyorum. Şimdi Rusya da Çin de BMGK'nın daimî üyeleri ve BM uluslararası bir yapı değil. BM devletlerarası bir oluşum. Yani egemen devletlerden oluşuyor. Dolayısıyla Rusya ve Çin aslında bu mercekten uluslararası ilişkilere bakmayı tercih ediyorlar. Sorunları ‘egemen devlettir, devletin bir siyasi otoritesi, nüfusu, coğrafyası vardır ve bunun yönetim şekli bizi çok ilgilendirmez şeklinde' ele aldıkları görülüyor ve bir sorun olduğunda devletler arasında mekanizma olarak BMGK'da bu gündeme getirilir, tartışılır onun dışında alınacak pozisyon sizin ittifaklarınız, kişisel çıkarlarınız, kurmuş olduğunuz bağlarla şekillenir gibi bir pozisyondalar."

‘ABD VE BATI KENDİNİ DEVLETLERARASI GÜÇ OLARAK KONUMLANDIRMA GAYRETİNDE'

Mühdan Sağlam son olarak ABD'nin ve Batı'nın, uluslararası hukuk kaidelerini ve BMGK'yı hiçe sayacak şekilde bazı hareketler yapabildiğini ve kendisini devletlerarası güç olarak konumlandırma gayretinde olduğu görüşünü dile getirdi:

"ABD ve daha belki yaygın olarak Batı kanadı —ama daha çok ABD ile karşımıza çıkan billurlaşma- egemen devlet kavramının içinin boşaldığını, yani aslında kendisini devletler üstü güç olarak konumlandırma gayretinin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla rejim tipini ele alma ve bunu yeniden yönlendirme, gerektiğinde çeşitli müdahale ve devrimlerle liderleri değiştirme, sistemin kendisini değiştirme, buna müdahale etme, bazen Arap baharında gördüğümüz gibi çekimser kalarak aslında olayın oluşmasını sağlama, ama Libya'da ya da keza Irak'ta gördüğümüz, Soğuk Savaş sırasında daha çok Latin Amerika'da örneğin Şili'de gördüğümüz ABD'nin genel bir pratiği olarak rejimlerin, devletlerin iç yapısını dikkate alan bir perspektifle hareket ederek yönlendirmeye çalışıyor. Gerekirse bunu uluslararası hukuk kaidelerini hiçe sayacak şekilde ve BMGK'yı hiçe sayacak şekilde doğrudan askeri müdahaleyle bazen daha gizli müdahalelerle, ekonomik müdahalelerle çeşitli araçlarla yapabildiğini görüyoruz."

Yorum yaz