EKSEN

'Kimyasal iddialar göz göre göre, bağıra bağıra geldi, Batılı güçlerin planları tutmadı'

Fatih Yaşlı’ya göre Suriye saldırısı göz göre göre geldi ancak emperyalist cephedeki dağınıklık yüzünden planlar tutmadı. Yaşlı, “Çok daha şiddetli saldırı olsaydı AKP eninde sonunda Batı blokuna kayıtsız şartsız destek verecekti. Kriz hafif atlatılınca Ankara şimdilik pozisyonunu korudu” dedi.
Sitede oku

Rusya: Militanlar Doğu Guta'da kimyasal provokasyon hazırlığında
Fransa, Britanya ve ABD üçlüsünün (FUKUS) Suriye’ye yönelik kimyasal silahlı saldırı iddiasıyla düzenlediği saldırı sonrası bu kez de BM’ye bağlı OPCW üzerinden tartışmalar devam ediyor. Ancak FUKUS’un cihatçı grupların bağlantılarından aldıkları görüntüler ötesinde kanıt yokluğu, OPCW misyonu başlamadan saldırının düzenlenmiş olması soruları katladı. Yavaş yavaş temizlenen bölgeye giden bağımsız gazetecilerin Duma sakinleri ve kliniklerde çalışan doktorlarla söyleşileri eşliğinde Batı’ya eleştiriler yükseliyor. Saldırının ‘tek seferlik yapıldığı’ söylense de arkasının gelmesi kaygıları eşliğinde ABD, Britanya ve Fransa ile bölgenin Astana sürecinin parçası olan ülkesi Türkiye’nin pozisyonları değerlendiriliyor.

Suriye’ye yönelik saldırı ve sonrasını Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Birgün Gazetesi yazarı Dr. Fatih Yaşlı ile konuştuk.

‘KİMYASAL İDDİALAR GÖZ GÖRE GÖRE, BAĞIRA BAĞIRA GELDİ’

Fatih Yaşlı, Suriye ordusunun 2018 yılında sahada ciddi ilerlemeler sağlayarak önemli başarılar elde ettiğini belirtti ve buna paralel olarak Batı’dan olası kimyasal silahlı saldırı olursa Suriye’ye yüklenileceğinin işaretleri verildi. Son saldırının da göz göre göre, bağıra bağıra geldiğini ve Rusya’nın ikazlarını da anımsatan Yaşlı, şu değerlendirmelerde bulundu:

Suriye: Cihatçılar İdlib’de kimyasal saldırı hazırlığı yapıyor
“Suriye’ye yapılan saldırıları her şeyden önce göz göre göre, bağıra bağıra gelen saldırılar olarak değerlendirmek gerekiyor. Çünkü hepimizin takip ettiği üzere Suriye ordusu 2018’in başları itibariyle sahada ciddi ilerlemeler sağlamıştı. Özellikle Doğu Guta’da önemli başarılar elde etmişti. Tam da bu başarılar sahada artık çıplak gözle dahi görülebiliyor geldikten sonra bir süre önce Batı tarafından ‘Suriye’de eğer rejim kimyasal silah kullanırsa biz bunu saldırı sebebi sayacağız’ açıklamaları gelmeye başladı. Önce Macron, arkasından da diğer Batılı yetkililer tarafından bu tür açıklamalar yapıldı. Zaten Suriye ve Rusya, önümüzdeki süreçte Doğu Guta’da ya da İdlib’de kimyasal provokasyonun yapılabileceğini defalarca söyleyip, uluslararası kamuoyunu uyardılar.”

‘EMPERYALİSTLERİN SALDIRISI ÇOK AÇIK BİR MESAJ DENEMESİYDİ’

Fransa’nın son zamanlarda Suriye’ye yönelik açıklamalarını, Batılı ülkelerinin Körfez ülkeleri ile artan işbirliğini, Skripal olayını ve Batı’nın Rusya’yı çevrelemeye çalışmasını gibi olayları hatırlatıp, bunların bağlantılı olduğunu belirten Yaşlı’ya göre emperyalist güçlerin Suriye saldırısı bu anlamda Rusya, İran ve Suriye üzerinden yapılan açık bir mesaj denemesiydi:

Macron: Eğer kimyasal silah kullanıldığı ispatlanırsa Suriye'yi vuracağız
“Bu esnada yine kimyasal temalı başka bir gelişme daha yaşandı. İngiltere’de yıllar önceki bir casusluk davası ile ilgili olarak Skripal’e bir saldırı düzenlendiği iddiaları gündeme geldi. Öte yandan ABD ve Trump ‘Biz Suriye’den askerlerimizi çekeceğiz’ dedi. Ancak Macron’u arayarak Suriye’de işlere daha fazla müdahil olup, Türkiye’yle Suriye’de işbirliğinizi derinleştirmesini istedi. Bunlara ek olarak neler söylenebilir? Körfez ülkelerinin, başta Suudi Arabistan olmak üzere bir yandan Batı ile uyumlu reformlar yaparken bir yandan sürekli yeni silah anlaşmaları yaptıklarını görüyoruz. Bunu yaparken de İran bölgede durdurulmalıdır deyip, Suriye’deki nüfuzu azaltılmalıdır açıklamaları yapılıyor. Aynı zamanda Rusya’yı çevrelemeye yönelik gerek NATO merkezli olarak gerek iktisadi projelerin hayata geçirilmesiyle gerçekleşen sürecine tanıklık ettik. Tüm bunları topladığımızda aslında açıkça mesele basitçe bir Suriye’ye yönelik operasyon olmaktan ziyade Suriye, İran ve Rusya üzerinden topluca bir mesaj denemesiydi. Emperyalizm çok açık bir şekilde deneme yaptı. Hem Skripal hem de kimyasal saldırı iddiasıyla Rusya’ya mesaj vermek istenildi. Bu saldırı ayrıca İran’a yönelik bir saldırının önünü açtı. Çünkü İsrail, Suriye topraklarında bir takım hava operasyonları yapmaya başladı. Aynı zamanda da Suriye devletinin ordu ile birlikte cihatçılara karşı ilerleyişine yönelik güçlü bir mesaj iletmek istediler. Ancak bu başarılı oldu mu diye bir soru sormak lazım.”

‘BATILI GÜÇLERİN PLANLARI TUTMADI’

Batılı güçlerin Suriye ile alakalı kağıt üzerinde kurdukları planın başarısız olduğunu söyleyen Yaşlı’ya göre bunun nedeni emperyalistlerin kendi içlerinde eski bütünlüklerini koruyamıyor oluşu:

Rusya Savunma Bakanlığı: ABD Suriye'de önemsiz hedefleri vurdu
“Ortada muazzam bir şekilde kurgulanmış bir senaryo vardı ve her şeyiyle hayata geçirildi mi diye baktığımızda bunun olmadığını görüyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden birisi emperyalizmin kendi içerisinde eski bütünlüğü muhafaza edemiyor oluşu geliyor. Çünkü baktığımızda Almanya, Hollanda, İtalya gibi Avrupa Birliği’nin önemli kabul edebileceğimiz ülkeleri sonradan destek verseler de saldırının bir parçası olmayacaklarını söylemişlerdi. Öte yandan Trump ile Pentagon arasındaki ilişkilere bakıldığında Turmp’ın yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’un istedikleriyle Mattis’in ve Pentagon’un yapmak istediklerinin birbirlerine uymadığını, burada bir uyumsuzluk olduğunu görüyoruz. Öte yandan Batılı güçlerin kimyasal silah iddiasıyla ilgili BM’de ve başka bir yerde de gerçek bir kanıt sunamadıkları ve uluslararası kamuoyunu buna ikna edemediklerini görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında kâğıt üzerinde bir plan vardı ve bu plan denendi fakat o planın tutmaması gibi bir durum söz konusu oldu. Tabii az önce söylediklerim emperyalizm cephesi açısından geçerli.”

‘RUSYA’NIN ASKERİ YANIT VERMESİNİ GEREKTİRECEK BİR DURUM YOKTU’

ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yönelik saldırısının kapsamlı ve geniş olması halinde Rusya’nın bu saldırıya karşılık verebileceğini savunan Yaşlı, Suriye’ye yapılan son saldırıda vurulan yerlerin boş olduğunu, can kaybının olmadığını ve dolayısıyla Rusya’nın karşılık vermesini gerektirecek bir durumun olmadığı düşüncesini dile getirdi:

Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Nebenzya: ABD'nin eylemleri, Suriye'deki insani felakati daha da kötüleştiriyor
“Saldırı başlamadan önce yazdığım yazılarda da ifade ettim. Rusya’nın vereceği yanıtın ne olacağını belirleyecek olan şey ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yönelik saldırısının kapsamı ve genişliği olacaktı. Bu saldırı dalgası saldırı ‘kimyasal tesislere’ yönelik değil de ülkenin bütün bir alt yapısını çökertip, Şam yönetimi çaresiz bırakıp devirmeye yönelik güçte olsaydı ya da Rusya’nın Suriye’deki üsleri hedef alınsaydı, o zaman Rusya buna muhtemelen aynı şiddetle yanıt verecekti. Kapsamlı saldırıya kapsamlı bir yanıt verme ihtimali daha yüksekti. Çünkü sadece füzeleri değil atıldığı yerleri de vuracağız denmişti. Bakıldığı yerden ABD, İngiltere’nin Fransa’nın saldırısı, yapılan açıklamalarla birlikte eli fazla yükseltmiş olmaları neticesinde, yaptıkları planın akamete uğramasıyla birlikte adeta ‘zevahiri’ kurtarmak açısından yapılan bir saldırıydı. Atılan füzelerin sayısını, nerelere isabet ettiğini, bir kişinin dahi ölmediğini biliyoruz. Kimyasal deposu adı altında vurulan yerlerin boş olduğu hakkında yapılan açıklamalar oldu. Bunları topladığımızda Rusya’nın askeri bir yanıt vermesini gerektiren bir durum olduğunu düşünmüyorum.”

‘RUSYA YANIT VERSEYDİ ABD’NİN İSTEDİĞİ ŞEY GERÇEKLEŞMİŞ OLABİLİRDİ’

Suriye, Rusya ve İran’ın uzun vadede kazanan tarafta olduğunu söyleyen Yaşlı’ya göre eğer Rusya’nın bu saldırılara yanıt vermesi, ABD’ye kendisini gösterme fırsatı verebilirdi:

“Tam tersine eğer Rusya yanıt vermiş olsaydı burada belki esas olarak ABD ve müttefiklerinin istediği şey gerçekleşmiş olabilirdi. Çünkü evet, Rusya’nın ciddi bir savaş kapasitesi var ama her şeye rağmen ABD hala dünya silah ticaretinin, silah sanayisinin bir numaralı ülkesi konumunda. Bu karşılık, ABD’ye kendisini gösterme gibi bir fırsat verebilirdi. Kısa vadede Rusya’nın karizması çizilmiş gibi bir durum ortaya çıksa da ben uzun vadede kazananın Suriye, Rusya ve İran olduğunu düşünüyorum. Bunun gibi analizler Batılı ülkelerin kendisinde de yapılmaya başlandı. Batılı gazetelerde bu saldırı ile elimize ne geçti, ulaştığımız şey ne oldu tarzında sorular sorulmaya başlandı.”

‘SAHADAKİ DURUM DEĞİŞMEDİ’

Saldırının, Suriye ve müttefiklerinin pozisyonlarını değiştirmediğini söyleyen Yaşlı’ya göre uzun vadeli açıdan bakıldığında Suriye’deki askeri durum Rusya’nın istediği şekilde gerçekleşiyor:

Suriye ordusu, Doğu Guta'da zaferini ilan etti
“Doğrudan somut bir hamle yerine uzun vadeli bakarsak daha doğru olacağını düşünüyorum. Yapılan saldırı askeri olarak ne Suriye’nin ve müttefiklerinin Suriye’deki pozisyonları üzerinde değişme yaratmadı. Suriye ordusu ilerleyişi devam ediyor. Örneğin önümüzdeki günlerde Yermuk kampına yönelik bir saldırı söz konusu olacak. Öte yandan cihatçılar Türkiye sınırına sürülmeye devam ediyor. Sahada mevcut durum Suriye ve müttefiklerinin istediği noktaya ilerliyor. Rusya, belki ülkedeki üslerini güçlendirebilir. S-400 füzelerini daha çabuk teslim edip hava savunma sistemini güçlendirmeye yönelebilir. Bunları önümüzdeki günlerde görürüz. Ama uzun vadede baktığımızda şu an Suriye’deki askeri durumun Rusya’nın istediği şekilde gerçekleştiğini, ABD’nin ve Batı’nın Suriye’ye yönelik kesin bir planı olmadığını görüyoruz. Bu da Rusya’nın arzu ettiği bir durum.”

‘SALDIRI GENİŞ ÇAPLI OLSAYDI, AKP DESTEK VERECEKTİ’

Ekonomi-politik açıdan bakıldığında Türkiye’nin Rusya ve İran ile yakınlaşmasının nesnel sınırlarına ulaştığının görüldüğünü dile getiren Yaşlı’ya göre Suriye’ye yönelik gerçekleşen Batı saldırısı daha geniş kapsamlı olsaydı AKP eninde sonunda Batı blokuna kayıtsız şartsız destek verecekti:

Türkiye, ABD’nin Suriye saldırısını neden destekledi?
“Astana meselesinde oradaki zayıf halkanın AKP iktidarı olduğunu herkes biliyordu. Rusya ile İran’ın çıkarları Suriye’de büyük ölçüde örtüşüyor ve bu iki ülke Esad’a en başından beri destek veriyor. Fakat AKP’nin pozisyonu belli. Suriye’deki AKP pozisyonunun açık bir şekilde hala Batı’nın ve Körfez monarşilerinin yeri olduğunu, dolayısıyla Suriye’ye yönelik bir saldırıda hemen kayıtsız şartsız bir şekilde Batı blokuna destek vereceklerini, zaten esas planlarının da Batı blokuna dönmek olduğunu söylemiştim. Hatta geçenlerde yine programınıza verdiğim bir röportajda ‘AKP’nin İran ve Rusya’ya gitmeye gönlü yok, eski aşkı ABD’yi kıskandırmaya çalışıyor’ diye bir söz söylemiştim ve bu başlık olmuştu. Bunun böyle olduğu çok açık bir şekilde bir kez daha görüldü. Bu Rusya ve İran ile ilişkiler anında kopacak, bundan sonra Türkiye, NATO’nun ateşli bir üyesi olarak siyasetini devam ettirecek anlamına gelmiyor. Ama AKP’nin ekonomi-politik nedenlerden ötürü Rusya ve İran ile yakınlaşmasının nesnel sınırları var. Bu saldırı bu nesnel sınırların ne olduğunu ve bu sınırlara giderek dayanıldığını gösterdi. Çok daha şiddetli bir saldırı olsaydı ve Rusya da aynı şiddetle cevap verseydi, biz ciddi bir karşılıklı çatışma haline şahitlik etseydik orada Türkiye’nin, AKP’nin durumunun çok daha büyük bir açmaza sürükleneceğini, ne yapacaklarını bilemez hale geleceklerini ve eninde sonunda da Batı blokuna kayıtsız şartsız destek vereceklerini görecektik. Ancak öyle olmadı. Kriz görece daha hafif atlatıldı ve bu da Türkiye’nin pozisyonunu şimdilik biraz daha devam ettirmesini sağladı.”

‘TÜRKİYE İLE İRAN ARASINDA HASIMLIK İLİŞKİSİ DEVAM EDECEK’

Türkiye ile İran’ın son zamanlarda Kürt sorunu gibi başlıklar üzerinden yakınlaşma içine girmelerine rağmen, uzun vadede ilişkilerde rekabetin ve hasımlığın devam edeceğini söyleyen Yaşlı’ya göre AKP’nin dış politikasının en başından beri mezhepçi bir tarafı mevcuttu:

'Türkiye’nin Rusya ve İran’la koordinasyonu nedeniyle Astana formatının gelişimi ABD’yi tahrik ediyor'
“Her şeyden önce AKP’nin dış politikasının en başından beri mezhepçi bir tarafı olduğu, içerdeki ve dışarıdaki politikalarındaki belirleyici faktörlerden birinin her zaman İslam’ın Sünni yorumu üzerinden tasavvur edilmesi her zaman söz konusuydu. Burada da İran tarihsel bir düşman olarak görüldü. Hem teolojik, mezhepsel açıdan hem de jeopolitik açıdan İran çoğu zaman bir düşman olarak değerlendirildi. İran’ın AKP’nin yeni Osmanlıcı siyasetinin Suriye’ye yansımasından çok açık bir şekilde rahatsız olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde AKP’nin yeni Osmanlıcılığının İran’ın bölgedeki ve Suriye’deki nüfuzundan rahatsız olduğunun farkındayım. Fakat iki ülke AKP’nin özellikle 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından Batı ile arasının bozulmasına paralel ve aynı zamanda Kürt sorunu başlığı üzerinden ister istemez bir tür yakınlaşma içine girmişlerdi. Fakat öte yandan bakıldığında Afrin’e operasyon sırasında Şii milislerle Türk ordusunun ve ÖSO’nun karşı karşıya geldiğini gördük. Aynı zamanda İdlib’te gözlem noktaları kurulurken de Şii milislerle TSK’nın karşı karşıya kaldığını gördük. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ve İran arasında taktik ve konjonktürel yakınlaşmalar olsa da uzun vadede rekabetin ve hasımlık ilişkisinin devam edeceğini düşünüyorum.”

‘İSRAİL-İRAN GERİLİMİN DERİNLEŞMESİ YENİ OSMANLICI SİYASETİ ÇOK RAHATSIZ ETMEZ’

Yaşlı, AKP iktidarının ve Türkiye’deki İslamcıların, İsrail ile İran arasındaki gerilimin derinleşmesinden rahatsız olmayacağını hatta bunun faydalı olacağını düşünecekleri yorumunu yaptı:

“Bunun sahaya yansıma olarak belki Türkiye, AKP iktidarı Filistin meselesi ve İslamcılık üzerinden giderek İsrail’e destek açıklaması yapamaz ama öte yandan İslamcıların tıpkı ABD bombaları Suriye’ye düştüğünde attıkları sevinç çığlıkları gibi İsrail, Suriye’yi her bombalandığında yine aynı şekilde ÖSO’cuların, İHH’cıların genel olarak Türkiye İslamcılarının sessiz de olsa sevinç çığlığı attığını düşünüyorum. Dolayısıyla İsrail ile İran arasındaki gerilim derinleştikçe ve İsrail, Suriye’ye müdahil oldukça bundan yeni Osmanlıcı siyaset çok da rahatsız olmayacaktır. Bu ikisi arasındaki mücadelenin derinleşmesinin kendi açısından faydalı olduğunu, kendi stratejik çıkarları açısından faydalı olacağını düşünecektir.”

‘KAPİTALİZM İÇERİSİNE GİRDİĞİ KRİZİ ÇÖZEMİYOR’

Yaşlı, kapitalizmin 2008’den beri içerisine girdiği krizi çözemediği ve bunun ırkçılığın yükselişi, popülizm gibi yansımaları olduğunu söyledi:

“Jeopolitik eksenden bakmanın gerekli olmakla birlikte yeterli olmadığını ve esas meselenin her zaman ekonomi-politik olduğunu söylüyorum. Bu açıdan baktığımızda uluslararası kapitalist sistem 2008’den beri içerisine girdiği krizi bir türlü çözemiyor. Bu krizin Avrupa’da ve ABD’de yansımaları var. Irkçılığın yükselişi, mülteci düşmanlığı, popülist partilerin iktidara gelmesi gibi şeyler bu yüzden. Bunların hepsi solun etkisinin olmadığı bir uluslararası arenada aslında anti-kapitalizm görünümü adı altında sağ gruplara yarıyor. Önce bunu tespit etmek lazım.”

‘KISA VADEDE DÜNYA SAVAŞI GÖRÜNMÜYOR’

Fatih Yaşlı son olarak kapitalizmin normal şartları altında çözülemeyecek bir konjonktürün yakında olduğunun görüldüğünü söyledi ve kısa vadede herhangi bir dünya savaşı görünmediği tahmininde bulundu:

“Bu kriz beraberinde bir hegemonya krizini de getiriyor. ABD’nin dünya liderliği meselesi giderek daha fazla sorgulanıyor öte yandan emperyalistlerin kendi aralarındaki bağlantıları giderek zayıflıyor. Bunun en son örneği Suriye saldırısıydı. Buna mukabil bir şekilde Rusya’nın ve İran’ın Suriye’de nüfuzunu arttırması, Ukrayna meselesi, Kırım meselesi ve aynı zamanda Çin’in sessiz yükselişi bunların hepsine baktığımızda uluslararası güçler arasında giderek ekonomik meselelerin dışına taşan ve kapitalizmin normal şartları altında çözülemeyecek bir konjonktürün yakında olduğu görülüyor. Öte yandan bu anında bir üçüncü dünya savaşına dönüşür mü? Ben bunun için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Ancak önümüzdeki 5-10 sene içerisinde Çin’in dünya ekonomi liderliğini ele geçirmesiyle birlikte esas olarak ABD ve Batı bloku bir karar vermek zorunda kalacak. Çin’i bir savaş aracılığıyla mı durduracaklar yoksa iktisadi, siyasi, hegemonya mücadelesi devam mı edecek? Bunu göreceğiz. Ama ben yakın vadede henüz herhangi bir dünya savaşını öngörmüyorum.”

Yorum yaz